Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri – IV

Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri – IV

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” Kitabı – 4

Yazar: Ömer SEVİNÇGÜL

BÖLÜM 011-015

011. SURELERİN FAZİLETLERİ…

‘Kur’an’ın yazılı metnine “mushaf” denir, tamamı altı yüz sayfadır. Kur’an surelerden, sureler de ayetlerden oluşur. Bu surelerin ve ayetlerin düzenlenmesi ve sıralanması tamamen vahye dayanır. Kur’an’da uzunlu kısalı yüz on dört sure vardır. Her sure küçük bir Kur’an gibidir, vahyin temel mesajlarını ihtiva eder. Ayet sayısı, “durak”ların yeri konusundaki rivayet farklarından dolayı farklılıklar gösterir. Halk arasında yaygın olan “altı bin altı yüz altmış altı” sayısı Zemahşerî isimli ünlü müfessirin sayımına göredir. Kur’an’da yetmiş altı bin dört yüz kelime, üç yüz bin altı yüz yirmi harf vardır. Bu bölümde Kur’an’daki surelerin faziletleri dile getirilmiş, okuma vakitleri bildirilmiş, bazı surelerin sevap dereceleri gösterilmiştir.’

223. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Fatiha suresi Kur’an’ın anasıdır, kitabın esasıdır ve tekrar tekrar okunan yedi ayettir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî
‘Fatiha suresi, Kur’an’ın muhtevasını, özünü, özetini ağaç yüklü bir çekirdek gibi içinde barındıran veciz bir suredir. Öneminden dolayı namazların her rekatında okunur.’

224. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Evlerinizi mezar hâline getirmeyin! Bakara suresinin okunduğu eve şeytan giremez.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

225. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bakara suresinin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa, o iki ayet ona yeter.”
İbni Mesûd radıyallahu anh. Buharî
‘Bakara suresinin son iki ayeti “Âmen-er resûlü…” diye başlayan ve hâlen camilerimizde yatsı namazından sonra okunan kısımdır.’

226. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Her şeyin bir şerefesi vardır. Kur’an’ın şerefesi de Bakara suresidir. Bu suredeki Ayet-el Kürsi Kur’an ayetlerinin efendisidir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî
‘Bir hadis rivayetine göre bu ayet Rabbimizin büyük ismini ihtiva eder. Bazı büyük zatlar, bunların Hayy ve Kayyum isimleri olduğunu söylemişlerdir. Hazreti Ali radıyallahu anha göre Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs isimleri İsm-i Azamdır.’

227. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kehf suresinin başından on ayet ezberleyen Mesih Deccalın şerrinden emin olur.”
Ebû Derda radıyallahu anh. Müslim
‘Mesih Deccal ahirzamanda gelmesi beklenen din yıkıcı dehşetli şahıstır. Bu hadis gösteriyor ki, ona karşı müminlerin müdafaa silahı Kur’an-ı Azim-üş şandır.’

228. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Zilzal suresi Kur’an-ı Kerim’in dörtte birine denktir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

229. Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek, “Bana geniş anlamlı bir sure öğret” dedi.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de ona Zilzal suresini öğretti.
Adam, “Seni hakla gönderen Zâta yemin olsun, buna asla başka bir ilave yapmayacağım!” dedi.
Adam ayrılır ayrılmaz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Adamcağız kurtuldu!” buyurdu. Bu sözü iki kere tekrar etti.
İbni Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Zilzal suresinin kısacık bir meali şudur: Yer, kendine özgü bir sarsıntıyla sarsıldığı… Toprak, ağırlıklarını dışarı çıkardığı… İnsan, “Ne oluyor buna!” dediği zaman… O gün yeryüzü kendindeki tüm sırları anlatır… Çünkü, Rabbin ona emretmiştir… O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilmek üzere, topluluklar hâlinde kalkıp giderler… Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onu görür, kim zerre kadar bir kötülük yapmışsa onu görür!’

230. Bir adam, “Ya Resûlullah, ben İhlas suresini seviyorum” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Onu sevmen seni cennete girdirecektir” buyurdu.
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

231. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sahabelerine, “Sizden, bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaya gücü yeten yok mu?” diye sordu.
“Buna hangimiz güç yetirebilir?” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İhlas suresi Kur’an’ın üçte biridir” buyurdu.
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî
‘Kur’an-ı Kerim’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfi vardır. İhlas suresinin besmele ile birlikte harf sayısı altmış dokuzdur. Üçte birine eşit olduğuna göre, üç kere altmış dokuz iki yüz yedi eder. Her bir harfinin bin beş yüz kadar sevabı var demektir. Surelerin hususi faziletlerinden gelen sevap toplamı hesaba dahil edilmezse, Kur’an’ın sevabı harfleri sayısıncadır. O takdirde İhlas suresinin sevabının neden üçte bir Kur’an sevabı kadar olduğu anlaşılır.’

232. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kur’an’ı okuyun, çünkü o, kendisiyle amel edenlere şefaatçi olarak gelecektir. İki parlak sureyi, yani Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyun, çünkü onlar kıyamet günü iki gölgelik ya da kanatlarını yaymış iki kuş sürüsü gibi gelirler, okuyup uygulayanları korurlar. Bakara suresini okuyun, zira onu almak bereket, bırakmak zarar ve mahrumiyettir. Ona büyücülerin de gücü yetmez.”
Ebû Ümame radıyallahu anh. Müslim

233. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kur’an’ı öğrenin, ezberleyin, hem kendinize, hem başkasına okuyun. Çünkü Kur’an, onu öğrenen, okuyan ve uygulayan kimse için, güzel kokuyla dolu olup her yana koku yayan bir kutu gibidir. Kur’an’ı öğrenin, Kur’an okuyucusu olup da uyuyan kimse, içi güzel kokularla doldurulup kapatılmış bir kutuya benzer.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

234. Melek, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme selâm verdikten sonra, “Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişti. Biri Fatiha suresi, öbürü Bakara suresinin son kısmıdır. Bunların her harfine karşılık sana büyük sevap verilecektir” dedi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim
‘Melek, yani vahiy getiren Cebrail aleyhisselâm.’

235. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Söyle!” dedi.
Ben, “Ne söyleyeyim?” diye sordum.
“Akşama ve sabaha erince İhlas, Felak ve Nas surelerini üçer kere oku. Her şeye karşı bu sana yeter!” buyurdu.
Abdullah İbni Hubeyb radıyallahu anh. Nesaî

236. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Ey Câbir, oku!” dedi.
Ben, “Anam babam sana feda olsun, ne okuyayım?” diye sordum.
“Felak ve Nas surelerini oku!” dedi.
Ben de onları okudum.
Resûlullah, “Bu iki sureyi oku, bunlar gibisini asla okuyamayacaksın!” dedi.
Câbir radıyallahu anh. Nesaî

237. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bu gece indirilen Felak ve Nas surelerinin bir benzeri hiç görülmemiştir!”
Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Müslim

238. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi de Yâsin suresidir. Allah, bu sureyi okuyana, Kur’an’ı on kere okuma sevabı verir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

239. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sahabelerinin huzurunda Rahman suresini baştan sona okudu. Hepsi susuyorlardı.
Bunun üzerine, “Ben bu sureyi cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Allah’ın, “Rabbinizin hangi yalanlayabilirsiniz?” kelamını her okuyuşumda, “Ey Rabbimiz, biz nimetlerinden hiçbir şeyi yalanlamayız, bütün övgüler ve şükürler sanadır” dediler.” buyurdu.
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî

240. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Her kim akşam olunca Mümin süresinin baştan itibaren üç ayetini ve Ayet-el Kürsiyi okuyacak olursa, bu iki okuma sayesinde sabaha kadar korunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa, onlar sayesinde akşama kadar korunur.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

241. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim geceleyin Duhan suresini okursa, onun bağışlanması için yetmiş bin melek sabaha kadar dua eder.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

242. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim sabaha erdiği zaman üç kere “Euzubillahi’s-semi’il-alîm mineş-şeytani’r-racim” der ve Haşir suresinden üç ayet okursa, Allah onun için yetmiş bin meleği vekil tayin eder de onlar, akşam oluncaya kadar kendisine rahmet okurlar. Şayet o gün ölecek olsa şehit olarak ölür. Akşam okusa yine aynı sonucu elde eder.”
Makıl İbni Yesar radıyallahu anh. Tirmizî

243. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kur’an’da otuz ayetlik bir sure vardır. Bu sure, okuyucusuna şefaat eder. Allah’ın onu affetmesine vesile olur. Bu, Mülk ‘yani Tebareke’ suresidir!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

244. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Nasr suresi Kur’an’ın dörtte birine denktir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

245. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyameti gözüyle görür gibi olmaktan hoşlanan kimse Tekvir ve İnfitar surelerini okusun!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

246. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim uyumak niyetiyle sağ yanı üzerine yattıktan sonra üç kez İhlas suresini okursa, Allah ona, “Sağın üzerinde cennete gir!” diyecektir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

247. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Zilzal suresi Kur’an’ın yarısı sayılır. İhlas suresi Kur’an’ın üçte biri sayılır. Kâfirun suresi Kur’an’ın dörtte biri sayılır.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

248. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bana, her namazın arkasından Felak ve Nas surelerini okumamı tavsiye etti.”
Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Tirmizî

249. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana Kur’an’dan on beş secde ayeti okuttu. Bunlardan üçü uzun surelerdedir. Hacc suresinde de iki secde ayeti vardır.”
Amr İbni Âs radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Bu secdeye Tilavet Secdesi de denir. İlgili ayet gelince okuyan ya da dinleyen kişi, ayetin manasını teyid ve tasdik maksadıyla secdeye kapanır.’

250. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ademoğlu secde ayeti okur ve secde ederse şeytan ağlayarak uzaklaşır. “Yazıklar olsun bana! İnsana secde emri verildi, o da secde etti. Buna karşılık cennet verilecek. Bana da secde etme emri verildi, ama ben karşı geldim. Benim için cehennem var!” der.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim

012. BAZI AYETLERİ TEFSİR EDEN HADİSLER…

‘Tefsir, yorum, açıklama, Kur’an-ı Kerim ayetlerinin açıklanması demektir. Tefsir iki kısımdır: Biri, mâlum tefsirlerdir ki, Kur’an’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur’an’ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli delillerle beyan ve isbat ve izah eder. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an’ın en birinci müfessiridir. Gerek mübarek sözleri, gerekse örnek uygulamalarıyla Kur’an ayetlerinin manalarını ortaya koyup göstermiştir. Müfessirler, yorumlarında ilgili hadisleri kendilerine temel almışlardır. Sahabelerden de bazı sure ve ayetleri tefsir edenler olmuştur. Bilhassa İbni Abbas radıyallahu anh mühim müfessirlerden biridir, daha sonra gelen müfessirlerin de imamıdır.’

251. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim Kur’an hakkında bir ilme dayanmaksızın söz söylerse ateşteki yerini hazırlasın!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

252. Ben, “Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı” ayetindeki “takva sözü” ile kastedilenin “Lâilahe illallah” olduğunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden işittim.
Übey İbni Ka’b radıyallahu anh. Tirmizî

253. “Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat be kat artırır, yapana büyük bir ödül verir” ayeti ile ilgili olarak Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah hiçbir mümine haksızlık etmez. Yaptığı bir tek hayrın bile ücretini verir. İşlediği her güzel amelin ücreti dünyada da, ahirette de kendisine verilir. Kâfire gelince, yaptığı hayır sebebiyle dünyada ona ücretler verilir, böylece ahirette karşılığı verilecek tek hayrı bile kalmaz.”
Enes radıyallahu anh. Müslim

254. “Ya Resûlullah! Maymunlar ve domuzlar, “Allah kimlere lânet ederse, gazap ederse, kimlerden maymunlar, domuzlar ve kendi yolundan alıkoyan varlıklara tapanlar yaparsa, işte onlar konumca en kötü, düz yoldan sapmada en aşırı olanlardır” ayetinde sözü edilen insanların devamı mıdır?” diye sorulmuştu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah bir toplumu helak etti mi onun soyunu sürdürmez, neslini keser.  Maymunlar ve domuzlar daha önce de vardı” diye cevap verdi.
İbni Mesûd radıyallahu anh. Müslim

255. Hazreti Ebû Bekir radıyallahu anh, “Ya Resûlullah, saçların ağardı, ihtiyarladın” demesi üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Beni ihtiyarlatan Hud, Vakıa, Mürselat, Amme ve Tekvir sureleridir” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

256. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün mescitte hafiften uyudu. Sonra gülümseyerek başını kaldırdı.
Kendisine, “Ya Resûlullah, niçin gülümsüyorsunuz?” diye soruldu.
“Bana az önce şu sure indi” dedi ve Kevser suresini okudu: “Bismillâhirrahmanirrahim, Biz sana kevseri vermişizdir. Öyleyse, Rabbin için namaz kıl ve kurban ediver. Doğrusu, soyu kesik olan sana kin besleyendir!” Okumasını bitirdikten sonra sordu: “Kevser nedir biliyor musunuz?”
“Allah ve Resûlü bilir” dedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem açıkladı: “Bu bir nehirdir. Rabbim onu bana vaat etmiştir. O nehir üzerinde pek çok hayırlar var. Bu bir havuzdur da. Kıyamet günü ümmetim onun başında toplanacak. Bu havuzdaki kadehler gökteki yıldızlar kadar çoktur. Derken, içlerinden bir kul çıkarılıp atılacak. Ben, “Rabbim! O benim ümmetimdendir!” diyeceğim. Fakat Allah, “Bunlar senden sonra sünnetine aykırı nice işler yaptılar, senin haberin yok!” buyuracak.”
Enes radıyallahu anh. Buharî

257. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah bir kulu sevdi mi, Cebrail aleyhisselâma şöyle nida eder: “Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de sev!” Bunun üzerine gökte aynı şekilde nida edilir. Sonra, yeryüzündekilerin arasına onun sevgisi indirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir:
“İnanıp hayırlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır.”
Allah bir kulu  sevmeyince Cebrail aleyhisselâma nida eder: “Ben falancayı sevmiyorum.” Gökte de aynı şekilde nida edilir. Sonra, yeryüzüne onun hakkında sevgisizlik indirilir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

258. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Fatiha suresindeki sözü edilen iki gruptan, “gazaba uğrayanlar” Yahudilerdir, “sapıtanlar” ise Hıristiyanlardır.”
Adiyy İbni Hatim radıyallahu anh. Tirmizî

259. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah’ın kitabı Kur’an hakkında şahsi reyiyle söz söyleyen kişi, isabet de etse hata yapmış olur!”
Cündeb radıyallahu anh. Tirmizî
‘Şahsi reyiyle, yani ayetlere ve hadislere dayanmaksızın, sahabelerin ve onlardan sonra gelen kâmil insanların tefsirlerini göz ardı ederek, kendi önyargılarından hareketle…’

260. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Benim hakkımda bildiğiniz dışında söz söylemekten kaçının. Kim bana bile bile yalan nispet ederse ateşteki yerini hazırlasın! Kim de Kur’an hakkında bir ilme dayanmaksızın kendi reyiyle söz söylerse ateşteki yerini hazırlasın!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

261. “Sabah namazı şahitlidir” ayeti hakkında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu açıklamayı yapmıştır:
“Sabah namazında hem gece melekleri, hem de gündüz melekleri hazır bulunurlar.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

262. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir mümin için mutlaka iki kapı vardır: Birinden ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mümin ölünce, her iki kapı da ağlarlar. Şu ayet bu duruma işaret eder:
“Ne gök ağladı üzerlerine ne de yer.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî
‘Çünkü, mümin yer ve gök adına da kulluk eder. Onlardaki ilahî sanatları görür, düşünür, Rabbini tanır. Tesbihlerini anlar, ibadetlerini sezer, dile getirir. Bu külli ibadetinden dolayı  yer ve gök onun ölümüne manen ağlarlar.’ 

263. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hem şeytan, hem de melek, insanın kalbine manalar atarlar. Şeytanın işi kötüye davet etmek, sonu zararlı olana yönlendirmek, gerçeği yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Melek ise, hakka davet eder, hayra çağırır, kötülükten uzaklaştırır. İçinde hakka, hayra, iyi olana davet eden bir ses duyan kimse bilsin ki, bu Allah’tandır. Allah’a şükretsin. İçinde şerre, inkâra, kötüye çağıran bir fısıltı duyan kişi ise, hemen ondan uzaklaşsın, şeytandan Allah’a sığınsın.”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu sözlerine şu ayeti de ekledi:
“Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder.”
İbni Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî

264. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “O gün yeryüzü kendindeki tüm sırları anlatır, çünkü Rabbin ona emretmiştir” mealindeki ayeti okuduktan sonra, “Yeryüzünün anlatacağı haberler nelerdir, biliyor musunuz?” diye sordu.
Yanındakiler, “Allah ve Resûlü bilir!” diye cevap verdiler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Kadın erkek her kulun yerin yüzünde işlemiş oldukları amellere tanıklık etmesidir. Yeryüzü, her kul için, “Şu ayda, şu günde, şu işi yaptı” diyecektir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

265. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Müddessir suresindeki, “Onu sarpa sardırırım” ayetini okudu, sonra şu açıklamayı yaptı:
“Sarp kelimesiyle kastedilen ateşten bir dağdır. Kâfir ona yetmiş yılda çıkar, ondan yetmiş yılda iner. Böylece, cehennemde sonsuza kadar azap çeker.”
Ebû Said radıyallahu anh. Ebû Dâvud

266. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bir gün bütün insanları önderleriyle birlikte çağırırız” ayetini okuduktan sonra şunu söyledi:
“Onlardan biri çağırılır. Kitabı sağ eline verilir. Vücudu altmış zira’ genişletilir, yüzü parlatılır. Başına pırıl pırıl yanan inciden bir taç geçirilir. Arkadaşlarının yanına döner. Arkadaşları onu uzaktan görünce, “Ey Rabbimiz! Bunu bize de ver, onu hakkımızda mübarek kıl” derler. O, yanlarına gelir, “Müjde sizlere! Her birinize bunun bir misli var” der.
Kâfire gelince, onun yüzü karartılır. Vücudu altmış zira’ genişletilir. Ona da bir taç giydirilir. Arkadaşları onu uzaktan görünce, “Bunun şerrinden Allah’a sığınırız! Rabbimiz, onu bize verme!” derler. Bu da arkadaşlarının yanına gelir. Onlar, “Ey Rabbimiz, onu zelil et” derler. O da: “Allah sizi rahmetinden uzak tuttu. Her birinize bunun bir misli verilmiştir” der.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

267. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Rabbimiz Allah’tır” deyip doğru yolda yürüyenlerin üzerlerine melekler iner, “Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin!” derler.” ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
“İnsanlar bunu hep söylediler. Ancak, sonradan çoğu küfre düştü. Bu söze sadık kalarak ölen istikamet üzeredir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

268. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Fecr suresindeki “tek” ve “çift” tabiriyle neyin kastedildiği sorulmuştu. Şu cevabı verdi:
“Bunlar namazlardır. Bazısı çifttir, bazısı da tektir.”
İmran radıyallahu anh. Tirmizî
‘Meselâ sabah, öğle, ikindi ve yatsı namazları çift rekatlı, akşam ve vitir namazı tek rekatlıdır. Rabbimiz, namazlar üzerine yemin etmekle, bunların kıymetini göstermiştir. Zira, değerli olan şey üzerine yemin edilir.’

269. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi dinledim, “O gün perde açılır, onlar secdeye çağırılırlar, ama buna güçleri yetmez” mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu:
“Rabbimiz perdeyi açar, her mümin erkek ve her mümine kadın ona secde eder. Dünyada iken gösteriş için secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmek isterler, ancak belleri bükülmeyen bir tabakaya dönüşür.”
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî

270. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi minberde, “Siz de onlara karşı gücünüz oranında kuvvet ve savaş atları hazırlayın.” ayetini okuduktan sonra, “Ayette geçen “kuvvet” kelimesi “atmak” demektir” buyurdu. Bu sözünü üç kere tekrarladı.
Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Müslim

271. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin beklenerek korunuyordu. Ancak, “Allah seni insanlardan korur” ayeti inince, başını çadırdan çıkarıp, “Ey insanlar! Dağılın! Artık beni Allah koruyor!” diye seslendi.
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

272. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ve kabartılıp yükseltilmiş yataklar vardır” mealindeki ayet hakkında, “Bunların yüksekliği gökyüzüyle yeryüzü arasındaki mesafe kadardır. İkisi arasındaki uzaklık ise beş yüz yıllık yürüme mesafesidir” buyurdu.
Ebû Said radıyallahu anh. Tirmizî

013. AHİRET, KABİR, SUAL, HAŞİR…

‘Ahiret, sonra gelen öbür dünya, ölümden sonra gidilen âlem, insanın ölümü ile başlayan sonsuz hayat demektir. Ölen insanın ruhu önce kabir âlemine gider. Bu âlemin bir adı da berzahtır. Berzah, sözlükte “iki şey arasındaki yer” demektir. Terim anlamı ise, “dünya ile ahiret arasındaki geçiş âlemi ” demektir. Ruhlar orada kıyameti beklerler. İlk sorgulama burada olur. Münker Nekir taifesinden iki melek gelir, sorgulama yaparlar… Haşir ise, ölümden sonra dirilip toplanma manasına gelir. Allah’ın, bütün insanları ve sair ruh sahiplerini kıyamet kopmasından sonra diriltip dünyada yaptıklarının hesabını vermek üzere “Arasat” denilen mahşer meydanında toplamasıdır.’

273. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah bir kulunun hayrını istedi mi, onun cezasını ertelemeyip bu dünyada verir. Bir kulu hakkında kötülük diledi mi, onun günahlarını yazar, cezasını ahirette verir.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî
‘Belâlar, musibetler, hastalıklar günahlara, hatalara, kusurlara kefaret olur. Böylece mümin ahirete temiz olarak gider. Kâfirin suçu büyüktür, bu sebeple cezası ahirete bırakılır. Zira küçük suçların cezası küçük mahkemelerde, büyük suçların cezası büyük mahkemelerde verilir.’

274. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Mahşer günü insanlar un gibi beyaz bir yerde toplanacaklar. Orada hiç kimsenin kendine özgü bir eseri olmayacak.”
Süheyl radıyallahu anh. Buharî

275. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Müminin ruhu, cennet ağacında beslenen bir kuş gibi olur. Yeniden dirilme gününde Allah onu cesedine döndürünceye kadar orada beslenir.”
Ka’b İbni Malik radıyallahu anh. İbni Mâce

276. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Sizler, yeniden dirildikten sonra, Allah’ın huzurunda yalınayak, çıplak ve sünnetli olarak toplanacaksınız!” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

277. Bir cenaze götürülüyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Hem o rahata erdi, hem de ondan rahata erildi!” buyurdu.
Yanındakiler, “Ya Resûlullah! Bu ne demektir?” diye sordular.
Şu açıklamayı yaptı: “Ölen kişi müminse dünyanın sıkıntılarından kurtulmuş olur. Azgın biri öldüyse, o zaman da ondan cansızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlar kurtulmuş olurlar.”
Ebû Katade radıyallahu anh. Buharî

278. Kadınlar, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Ya Resûlullah! Sizden erkekler kadar yararlanamıyoruz. Bizim için özel bir gün ayıramaz mısınız!” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlar için bir gün belirledi. O günde nasihatler etti, emirler verdi. Onlara söyledikleri arasında şu da vardı: “Sizden kim, kendinden önce üç çocuğunu ‘öbür dünyaya’ gönderirse, o çocuklar kendisi için ateşe karşı bir perde olur!”
Bir kadın, “Ya Resûlullah! Ya iki çocuğu ölmüşse?” diye sordu.
“İki de olsa..!” buyurdu.
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî

279. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki kabri ziyaret etmişti.
“Azap çekiyorlar! Ama azapları büyük günah yüzünden değil. Biri, lâf taşırdı. Öbürü, üzerine idrar sıçratırdı” dedi.
Sonra, yaş bir hurma dalı aldı. Onu ikiye böldü. Birini birinin, birini de öbürünün üzerine dikti.
“Bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

280. Hazreti Osman radıyallahu anh, bir kabrin yanında durdu mu sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine, “Cenneti, cehennemi hatırlayınca ağlamıyorsun da kabri hatırlayınca ağlıyorsun!” dediler. Bunun üzerine, “Çünkü, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle söylediğini işittim:
“Kabir, ahiret konaklarının ilkidir. Kişi ondan kurtulabilirse sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa, sonrakiler bundan daha zor, daha şiddetlidir. Manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildir!”
Hazreti Osman radıyallahu anh. Tirmizî

281. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah ahiretteki yeri gösterilir. Cennetlikse cennetliklerin, cehennemlikse cehennemliklerin yeri. Kendisine, “Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin budur!” denilir.”
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

282. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İnsan, kabrine konulur. Yakınları da ayrılır giderler. Giderlerken onların ayak seslerini işitir. Sonra, iki melek gelir. Onu oturtup, “Muhammed hakkında ne diyordun?” diye sorarlar.
Mümin kişi, bu soruya, “Şahadet ederim ki Allah’ın kulu ve Resûlüdür!” diye cevap verir.
Ona, “Cehennemdeki yerine bak! Allah sana, onun yerine cennette bir yer verdi” denilir. Kişi, her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennete bakan bir pencere açar.
Eğer ölen kâfir ya da münafık ise, “Bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!” diye cevap verir.
Kendisine, “Ne kavradın, ne de uydun!” denilir. Sonra, kulaklarının arasına demirden bir sopa ile vurulur. Feryadını, yeryüzündeki insanlar ve cinlerden başka, ona yakın olan bütün varlıklar işitir.”
Enes radıyallahu anh. Buharî

283. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bu ümmet kabirde sorguya çekilecek. Eğer birbirinizi gömmemenizden korkmasaydım işittiğim kabir azabını size de işittirmesi için Allah’a yalvarırdım” dedikten sonra, “Kabir azabından, cehennem azabından, bütün fitnelerden, deccal fitnesinden Allah’a sığının!” buyurdu.
Oradakiler, “Kabir azabından, cehennem azabından, bütün fitnelerden, deccal fitnesinden Allah’a sığınırız!” dediler.
Zeyd İbni Sabit radıyallahu anh. Müslim

284. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme kabir azabını sordum.
“Evet, kabir azabı gerçektir. Kimi insanlar kabirde azap çekerler. Onların azabını hayvanlar işitir!” buyurdu.
Onun, namaz kılıp da namazında kabir azabından Allah’a sığınmadığını hiç görmedim.
Aişe radıyallahu anh. Buharî

285. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, kabirleri çok ziyaret eden kadınlara, kabirlerin üzerine mescitler yapanlara ve kandiller takanlara lânet etsin!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

286. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü, kabirler size ahireti hatırlatır.”
Büreyde radıyallahu anh. Müslim

287. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Birinizin bir kor üzerine oturup önce elbisesini, sonra da bedenini yakması, kendisi için bir kabrin üzerine oturmaktan daha hayırlıdır!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim

288. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ölüyü üç şey takip eder: Ailesi, malı, ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Ailesi ve malı geri döner, ameli onunla kalır.”
Enes radıyallahu anh. Buharî

289. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ölüp de pişman olmayan yoktur. İyi yolda olan hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur. Kötü yolda olan da kendini kötülükten kurtarmadığına pişman olur.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

290. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medinelilerin mezarlarına uğramıştı. Yüzünü mezarlara çevirerek, “Esselâmu aleyküm ey kabir halkı! Allah sizi de, bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizden önce gittiniz, biz de arkadan geleceğiz” dedi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

291. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Müslüman, kabirde sorgulanınca, “Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah’ın kulu ve Resûlüdür” diye şahadet eder. Bunun delili şu ayettir:
“Allah, müminleri hem dünyada, hem de ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar, zâlimleri ise saptırır.”
Bera radıyallahu anh. Buharî
‘Rabbimiz! Habibin Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yüzü suyu hürmetine bizi kabir azabından ve cehennem azabından muhafaza eyle! Âmin!’

014. KIYAMET…

‘Kıyamet, kâinatın yıkılıp son bulması, bütün canlıların ölmesi ve sonra bütün ölülerin dirilmesi gibi büyük olayların umumi ismidir. Yeryüzünde her asırda, her senede, hatta her günde kıyametin küçük numuneleri meydana gelmektedir. Bir çağın içindeki varlıklar ölüp gidiyor, bir sonraki çağda yeni varlıklar yaratılıyor. Sonbaharda umumiyetle ölen canlılar ilkbaharda kısmen aynen, kısmen mislen yeniden yaratılıyor. Bulutları oluşturan su parçacıkları bir emirle toplanıyor, sonra bir emirle dağılıyor. Kâinat her an yıkılışlara, yok oluşlara, ardından yeniden yaratılışlara, var oluşlara sahne oluyor. Kâinatı yoktan yaratan, her devirde, her asırda, her senede kıyametin küçük numunelerini göze gösteren Allah elbette büyük kıyameti de yaratabilir, kâinatı yıkıp yeni bir âlem getirebilir. Onun sınırsız ilmi, iradesi, kudreti buna kâfidir. Madem söz vermiş ve Elçisi vasıtasıyla bütün insanlara bildirmiş elbette sözünü yerine getirecek, bu âlemi tahip edip başka bir âlemi yaratacak,  Elçisini yalan çıkarmayacaktır.’

292. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, kıyamet günü sağ eliyle gökleri dürüp toplar, “Hâkim benim! Nerede zorbalar! Nerede büyüklük taslayanlar!” der. Sonra sol eliyle yerküreyi dürüp toplar, “Hâkim benim! Nerede zorbalar! Hani nerde büyüklük taslayanlar!” der.
İbni Ömer radıyallahu anh Buharî
‘Allah bilinen anlamda eli olmaktan münezzehtir. Hadisteki “el” kelimesi “ilahî kudret” manasında yorumlanmıştır.’

293. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Güneş ve Ay kıyamet günü sarılıp sarmalanırlar.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Tıpkı işi biten bir eşyanın saralıp sarmalanıp kaldırılması gibi, şu dünya memleketinin sobası ve lambası olan Güneş ve Ay da sarılıp, dürülüp kaldırılır.’

294. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte mescitteydik. O sırada güneş batıyordu. Bana, “Ey Ebû Zerr, güneş nereye gidiyor biliyor musun?” diye sordu.
“Allah ve Resûlü, daha iyi bilir” dedim.
“Arş’ın altında secde etmeye gidiyor. İzin ister, ona izin verilir. Secde ettiği hâlde kendisinden bunun kabul edilmeyeceği zaman yakındır. O zaman izin ister fakat verilmez. Güneşe, “Geldiğin yere dön ve battığın yerden doğ” denir. “Güneş de kendi yörüngesinde akıp gider, üstün gücü olan ve her şeyi bilen Allah’ın yasasıdır bu” ayeti bunu dile getirir. Güneş battığı yerden doğdu mu, “Ben inandım!” demesinin kişiye fayda vermeyeceği zaman gelmiştir artık ‘çünkü kıyamet kopmaya başlamıştır’.”
Ebû Zerr radıyallahu anh. Buharî
‘Güneş secde eder, izin ister buyurulmakla o koca cismin de emir dinleyen bir asker olduğu, Rabbine kulluk ettiği dile getirilmiştir. “Yerde ve gökte ne varsa hepsi Allah’ı tesbih ederler” ayetinin bildirdiği üzere, her varlık birer ayet, birer âbid, birer kuldur. İman gözüyle bakan kâinat kitabını böyle okur, böyle yorumlar.’ 

295. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktır.”
Enes radıyallahu anh. Müslim
‘Ezanlar susturulacak ya da Allah Allah diye zikir yapılan mekânlar kapatılacak yahut kıyametten kısa bir süre önce müminlerin canları alınacak, kıyamet kâfirlerin başında patlayacak.’

296. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İnsanlar mescitleriyle övünmeye başlamadıkça kıyamet kopmaz!”
Enes radıyallahu anh. Ebû Dâvud

297. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Mescid-i Aksa’nın imarı Medine’nin harabıdır. Medine’nin harabı melhamenin çıkmasıdır. Melhame İstanbul’un fethidir. İstanbul’un fethi Deccalın çıkmasıdır!” dedi. Sonra, Resûlullah elini muhatabının dizine vurdu, “Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi” buyurdu.
Muaz İbni Cebel radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Mescid-i Aksa, Kudüs şehrinde bulunan mabedin adıdır. Melhame, umum insanların dikkatini çekecek kadar büyük hadise demektir. Bunlar birbiri ardınca vuku bulacaktır. Bu haberler de aynen vaki olmuş, tarihi olaylar Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi teyit etmiştir.’

298. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belânın gelmesi kesinleşir!” buyurmuşlardı.
“Ya Resûlullah! Bunlar nelerdir?” diye sordular.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Toplumun ortak serveti seçkinler arasında dönüp dolaşınca, emanet edilen mallar ganimet sayılınca, zekat bir ceza gibi algılanınca, kişi annesinin haklarını gözetmeyip kadına itaat edince, babasından uzaklaşıp dostuna yaklaşınca, mescitlerde sesler yükselince, topluma onların en alçakları başkan olunca, korku sebebiyle zorbalara saygı duyulunca, içkiler türlü adlarla içilince, ipek giysiler giyilince, şarkıcı kadınlar ve çalgılar edinilince, bu toplumun sonradan gelenleri öncekilere hakaret edince artık kızıl rüzgârın esmesi, yere batma, suretlerin bozulması, gökten taş yağması gibi büyük belâları bekleyin!” buyurdu.
Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî
‘Bunlar ileri derecede bozulmayı gösteren durumlardır. Fesadın genel bir hâl alması ise bazı külli musibetlerin gelmesine sebeptir.’

299. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Fırat nehri altın bir dağ üzerinden akıtılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun yüzünden insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Her biri, “Herhâlde savaşı ben kazanacağım” der.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

300. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar bunu görür, hepsi iman eder. Ancak, daha önce inanmamış ya da inancının tahrikiyle hayır kazanamamış olanlara bu iman fayda sağlamaz.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Güneşin batıdan doğması kıyametin kopmaya başlaması demektir. Artık kâinatın nizamı bozulmuş, gök cisimleri yörüngelerinden çıkmıştır. Bunu görüp de korkarak iman eden kimsenin imanı fayda vermez.’

301. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu ateş Busra’daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

302. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sizler, kıyamet günü yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşir meydanında toplanacaksınız.”
Bu açıklama üzerine bir kadın sordu: “Birbirimizin avret yerlerini görmez miyiz?”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu soruya Abese suresindeki, “O gün herkesin kendine yeter derdi vardır!” ayetini okuyarak cevap verdi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

303. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Âdi oğlu âdiler dünyanın en mutlu insanları sınıfını oluşturmadıkça kıyamet kopmaz.”
Huzeyfe radıyallahu anh Tirmizî

304. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Otuz kadar yalancı deccal çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri kendini Allah’ın elçisi sanır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî
‘Deccal, dini yıkmak için çaba harcayacak azgın kimse demektir. Bu hadisten de anlaşılıyor ki deccal bir tane değildir. Hadislerdeki deccal tanımları bunlardan herhangi birine ait olabilir. Bütün deccal alâmetlerini bir deccalde aramak insanı yanıltır. Bu durumda Mehdinin de birden fazla olması gerekir. Mehdi ile ilgili hadislerdeki tanımlar da muhtelif mehdilere işaret eder. Hepsi ahirzamanda gelecek büyük mehdide aranmamalıdır. Deccal ve mehdi meselesiyle ilgili hadisler kitabın sonunda bir araya getirilmiştir.’

305. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ruhumu kudret elinde tutan Zâta yemin ederim ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin ve ayakkabısının bağı söz söylemedikçe, kendinden sonra ailesinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe kıyamet kopmaz.”
Ebû Said radıyallahu anh. Tirmizî
‘Allahuâlem, bu hadisler ileri derecedeki teknik aygıtların haberini veriyor.’

306. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Zaman kısalır, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi olur.”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî
‘Allahualem, bu hadisin bir manası, hızlı iletim ve iletişim araçları vasıtasıyla zamanın kısaltılmasıdır.’ 

307. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelip, “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem konuşmasını sürdürdü. Sözlerini bitirince, “Sual sahibi nerede?” buyurdu.
Adam, “Buradayım Ya Resûlullah!” dedi.
Resûlullah, “Emanet zayi edildiği vakit kıyameti bekleyin!” buyurdu.
Adam, “Emanet nasıl zayi edilir?” diye sordu.
Efendimiz, “İş, ehil olmayana teslim edilince kıyameti bekleyin!” buyurdu.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

308. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İki sur arasında kırk vardır! Sonra, Allah semadan su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbuzzeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet günü yeniden yaratılış bununla başlar” buyurmuştur.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Kâinatı yoktan var eden, insanı modelsiz olarak topraktan yaratan Allah, elbette onun bazı zerrelerini muhafaza edebilir ve elbette ikinci yaratılışında ona bir tohum yapabilir. Onun sınırsız ilmi, iradesi ve kudreti yanında bu iş gayet kolaydır.’

309. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kıyamet sadece şerir insanların üzerine kopacaktır!” buyurdu.”
İbni Mesûd radıyallahu anh. Müslim
‘Şerir, yani şer işleyen, kötülük yapan, kötü kimseler. Zira kısa bir süre önce hayırlı insanlar vefat edecekler. Kıyamet kâfirlerin başında patlayacak.’

310. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sûru üfleyecek olan melek, Sûr borusunu ağzına dayamış, yüzünü çevirmiş, kulağını dikmiş, üfleme emrini beklerken ben nasıl refah içinde yaşayabilirim!” buyurmuşlardı.
Bu söz sahabelerine çok ağır geldi, “Peki biz ne yapalım Ya Resûlullah?” diye sordular.
Onlara, “Hasbünallahu ve ni’mel-vekil tevekkeltü alallah!” deyiniz” buyurdu.
Ebû Said radıyallahu anh. Tirmizî
‘Meali: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir! Allah’a tevekkül ettik!’

311. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Sûr hakkında bir soru sorulmuştu.
“Bu, içine üflenen bir boynuzdur!” diye cevap verdi.
İbni Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Sûr, kıyametin kopuşunu, ölülerin dirilişini, yargılama sürecini başlatan bir âletin adıdır. Onu, dört büyük melekten biri olan İsrafil aleyhisselâm üfleyecektir.’

312. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şahadet parmağıyla orta parmağını yan yana getirerek, “Ben, Kıyamete böyle yakın bir zamanda gönderildim” buyurdu.
Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh. Buharî

015. HESAP, MİZAN, SORGU…

‘Ölen insanların ruhları kabir âleminde kıyametin kopmasını beklerler. Bu âlemdeki hayatları ya sürur içinde geçer ya da azap çekerek. Burada lezzet alan da, acı çeken de insanın ruhudur. Tıpkı rüyada olduğu gibi. Kıyamet koptuktan sonra her ruh için bir beden yaratılır. Her bedene hayat verilir. Sonra her ruh kendi bedenine girdirilir. Bütün insanlar mahşer meydanında toplanırlar. Büyük mahkeme kurulur. Şahitler dinlenir. Amel defterleri açılır. Mizan, yani teraziler kurulur. Ameller tartılır. Herkes yaptıklarının hesabını verir. İyilikleri kötülüklerinden fazla olanlar cenneti kazanır, öbürleri cehenneme giderler ki buna “neşir” denir. Ayetlerde dile getirilen bu hâdiseler Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından da ayrıntılarıyla anlatılmıştır.’ 

313. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kulun, kıyamet günü, hesaba çekileceği ilk şey kendisine verilen nimetlerdir. Ona, “Bedenine sıhhat vermedik mi, sana soğuk sular içirmedik mi?” denecektir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

314. Cehennem ateşini hatırlayıp ağlamıştım. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Niye ağlıyorsun?” diye sordu.
“Cehennemi hatırladım da onun için ağladım! Siz, ölümden sonraki diriliş gününde ailenizi hatırlayacak mısınız?” dedim.
“Üç yerde kimse kimseyi hatırlamaz: Mizanın yanında, tartısının ağır mı, yoksa hafif mi geleceğini öğrenene kadar. Sayfaların uçuşma zamanında, kendi defterinin sağına mı, soluna mı, arkasına mı, nereye düşeceğini öğrenene kadar. Bir de Sırat’ın yanında. Sırat, cehennemin iki yakası arasına kurulur” buyurdu.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud
‘Sırat bir köprüdür. Mahiyetini Allah bilir. Herkes ondan geçmek zorundadır. Ameli iyi olan geçip cennete gider. Ameli kötü olan cehenneme düşer. Dünyadaki hayat yolunun ahiretteki yansıması gibidir. Hayat yolunu istikamet üzere yürüyenler Sıratı da rahatça geçerler. Burada dalalet yolunu tercih ederler, orada cehenneme düşerler.’

315. Bir adam gelip, “Ya Resûlullah! Benim kölelerim var. Bana yalan söylüyor, ihanet ediyor, sözümü dinlemiyorlar. Ben de onları kötü sözlerle azarlıyor, dövüyorum. Onlar yüzünden durumum ne olacak?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Onlar, sana olan ihanetleri, isyanları ve yalanları sebebiyle ahirette hesap verecekler. Senin onlara verdiğin ceza onların günahları oranındaysa, ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza hatalarından az ise, bu senin için bir fazilet olur. Verdiğin ceza hatalarından çok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır” buyurdu.
Bunun üzerine adam ağlamaya ve dövünmeye başladı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Sen Allah’ın kitabını okumuyor musun? Allah, “Kıyamet günü adalet terazilerini koyarız. Hiç kimseye asla haksızlık edilmez. Hardal tanesi kadar bile olsa onu getiririz. Hesap görücü olarak Biz yeteriz!” buyuruyor.
Adam da, “Ya Resûlullah! Vallahi, kendim için de, onlar için de ayrılmalarından daha hayırlı bir şey göremiyorum. Sen şahidimsin, hepsini azat ettim!” dedi.
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

316. “Ya Resûlullah, biz İslâm öncesi devirde yaptıklarımızdan dolayı hesaba çekilecek miyiz?” diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Müslüman olduktan sonra iyi olana, cahiliye devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü işler yapana, hem İslâm’daki ameli, hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır” buyurdu.
Ebû Mesûd radıyallahu anh. Buharî

317. Kul, yargı gününde Rabbiyle karşı karşıya gelir. Rabbi ona, “Ey filan! Ben sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana eş vermedim mi? Atı, deveyi senin emrine vermedim mi? Baş olmana, ganimet malından pay almana imkân vermedim mi?” diye sorar.
Kul, “Evet, ey Rabbim!” der.
Rabbi, “Benimle karşılaşacağını hiç düşünmedin mi?” diye sorar.
Kul, “Hayır!” diye cevap verir.
Rabbi, “Sen beni umursamadın, şimdi de ben seni umursamıyorum!” buyurur.
Sonra ikinci kul Allah’ın karşısına çıkar. Rabbi ona da aynı sözleri söyler. Sonra üçüncüye de birinciye söylediklerinin aynısını söyler.
Kul, “Evet! Ey Rabbim!” der.
Rabbi de,  “Benimle karşılaşacağını hiç aklından geçirdin mi?” diye sorar.
Kul, “Ey Rabbim! Sana, kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim!” der, iyi işlerini sayıp döker.
Rabbi, “Bu hususta lehine şahadet edecek biri var mı?” diye sorar.
Kul, “Hayır, yok!” der.
Rabbi, “Şimdi senin aleyhine bir şahit gönderilecek!” der.
Kul kendi kendine, “Benim aleyhime şahitlik yapacak da kim?” diye içinden düşünür.
Kulun ağzı mühürlenir. Uyluğuna, “Haydi konuş!” denilir. Uyluğu, eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun kendisi için bir özür aramaması içindir. Bu kimse, Allah’ın gazabına uğrayan münafıktır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim

318. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hafifçe güldükten sonra, “Neye güldüğümü biliyor musunuz?” diye sordu.
Biz, “Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dedik.
“Kulun Rabbine olan hitabından! Kul, “Ey Rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?” der.
Rabbi, “Evet korudum” buyurur.
Kul, “Bugün kendime kendimden başka bir kimsenin şahit olmasını asla istemiyorum” der.
Rabbi de, “Bugün sana tek şahit olarak nefsin, çok şahit olarak da amellerini yazan melekler kâfidir” buyurur.
Kulun ağzına mühür vurulur. Organlarına, “Konuş!” emri verilir. Onlar adamın yapıp ettiklerini anlatırlar.
Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam, organlarına, “Yazıklar olsun size! Defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim” der.”
Enes radıyallahu anh. Müslim

319. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Mümin, Rabbine yaklaştırılır. Allah onun üzerine himayesini indirir. Günahlarını itiraf ettirir.
“Bu günahları sen işledin, biliyor musun?” buyurur.
Mümin kul, iki kere, “Evet, ey Rabbim, biliyorum!” der.
Rabbi de, “Dünyadayken seni teşhir etmemek için bunları örtüyordum. Bugün tamamen affediyorum!” buyurur. Sonra ona sevap defteri verilir.
Kâfirler ve münafıklarla ilgili olarak, bütün yaratıkların huzurunda, “Haberiniz olsun! Bunlar Allah namına yalan söylemişler. Allah’ın lâneti zâlimleredir!” diye seslenilir.”
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

320. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, azabı en hafif olan cehennemliğe, “Eğer dünya her şeyiyle senin olsaydı, şu azaptan kurtulmak için verir miydin?” diye sorar.
Adam, “Evet!” der.
Rabbi, “Sen daha Âdem’in belindeyken, bundan daha hafifini istemiş, “Bana hiçbir şeyi ortak yapma da seni ateşe sokmayayım, cennete koyayım” demiştim. Sen buna yanaşmadın, Benden başka ilahlar edindin” buyurur.”
Enes radıyallahu anh. Buharî

321. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kimseyi bir şeye çağıran hiç kimse yoktur ki diriliş günü o çağırdığı şeyle birlikte getirilmesin. Mutlaka onunla ayrılmaz şekilde beraberdir. Sadece bir kişiyi davet etmiş olsa dahi! Sonra şu ayeti okudu:
“Tutuklayın onları! Çünkü sorguya çekilecekler!”
Enes radıyallahu anh. Tirmizî
‘İnsanların kimi hayra, iyiye, güzele davet eder, kimi de şerre, kötüye, güzele. Herkes bu davetinden dolayı heseba çekilir.’

322. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka ödeyeceksiniz. O günde, boynuzsuz koyuna haksızlık eden boynuzlu koyundan, taş üzerine binen taştan, adam yaralayan adamdan yapıp ettiklerinin hesabı sorulacaktır!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim
‘Her hak sahibine hakkı verilecek. Adalet hakikati tam manasıyla tahakkuk edecek. Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar arasındaki hukuk bile hesaba katılacak, davası görülecektir. Bu hadis ahiretteki büyük mahkemenin azametini dile getirmektedir. Bir taşın, bir koyunun bile hukukunu zayi etmeyen Allah en değerli eserleri olan insanların amellerini ihmal eder mi hiç! Elbette ahireti yaratacak, insanları diriltecek, hepsini hesaba çekecek, zalime ceza, mazluma mükâfat verecektir. Âdil ismi bunu gerektirir.’

323. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Diriliş günü şu dört şeyden sual edilmedikçe kul yargı yerinden ayrılamaz:
Ömrünü nerede harcadın?
Hangi amelleri yaptın?
Malını nereden kazandın?
Bedenini nerede çürüttün?”
Ebû Berse radıyallahu anh. Tirmizî

324. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet günü insanlar üç kere Allah’a sunulur: İlk iki sunumda, tartışmak, mazeret ileri sürmek mümkündür. Fakat üçüncü sunumda, amellerin yazıldığı sayfalar uçuşur. Kimisi sağ eliyle, kimisi de sol eliyle alır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî
‘Sağ eliyle alan cennetliktir. Sol eliyle alan cehennemliktir.’

325. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz ya da başka bir şey sebebiyle hak varsa, paranın pulun geçmez olduğu gün gelmeden önce onunla helâlleşsin. Bunu yapmazsa, zulmü oranında güzel amelleri elinden alınır. İyi işleri yoksa, hak sahibi arkadaşının günahları kendisine yüklenir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

326. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet günü, ‘mümin’ kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecektir. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erer. Bunun hesabını veremezse zarara uğrar. Farzında eksiklik çıkarsa, Allah, “Kulumun nafilesi var mı, bir bakın?” buyurur. Böylece, farz namazın eksikleri nafile namazlarla tamamlanır. Sonra, bu minval üzere diğer amelleri hesap edilir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî
‘Nafile, farz olmaksızın sevap niyetiyle yapılan ibadettir. Bu hadise göre, farzın eksikleri nafilelerle tamamlanır. Allah’ın bir lütfudur bu.’

327. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ahirette kimin hesabı tartışılırsa, ona azap edilecek demektir!” buyurdu.
Ben, “Nasıl olur? Allah, “Kimin kitabı sağ eline verilirse, kolay bir hesapla olur onun muhasebesi, yakınlarının yanına sevinerek döner” buyurmadı mı?” dedim.
“Hayır! Bu, sunumdur. Diriliş günü hesaba çekilen herkes mutlaka mahvolmuş demektir!” buyurdu.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

328. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Allah’ı, Peygamberlerine verdiği sözden döner sanma. Allah gerçekten üstün gücü olandır, işlenen suçu cezasız bırakmayandır. O gün yer başka bir yere, gök başka bir göğe dönüştürülür.” ayetini okuyup sordum: “Ya Resûlullah, o gün insanlar nerede olacaklar?”
“Sırat üzerinde” cevabını verdi.
Aişe radıyallahu anha. Müslim

Önceki bölüm:

Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri – III

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman Bir Damla

Otuz İkinci Söz'ün Birinci Mevkıfı İslam dünyasında da batı ilim dünyasında da örneği görülmemiş, ulaşılması …

Kapat