Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / “Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – VIII

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – VIII

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” Kitabı – 8

Yazar: Ömer SEVİNÇGÜL

BÖLÜM 031-035

031. MABED, MESCİD, CAMİ…

‘Kulluk etmeye ibadet, ibadet edene âbid, ibadet edilene mabud, ibadet edilen yere mabed, ibadet etmeye taabbüd denir… Mescid ise, secde edilen yer manasına gelir… Cami, “toplayan, toplanılan yer, topluca namaz kılınan büyük bina” manasındadır. Aslında her cami bir mescittir, fakat zamanla anlam kaymaları olmuş, küçük mabetlere mescit, büyük mabetlere ise daha çok kişiyi bir araya getirmesi sebebiyle cami denilmiştir. Mabetlerin ya da mescitlerin ilki Kâbe, ikincisi Aksa mescididir. Ehemmiyeti pek büyük olan mescitlerden biri de Medine şehrindeki Mescid-i Nebevi’dir. Esasen bütün kâinat bir mescit sayılır. Zira yaratılan bütün varlıklar birer âbiddir, kulluk ederler. Birer saciddirler, secde ederler. Birer müsebbihtirler, tesbih ederler. Sadece şeytan ve ona uyan cinler ve insanlar bu ahengi bozmaktadırlar.’

589. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem devrinde köpekler mescide girer, içinde gezerlerdi. Mescit, köpekler girdi diye su serpilerek temizlenmezdi.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)

590. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, mescide girdiği zaman önce salavat getirir, sonra da, “Rabbim! Günahımı affet. Bana rahmet kapılarını aç!” derdi.
Mescitten çıkarken yine salavat getirir, sonra da, “Rabbim! Günahımı affet. Benim için lütuf kapılarını aç” derdi.
(Fatıma radıyallahu anha. Tirmizî)

591. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide girmişti. Ebû Ümame radıyallahu anh orada tek başına oturuyordu.
Ona, “Ey Ebû Ümame, namaz vakti dışında seni mescitte oturtan ne?” diye sordu.
“Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle oturuyorum, Ya Resûlullah” diye cevap verdi.
Bunun üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sana bazı sözler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah sıkıntını giderir, lütfuyla borcunu ödetir.”
“Evet, Ya Resûlullah, öğret!” dedim.
“Akşama erdin mi ve sabaha çıktın mı, şu duayı oku: “Allahım, üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Acizden ve tembellikten sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından sana sığınırım. İnsanların kahrından sana sığınırım!”
(Ebû Said el-Hudri radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

592. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir kimsenin mescide olan ilgisini görürseniz, onun mümin olduğuna şahitlik edin. Çünkü, Allah şöyle buyuruyor:
“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inananlar imar ederler.”
(Ebû Said radıyallahu anh. Tirmizî)
‘İmar ederler, yani korur, gözetir, onarır, şenlendirirler.’

593. Bir adam mescitte yitiğini ilan ediyor, “Aranızda bir kızıl deve gören var mı?” diyordu.
Bunu işiten Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bulamaz ol! Mescitler neye yarayacaksa onun için yapılmıştır!” buyurdu.
Büreyde radıyallahu anh. Müslim
‘Efendimizin bu şiddetli ikazını sebebi, mescitlerin başka maksatlar için kullanılması tehlikesinin kökünü kesmektir. Bu nevi hâdiselerin önü alınmasaydı secde mahâlleri birer şahsi menfaat mekânı hâline getirilebilirdi.’

594. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin, “Birinizin hanımı mescide gitmek için izin isterse ona engel olmasın” dediğini insanlara bildirmiştim.
Bunu işiten bir adam, “Vallahi biz onlara engel olacağız!” dedi.
Bunun üzerine ona işitilmedik derecede ağır sözler söyledim. Sonra da, “Ben sana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden bilgi aktarıyorum, sen ise, “Vallahi engel olacağız!” diyorsun!” dedim.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)

595. Mescid-i Nebevi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kerpiç kullanılarak inşa edilmişti. Tavanı hurma dallarıyla örtülmüş, direk olarak hurma kütükleri kullanılmıştı.
Hazreti Ebû Bekir radıyallahu anh buna hiç bir şey eklemedi.
Hazreti Ömer radıyallahu anh, Resûlullah zamanındaki gibi malzemeler kullanarak genişletti, yeniden inşa etti.
Hazreti Osman radıyallahu anh ise köklü değişiklikler yaptı, pek çok şey ilave etti. Duvarlarında nakışlı taşlar ve kireç kullandı. Direklerini nakışlanmış taşlarla, tavanını sac ağacıyla yaptırdı. 
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)
‘Mescid-i Nebevi “Peygamber Mescidi” demektir. Medine şehrindedir. Hicretten sonra yapılmıştır.’

596. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bana, mescitleri yüksek yapmam emredilmedi.”
(İbni Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud)
‘Mescitlerin sade olması evladır. İnşasında israfa kaçılmamalıdır. Her toplum mali durumunu nazara alarak mescit yapmalıdır.’

597. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Mescitte bulunurken uykusu gelen kişi, bulunduğu yerden kalkıp mescidin başka bir yerine gitsin.”
(İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî)

598. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, Allah rızasını için bir inşa ederse, Allah da ona cennette bir ev inşa eder.”
(Hazreti Osman radıyallahu anh. Buharî)

599. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ümmetimin kazandıkları sevaplar bana gösterildi. Mescitten çıkartılıp atılan bir çöpün sevabını bile gördüm.
Ümmetimin günahları da bana sunuldu. Kişiye Kur’an’dan kendine gelen sure ya da ayeti unutmasından daha büyük bir günah görmedim.”
(Enes radıyallahu anh. Ebû Dâvud)
‘Sure ya da ayetin unutulması Allah kelamının ihmali manasında büyük günahtır. Zira Allah kelamının yerini hiçbir şey tutamaz.’

600. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim mescitten zararlı olan bir şeyi alır da atarsa, Allah ona cennette bir ev yapar.”
(Ebû Said el-Hudri radıyallahu anh. İbni Mâce)
‘Allah Rahîmdir, Ganidir. Sonsuz merhamet ve servet sahibidir. Rızasına uygun bir amel yapılırsa, büyük olsun küçük olsun, mukabilinde cenneti de verebilir. Küçük bir amelle bu büyük ecri almak ihtimali daima mevcuttur.’

601. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme buyurdu:
“Bazı şeylerin mescitte yapılması uygun değildir: Mescit yol olarak kullanılamaz, orada kılıfsız silah taşınmaz, yaya kiriş takılmaz, ok saçılmaz, çiğ et geçirilmez, had tatbik edilmez, kısas cezası uygulanmaz, ticaret yapılmaz.”
(İbni Ömer radıyallahu anh. İbni Mâce)

602. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ayakkabılarını ayağından ayırma. Çıkarırsan, ayaklarının arasına koy, arkana veya yanına koyma. Arkadaşının yanına da koyma. Yoksa eziyet etmiş olursun.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. İbni Mâce)

603. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz mescide girince, önce iki rekat namaz kılıversin de sonra otursun.”
(Ebû Katade radıyallahu anh. Buharî)

604. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz mescide girince, önce salavat getirsin, sonra da, “Allahım, bana rahmetinin kapılarını aç!” desin. Mescitten çıkarken, “Allahım, beni taşlanmış şeytandan koru!” desin.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. İbni Mâce)

605. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Benim mescidimdeki bir tek namaz, Kâbe hariç, öbür mescitlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî)

606. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ameli bozulan her toplum mescitlerini süslemeye yönelmiştir.”
(Hazreti Ömer radıyallahu anh. İbni Mâce)
‘Ruh erimeye başlayınca maddeye yönelmenin tipik göstergelerinden biridir bu. İhlas ve takva gibi görünmeyen esasları ihmal eden topluluklar görünür amellere yönelir, ona daha ziyade önem verirler. Manayı ihmal edip lafzı süsleyen ediplere benzerler.’

607. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yedi yerde namaz kılmayı yasakladı: Çöplük, mezbaha, mezarlık, yol üstü, hamam, deve ağılı, Kâbe damı.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî)

608. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yeryüzü benim için temiz kılındı, bana secde yeri yapıldı. Ümmetimden kim nerede bir namaz vaktine erişirse orada namazını kılsın.”
(Câbir radıyallahu anh. Nesaî)
‘İslâmiyet dört duvar arasında mahpus bir din değildir. Yeryüzü bir mabettir. Hatta kâinat büyük bir mescit hükmündedir.’

609. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bağ ve bahçelerde namaz kılmayı güzel bulurdu.
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî
‘Bahçeler ve bağlar fıtrata daha yakındır. Zira ilahî isimlerin tecellileri buralarda daha ziyade görünür. En güzel isimlerin sahibi olan Allah, kendini eserleriyle de tanıtmaktadır. Kâinattaki her varlık bir ayettir, yüzünde ilahî isimleri okumak mümkündür. Bahçeler ve bağlar ise birer sanat galerisi gibidir. Cemîl, Musavvir, Kerîm, Latîf, Rezzak, Müzeyyin gibi pek çok isimler aşikâre görünür. Bu tefekkür ise namazdaki huşû ve huzuru artırmaya vesile olur.’

032. VAKİT, KAZA, KIBLE, SEFER, SÜTRE

‘Namaz kelimesi Farsçadır. Arapçası “salât”tır. Kâinatta imandan sonra en büyük hakikat namazdır. Hadisin ifadesiyle, dinin direğidir. Bütün ibadetleri öz hâlinde içinde barındırır. Önemi sebebiyle günde beş vakit kılınması emredilmiştir. Bu mühim ibadetin tam olması için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunlar Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından tarif buyurulmuştur. Ayetlerde namaz emri verilmiş, ancak ayrıntıları belirtilmemiştir. İşte, hadisin, sünnetin önemine en güzel alâmetlerden biri de bu husustur! Namaz belli vakitlerde kılınır. Vaktinde kılmayan günaha girer… Vakti geçtikten sonra kılmaya kaza denir… Namazdan önce niyet edilir. Mutlaka kıbleye, yani Kâbe tarafına yönelinir. Bedenin kıblesi Kâbe, kalbin kıblesi Allah’tır. Namaz kılan kişi giyinik olmalıdır. Cünüp olmaması, abdesti yoksa abdestini alması gerekir. Ayrıca, bedeni ve elbisesi tertemiz olmalıdır. Çünkü namaz temizlerin amelidir. Namaz kılınan yerin de temiz olması gerekir.’

610. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Cebrail aleyhisselâm bana, Kâbe’nin yanında iki kez imamlık yaptı.
Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı.
Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı.
Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı.
Sonra yatsıyı, ufuktaki kızıllık kaybolunca kıldı.
Sonra tan atınca, oruçluya yemek haram olunca kıldı.
İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı.
Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı.
Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı.
Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı.
Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı.
Sonra bana yönelip, “Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti bu iki vakit arasında kalan zamandır!” dedi.
(İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî)

611. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bilesiniz, her namaz vaktinin bir başlangıç anı, bir de son anı vardır.
Öğle vaktinin evveli güneşin tepe noktasından batıya yönelme anı, son vakti ikindinin girdiği andır.
İkindi vaktinin evveli vaktinin girdiği andır, sonu güneşin sarardığı andır.
Akşam vaktinin evveli güneşin battığı andır, sonu ufuktaki kızıllığın kaybolduğu andır.
Yatsı vaktinin evveli ufuktaki kızıllığın kaybolduğu andır, sonu gecenin yarısıdır.
Sabah vaktinin evveli tanın atması, sonu da güneşin doğmasıdır.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)

612. Ben, öğle namazını kılmakta, ne Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadar ne de Ebû Bekir radıyallahu anh ve Ömer radıyallahu anh kadar acele davranan, geciktirmeyen bir başka insan tanımıyorum.
(Aişe radıyallahu anha. Tirmizî)

613. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şunu tembih etti:
“Ey Ali! Şu üç şeyi sakın geciktirme:
Vakti giren namazı hemen kıl!
Hazır olan cenazeyi hemen defnet!
Kendisine uygun birini bulduğun bekar kadını hemen evlendir!”
(Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî)

614. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Akşam yemeği hazırsa, yemeğe namazdan önce başlayın. Acele etmeden yemeğinizi yeyin.”
(Enes radıyallahu anh. Buharî)

615. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Yemek ya da bir başka sebeple namazınızı ertelemeyin.”
(Câbir radıyallahu anh. Ebû Dâvud)
‘Bu iki hadis arasında bir tenakuz varmış gibi görünebilir. Ancak bu tenakuz zahiridir. Kişi vardır, yemek hazırken namaz kılarsa aklı sofrada kalır, namazda huşu bulamaz, bunun önce yemek yiyip sonra namazını kılması efdaldir. Kişi de vardır, namaz kılarken sofra hatırından geçmez, nefsine hâkimdir, namazını ertelememesi lazımdır. Şu hâlde namaz yemek ve saire için ertelenmez, genel kural budur. Ancak, hazır sofrayı bırakıp da namaza durduğunda aklı yemekte kalacak olan kimsenin önce yemek yiyip sonra namaz kılması daha evladır.’

616. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazını geçe bırakmıştı. Hazreti Ömer radıyallahu anh, “Ya Resûlullah, namazı kılalım. Kadınlar ve çocuklar yattılar” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başından su damlar bir hâlde çıkıp, “Ümmetime zorluk vermeyecek olsam yatsıyı bu vakitte kılmalarını emrederdim!” buyurdu.
(İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî)

617. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah’ın, namazın ilk vaktinde rızası, son vaktinde affı vardır” buyurdu.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî)

618. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şu üç vakitte namaz kılmamızı ve ölülerimizi gömmemizi yasakladı:
Güneşin doğuş anından yükseliş anına kadar.
Tepe noktasına gelen güneşin batıya yöneliş anına kadar.
Güneşin batmaya meylediş anından batma anına kadar.
(Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Müslim)

619. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sabah namazı kılındıktan sonra güneşin yükseliş anına kadar namaz kılınmaz. İkindiyi kıldıktan sonra da güneş batıncaya kadar namaz kılınmaz.”
(Ebû Said radıyallahu anh. Buharî)

620. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir namazı unutan, onu hatırlayınca hemen kılsın. Unutulan namazın bundan başka telafisi yoktur.”
(Enes radıyallahu anh. Buharî) 
‘Vaktinde kılınmayan namaz hemen kaza edilmelidir. Geçen her dakika vebali biraz daha artırır. Farz namazlardan sonra en önemli namaz vaktinde kılınmayan namazların kazasıdır.’

621. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraber gece boyunca yürümüştük. Cemaatten bazıları, “Ya Resûlullah! Bize mola verseniz!” dediler.
Efendimiz, “Uyuyakalıp namaz vaktini geçirmenizden korkuyorum” buyurdu.
Bilâl radıyallahu anh, “Ben sizi uyandırırım!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mola verdi. Herkes yattı. Nöbet bekleyen Bilâl, sırtını devesine dayamış oturuyordu. Gözleri kapanıverdi, uyuyakaldı.
Güneşin doğmasıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uyandı. “Ey Bilâl! Hani söz vermiştin?” diye seslendi.
Bilâl, “Üzerime böyle bir uyku hiç çökmemişti” diye özür beyan etti.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah, ruhlarınızı dilediği zaman tutup alır, dilediği zaman geri gönderir. Ey Bilâl! Haydi, namaz için ezan oku!” buyurdu.
Sonra abdest aldı. Güneş yükselip de gün ağarınca kalktı, kâfileye cemaatle namaz kıldırdı.
(Ebû Katade radıyallahu anh. Buharî)

622. Müşrikler, Hendek savaşı sırasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi fazlaca meşgul ettiler. Dört vakit namazı kazaya bıraktırdılar. Gece epey ilerleyinceye kadar onları kılamadı.
Sonra emretti, Bilâl radıyallahu anh ezan okudu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu namazları birbiri ardınca kıldı.
Bilâl, her namaz için ayrı bir kamet getirdi.
(İbni Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî)

623. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Doğu ile batı arasında bir tek kıble vardır.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)
‘Namaz kılan mümin, nerede bulunursa bulunsun yüzünü Kâbe tarafına çevirir. Kıbleye yönelmek namazın farzlarındandır.’

624. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namaz kılanın önünden geçen kimse, bundan ötürü kendisine gelen günahı bilseydi, geçmektense kırk gün beklemesinin kendisi için daha hayırlı olduğunu anlardı.”
(Ebû Cüheym radıyallahu anh. Buharî)

625. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, ne temizlik olmayan namazı ne de hainlikle kazanılmış paradan verilen sadakayı kabul eder!”
(İbni Ömer radıyallahu anh. Müslim)

626. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabeleriyle namaz kılıyordu. Birden ayakkabılarını çıkarıp sol yanına koydu. Bunu gören sahabeler de onun gibi yaptılar.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazı tamamlayınca, “Ayakkabılarınızı niye attınız?” diye sordu.
“Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!” dediler.
“Cebrail, ayakkabılarımda pislik olduğunu söyledi de ben onun için çıkardım. Mescide gelirken dikkat edin, ayakkabılarınıza bir pislik bulaşırsa onu silin. Temiz olduğu sürece ayakkabılarınızla namaz kılabilirsiniz” buyurdu.
(Ebû Said radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

627. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Omzu bile örtmeyen tek parça bez içinde kimse namaz kılmasın!”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî)

628. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir ucu beni örten bir kumaşın öbür ucuyla örtünerek namaz kıldı.
(Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud)

629. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi hem ayakta, hem oturmuş vaziyette su içerken gördüm. Hem yalınayak, hem ayakkabılı olduğu hâlde namaz kılarken gördüm. Namazdan hem sağı, hem de solu üzerine ayrılırken de gördüm.
(Aişe radıyallahu anha. Nesaî)

630. Aişe radıyallahu anhanın yanında namazı bozan şeylerden söz açılmıştı. Konuşma sırasında köpek, eşek ve kadından da söz edildi.
Aişe radıyallahu anha, “Bizi yine eşeklerle, köpeklerle bir tuttunuz! Vallahi, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi, ben kıblesiyle arasında yatakta yatar olduğum hâlde namaz kılarken gördüm. İhtiyacımı gidermek için ayrılmam gerekince, onu rahatsız etmemek için ayak tarafından sıyrılıp yataktan çıkardım” dedi.
(Aişe radıyallahu anha. Buharî)

631. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz namaz kılınca, yüzünün karşısına bir eşya koysun. Eşya bulamazsa bir değnek koysun. Yanında değnek de yoksa yere bir çizgi çizsin. Bunlardan birini yaparsa önünden geçen kendisine zarar vermez.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

632. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz namaz kılarken, önüne semerin arka kaşı boyunda bir şey ‘sütre’ koydu mu, namazını rahat kılsın, bunun gerisinden geçene aldırmasın.”
(Talha radıyallahu anh. Müslim)

633. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bazen bineğini sütre niyetiyle önüne koyar öyle namaz kılardı.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)

634. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namazı hiçbir şey bozamaz, vesveseye kapılmayın. Namazda sizi rahatsız eden şeyi defetmeye çalışın. Size vesvese vererek bozmak isteyen şeytandır.”
(Ebû Said radıyallahu anh. Buharî) 
‘Vesvese gelirse üstünde durmamak, telaşa kapılmamak, namaza devam etmek gerekir. Vesvese, zarar gördüm zannıyla telaşa kapılana zarar verir.’

635. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Yolculuk sırasında namazın kısaltılması, Rabbinizin size bir sadakasıdır. Rabbinizin sadakasını kabul edin.”
(Hazreti Ömer radıyallahu anh. Müslim) 
‘Yolculuk yapan kimse dört rekatlık namazları iki rekat kılabilir. Bununla ilgili ayrıntılı bilgiler fıkıh kitaplarında anlatılmıştır.’

636. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerine korku namazı kıldırdı. Bu maksatla sahabeleri arkasında iki saf yaptı. Hemen arkasında bulunan safa birinci rekatı kıldırdı. Sonra ayağa kalktı, arkasındakilere bir rekat namaz kıldırıncaya kadar kıyamda kaldı. Sonra gerideki safta bulunanlar ilerledi, ön saftakiler de geriledi. Bu şekilde ilerleyenlere de bir rekat namaz kıldırdı. Sonra gerileyenler bir rekat namaz kılıncaya kadar yerinde oturdu. Sonra da selâm verdi.
(Sehl radıyallahu anh. Buharî) 
‘Bakara suresindeki, “ Sen onların aralarında bulunup namazlarını kıldırırken, cemaatin bir kısmı, silahlarını da yanlarına alarak, seninle beraber namaza dursunlar. Secdeyi yaptıktan sonra geriye çekilip arkanıza geçsinler. Kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber namazlarını kılsınlar…” ayeti korku namazını meşru kılmıştır.’

637. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Dacnan ile Usfan arasına, müşriklerle sarılmış bir yere indi. Müşrikler, aralarında, “Bu Müslümanların bir namazları var. Bu onların nazarında evlatlarından da, bakirelerinden de kıymetlidir. İşte bu, ikindi namazlarıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine topluca bir kerede saldıralım!” dediler.
Cebrail aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek sahabelerini iki kısma ayırmasını, onlardan bir grupla namaz kılarken diğer grubun geri tarafta ayakta beklemesini, tedbirli olmalarını ve silahlarını beraberlerinde almalarını, birinci gruba bir rekat kıldırmasını, bu kısmın birinci rekattan sonra geri çekilmesini, arkadaki grubun öne ilerlemesini, bu yeni gruba da bir rekat kıldırmasını, böylece her bir grubun Resûlullah ile birlikte birer rekatlarının olmasını, Resûlullahın da böylece iki rekat kılmış olmasını emretti.
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)

638. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazını bitirirken sağına ve soluna selâm verir, “Esselâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah” derdi. Arkadan bakan bizler yanağının beyazını görebilirdik.
(İbni Mesûd radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

033. NAMAZIN FAZİLETİ…

‘Namaz hakkında pek çok ayet vardır. İşte bunlardan bazıları: “Onlar, gayba iman eder, namazı özenle kılar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” “Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Bunu yapmak gerçekten zordur. Ama imanı sebebiyle kalbi saygıyla ürperenlere zor gelmez.” “Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin! Gönül vererek Allah’ın huzurunda durun!” “Namaz, müminler üzerine vakitleri belirli bir farzdır.” “Beni anmak için özenle namaz kıl!” Birçok ayette namazın faziletleri belirtilmiş, “Namaz, insanı çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar” ayetiyle de namazın insan hayatındaki etkisi dile getirilmiştir. Peygamber Efendimiz de namazın önemini ve sevabını her fırsatta hatırlatmış, ümmetini teşvik etmiştir.’

639. Bir gece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraberdim. Abdesti için su getirdim. Bazı ihtiyaçlarını temin ettim.
Bana, “Dile benden ne dilersen!” buyurdu.
“Senden, cennette seninle beraber olmayı diliyorum!” dedim.
“Daha başka bir şey?” dedi.
“Hayır, sadece bunu istiyorum!” dedim.
“Öyleyse kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!” buyurdu.
(Rebia İbni Ka’b radıyallahu anh. Müslim) 
‘Hadiste parça söylenerek bütün kastedilmiş, namaz kılmanın önemi belirtilmiştir.’

640. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namaz için temizlenerek evinden çıkan adam tıpkı ihrama giymiş hacı gibi sevap kazanır. Kuşluk namazı için çıkıp yorulan adam umre yapmış gibi sevap alır. Namaz kıldıktan sonra arada boş lâf konuşulmadan kılınan bir sonraki namaz cennetin en yüce makamında yazılıdır.”
(Ebû Ümame radıyallahu anh. Ebû Dâvud) 
‘Kuşluk namazı sabahla öğle arasında kılınan bir nafile namazdır. Mühim sünnetlerdendir.’

641. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin son sözü, “Namaz! Namaz! Ellerinizin altında olanlar hakkında Allah’tan korkun!” olmuştu.
(Hazreti Ali radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

642. Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi dinledim, şöyle buyurdu:
“Allah, kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Kim onları hafife almadan, ayrıntılarına dikkat ederek, özen göstererek kılarsa, Allah katında ona verilmiş bir söz vardır: Onu cennete girdirir! Allah, beş vakit farz namazını kılmayana söz vermemiştir, dilerse azap eder, dilerse cennete koyar.”
(Ubâde radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

643. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Hangi amel üstündür?” diye sorulmuştu.
“İlk vaktinde kılınan namaz!” cevabını verdi.
(Ümmü Ferve radıyallahu anha. Tirmizî)

644. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte akşam namazını kılmıştık.. Namazdan sonra dileyen evine döndü, dileyen yerinde kaldı.
Biraz sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nefes nefese geldi. Bize hitaben, “Müjdeler olsun! İşte, Rabbiniz sema kapılarından bir kapı açmış, meleklere karşı sizlerle iftihar ediyor, “Kullarıma bakın! Farz namazlarını kıldılar, şimdi de öbür namazı bekliyorlar!” buyuruyor!” dedi.
(İbni Amr radıyallahu anh. İbni Mâce)

645. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kısım melekler gece gündüz sırayla aranızda bulunurlar. Bunlar sabah namazı ile ikindi namazında bir araya gelirler. Sonra sizi geceleyin gözlemleyen melekler semaya yükselirler. Allah, sınırsız ilmiyle sizi bilmekle beraber meleklere, “Kullarımı nasıl bıraktınız?” diye sorar.
“Biz onları namaz kılarken bulduk, namaz kılarken bıraktık!” diye cevap verir, tanıklık ederler.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî)

646. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Beş vakit farz namazdan biri öbürüne kadar, bir cuma namazı diğer cuma namazına kadar, bir ramazan diğer ramazana kadar günahların affına sebeptir. Büyük günah işlenmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim)

647. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim sabah namazını kılar, hayırlı sözden gayri söz söylemeksizin iki rekatlik kuşluk namazına kadar namaz yerinde oturursa, Allah onun günahlarını, denizlerdeki köpükler kadar çok da olsa, affeder.”
(Muaz İbni Enes radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

648. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim güzel bir abdest alır, sonra gaflete yer vermeksizin iki rekat namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”
(Zeyd İbni Halid radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

649. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sabah namazını kılan kimse Allah’ın garantisi altındadır. Dikkat edin! Allah size bir ceza vermesin!”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)

650. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle söylediğini işittim:
“Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve o kişi bu nehirde hergün beş kez yıkansa, üzerinde kirden eser kalır mı, ne dersiniz?” diye sordu.
“Bu durum onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İşte, beş vakit namaz da bunun gibidir, Allah onlar sayesinde bütün günahları affeder!” buyurdu.
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî)

651. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanındaydım. O sırada bir adam geldi, “Ya Resûlullah! Ben bir suç işledim, cezamı ver!” dedi.
Resûlullah, adama soru sormadı. Derken namaz vakti girdi. Resûlullah ile birlikte adam da namaz kıldı.
Resûlullah namazını tamamlayınca, adam onun yanına geldi, “Ya Resûlullah! Ben bir suç işledim. Bana Kitabullahtaki yasayı uygula!” dedi.
Resûlullah, “Sen bizimle birlikte namaz kılmadın mı?” diye sordu.
Adam, “Evet!” dedi.
Resûlullah, “Öyleyse git. Zira Allah, senin günahını affetti” buyurdu.
(Enes radıyallahu anh. Buharî)

652. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden şunu işittim:
“Rabbin, bir koyun çobanının, dağda yüksek bir yere çıkıp, ezan okuyup, sonra da namaz kılmasından hoşlanır. Allah şöyle buyurur: “Şu kuluma bakın! Ezan okuyor! Namaz kılıyor! Benden korkuyor! Andolsun, bu kulumu affettim! Onu cennetime kabul ettim!”
(Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

653. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir meseleden dolayı üzüldü mü hemen namaz kılardı.
(Huzeyfe radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

654. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İnananla inanmayan arasında bir bellik olarak namazın terki vardır.”
(Câbir radıyallahu anh. Müslim) 
‘Namaz, imana alâmettir. Namazın terki büyük günahlardan olmakla birlikte kişiyi kâfir etmez. Fakat her bir günahta küfre giden bir yol vardır. Namaz kılmayan kimse, keşke namaz emri olmasaydı diye düşünür. Sonra, namazı emreden Zâta karşı manevi bir adavet hisseder. Derken, bu his onu küfre kadar götürebilir.’

655. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İkindi namazını kaçıran kimsenin durumu, malını ve ailesini kaybeden kimsenin durumu gibidir!”
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)

656. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem anlattı:
“Allah celle celâlühu şöyle buyurdu: Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona savaş açarım! Kulumu bana yaklaştıran şeylerden en hoşuma gideni, farzlarımı yerine getirmesidir. Sonra, kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder. Sonunda sevgime erer. Onu sevdim mi, artık onun işittiği kulağı, gördüğü güzü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden bir şey istedi mi onu veririm. Bana sığındı mı onu korurum. Ben, hiç bir fiilimde mümin kulumun canını almakta olduğu kadar tereddüt etmedim. Zira, o ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî) 
‘Veli, Allah dostu demektir. Lisanımızda kullanılan evliya terimi veliler manasına gelir, fakat bazen tekil olarak da kullanılır. Gerek “Dikkat edin! Allah dostlarına ne korku vardır, ne de üzüntü!” ayeti, gerekse yukarıdaki hadis bazı müminlerin veli olduklarına delildir.’

034. TEKBİR, KIYAM, KIRAAT, RÜKU, KADE, SECDE…

‘Bu bölümde namazın rükünlerini anlatan hadislere yer verilmiştir… Tekbir, namaza başlarken “Allahuekber” demektir… Kıyam, ayakta durmaktır… Kıraat, Kur’an’dan bir miktar ayet okumaktır… Rüku, Rabbimizin azameti önünde eğilmektir… Kade, her iki rekatta bir oturmaktır… Secde, saygıyla yere kapanmak, en şerefli uzuv olan alnı yere koymaktır… Bunlar mutlaka yerine getirilmesi gereken temellerdir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu rükünleri tarif etmiş ve kendisi yaparak sahabelerine göstermiştir. En güzel, en tam namaz, onun namazıdır. Namazda huşu, huzur ve sekinet arayanlar Efendimizin namazına benzer biçimde namaz kılmalılar. Aksi hâlde, namazdan beklenen faydayı göremezler.’

657. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namaza başlarken kollarını omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Bütün kemikleri yerine oturup kararını bulunca tekbir getirirdi ‘Allahuekber derdi’.
Sonra okumasını yapar, sonra tekrar tekbir getirir, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, sonra rükuya giderdi.
Rükuda el ayalarını dizlerinin üzerine koyar, o durumda mütedil bir vaziyet alır, başını ne aşağı eğer ne de yukarı kaldırırdı.
Sonra rükudan başını kaldırıp, “Semi’allahu li-men hamideh: Allah kendisine hamdedeni işitir!” der, sonra ellerini tekrar omuzlarının hizasına kadar mutedil şekilde kaldırırdı.
Sonra, “Allahu ekber!” deyip yere eğilir, ellerini yanlarına açar, sonra başını kaldırır, sol ayağını büker, üzerine oturur, secde edince ayaklarının parmaklarını açar, sonra secde eder, sonra, “Allahuekber!” der, başını kaldırır, sol ayağını büker, her kemik yerine gelinceye kadar sol ayağının üzerine otururdu.
Sonra aynı şeyleri öbür rekatta da yapardı. Sonra iki rekatı bitirip kalkınca, iftitah ‘başlangıç’ tekbirinde olduğu gibi tekbir getirir, ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırır. Sonra aynı şeyleri namazın geri kalan kısmında da yapardı.
Selâm vereceği son rekatın secdesi olunca, sol ayağını yana çıkarır ve sol tarafı üzerine yere çökerek otururdu.
(Ebû Humeyd radıyallahu anh. Tirmizî) 
‘Şafii mezhebinin tekbirde elleri kaldırmak meselesindeki uygulaması bu hadisin manasına uygundur.’

658. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza girince tekbir getirir, ellerini kaldırırdı.
(İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî)

659. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi iftitah ‘namaza başlangıç’ tekbiri alırken gördüm. Ellerini kulaklarının yakınına kadar kaldırmıştı. Sonra namaz bitene kadar bir daha kaldırmadı.
(Bera radıyallahu anh. Ebû Dâvud) 
‘Hanefi mezhebinin tekbir hususundaki uygulaması bu ve benzeri hadislere uygundur. Eller kulaklara kadar sadece başlangıç tekbirinde kaldırılır, daha sonraki tekbirlerde kaldırılmaz.’

660. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem farz namaza kalkınca tekbir getirir, ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Okumasını tamamlayıp rüku etmek isteyince aynı şeyi yapardı. Rükudan kalkınca da aynı şeyi yapardı. Otururken hiçbir surette kaldırmazdı. İki secdeden kalkınca ellerini aynı şekilde kaldırır, tekbir getirirdi.
(Hazreti Ali radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

661. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi namaz kılarken izledim, ayakta dururken sağ eliyle sol elinin üstünü tutmuştu.
(Vail İbni Hucr radıyallahu anh. Nesaî)

662. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namazın sünnetlerinden biri de, namazda sağ eli sol elin üzerine koyarak göbek altına yerleştirmektir.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

663. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi hasta haliyle namaz kılarken gördüm, yere oturmuş, sağ tarafına yaslanmıştı.
(Vail radıyallahu anh. İbni Mâce)

664. Hastaydım. “Bu durumda nasıl namaz kılarım?” diye Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme sordum.
“Ayakta kıl, ayakta kılmaya gücün yetmezse oturarak kıl, oturarak da kılamıyorsan yan üzeri yatarak kıl!” buyurdu.
(İmran radıyallahu anh. Buharî)

665. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ölümüne yakın zamanlarda, farzın dışında kalan namazlarının çoğunu oturarak kıldı. Ona göre, amellerin en güzeli, az da olsa devamlı olanıydı.
(Ümmü Seleme radıyallahu anha. Nesaî)

666. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem okumasını “Bismillâhirrahmanirrahim” ile başlatıyordu.
(İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî)

667. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekir, Ömer, Osman radıyallahu anhüm ile birlikte namaz kıldım. Onlardan hiçbirinin okumaya “Bismillâhirrahmanirrahım” diye başladıklarını işitmedim.
(Enes radıyallahu anh. Buharî)

668. Enes radıyallahu anha, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Kur’an okuyuşu nasıldı?” diye soruldu.
Enes, “Uzatması gereken yerlerde uzatarak okurdu” deyip Allah, Rahman ve Rahîm kelimelerini uzatarak “Bismillâhirrahmanirrahim” ayetini okudu.
(Enes radıyallahu anh. Buharî)

669. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Fatiha suresini okuduktan sonra “Âmîn!” der, bunu söylerken sesini uzatırdı.
(Vail İbni Hucr radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

670. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İmam âmin deyince siz de âmin deyin. Âmini meleklerin aminiyle bir araya gelenin geçmiş günahları affedilir.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî)

671. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazında altmış ila yüz arasında ayet okurdu.
(Ebû Bürde radıyallahu anh. Buharî)

672. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, öğle namazının ilk iki rekatında Fatiha suresinin yanı sıra iki sure daha okurdu. Son iki rekatta sadece Fatiha okurdu. Bazen ayeti bize işittirirdi. Birinci rekatte okumayı uzun tutar, ikinci de o kadar uzatmazdı. İkindi ve sabah namazlarında da böyle yapardı.
(Ebû Katade radıyallahu anh. Buharî)

673. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin arkasında öğle namazı kılmıştık. Lokman ve Zariyat surelerinin ayetlerini birbiri ardınca okuyordu, biz de işitiyorduk.
(Bera radıyallahu anh. Nesaî)

674. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Âraf suresiyle akşam namazı kıldırdı. Sureyi ikiye böldü, ilk yarısını birinci rekatta, öbür yarısını ikinci rekatta okudu.
(Aişe radıyallahu anha. Nesaî)

675. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi akşam namazında Tûr suresini okurken işittim.
(Cübeyr radıyallahu anh. Buharî)

676. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yatsı namazında Şems suresi ve benzeri sureleri okurdu.
(Büreyde radıyallahu anh. Tirmizî)

677. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir yolculuk sırasında yatsı namazını kılmıştı. İki rekatin birinde Tîn suresini okudu.
(Bera radıyallahu anh. Buharî)

678. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir sahabeyi bir asker grubuna komutan yapmıştı. Bu sahabe, arkadaşlarına namaz kıldırırken, okumasını her defasında İhlas suresiyle bitiriyordu. Döndükleri zaman bu durumu Resûlullaha ilettiler.
“Ona sorun bakalım niçin öyle yapıyormuş?” buyurdu.
Sordular. Sahabe, “Çünkü o, Rahmanın sıfatlarını anlatıyor. Bu yüzden ben onu okumayı seviyorum!” diye cevap verdi.
Bunun üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ona bildirin, Allah da onu seviyor!” müjdesini verdi.
(Aişe radıyallahu anha. Buharî)

679. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gece sabaha kadar nafile namaz kıldı. Namazında sadece şu ayeti okudu:
“Onlara azap edersen, onlar senin kullarındır, onları bağışlarsan, sen üstün gücü olansın, her işini nice gayeler gözeterek hikmetle yapansın.” 
(Ebû Zerr radıyallahu anh. Nesaî) 
‘Namaz boyunca her rekatta aynı sure ya da ayeti okumak nafile namazlara özgüdür. Farz namazlarda farklı sureler ve ayetler okumak sünnettir.’

680. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin gece okuyuşu bazen yüksek sesle, bazen de alçak sesle olurdu.
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

681. Namazda iki sekte hatırlıyorum. Biri, imamın “Allahuekber!” demesiyle okumaya başlaması arasındaki sektedir. Diğeri de Fatiha ve ek sureyi okuduktan sonra rükuya gidiş anına kadar olan sektedir. 
(Semûre radıyallahu anh. Tirmizî) 
‘Sekte, kısa bir durma zamanıdır. Bu iki yerde acele etmemek tam namazın gereklerindendir.’

682. Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Her namazda okuma var mıdır?” diye sordu.
“Evet!” diye buyurdu.
Bunun üzerine cemaatten biri, “Bu vacip oldu!” dedi.
(Ebû Derda radıyallahu anh. İbni Mâce) 

683. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, akşam namazında Kâfirun ve İhlas surelerini okurdu.
(İbni Ömer radıyallahu anh. İbni Mâce)

684. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, cuma namazında Âlâ ve Ğaşiye surelerini okurdu.
(Semûre radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

685. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bir adam namazda imama uymuşsa, imamın okuması onun da okuması demektir” buyurdu.
(Câbir radıyallahu anh. İbni Mâce) 
‘Hanefi mezhebinin kıraat uygulaması bu hadise göredir. Şafii mezhebi mensupları imama uydukları zaman da Fatiha okurlar.’

686. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sabah namazında Tekvir suresini okuduğunu işittim.
(Amr İbni Hureys radıyallahu anh. Müslim)

687. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Diz kapağını kavramak size sünnettir. Öyleyse rüku esnasında diz kapaklarınızı kavrayın!”
(Hazreti Ömer radıyallahu anh. Tirmizî)

688. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rüku yaparken başını ne diker ne de eğerdi, itidali gözetirdi. Ellerini dizkapaklarının üzerine koyardı. Secde için yere eğilince pazularını bedeninden uzakta tutardı. Ayaklarının parmaklarını da aralardı.
(Ebû Humeyd radıyallahu anh. Nesaî)

689. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana, avucum avuçlarının içinde olduğu hâlde, Kur’an’dan sure öğretir gibi Ettahiyyatüyü öğretti:
“Tahiyyat, tayyibat ve salavat Allah içindir. Ey Nebi, selâm, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selâm bizim üzerimize ve Allah’ın salih kulları üzerine de olsun. Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, yine şahadet ederim ki Muhammed Allah’ın Resüludür.”
(İbni Mesûd radıyallahu anh. Buharî) 
‘Tahiyyatta geçen cümleler Miraç esnasında Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile Rabbimiz arasındaki muhaverenin kelamlarıdır. Şahadet cümlesi ise, bir rivaye göre Cebrail aleyhisselâma aittir. Müminin miracı olan namazda bu konuşmanın tekrarı gayet güzeldir.’

690. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, Kur’an’dan sure öğrettiği gibi Ettahiyyatüyü öğretir, şöyle derdi:
“Tahiyyat, mübarekat, salavat, tayyibat Allah içindir. Ey Nebi selâm, Allah’ın rahmet ve bereketi sana olsun. Selâm bize, Allah’ın salih kullarına olsun. Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, şahadet ederim ki Muhammed Allah’ın Resûludür.”
(İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim) 
‘İbni Abbas radıyallahu anhın rivayetinde “mübarekat” kelimesi ziyadedir, yani İbni Mesud radıyallahu anhın rivayetinde yoktur. Tahiyyat her iki şekilde de okunabilir.’

691. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazda otururken, sol ayağını yere yaydı, elini sol uyluğunun üzerine koydu, sağ ayağını da dikti.
(Vail İbni Hucr radıyallahu anh. Tirmizî)

692. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gitmiştim. Namaz kılıyordu. Sol elini sol uyluğunun üzerine koymuş, sağ elini de sağ uyluğunun üzerine koymuştu. Sağ elinin parmakları hep yumuk, sadece işaret parmağı açıktı. Şöyle dua ediyordu:
“Ya mukallib-el kulûb, sebbit kalbî alâ dînike.”
(Şihab radıyallahu anh. Tirmizî) 
‘Bu duanın manası şöyledir: Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!’

693. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi namazda otururken gördüm, sağ elinin baş ve orta parmaklarını halka etmiş, şehadet parmağını kaldırmış bir hâlde dua ediyordu.
(Vail İbni Hucr radıyallahu anh. İbni Mâce)

694. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ilk iki rekatte oturunca, sanki kızgın taş üzerindeymiş de bir an önce kalkmak istiyormuş gibi otururdu.
(İbni Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî)

695. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde anıdır. Öyleyse, secdede çokça dua edin!”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim)

696. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Secde ettiğin zaman ellerini yere koy, dirseklerini yukarı kaldır.”
(Bera radıyallahu anh. Müslim)

697. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda secdeye gidince, ellerinin arasını, koltuk altı beyazlıkları görününceye kadar açardı.
(Abdullah İbni Malik radıyallahu anh. Buharî)

698. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Secde eden kimse, kollarını köpeğin yayışı gibi yere yaymasın!”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)

699. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, secde anında ellerin yere konulmasını, ayakların da dikilmesini emretti.
(Sa’d radıyallahu anh. Tirmizî)

700. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda secde ettiği zaman, burnunu ve alnını yere koyardı. Ellerini omuzları hizasına koyar, birbirinden ayırırdı.
(Ebû Humeyd radıyallahu anh. Tirmizî)

701. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şunu söyledi:
“Ey Ali! Ben, kendim için sevdiğimi senin için de seviyorum. Bir şeyden hoşlanmıyorsam senin için de hoşlanmıyorum. Öyleyse iki secde arasında kabalarını yere koyup dizlerini dikerek oturma.”
(Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî)

702. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, secde sırasında saçımızı ve elbisemizi toplamamamızı, yedi uzvumuzu yere değdirmemizi emretti. Bu uzuvlar şunlardır: Alın, iki el, iki diz, iki ayak.
(İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî)

703. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece namazında, iki secde arasında, “Rabbi’ğ-firli ver’hamni vecburni ve’rzukni verfa’ni” diye dua ederdi.
(İbni Abbas radıyallahu anh. İbni Mâce) 
‘Duanın manası şudur: Rabbim! Beni mağfiret et! Bana merhamet eyle! Kırıklarımı iyileştir! Beni rızıklandır! Derecemi yükselt!’

704. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem secde edince, yere önce dizlerini, sonra ellerini koyardı. Kalkarken, ellerini dizkapaklarından önce kaldırırdı.
(Vail İbni Hucr radıyallahu anh. Tirmizî)

705. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz secde edince, ellerini dizlerinden önce yere koyup da deve çöküşü gibi yere çökmesin!”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî)

706. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz namazında yanılır da bir mi, iki mi kıldığını bilemezse, bir rekat saysın. İki mi, üç mü kıldığını bilmezse iki rekat saysın. Üç mü, dört mü kıldığını bilmezse, üç rekat saysın. Namazını böylece tamamlasın. Sonunda da fazladan iki secde yapsın.”
(Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh. Tirmizî) 
‘Bu secdeye sehiv, yani yanılma secdesi denir. Farzın tehirinde ve vacibin terkinde yapılır. Ayrıntılar fıkıh kitaplarında anlatılmıştır.’

707. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz kıldırırken yanılmış, namazında fazlalıklar ve eksiklikler olmuştu.
Kendisine, “Ya Resûlullah! Namaz konusunda yeni bir gelişme mi oldu?” diye soruldu.
“Bunu niye sordunuz?” dedi.
“Şöyle şöyle kıldınız” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hemen dizlerini bükerek kıbleye yöneldi. İki adet yanılma secdesi yaptı, sonra selâm verdi. Yüzünü bize çevirerek, “Namaz konusunda bir gelişme olsaydı size haber verirdim. Ben bir beşerim, sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Bir şey unutursam bana haber verin. Biriniz namazında tereddüde düşerse doğruyu araştırsın, geriye kalanı onun üzerine eklesin. Sonra da iki adet yanılma secdesi yapsın!” buyurdu.
(İbni Mesûd radıyallahu anh. Buharî)

708. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, öğle namazının ilk iki rekatini tamamladıktan sonra, oturması gerekirken oturmayıp kalktı. Namazı bitirince, fazladan iki secde yaptı, sonra selâm verdi.
(Abdullah İbni Malik radıyallahu anh. Buharî)

709. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, önemli bir ihtiyacının görüldüğünü bildiren bir müjde verilmişti. Rabbine şükretmek niyetiyle hemen secdeye kapandı, şükür secdesi yaptı.
(Enes radıyallahu anh. İbni Mâce)

710. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sevindirici bir durumla ya da olayla karşılaştı mı, şükür niyetiyle secde ederdi.
(Ebû Bekre radıyallahu anh. Tirmizî)

035. HAKİKÎ NAMAZIN VASIFLARI…

‘Rabbimiz, “Namazlarını korurlar” buyuruyor. Yani zamanında kılar, aksatmaz, özen gösterir, inceliklerine dikkat ederler. Sünnet üzere namaz tadil-i erkanla, huşu ile kılınan namazdır. Tadil-i erkan, namazı özen göstererek, rükünlerine dikkat ederek, hakkını vererek, tam kılmaktır. Huşu ise, Allah’ın heybetini bilmekten gelen sevgiyle karışık bir korku hâli, bu tatlı korkudan gelen edepli vaziyet demektir. Bu bölümdeki hadislerde tam namazın önemi vurgulanmakta, nasıl olması gerektiğiyle ilgili tavsiyelere yer verilmektedir. Tam namazın ayrıntıları için Kulluğum Sultanlığımdır adlı kitabımızdaki “Veyl o namaz kılanlara!” başlıklı yazımız okunabilir. Bu mühim bölümü uzun olması sebebiyle buraya alamıyoruz.’

711. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rekatte bir oturma vardır. Kul, namazda huşu ‘ürpertili bir saygı’ hâlinde olmalı. Rabbine aczini göstermeli. Yakarırken ellerini kaldırırsın. El ayaların yüzüne baksın. İsteklerini Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya Rabbi! diye ısrarla iste! Bunları yapmayanın namazı eksiktir!”
(Fadl İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî)

712. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraber namaz kılıyorduk. Namazın sonunda selâm verirken ellerimizle selâm işareti yapmıştık.
Bunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ellerinizle neye işaret ediyorsunuz! Niye ellerinizi hırçın atların kuyrukları gibi kıpırdarken görüyorum! Namazda sakin durun, kıpırdamayın. Ellerinizi dizlerinize koyarak sağınızdaki ve solunuzdaki kardeşlerinize selâm vermeniz yeterlidir” buyurdu.
(Câbir radıyallahu anh. Müslim)

713. Biz mesciddeyken bedevi görünüşlü bir adam çıkageldi. Hafif bir namaz kıldı. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme selâm verdi.
Resûlullah onun selâmını aldıktan sonra, “Sen namaz kılmadın, git bir daha kıl!” buyurdu.
Adam gitti, aynı minval üzere namaz kılıp geldi, yine selâm verdi. Resûlullah onun selâmını aldıktan sonra, “Dön namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın!” dedi.
Adam bu şekilde iki ya da üç kez aynı şeyi yaptı. Her defasında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ona, “Dön namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın!” diyordu.
Halk korktu, hafif namazın namazdan sayılmaması onlara çok ağır geldi.
Adam, son gelişinde, “Ben bir insanım. İsabet de ederim, hata da yaparım. Bana hatamı göster, doğruyu öğret!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Peki. Namaza kalkınca önce Allah’ın emrine uygun olarak abdestini al. Sonra ezan oku, sonra kamet getir. Ezberinde Kur’an varsa oku. Yoksa Allah’a hamdet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükuya git. Rükunu tam yap, acele etme, uzuvların kararını bulsun. Sonra kalk, ayakta dimdik dur, uzuvların dengesini bulsun. Sonra secdeye git, secdede de uzuvların kararını bulsun. Sonra otur, bir süre öyle kal. Sonra kalk. Bir süre oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan namazını tam kılmış olursun. Eksik bırakırsan namazın da eksik olur” buyurdu.
(Rifaa İbni Rafi’ radıyallahu anh. Tirmizî) 
‘Bu hadiste tadil-i erkan üzere namazın bazı unsurları sıralanmıştır.’

714. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme bir adam gelerek: “Ya Resûlullah! Bana dini öğret, fakat gayet özlü olsun!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünyaya veda eden adamın namazı gibi namaz kıl!
Sonradan pişman olacağın sözü söyleme!
İnsanların elinde bulunandan fani şeylerden ümidini kes!”
(Ebû Eyyub radıyallahu anh. Müslim)

715. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ölümünden önceki bir yıl hariç, nafile namazlarında otururken görmedim. Bundan sonra hep oturarak kıldı.
Namazda sureyi hep tertil üzere okurdu. Bu yüzden o sure, kendisinden daha uzun olan bir başka sureden daha uzunmuş gibi görünürdü.
(Hafsa radıyallahu anha. Müslim)
‘Tertil, gerek kelimelerin söylenişine, gerek mananın inceliklerine dikkat ederek okumaktır. Tam namazın inceliklerinden biri de budur. Kişi, okuduğu ayetlerin anlamını kısaca düşünmelidir. Alelacele, dur durak bilmeden okumak sünnete aykırıdır.’

716. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle söylediğini işittim:
“Hazır bekleyen yemeğin yanında namaz kılınmaz. Küçük ya da büyük tuvalet sıkıştırırken de namaz kılınmaz.”
(Aişe radıyallahu anha. Müslim) 
‘Çünkü, gerek yemek, gerekse tuvaletin sıkışık olması kalbi meşgul eder. Kişi kendini namaza tam anlamıyla veremez.’

717. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme namazdayken namaz dışı şeylerle ilgilenme konusunu sordum.
Şu cevabı verdi: “Bu bir kapıp kaçırmadır. Şeytan, kulun namazından kapıp kaçırır.”
(Aişe radıyallahu anha. Buharî)

718. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, kuluna namazda namaz dışı şeylerle ilgilenmediği sürece rahmetiyle yaklaşmaya devam eder. İlgilenirse ondan yüz çevirir.
(Ebû Zerr radıyallahu anh. Ebû Dâvud) 
‘Namaz dışı unsurların zihni meşgul etmemesi için, kişinin okuduklarını düşünmesi önleyici bir davranış olacaktır. Zihin bir tarla gibidir, ekilmeyince boş kalmaz, yabani otlar biter.’

719. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Gözleriniz hızla kör olmasın istiyorsanız namaz sırasında onları göğe kaldırmayın!”
(İbni Ömer radıyallahu anh. İbni Mâce) 
‘Ayaktayken secde yerine, rükudayken ayak uçlarına, otururken iki diz arasına, secdedeyken burun kanatlarına doğru bakılır. Bedenle ruh arasında derin bir ilişki vardır. Bedenin huşu içinde olması ruhun da huşuunu netice verir.’

720. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namaz kılan adamın sık sık alnını silmesi namazın edebine aykırıdır.”
(Ebû Hureyre radıyallahu anh. İbni Mâce)

721. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Namaz kılarken uykunuz gelirse onu savana kadar yatıp uyuyun. Uykulu adam, af dileyeyim derken kendine söver de farkına bile varmaz!”
(Aişe radıyallahu anha. Buharî) 
‘İbadet uyanık bir ruhla yapılmalıdır. Kişinin en önemli ameli namazdır. Onu uyuşuk bir ruh haliyle kılmak huzurun edebine aykırıdır.’

722. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, tuvaleti sıkışan kimseye namaz kılmayı yasakladı.
(Ebû Ümame radıyallahu anh. İbni Mâce)

723. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, çizgili bir kumaş üzerinde namaz kılmıştı.
Çizgilere baktı, “Çizgiler beni namazda meşgul etti. Bu kumaşı veren zâta geri götürün, onun çizgisiz kumaşını getirin.” buyurdu.
(Aişe radıyallahu anha. Buharî) 
‘Namaz yerinin sade olması gerekir. Yüksek ses, fazla ışık, göz alıcı desenler namazın itidal üzere kılınmasını engeller. Seccadenin desensiz olanı makbuldür.’

724. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Rüku ve secdeleri tam yapın. Vallahi siz arkamda da olsanız secdelerinizi ve rükularınızı görüyorum!”
(Enes radıyallahu anh. Buharî)

725. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sizden biri, rükü ve secdelerde belini iyice doğrultmadıkça namazı tam olmaz.”
(Ebû Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî)

726. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi namaz kılarken izledim. Rüku esnasında sırtını o kadar düz yapıyordu ki üzerine su dökülse akmazdı!
(Vabısa radıyallahu anh. İbni Mâce)

727. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, rüku sırasında ellerini diz kapakları üzerine koyar, pazularını bedeninden uzaklaştırırdı.
(Aişe radıyallahu anha. İbni Mâce)

728. Halkımız adına bir heyet oluşturup Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna geldik. Ona biat ettik. Arkasında namaz kıldık.
Resûlullah, rüku ve secdede belini düz tutmayan bir adama göz ucuyla baktı. Namazı bitirince, “Ey Müslümanlar, rüku ve secdede belini düzgün tutmayan kimsenin namazı namaz değildir!” buyurdu.
(Ali İbni Şeyban radıyallahu anh. İbni Mâce)

729. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden sonra, namazı onun namazına bu derece benzeyen, şu gençten başka hiç kimsenin arkasında namaz kılmadım. Tahmin ediyorum rükusunda da, secdelerinde de onar tesbih miktarı durdu.
(Enes radıyallahu anh. Ebû Dâvud) 
‘Bu sözü söyleyen Enes radıyallahu anh, şu genç diye sözü edilen şahıs ise takvasıyla meşhur Ömer İbni Abdülaziz rahimehullahtır. Rükuda ve secdede tesbih cümlesini üç kez söylemek sünnet, beş ya da daha fazla söylemek müstehaptır.’

730. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, müminleri, namaz kılarken karga gagalaması gibi hızla inip kalkmaktan, vahşi hayvanlar gibi kolları yere yaymaktan, mescidde deve gibi mekân tutmaktan nehyetti.
(Abdurrahman İbni Şibl radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

731. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kişi vardır, namazını kılar bitirir de, kendisine namazın sevabının onda biri yazılır. Kişi vardır, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri, yarısı yazılır.”
(Ammar İbni Yasir radıyallahu anh. Ebû Dâvud)

732. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazı kıldırmaya başladı mı, bir adam Baki denilen yere kadar gider, ihtiyacını görür, abdestini alır, mescide gelir, namaza yetişirdi.
(Ebû Said radıyallahu anh. Müslim) 
‘Burada sözü edilen namaz farz namazdır. Tadil-i erkân üzere, her bir rüknünün hakkı verile verile kılınması sebebiyle kılınma zamanı bir hayli uzundur. Belli ki namaz günümüzde gayet hızlı kılınıyor. Beklenen faydayı sağlamamasının bir sebebi de budur.’

Önceki bölüm:

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – VII

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ölen Ölür Kalan Sağlar Bizimdir Politikası

Korona virüs salgını denilerek bütün dünya üzerinde estirilen hastalık paniğini öncelikle “ekonomik” bir kriz olarak …

Kapat