Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / ‘Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri’ – I

‘Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri’ – I

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” Kitabı – 1

Yazar: Ömer SEVİNÇGÜL

MUKADDİME

Rahman ve Rahîm olan Allah ezelî rahmetiyle kâinatı yarattı.  Sınırsız ilmiyle semayı bir tavan, arzı bir mekân yaptı. Sermedî hitabına şuurlu bir muhatap olsun diye insanı var etti. Zâhirini göz, kulak, burun, dil, dudak, el, ayak gibi organlarla bezedi. Bâtınını akıl, kalp, hayal, ruh gibi manevi cihazlarla donattı. İyiyi kötüden ayırsın diye irade nimetini bahşetti. En güzel sureti verip yeryüzüne gönderdi.
Rab ismiyle mahlûklarını terbiye etti, noksan bir hâlden alıp kemâle erdirdi.
İhtimamla korudu, gözetti, besledi, büyüttü. Elbet insanları da sahipsiz, hâmisiz, velîsiz bırakmayacaktı, bırakmadı da. Hak yolu bulabilsinler diye peygamberler gönderdi, hakikati öğrensinler diye sayfalar verdi, kitaplar indirdi. Hidayet ve dalalet yollarını gösterdi. Küçük bir kâinat olan insanlara hürriyet verdi, seçimi kendilerine bıraktı. İnkâr da etseler rızıklarını kesmedi. Zira dünya bir imtihan yeriydi. Ceza da, ödül de ahirette verilecekti. 
Aradan asırlar geçti. Dünya ihtiyarladı. Beşeriyet kemâle erdi. İnsanlık, ekseriyet itibariyle, bir tek hocadan ders alabilecek düzeye erişti. Hakîm olan Rabbimiz son elçisini gönderdi. Eline en kâmil kitabı verdi. Bütün peygamberlerin ilmine vâris kıldı. Onun izini yegâne kurtuluş yolu tayin etti. Dilini hidayet nuruna vesile eyledi. Resûlünü bütün insanlara örnek yaptı. Ona tâbi olmaları için kullarına emirler verdi: 
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının!” 
“Ey inananlar! Allah’a ve Elçisine itaat edin!”   
“Ey inananlar! Allah’a itaat edin. Peygambere, sonra da içinizden yetki sahibi olanlara itaat edin”   
“Ey Peygamber! Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin, de.”   
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının!”   
“Allah Resûlüne itaat eden Allah’a itaat etmiş olur!”    
“Peygamber’in emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden sakınmalıdırlar.”     
Evet, Nebiler Hatemi, Resûller Serveri olan Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize uyup yolunu yol edinen kurtuldu. Zira o yaşayan Kur’an idi. Vahyin birinci muhatabıydı. Müfessirlerin ilkiydi. İbadetin zirvesindeydi. Takvada en ileriydi. Ahlâkın en güzeline sahipti. Çünkü bizzat Rabbi tarafından terbiye edilmişti. Emsalsiz ilmi sadece Hak’tandı. İnsanlık amellerin en mutedilini onda gördü. Hakikî fazileti onunla anladı. Merhameti, şefkati, feragati onunla tanıdı. İhlâsı, sabrı, şükrü ondan öğrendi. Cehalet karanlıklarında bunalanlar onun getirdiği nur ile nurlandılar. Karanlık iklimlerde hidayet kandilleri oldular. Medenî milletlere üstatlık ettiler. 
Ve ondan bize iki şey kaldı: Kitap ve Sünnet. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem,“Şüphesiz, en güzel söz Allah’ın Kitabıdır. En güzel yol da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yoludur” buyurarak kendi lisanıyla da bunların önemini belirtiyordu. Yeryüzünden ayrılırken yine ümmeti için kaygılanıyor,“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı ve Resûlünün sünneti” diyerek âdeta vasiyet ediyordu. 
Hâsılı, Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hikmet sarayına onun kapısından girilir. Hakikat ilmi onunla elde edilir. Teslimiyet bahçesine onun yolundan gidilir. Rıza mertebesine onun miracıyla çıkılır. Hakikî iman onun sayesinde kazanılır. Allah onunla tanınır. Muhabbetullah nuru onunla parlar. Kendi akıllarına güvenip onun nurundan mahrum kalanlar ise sapkınlık karanlıklarında debelenir dururlar.
 

HADİS İLMİ

 
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin konuşmaları özü itibariyle vahye dayanır. Allah, kalbine manalar ekiyor, o da kendi üslûbuyla ümmetine söylüyordu. Sözleri hep hidayet vesilesiydi. Ayetleri tefsir ediyor, ilahî kitabın kısaca temas ettiği konuları açıklıyor, yeni meselelere çâreler getiriyordu. Bu sebepledir ki hadisler birer hayat kaynağıdır. Muhataplarına hakikatleri ilham eder. Dalalet vadilerinde yolunu şaşıranlara yol gösterir. Önüne çıkan hususlarda tereddüde düşenlere ölçüler sunar. 
Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yoluna, izine, tarzına sünnet, bu sünnetin sözlü ve yazılı ifadesine hadis denir. Kur’an’ı sonraki nesillere nakleden Sahabe efendilerimiz bu hadisleri de rivayet etmişler. Bir altın nesildir Sahabeler. Bir elmas gerdanlıktır zamanın boynunda. Yeryüzü böyle bir nesli daha önce ne gördü ne de bundan sonra görecek. Sadakatte en ileri giden, yalana asla tenezzül etmeyen, hak için candan ve canandan geçen bir nesil. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sohbetiyle erişilmez makamlara yükseldiler. Ona benzemek için akıl almaz bir titizlik gösterdiler. Şanlı Nebi ne demiş, ne yapmış, nasıl davranmışsa onlar da öyle yaptılar. Fevkalade hassasiyet göstererek onun izinden yürüdüler. Bu sebeple de o yolu öğrenmek, muhafaza etmek ve sonraki nesillere aktarmak için büyük çabalar harcadılar. 
O kerîm Resûlün sözlerini ezberlediler, yazdılar, kalıcı kılmak için ellerinden geleni yaptılar. “Benden bir söz işitip başkasına nakledenin Allah yüzünü ak etsin!” duasından haberdar idiler. Bu hadis onları heyecana getirdi. Keza, “Benden yalan bir söz nakleden cehennemde yerini hazırlasın!” tehdidini de yine en iyi onlar biliyorlardı. Bu sebeple, gerek ayetlerin, gerekse hadislerin naklinde görülmedik bir titizlik gösterdiler. Hadis yazma çalışmaları Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin zamanında başladı ve kesintisiz sürdü. Abdullah İbni Amr radıyallahu anh hadis yazanların en meşhurlarındandı. 
Sonra bu hadisleri Tabiîler aldı. Onlar Sahabeleri gören insanlardı. Ashabın nuruyla feyizlenmişlerdi. Derece bakımından da ikinci sıradaydılar. Efendimizin methine mazhar olmuşlardı. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin manevî mirasına sahip çıktılar. Kaydettiler, yazdılar, ezberlediler, kendilerinden sonra gelenlere titizlikle naklettiler. 
Hicrî ikinci asırda hadisler tedvin edildi, yani derlenip toplandı, bir tertibe göre düzenlendi. Müteferrik yazmalar bir araya getirilip büyük kitaplar telif edildi. Hadis konusunda muazzam ilim sahaları oluştu. Cerh ve tâdil ilimleri sayesinde bütün rivayetler sıkı eleklerden geçirildi. Bu sahada öyle âlimler yetişti ki, bir sözün Peygamberimize ait olup olmadığını üslûbuna bakarak dahi anlayabiliyorlardı. Hadis âlimlerinin en meşhurlarından olan Buharî hazretleriyle ilgili bir kıssa anlatılır. Gerek onun, gerekse ona benzeyen hadis âlimlerinin ilmi vüsatini gösteren bir aynadır bu kıssa.  
İmam Buharî hazretleri Bağdat’a gitmişti. Oranın âlimleri toplanıp Hazretin ziyaretine vardılar. Maksatları onu imtihan etmekti. Gitmeden önce yüz tane hadis seçtiler, bunların senetlerini ve metinlerini değiştirdiler. Bu yüz hadisi on kişi aralarında paylaştı. Yanına varınca sırayla okudular ve bunların hadis olup olmadığını sordular. İmam Buharî, bütün sorulara şu cevabı verdi:
“Bilmiyorum!” Bu cevapta sezilen ama tanımlanamayan bir sır vardı. Hâdiseye şahit olanlar hayretle sonucu bekliyorlardı. Nihayet sorular bitti. Buharî, soru sahiplerine sırayla yönelerek sordukları hadislerle ilgili açıklamalar yaptı. “Senin ilk hadisin şöyle olacaktı, ikinci hadisin şöyle olacaktı…” diye yüz hadisin de metnini ve senedini tastamam sıraladı. Bunun üzerine herkes onun ilmine, hıfzına ve faziletine hayran kaldılar. Bu olay dillere destan oldu.   
Bu alanda, “muhaddis” diye yâd edilen binlerce büyük âlim yetişmiştir. Ezberinde yüz bin hadis olana hafız, üç yüz bin hadis olana hüccet, bütün hadisleri bilene hâkim denir. Bu büyük âlimler hadislerin metinleriyle birlikte senetlerini de hafızalarında tutuyorlardı. Hepsi de en yüksek düzeyde muhakkik idiler. Hadislerin sahihlik derecelerini tayin edebilmek için son derecede hassas ölçüler ortaya çıkardılar. Başka bir sözün hadis olarak nakledilmemesi için fevkalade çabalar harcadılar. Sahih tarih ilminin oluşmasında en büyük pay onlarındır. Bu hakikat insaflı tarih bilginleri tarafından da teyit edilmektedir. Hadis derleme safhalarında azami hassasiyet gösteren, meselenin manevi boyutunu düşünerek Allah korkusuyla titreyen bu mümtaz âlimler senetli, belgeli, her türlü kuşkudan arınmış eserler yazdılar. Milyonlarca hadisten seçerek hadis kitapları hazırladılar. Aralarında Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesaî ve İbni Mâce namlarıyla tanınan kitaplar sahihlik bakımından haklı bir şöhret kazandı.  
Ortada ilim imbiklerinden geçmiş, senetli, belgeli, ananeli hadis külliyatları duruyor. Her hadisin hem metin tenkidi yapılmış, hem de senedi incelenmiştir. Senette yer alan raviler bütün yönleriyle mercek altına alınmış, her ravinin âdil, emin, dürüst, ezber kabiliyetine sahip kişiler olup olmadıkları tahkik edilmiştir. Zira bu özelliklere sahip olamayan kimselerden hadis alınmaz. Hadisin metni ayetlere ve açıkça bilinen gerçeklere aykırı olmamalıdır. Ve daha birçok ölçü, mizan, tartı… 
Bunları milyonlarca âlim kabul ve tasdik etmiştir. Hiçbir delile dayanmaksızın itiraz edip, “Ne bilelim baba, belki de bunlar hadis değildir!” demek son derecede yersizdir. Uluorta itiraz etmekle, hem hadis ravilerini, hem bu kitapları meydana getiren âlimleri, hem de bu eserleri kabul eden binlerce hadis mütehassısını yalancılıkla ya da hata yapmakla itham etmek manasına gelir. Oysa gerek raviler, gerekse sözü edilen muhaddisler fevkalade takva sahibi, ilmiyle âmil, ahlâken kâmil zatlardır. Bu büyük ittifaka karşı lâf etmek kimin haddine! Aksini iddia eden adamın ciddi bir delile dayanması gerekir. Davasını belgelerle ispat etmesi lazım gelir. Zira ispat mecburiyeti davacının vazifesidir. Bunu yapamadığı sürece, söyledikleri yersiz bazı gevezeliklerden öteye gidemez. Zaten gitmemiş, gitmiyor da. Sarsılmaz senetlere dayanılarak hazırlanan bu kitaplara karşı mesnetsiz itirazların ne ehemmiyeti olur ki kulak verilsin!

HADİS TERİMLERİ

Çalışmamızın özelliklerini anlatmadan önce temel hadis terimlerini tanımlamak, sonra da sahih altı kitap hakkında özlü bilgiler vermek istiyoruz.

Sünnet: Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yoludur. Sözlerinden, hâllerinden, fiillerinden ve görüp de men etmediği hususlardan ibarettir. Efendimizin sünneti rahmet yoludur. Bu yolun yolcuları nihayette cenneti bulur. Allah onlardan razı olur. Cennet lezzetlerinin pek fevkinde olan cemâlini gösterir.

Hadis: Sünnetin sözlü ya da yazılı ifadesidir.

Kudsî Hadis: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Rabbine dayandırarak söylediği bazı sözlerdir.

Haber: Hadis manasında kullanılır. Hadis terimiyle eşanlamlıdır.

Eser: Hadis kitaplarında bazen Sahabe ve Tabiî sözlerine de yer verilir ve bunlara eser denir.

Muhaddis: Hadisle ilgili hususları çok iyi bilen büyük âlim.

Hâfız: En az yüz bin hadisi ezbere bilen muhaddis.

Hüccet: Üç yüz bin hadisi ezberleyen hadis âlimi.

Hâkim: Hem hadisleri, hem de hadisle ilgili meseleleri gayet iyi bilen büyük hadis âlimi.

Râvi: Bir haberi rivayet eden, nakleden, taşıyan, anlatan, ileten, getiren kimsedir. Istılah olarak, hadisi şeyhinden alıp başkasına rivayet eden kişi manasında kullanılır.

Şeyh: Hadis alınan şahsa denir.

Tâlib: Hadisi şeyhinden alan şahıstır.

Ahz: Hadis almaya ahz denir.

Eda: Hadis rivayet etmeye eda denir.

Sika: Hadis rivayet etmeye ehil kişinin sıfatıdır. Sika olacak kimsede iki şartın bir araya gelmesi gerekir: Adl ve zabt.

Adl: Râvinin âdil, güvenilir, dürüst bir kimse olmasıdır.

Zabt: Rivayet eden şahsın hafızası sağlam olmalıdır.

Sahih: Senedinde eksik bulunmayan, ravileri güvenilir olan ve illetten uzak bulunan hadistir.

İllet: Hadisin metninde veya senedinde bozukluk olmasıdır.

Mütevatir: Yalan üzerine birleşmeleri aklen imkânsız olan bir grup insan tarafından rivayet edilen hadistir. Tevatürün olabilmesi için rivayet zincirinin her halkasında bu şartın yerine gelmesi gerekir.

Hasen: Sahih hadiste aranan nitelikler bunda da aranır. Ancak, ravilerden birinin bile hafıza gücünün zayıflığı gibi bir sebeple sika mertebesine çıkamaması hadisi sahihten hasen mertebesine düşürür. Hasen hadis mertebe bakımından sahihden aşağıda, zayıftan yukarıdadır.

Zayıf: Sıhhat bakımından sahih ve hasen mertebesine çıkamayan hadistir. Zayıf hadis, manası yanlış olan hadis demek değildir. Ancak, hadis kıstaslarına uyum bakımından eksikleri olan hadis demektir.

Mevzu: Uydurulmuş hadis demektir. Nakledilen söz Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme ait değilse, manası doğru bile olsa, mevzu diye adlandırılır.

Âhâd: Mütevatir hadislerin dışında kalan hadislerdir. Meşhur, azîz ve garib olmak üzere üç türlü olur.

Meşhur: Üç ya da daha ziyade kimse tarafından rivayet edilmekle birlikte tevatür derecesine ulaşamayan hadise denir.

Azîz: Sadece iki ravi tarafından rivayet edilen hadis.

Garib: Sadece bir kişinin rivayet ettiği hadis.

Sahabi: Müslüman olarak Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi gören ya da onun tarafından görülen ve mümin olarak ölen kimsedir. Çoğulu ashab ya da sahabedir. Sahabe kelimesi lisanımızda tekil olarak da kullanılır.

Tâbiî: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi görmeyip onun sahabelerinden birini gören mümin zata denir.

Muhadramî: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında hayatta olup da onu görmeyen mümin kimsedir.

Merfu: Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme ait olan hadistir. Peygamber Efendimizden nakledilen haberlere hadis denildiği gibi, kitaplarda Sahabelerden ve Tabiilerden nakledilen haberlere de hadis denilmektedir. Efendimize ait olan hadisleri belirtmek için merfu terimi kullanılır.

Mevkuf: Nakledilen söz ya da işin Sahabeye ait olmasıdır.

Maktu: Söz veya işin Tabiîye ait olmasıdır.

Sened: Hadisi rivayet eden kimselerden oluşan silsiledir. Hadislerin sıhhat derecelerini tayinde son derecede önemlidir.

Âli: Senedin, kesintisiz olmakla birlikte az sayıda raviden oluşmasıdır.

Nâzil: Senette adları anılan ravi sayısının çok olmasıdır.

Munkatı: Senedi muttasıl olmayan, yani rivayet zincirinin bazı halkaları eksik olan hadisler için kullanılan bir terimdir. Hadisin sahih ve hasen olması için gereken şartlardan biri de senedin muttasıl olması, rivayet zincirinde boşlukların bulunmamasıdır.

Mürsel: Sahabelerden ya da Tabiîlerden olan bir kimsenin Peygamber Efendimizden işitmediği bir haberi Efendimize dayandırarak nakletmesidir.

Muallak: Senedin baş kısmı zikredilmeyen demektir.

Mu’dal: Senedinde iki veya daha ziyade ravinin zikredilmemesidir.

Tedlis: Hadisi, mertebesinden daha yukarıda hissettirecek bir senetle nakletmektir.

Muzdarib: Ravilerin, senedi veya metni hususunda ihtilaf ettikleri, hakkında hüküm de verilemeyen rivayete denir.

İdrac: Ravilerden birinin, ne yaptığını belirtmeksizin, hadis metnine şerh ya da izah gibi bir sebeple kendinden bazı sözler eklemesidir.

İhtisar: Ravilerden birinin, bazı kısımlarını zikretmeyerek hadis nakletmesi, yani hadis metnini kısaltmasıdır.

Mana rivayeti: Hadisin lafzını bırakıp kendi lâfızlarını kullanarak manasını nakletmektir.

Cerh: Raviden, hadis rivayetine ehil olmadığı ve rivayetinin reddedilmesi gerektiği iddiasıyla söz etmektir.

Tâdil: Cerhte yapılanın tam tersini yapmak, ravi ile ilgili olumlu kanaat beyan etmektir.

ALTI KİTAP

“Kütüb-ü Sitte” namıyla meşhur altı kitaba gelince… Bunlar, müelliflerinin namlarından hareketle Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesaî ve İbni Mâce diye isimlendirilmişler. Buharî ve Müslim birer “câmi” eserdir. Öbür dördü “sünen” diye anılır. Câmi, içinde her konuyu barındıran hadis kitaplarına verilen addır. Sünen ise, daha ziyade ahkâm hadislerini bir araya getirir. Bu büyük müellifler, hadislerin sahih olanlarını bir kitapta toplamak maksadıyla eserler hazırladılar. İhdas ettikleri kıstaslar daha sonraki hadis çalışmalarında da esas alındı. Kullandıkları terimler, kendilerinden sonra gelen muhaddisler tarafından umumiyetle aynen kullanıldı. Bu kitaplar için çok sayıda şerh yazıldı. Bazı âlimler ise hepsini bir araya getirmek maksadıyla çalışmalar yaptılar.

Bu altı kitabın sahihlik dereceleri farklıdır. En başta Buharî gelir. İhtiva ettikleri hadislerin aralarında da sahihlik itibariyle bir derecelenme vardır. Çok sayıda tekrarlar bulunur. Bir hadis bazen altı kitabın hepsinde yer alabilmiştir. Bazen de, bir hadis tamamen ya da kısmen aynı kitabın farklı bölümlerinde tekrar zikredilir. Yazarlarının sahihlik hususunda ortaya koydukları kıstasların bazıları müşterek, bazıları farklıdır. Bu kitaplar bölümlere ayrılma bakımından da farklılıklar gösterirler. Her muhaddis kendine has bir usûl takip etmiştir. Bu altı kitabın “en sahih kitaplar” olması öbür hadis külliyatlarının sahih olmadıkları manasına gelmez. Hiçbir hadis âlimi kendi kitabının dışında sahih hadis bulunmadığını söylememiştir. Ancak, ekser âlimlere göre, bu altı kitap Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadislerinin tamamına yakınını ya lafzen ya da manen ihtiva etmektedir.

Buharî” namıyla meşhur câmi kitaptaki hadisler altı yüz bin hadis arasından seçilmiştir. Eser on altı yılda tamamlanmış, zamanın âlimlerine sunulmuş, hepsinin takdirini kazanmıştır. Kur’an’dan sonra gelen en sahih kaynaktır.

Buharî’den sonra sıhhat bakımından “Müslim” gelir. Birbiriyle ilgili hadisleri bir araya toplamakta ve bölümler meydana getirmekte son derecede başarılıdır. Bu yönüyle Buharî’den daha derli topludur.

Nesaî” sünen adı verilen hadis kitaplarından biridir. Ravisi eleştiriye maruz kalmış hadis pek azdır. Mertebe bakımından Buharî ve Müslim’den sonra gelir.

Ebu Dâvud” adlı sünendeki hadisler beş yüz bin hadis arasından seçilmiştir. Müellifi kitabı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: Ehil olmayan kimselerden hadis almadım. Gevşek bir hadis aldıysam bunu açıkladım. Hakkında açıklama yapmadığım hadis delil olarak kullanılabilir. Kitabımdaki hadislerin çoğu “meşhur” hadislerdir.

Tirmizî” fıkıh bölümlerine göre telif edilmiştir. İçinde sahih, hasen ve yer yer zayıf hadisler bulunur. Müellif, eserini her hadisin sıhhat derecesini belirterek yazmıştır.

İbni Mâce” süneni de konularına göre bölümlere ayrılarak hazırlanmıştır. İlk beş kitabın Kütüb-ü Sitte’de bulunduklarında ittifak varsa da İbni Mâce’nin kitabı hususunda görüş birliği yoktur. Lâkin ekser âlimlere göre altı kitabın altıncısıdır.

Bu büyük âlimler eserleriyle bize muazzam bir mirası taşıdılar. Bunlardan başka daha nice âlimler hadis ilmine, dolayısıyla İslâm dinine hizmet ettiler. Allah hepsinden razı olsun. Amel defterlerine hadislerin harfleri sayısınca sevaplar yazdırsın. Âmin.

BU KİTAP…

Peki bizim bu kitabı hazırlamakta maksadımız ne idi? Hedefimize yürürken hangi metodu kullandık? Ortaya nasıl bir hadis kitabı çıktı? Şimdi bu soruların cevabını kısaca vermek istiyoruz:

Daha önce bir hadis kitabı hazırlamış umumun istifadesine sunmuştuk. “Hadis El Kitabı” isimli bu eserimiz beklentilerimizin de fevkinde bir teveccühe mazhar olmuştu. Bizi daha mufassal bir hadis kitabı hazırlamaya sevkeden âmillerden biri budur. Bu çalışmamıza başlarken, “kütüb-ü sitte-i sahiha” yani “sahih altı kitap” diye bilinen eserlerdeki hadisleri tek bir kitapta toplamak maksadıyla yola çıktık. Daha önce hazırlayıp neşrettiğimiz “Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali” gibi bu çalışmamızın da bir kaynak eser olmasını arzu ettik. Böylece, Kitap ve Sünnet diye özetlenebilecek ana kaynaklar tamamlanmış olacaktı.

İlahî Kitabımızın ve onu en güzel biçimde tefsir edip uygulayan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin nuru birer parlak aynaya benzeyen şu sahih altı kitaba  yansımış, onları da tenvir etmiştir. Bu sahanın mütehassısları olan âlimlere göre, bu altı kitap Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin manevi mirasını önemli oranda ihtiva etmektedir. Öbür hadis kitaplarında bulunan hadisler, ekseriyet itibariyle, bu kitaplardaki hadislerin ya lafzen veya manen tekrarı mahiyetindedir. Daha sonraki asırlarda hazırlanan pek çok hadis kitabı ise, umumiyetle bu temel kaynaklara dayanılarak telif edilmiştir. Meselâ, hadis klasiklerini bir araya toplamak maksadıyla birçok eser hazırlanmıştır.

Kitabımıza lâfız tekrarı olan hadislerden en câmi olanını aldık. Mana tekrarı söz konusuysa yine aynı usulü takip ettik. Tekrarları elememizin sebebi kitabın hacminin kabarması endişesiydi. Zira, çok sayıda ciltten oluşan değerli hadis kitapları zaten mevcut idi. Bunların bir benzerini ortaya koymak pek de anlamlı olmayacaktı. Bizim kitabımız tek ciltten müteşekkil olmakla birlikte sahihleri bir araya getirme özelliğiyle bir mana ifade edecekti.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin, “Bana Kur’an verildi, bir o kadar daha verildi” hadisinden hareketle kitabımızı yüz on dört bölüm hâlinde tertip ettik. Hadisleri seçerken ve bölüm başlıkları altında bir araya getirirken, günümüz insanının ihtiyaçlarını da dikkate aldık. Aynı konuyu farklı açılardan izah eden hadisleri muayyen başlıklar altında bir araya getirdik. Bölümlerin, dolayısıyla hadislerin sıralanışında da bir mana tertibi gözettik. Meselâ, en başa imanla ilgili bahisleri aldık. Sonlara ahirzaman, mehdi, deccal, fitneler ve sair konuları koyduk. Gerek bundan önceki hadis kitabımızda, gerekse daha mufassal olan bu çalışmamızda takip ettiğimiz tasnif metodunun hadisleri bulmakta, meseleleri farklı zaviyelerden kavramakta, her konu hakkında dengeli bir kanaat sahibi olmakta en müstakim yol olduğu kanaatindeyiz.

Bu kitap bir hayat rehberidir. Müslümanca yaşama biçimini tarif eder. Sünneti bir “kültür” olarak yaşamak isteyenlerin elinde derli toplu bir kaynak olacaktır. Bu mülahazalarla, Efendimizin inanma biçimi, ibadetleri, duaları, ahlâkı, davranışları, hâsılı örnek alınması gereken bütün yönleri bilinsin istedik. Kitabımızın bütün insanlar tarafından okunup, anlaşılıp, uygulanması için neler gerekiyorsa onları yaptık. Hacminin kabarmaması için Arapça metinleri almadık. Arapça bilenler orijinal metinleri okuyabilirler. Bilmeyenler içinse, bu metinleri koymak çok da anlamlı olmayacaktı.

Hadislerin senetlerini aynen aktarmak yerine ilk râvinin adını zikrettik. Hadis birden fazla kaynakta geçiyorsa, derece bakımından en üstün kabul edilen kaynağı belirtmekle yetindik. Bölüm başlıklarının altında o bölümde geçen terimler ve kavramlarla ilgili açıklamalar koyduk. Zihinlerde kuşkular uyandırması muhtemel hadislerin altına veciz bazı notlar yazdık. Sade bir dil kullandık. Gerekli yerlerde bazı kelimeleri tanımladık. Şahıslar hakkında kısaca bilgiler verdik. Bunları yaparken, açıklama notlarımızın hadisteki mana çeşitliliğini sınırlandırmamasına dikkat ettik. İtalik stille yazılı metinler bize aittir. Hadis metinlerinde ve açıklama notlarında geçen ayetlerin meallerini, daha önce hazıradığımız “Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali” isimli çalışmamızdan iktibas ettik.

Bu fevkalade mühim kitabı telif ederken, aczimizi sermaye yapıp Rahîm, Kerîm, Muhsin ve Lâtif olan Rabbimize güvendik. En büyük şefaat makamının sahibi Habibullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi muvaffakiyet niyazlarımıza vesile kıldık. Tercih, intihab, tasnif ve ifade sadedinde şahsi mülahazalarımızı bir yana bırakıp en emin, en sahih, en muteber kaynaklara müracaat ettik. Hâlihazır muhataplarımızın ihtiyacını da nazara alarak, bir mana nizamına göre hadisleri tertip, tanzim, tefsir ve tevil ederken, allame Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatından feyizler ve ölçüler aldık. Hadislerin metinleri, senetleri ve ravileri hakkındaki tahkikatımız esnasında konuyla ilgili belli başlı kaynakları taramakla birlikte, daha ziyade, değerli hadis âlimimiz Prof. İbrahim Canan Beyin müellefâtına müracaat ettik. Böylece, umumun istifadesine medar olabilecek muhtasar bir hadis kitabı meydana geldi. Âlemlere rahmet olarak irsal buyrulan Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sünnetini kendine yol edinmek isteyenlerin suhuletle müracaat edebilecekleri bu kitabın cümle hayırlara vesile olmasını, dalalet ve bidat karanlıklarında ruhu bunalan günümüz insanlarının hususi dünyalarına nurlar serpmesini Erhamürrahimîn olan Rabbimizden diliyor, umuyor ve bekliyoruz. 

Ömer Sevinçgül
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İtikaf Sünneti Hakkında

İtikaf ne demektir? İtikaf nasıl yapılır? İtikafın şartları nelerdir? İtikafa ne zaman girilir, ne zaman …

Kapat