Kuş Kanadı, Nefes ve Şükür

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Abdullah ÖZTÜRK

Kuş Kanadı

Kasvetli kalpler tekrardan nefret ederler. Kendilerine değişik oyuncaklar bulurlar. Kalbini atıl bırakan kimsenin nefsi her zaman değişiklik ister. Nefsin doğasında değişiklik isteği her zaman vardır. Tekrar tekrar yapılan şeyler ona bıkkınlık verir. Namaz aynı, sureler aynı, sohbetler aynı, ilim aynı. Yeknesaklık, kalpleri kararmış nefisler için ızdırabdır. Dini hayat ve ibadetler ise tekrar ve terakki üzerine kurulmuştur. Tekrar et sağlam bas. Tekrar et sebatlı ol. Tekrar et kaybetme ve kaybolma.
Bu tekrarlar asla bir kısır döngü değildir. Kedinin kendi kuyruğu etrafında dönerek onu yakalamaya çalışması gibi beyhude bir gayret değildir.
Yükselen daireler şeklinde bir tekrar ve terakki hareketidir. Pervanenin dönmesi ve yükselmesi gibidir. Aynı şeyler yapılıyor fakat her seferinde seviye yükseliyor. Daireler çiziliyor fakat her çizilen daire bir öncekinin üstüne çıkıyor. Yükselmek böyle oluyor. Yükselen daireler şeklinde. Günde beş vakit kılınan namaz böyle, Kur’an tilaveti böyle, yapılan hatimler böyle, kitap okumak böyle ve sohbetler de böyle.
Bıkmak ise terakkinin bitmesi, kalbin kararması demektir. Okumak, tekrar okumak, aynı yerde okumak değildir. Kılmak, tekrar kılmak, aynı yerde kılmak değildir. Zikretmek tekrar zikretmek aynı yerde zikir değildir. Kuş kanatlarını hep aynı şekilde hareket ettirir. Aynı hareketi tekrar eder. Tekrar ettikçe yükselir. Uçmak, aynı hareketi tekrar etmektir. Kimse uçmaktan bıkmaz. Tekrar tekrar namaz, tekrar tekrar Kur’an, tekrar tekrar ilim, tekrar tekrar zikir, tekrar tekrar dua. Bunlarla yükselir. Bunlarla uçarız.
Yol İsimli Kitaptan Alınmıştır.

Şükrettim

Çamlıca mahallesinde otobüs beklerken, durağın karşısında, bahçenin duvarına oturmuş temiz yüzlü dokuz, on yaşlarında bir çocuk dikkatimi çekti. Orta yaşımı biraz geçmiştim. Bir an gayri ihtiyari düşündüm. Kırk yıldır kullandığım bu vücut elbisem artık eskimeye başlıyor. Bunu yokuşu çıkarken nefes nefese kalışımdan anlıyordum. Belki iç organlarımda belki vücudumun belli yerlerinde bazı hastalıklar çıkmak üzere, belki de damarlarımda tıkanma ve diğer arızalar başlamış olabilir. Bu düşüncelerle çocuğa bakarken ona imrenmeden edemedim. Çünkü onun vücudu taze, yeni ve diri olarak görünüyordu. Yüzü de bembeyazdı. Ben öylece onun gençliğine baktığım anda, çocuk oturduğu duvardan indi. Ellerini yanında duran tahtalara uzattı. O zamana kadar dikkatimi çekmeyen tahtaların koltuk değnekleri olduğunu fark ettim. Evet çocuk koltuk değneklerini aldı ve onlara yaslanarak oradan uzaklaştı. Ben ise hayret ve şaşkınlık içinde, kırk yıldır beni taşıyan ve sorun çıkarmayan vücudumun kıymetini anladım ve bu vücudu veren Halik’ıma minnet duyguları içinde: “Sonsuz şükürler olsun!” dedim.
*Şükredenlerden olduğum için, sana şükürler olsun Allah’ım!
Yol İsimli Kitaptan Alınmıştır.

Nefes ve Şükür

Sadi Şirazi şöyle der: “Göğse giren hava hayatı uzatır, çıkan hava vücuda ferah verir. Şu halde bir nefeste iki nimet mevcut ve her nimete bir şükür vacibdir.”
Aslında her nefes için beş şükür vacib olur. Üçüncüsü vücuda girince kanı temizler, dördüncüsü akciğerlerde vücut ısısını oluşturur, beşincisi boğazdan çıkarken ses tellerine vurur ve konuşmayı sağlar. “Subhane men tahayyere fi sun’ihil ukul.”
Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, 
Affet senden habersiz aldığım her nefesten.
Necip Fazıl Kısakürek
Hayat bir nefestir, giderse gelmez.
Balık deryadadır, su nedir bilmez.
Marifet bir güldür, açarsa solmaz.
Onunla bilinir hayvanla insan.
Şeyh Ali Semerkandi (r.a.)
Yol İsimli Kitaptan Alınmıştır.

Vasat Yolu

Allahu Teala (c.c.) şöyle buyuruyor: “Böylece sizi vasat bir ümmet yaptık ki, insanlara şahid olasınız, Peygamber de size şahid olsun.” (Bakara: 143.)
Ebu Said’den (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Vasat, adalettir.” (Tirmizi- Kur’an Tefsiri)
İnsanlık tarihine baktığımızda kavimlerin, cemaatlerin ve milletlerin yaşadıkları coğrafya ve iklimin etkisi ile farklı özellikler gösterdiklerine şahid oluyoruz. İnsan ve toplum üzerinde oluşan bu farklılıklar üç ayrı yolun ortaya çıkmasına sebeb oldu. Bunlar ifrat, tefrit, vasat yolları olarak belirdi. Tarihten gelen bu süreç ile üç ayrı dinin, bu gruplar üzerinde etkisi de birbirinden farklı neticeler verdi. İfrat ve tefrit içinde olan gruplar dinlerini de kendi temayüllerine göre değiştirdiler. Bir takım insanlar orta yolun iki kenarında zıd kutuplar olarak kümelendiler. Diğer bir kısım ise orta yolda yürüyerek vasatı temsil ettiler.
Bunlardan bir ucu temsil eden hasedçi insanlar; kemalat, fazilet gibi kavramları inkar edip, büyük faziletlere ve yüksek hasletlere sahip olan insanlara, hatta peygamberlere hürmet etmediler. Bu mübarek elçiler saygıya, hürmete, biat edilmeye layık iken, işkence gördüler, zulüm ve hakaretle karşılaştılar. Bu kavimlerin içinde katledilen elçiler de oldu. Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman bu insanların yahudi cemaati içinde olduğunu görüyoruz. Kendilerine gönderilen elçilere karşı hakaret eden, mütecaviz tavırlar sergileyen ve bunlardan kırk dört tane elçiyi öldürmekten çekinmeyen yahudiler, insanlığın bir ucunda olan ifrat topluma tam bir uygunluk arz etmektedir.
Diğer uç noktada ise; kemalat ve faziletlerin ifrat derecede yüceltilmesi ve ilahlaştırılması temayülü yer alır. Kamil ve faziletli insanları gerçek makamlarında tahayyül etmekten sarf-ı nazar edip onlara haşa ilahlık payesi verirler. Tarih içinde bu insanların hristiyan cemaatinde yer aldığını görüyoruz. İsa peygamberin yardımcıları olan havarilerin her birini bir peygamber ve rasul olarak görürler ve bir peygamber olan Hz. İsa’yı haşa ilah kabul ederler. Peygamberi ilah derecesine yüceltenler ondan boşalan yere de peygamber yardımcıları olan havarileri oturturlar.
Bu ifrat ve tefritin ortasında vasatı temsil eden İslamiyet vardır. Abduhu ve Rasuluhu ölçüsünü getiren İslam dini herkese ilan eder ki; peygamber öncelikle abddir (kuldur = insandır) ilah değildir, bu konuda hristiyanlar gibi dalalet ehli olmayın! Sonra o peygamber Rasul’dür. Allah’ın elçisine hürmette kusur etmeyin, önüne geçmeyin, sesinizi yükseltmeyin, ona karşı saygısız tavırlar içine girmeyin yani yahudileşmeyin, yahudiler gibi magdup (gadaba uğrayanlardan) olmayın.
İlâhî! Bizi sırat-ı müstakime hidayet et. (İslam ile şereflendir) gadaba uğrayandan ve dalalet ehlinden (yahudi ve hristiyanlardan) yapma. Amin!
İfrat ve tefrit cemaatlerinden gelen etkiler zamanla vasatın bir kısmını iki uç noktaya kaydırdı ve az da olsa sapmalar meydana geldi. Şia ve Harici gruplar oluştu. Bir cemaat tıpkı yahudiler gibi fazilet ve kemalatı inkar ederek velileri ve nebileri makamının çok altında tasavvur ederek saptılar. Hz. Ali’yi tekfir edip tevbeye çağırdılar. İlk müslümanlardan olan sahabeleri tezyif edip onlara hakaret ettiler. Bu Harici gruplar saldırgan ve mütecaviz idiler.
Diğer uç noktada, hristiyanlıkta olduğu gibi ibadet etmeden, sadece bağlanarak cennetin kazanılacağını sanan bir cemaat daha meydana geldi. Bunlardan bir kısmı Hz. Ali’yi ilahlaştırdı, bir kısmı peygamber ile karıştırdı. Bu sapmaların ortasında vasatı temsil eden grup Ehl-i sünnet’tir. Onlar istikamet yolunda yürüyen sünnet yolunun yolcularıdırlar.
Allahu Teala (c.c.) şöyle buyuruyor: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.” (Al-i İmran: 31.)
İşte cenneti kazandıran, rızayı ilahiye kavuşturan ve Allah’ın sevgisine ulaştıran yol budur.
(Yol)
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Adalet ve Tevazu

Emevi halifelerinin büyüğü “Ömer b. Abdülaziz Hazretleri”, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet …

Kapat