Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / “Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – XII

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – XII

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” Kitabı – 12

Yazar: Ömer SEVİNÇGÜL

BÖLÜM 051-055

051. ORUÇLA İLGİLİ MESELELER…

‘Hiç şüphe yok ki, İslâm denilen manevi âlemin güneşi Kur’an-ı Kerim’dir. Hadisler ise o manevi güneşin ışıkları mesabesindedir. Ayetlerle esasları belirtilen dinî bir meselenin ayrıntıları ve uygulamaları Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem vasıtasıyla ümmetine gösterilmiştir. Bir kısmı bu bölümde olan oruçla ilgili ayrıntılar bilinmemiş olsaydı, müminler nasıl oruç tutacaklarını bilemeyecekler ya da karşılaştıkları meseleleri hâlledemeyeceklerdi. Oruç nasıl tutulur, ne zaman başlar, ne zaman bitirilir, oruçluyken neler yapılamaz, neler yapılabilir, kaza nedir, kefaret nedir, neler kazayı, neler kefareti gerektirir gibi yüzlerce meselenin cevapları hadislerle verilmiştir.’

1095. Ben ve Hafsa oruçluyduk. Bize yiyecek hediye edildi, ondan yedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Hafsa babası gibi ataktı, benden önce atılıp, “Ya Resûlullah, Aişe ve ben nafile oruca niyet etmiş, bu niyetle sabahlamıştık. Bize bir yemek hediye edildi, ondan yedik” dedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Bunun yerine bir başka gün kaza orucu tutun!” buyurdu.
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

1096. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ramazan ayında, hasta ya da ‘bir özrü sebebiyle’ izinli olmaksızın kim bir günlük orucunu yerse, ömür boyu sürekli oruç da tutsa bu orucun yerini dolduramaz!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Bu hadis, vaktinde ifa edilmesi gereken bir farzın ne kadar önemli olduğunu ve nafile ibadetlerin yanındaki faziletini açıkça gösteriyor.’

1097. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim ramazan orucu borcuyla ölürse, velisi her bir gün oruç için bir fakire yiyecek versin!”
İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî

1098. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, üzerinde oruç borcu olduğu hâlde ölürse, velisi ona bedel tutabilir.”
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1099. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kendiliğinden kusan kimsenin orucunu kaza etmesi gerekmez. İsteyerek kusan kişi orucunu kaza etsin!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

1100. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Üç şey vardır orucu bozmaz: Kan aldırmak, kusmak, ihtilam olmak.”
Ebû Said radıyallahu anh. Tirmizî

1101. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kan aldıran ya da kan alan kimse orucunu açmış demektir!”
Rafi’ İbni Hadic radıyallahu anh. Tirmizî

1102. Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme oruçlunun hanımıyla mübaşeretini ‘öpüp okşamasının orucunu bozum bozmayacağını’ sordu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ona izin verdi. Arkadan bir başkası geldi, o da aynı şeyi sordu. Buna yasakladı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin izin verdiği kimse yaşlı birisiydi, yasakladığı kimse ise gençti.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1103. Hazreti Ömer radıyallahu anh telaşla gelerek, “Ya Resûlullah! Bugün ben büyük bir hata yaptım, oruçluyken hanımımı öptüm!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sen oruçluyken mazmaza yapmaz mısın ‘bu da onun gibidir, orucu bozmaz’?” buyurdu.
Câbir radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1104. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim oruçlu olduğunu unutarak yer ya da içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1105. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem oruçlu olduğu hâlde hanımlarından birini öperdi.”
Aişe radıyallahu anha. Buharî
‘Hazreti Aişe radıyallahu anha validemiz bunu söyledikten sonra güldü. Böylece o hanımın kendisi olduğu anlaşıldı.’

1106. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, oruçluyken mübaşerette bulunurdu. O, nefsine hepinizden çok hâkimdi.
Aişe radıyallahu anha. Buharî
‘Mübaşerette bulunurdu, yani hanımlarına dokunur, cima etmeksizin onları öpüp okşardı.’

1107. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Oruçlunun hayırlı niteliklerinden biri de misvak kullanmasıdır.”
Aişe radıyallahu anha. İbni Mâce

1108. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi, oruçlu haliyle misvak kullandığını sayamayacağım kadar çok gördüm.
Amir İbni Rebi’a radıyallahu anh. Buharî
‘Misvak, dişleri temizlemek için kullanılan bir ağaç parçasıdır. Oruçlu dişlerini temizleyebilir. Yeter ki boğazına bir şey kaçırmasın.’

1109. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin, ramazan ayında, rüya sebebiyle olmaksızın cünüp olarak tan vaktine ulaştığı olurdu da kalkıp yıkanır ve orucunu tutardı.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1110. Biz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraberken ay hâli gördüğümüzde, tutamadığımız oruçları kaza etmemizi söylerdi, fakat namazların kazasını söylemezdi.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1111. Resûlullah. sallallahu aleyhi ve selleme buyurdu:
“Yalanı ve onunla amel etmeyi bırakmayan oruçlu kişi bilsin ki, onun yiyip içmeyi terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Kâmil oruç için yalan, gıybet, nemime, harama bakmak, haram sözler dinlemek gibi fiillerin de terk edilmesi gerekir. Kişi kendini yasak şeylerden uzak tutarak bütün uzuvlarına oruç tutturmalıdır. Yalan ve benzeri günahlar orucun büyük sevabını giderir.’

1112. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Şükreden oruçsuz kimseye sabreden oruçlunun sevabının misli verilir.”
Sinan İbni Senne radıyallahu anh. İbni Mâce

1113. Biz bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Orucu kimimiz tutuyorduk, kimimiz tutmuyorduk. Sıcak bir günde bir yerde konakladık. Gölgelenenlerin çoğu elbisesi olanlardı. Bir kısmımız güneşe karşı eliyle korunuyordu. Derken, oruçlular yığılıp kaldılar. Oruçsuzlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları suladılar. Bunun üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bugün sevabı oruçsuzlar kazandı!” buyurdu.
Enes radıyallahu anh. Buharî

1114. Biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraber bir seferdeydik. Bir kısmımız oruçlu, bir kısmımız oruçsuzdu. Ne oruçlu oruçsuzu ayıplıyor, ne de oruçsuz, oruçluyu kınıyordu.
Enes radıyallahu anh. Buharî

1115. Hamza İbni Amr radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden yolculuk sırasında tutulan orucu sordu. Kendisi çok oruç tutan birisi idi. Resûlullah, “Dilersen tut, dilersen tutma” buyurdu.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

052. NAFİLE ORUÇ, AREFE, İTİKAF, KADİR, NEZİR…

‘Ramazan orucu dışında başka oruçlar da vardır. Bunlar nafile oruçlardır, sevap umularak tutulur. Arefe günü, pazartesi ve perşembe günleri, her ayın başında, ortasında ve sonunda, ramazandan önceki receb ve şaban aylarında, muharrem ayında tutulan nafile oruçlar bunlardan bazılarıdır… Bu bölümde itikafla ilgili hadislere de yer verilmiştir. İtikaf, bilhassa Ramazan ayında, ibadet niyetiyle bir mescide çekilmektir… Ramazan ayının faziletlerinden biri de içinde kadir gecesinin bulunuyor olmasıdır. Cenab-ı Hak bu hususta, “Biz onu kadir gecesinde indirdik. Sen nerden bileceksin kadir gecesi nedir! Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda, her iş için melekler ve ruh iner, Rablerinin izniyle. Bir esenlik gecesidir, tan vaktine kadar sürer!” buyurmuştur.’

1116. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, hiçbir günde arefe günündeki kadar çok sayıda insanı ateşten azat etmez!”
Aişe radıyallahu anha. Müslim

1117. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin, “Arefe günü oruç tutan kimsenin önündeki bir yıl ile geçmişteki bir yıllık günahları affedilir” dediğini işittim.
Katade radıyallahu anh. İbni Mâce

1118. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah nazarında en sevgili ameller ramazanın son on günündekilerdir” buyurmuştu.
“Allah yolundaki cihaddan da mı..?” diye sordular.
“Cihaddan da..! Şehid olursa başka!” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

1119. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her ramazanda on gün itikafa girerdi. Vefat ettiği yıl yirmi gün girdi.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘İtikaf, bir kimsenin ibadet niyetiyle bir süre mabette kalmasıdır.’

1120. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikafa girer, “Kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın!” derdi.
Aişe radıyallahu anha. Buharî
‘Fecr suresinde “on gecelere” yemin edilmiştir. Müfessirlerin çoğuna göre, bu on gece ramazanın sonundaki on gecedir.’

1121. Biz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte ramazanın orta on gününde itikafa girdik, yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı evlerimize taşıdık.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şunu söyledi: “İtikafa girmiş olanlar, itikaf yerlerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti, sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek gecelerde arayın. Ayrıca bu gece kendimi su ve çamur içinde secde eder gördüm.”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem itikaf yerine dönünce, o gün akşama doğru hava bozdu. Mescid o sıralarda çardak şeklindeydi, yağmur zemini ıslatırdı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin burnunda çamur izi gördüm. Bu gece o gece idi.”
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî

1122. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem itikafa giren hakkında, “O, günahları hapseder ‘tutar, önler’ ve bütün hayırları işlemiş gibi ona hayırlar kazandırır” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. İbni Mâce

1123. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazanın son on gününde itikafa girerdi. Fakat bir sene sefer sebebiyle girmedi, bir sonraki yıl yirmi gün itikaf yaptı.
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

1124. Kadir gecesi Ramazan ayındadır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bize kalkmamızı emrettiği gecedir, o da yirmi yedinci gecedir. Bunun belirtisi, o gecenin sabahında güneşin beyaz ve ışınsız olarak doğmasıdır.
Ubey İbni Ka’b radıyallahu anh. Müslim

1125. Kim sevabına inanıp onu kazanmak ümidiyle Kadir gecesini değerlendirirse onun geçmiş günahları affedilir.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1126. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kadir gecesini ramazan ayının son on gününde arayınız.”
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1127. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Kadir gecesinin hangi gece olduğu sorulmuştu. “O, ramazan ayının tamamındadır!” diye cevap verdi.
İbni Ömer radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Kadir gecesi net bir biçimde açıklanmış olsaydı, herkes o geceye önem verecek, belki de öbür gecelerin kadrini yeteri kadar bilemeyecekti. Bu hikmetten dolayı kısmen gizli tutulmuştur.’

1128. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nezre uymayı emretmiş, iki bayram gününde oruç tutmayı yasaklamıştır.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî
‘Nezir, adak demektir. Adak adayan sözünü yerine getirmelidir.’

1129. Bir adam, “Ya Resûlullah! Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye sordu.
“Ramazan dışında da oruç tutmak istersen Muharrem ayında tut. Çünkü o şehrullahdır ‘Allah nazarında önemli bir aydır’. O ayda bir gün vardır ki, Allah onda bir kavmin günahlarını affetti, bir başka kavmin günahını da affedecek.”
Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî

1130. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Ramazandan sonra hangi oruç üstündür?” diye sorulmuştu.
“Ramazana hürmeten Şaban ayında tutulan!” buyurdu.
“Hangi sadaka üstündür?” diye soruldu.
“Ramazanda verilen!” diye cevap verdi.
Enes radıyallahu anh. Tirmizî

1131. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim Ramazan orucunu tutar ve ona şevval ayından altı gün eklerse, sene boyunca oruç tutmuş gibi olur.”
Eyub radıyallahu anh. Müslim
‘Şevval, ramazandan sonraki aydır.’

1132. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şaban ve ramazan dışında iki ayı ara vermeksizin tam olarak oruçla geçirdiğini görmedim.
Ümmü Seleme radıyallahu anha. Tirmizî

1133. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmedi.
İbni Abbas radıyallabu anh. Buharî

1134. Aişe radıyallahu anhaya, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herhangi bir güne ayrı bir önem verir miydi?” diye sordum.
“Hayır! Onun ameli hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi. Hanginiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin dayandığı şeye dayanabilir ki!” diye cevap verdi.
İbni Mesûd radıyallahu anh. Buharî
‘Hazreti Aişe radıyallahu anha validemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ibadetini ne güzel bir teşbihle ifade ediyor: Onun ameli hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi. İşte, önce babası Hazreti Ebubekir radıyallahu anhın, sonra da Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin terbiyesiyle yetişen Peygamber hanımı, ünlü hadis ravisi budur!’

1135. Yahudiler aşura orucu tutarlardı. Resûlullah onlara bunun sebebini sordu.
“Bu, hayırlı bir gündür. Allah, o günde İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardı. Hazreti Musa o gün oruç tuttu” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ben Musa aleyhisselâma sizden daha yakınım!” buyurup o gün oruç tuttu. Müslümanlara da tutmalarını emretti.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

1136. Ramazan farz olmadan önce aşura orucu tutuluyordu. Ramazan orucu emredildikten sonra, aşura orucunu dileyen tuttu, dileyen tutmadı.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1137. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah’tan, aşura orucunun bir önceki yılın günahlarına kefaret olmasını umarım.”
Katade radıyallahu anh. Tirmizî

1138. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kocası yanında olan kadın ondan izin almadan nafile oruç tutmasın!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1139. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazan dışında bazen oruca öyle devam ederdi ki, “Bu ay hiç yemeyecek” derdik. Bazen de öyle devamlı yerdi ki, “Bu ay hiç tutmayacak” derdik. Ben onun ramazan dışında bir ayı tam olarak tuttuğunu görmedim. Herhangi bir ayda, şaban ayında tuttuğundan daha fazla oruç tuttuğunu da görmedim.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1140. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ameller Allah’a pazartesi ve perşembe günleri sunulur. Ben, amelimin oruçlu olduğum hâlde sunulmasını severim.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

1141. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem pazartesi ve perşembe günlerinde oruçla ecir ‘sevap’ arardı.
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

1142. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim her ayda üç gün oruç tutarsa işte bu, yıl orucu olur. Allah bu hususu şu ayeti indirdi: “Kim bir iyilikle gelirse, ona onun on katı verilir.”
Ebû Zerr radıyallahu anh. Tirmizî

1143. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sizden hiç kimse, ramazanı bir ya da iki gün önceden oruç tutarak karşılamasın! Önceden oruç tutmakta idiyse, orucunu tutsun.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1144. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sizden hiç kimse cuma günü oruç tutmasın. Ancak, bir gün önceden tutuyorsa ya da cumadan sonraki gün tutacaksa, işte o zaman cuma günü de tutabilir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1145. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde oruç tutmayı hazerde de, seferde de bırakmazdı.
İbni Abbas radıyallahu anh. Nesaî

1146. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, receb ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, “Galiba bütün ayı oruçlu geçirecek” derdik. Bazı yıllarda da öyle yerdi ki biz, “Galiba hiç tutmayacak” derdik.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

1147. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bazen girilen ayda oruç tutmamayı sürdürürdü, biz o ayda hiç oruç tutmayacağını zannederdik. Bazan da öyle tutardı ki, o aydan hiç bir günü oruçsuz geçirmeyecek sanırdık.
Sen onu, geceleyin namaz kılarken görmek istesen mutlaka görürdün. Geceleyin uyur görmek istesen mutlaka görürdün.
Enes radıyallahu anh. Buharî

1148. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Birinin yanında misafir olan kimse ondan izin almadan nafile oruç tutmasın!”
Aişe radıyallahu anha. İbni Mâce

1149. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün bana, “Yanında yiyecek bir şey var mı?” diye sordu.
Ben, “Hayır!” deyince, “Ben oruç tutacağım!” buyurdu.
Yanımdan çıkınca bize bir hediye geldi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem eve geri dönünce, “Ya Resûlullah, bize bir hediye geldi, sana yiyecek bir şey hazırladım!” dedim.
“Nedir o?” diye sordu.
Ben, “Hays!” dedim.
“Getir onu!” buyurdu. Ben de getirdim. Onu yedikten sonra, “Oruçlu olarak sabahlamıştım” buyurdu.
Aişe radıyallahu anha. Müslim
‘Dileyen nafile orucunu bozabilir. Daha sonra güne gün kaza eder.’

1150. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir.”
Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Tirmizî

1151. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ramazanın birinci günü ve kurban günlerinde oruç tutulmaz!”
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî

1152. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, şaban ayının yarısı olan gecede dünya semasına rahmetiyle tecelli buyurur ve Kelb Kabilesinin koyunlarının tüyünün sayısından daha fazla sayıda günahı affeder.”
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

1153. Kızkardeşim Beytullaha yalın ayak başı açık yürüyerek gitmeye nezretmişti. Bu hususu Resûlullaha sormamı istedi. Ben de sordum.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ona söyle, başını örtsün, hayvanına binsin, ‘keffaret olarak’ üç gün oruç tutsun!” buyurdu.
Ukbe İbni Amir radıyallahu anh. Buharî

053. KABE, MEKKE, MEDİNE, AKSA, SAFA, MERVE…

‘Bu bölümde bazı kutsal mekânlarla ilgili hadisler yer almaktadır. Her din gibi İslâm da bazı yerleri takdis etmiş, Müslümanlar için birer simge yapmıştır. Mescid-i Haram, yani saygı duyulan kutlu mescit Kâbe, Kudüs’te bina edilmiş olan ve bütün kitabî dinler tarafından kutsal kabul edilen Mescid-i Aksa, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Medine’deki mescidi, hac esnasında ziyaret edilen Safa ve Merve tepeleri, Peygamberimizin namaz kıldığı Kûba mescidi bunlardandır.’

1154. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem veda haccı sırasında, “Hangi ayın hürmet bakımından daha ileri olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.
Halk, “Şu içinde bulunduğumuz ay değil mi?” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Peki, hangi bölgenin hürmet bakımından daha önde olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.
Halk, “Şu yerler değil mi?” cevabını verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Peki, hangi günün hürmet bakımından daha üstün olduğunu biliyor musunuz?” dedi.
Halk, “Şu içinde bulunduğumuz gün değil mi?” diye cevap verdi.
Bunun üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözlerine şöyle devam etti: “Öyleyse bilin ki Allah sizlere, meşru sebep dışında kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı haram kılmıştır, tıpkı şu beldede, şu ayda, şu günümüzü haram kıldığı gibi!”
Bunu söyledikten sonra üç kez, “İşittiniz mi, size tebliğ ettim mi?” diye sordu.
Halk her defasında, “Evet!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözlerini şöyle tamamladı: “Sakın ha! Benden sonra tekrar küfre dönüp birbirinizin boyunlarını vurmaya kalkışmayın!”
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1155. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’ye hitaben şöyle buyurdu:
“Sen ne hoş beldesin. Seni ne kadar seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi senden başka bir yerde ikamet etmezdim!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1156. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ziyaret maksadıyla sadece üç mescide seyahat edilebilir: Mescid-i Haram, Mescid- Nebevi, Mescid-i Aksa.”
Ebû Said radıyallahu anh. Buharî
‘Yani, Kâbe mescidi, Peygamber Mescidi, Aksa Mescidi.’

1157. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hacer-ül Esved cennetten indi. İndiği zaman sütten beyazdı. Onu insanların günahları kararttı.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1158. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kâbe binasını Habeşlilerden ince bacaklı bir adam tahrip edecek.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1159. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Şüphesiz, yeryüzünde içinde ibadet edilmek üzere yapılan ilk mübarek ev Mekke’deki Kâbe’dir” buyurdu.
“Sonra hangisi?” diye sordum.
“Mescid-i Aksa” buyurdu.
“İkisi arasında ne kadar zaman farkı var?” dedim.
“Kırk yıl!” buyurdu.
Ebû Zerr radıyallahu anh. Buharî

1160. Mekke fethedilmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelince, içinde putlar olduğu için Kâbe binasının içine girmek istemedi. Onların çıkarılmalarını emretti. Hepsi çıkartıldı. Hazreti İbrahim aleyhisselâm ve Hazreti İsmail aleyhisselâmın ellerinde fal okları bulunan heykelleri de çıkartıldı. Bunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah canlarını alsın! Vallahi, onlar da bilirler ki, İbrahim aleyhisselâm ve İsmail aleyhisselâm bu oklarla kısmet aramadılar” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

1161. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir! Minberim havuzumun üzerindedir!” buyurdu.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1162. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İman Medine’ye çekilecek, tıpkı yılanın deliğine çekilmesi gibi!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1163. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İslâm şehirleri arasında en son harap olacak olan Medine’dir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî

1164. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Medine’de ölmeye imkân bulabilen orada ölsün. Zira ben, orada ölene şefaat ederim.”
İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî

1165. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Yemen fethedilecek. Bir grup insan, Medine’den oraya aileleri ve kendilerine uyanlarla gidecekler. Halbuki bilselerdi, Medine onlar için hayırlıydı.
Şam da fethedilecek. Bir kavim Medine’den aileleri ve kendilerine uyanlarla oraya göç edecekler. Bilselerdi, Medine onlar için hayırlı idi.
Irak da fetholacak. Bir grup kimse ailesi ve kendilerine uyanlarla Medine’den oraya taşınacaklar. Halbuki bilselerdi Medine onlar için hayırlı idi.”
Süfyan İbni Ebi Züheyr radıyallahu anh. Buharî

1166. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua buyurdu:
“Allahım! Mekke’ye verdiğin bereketi iki katıyla Medine’ye de ver!”
Enes radıyallahu anh. Buharî

1167. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Şeytan, Arap yarımadasında namaz kılanların kendisine ibadet etmelerinden ümidini kesti. Fakat onları aldatacaktır!”
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1168. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bu din Hicaz bölgesine çekilecek, tıpkı yılanın deliğine çekilmesi gibi. Yaban keçisinin dağın tepesine sığınması gibi din de Hicaz’a sığınacaktır. Bu din garip olarak başladı, tekrar garip hâline dönecektir. Gariplere ne mutlu! O garipler ki, benden sonra insanların sünnetimden bozdukları şeyi ıslah edecektir.”
Amr İbni Âs radıyallahu anh. Tirmizî

1169. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kabalık ve kalp katılığı doğudadır. İman ise Hicaz ahalisi içerisindedir.”
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1170. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim evinden çıkıp Kuba mescidine gelir de orada iki rekat namaz kılarsa, bu onun için bir umreye bedel olur.”
Sehl İbni Huneyf radıyallahu anh. Nesaî

1171. “Ya Resûlullah! Mescid-i Aksa hakkında bize ne buyurursunuz?” dedim
“Ona gidin, içinde namaz kılın!” buyurdu.
Meymune radıyallahu anha. Ebû Dâvud

1172. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil cennet ırmaklarındandır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim
‘Yani bu nehirlere bereket indirilmiştir. Bunlar insanlar için o kadar faydalıdır ki, âdeta merhamet ırmak olmuş akıyor.’

1173. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir hicretten sonra bir hicret daha olacak. Yerde yaşayanların hayırlılarına İbrahim aleyhisselâmın hicret ettiği yer gereklidir. Yerde halkının şerlileri kalır. Yer onları atar. Allah onlardan hoşlanmaz. Onları ateşle, maymunlarla ve hınzırlarla birlikte diriltip toplar.”
İbni Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1174. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Uhud öyle bir dağdır ki biz onu severiz, o da bizi sever.”
Enes radıyallahu anh. Buharî

1175. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Size Yemenliler geldi. Onlar, ince ruhlu ve yufka yürekli insanlardır. İman Yemenlidir, hikmet de Yemenlidir. Küfrün başı doğu tarafındadır. Böbürlenme ve kibirlenme deve besleyenlerdedir. Sükunet ve vakar koyun besleyenlerdedir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1176. Resûlullah aleyhisselatu vesselâm Hicr bölgesine uğradığı zaman, “Nefislerine zulmedenlerin meskenlerine girerken onların maruz kaldığı azabın size de gelmesi korkusuyla ağlayarak girin!” dedi. Sonra başını elbisesiyle örtüp yürüyüşünü hızlandırdı, vadiyi geçene kadar bu hâl üzere devam etti.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1177. Halk, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Hicr bölgesine, Semud kavminin yurduna inince, kuyularından su aldılar. Hamurları develere yem yapmalarını emretti ‘ekmek yapıp yemelerini yasakladı’. Suyu Salih aleyhisselâmın devesinin su içtiği kuyudan almalarını söyledi.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

054. HAC, UMRE, TAVAF, ZEMZEM…

‘Hac ibadeti, İslâm dininin beş rüknünden biridir. Hür, zengin, aklı yerinde, sıhhatli her mümine farzdır. Haccın pek çok hikmetleri vardır. Hacca gidenin günahları temizlenir. Kulluk bilinci artar. İnananlar birbirlerini tanırlar. İmandan gelen kardeşlikler pekişir. Müminler, aralarında fikir alışverişi yaparlar… Umre, nafile hacdır… Tavaf, Kâbe’nin çevresinde yürümektir… Zemzem, Kâbe civarında çıkan mübarek bir sudur.’

1178. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Hacc-ı Ekber ‘en büyük hac’ günü hangi gündür? diye sordum.
“Kurban günü” diye cevap verdi.
Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî

1179. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim kendisini Beytullaha ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu hâlde haccetmemişse, onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zira, Allah şöyle buyurmuştur:
“Gitme imkânı olanlar o evi haccetmeliler!”
Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî

1180. Akra radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Hac her sene midir, ömürde bir kere midir?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ömürde bir keredir, birden fazla yapan nafile hac yapmış olur!” diye cevap verdi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Nesaî

1181. “Ya Resûlullah, cihadı amellerin en üstünü olarak görüyoruz, biz de cihad etsek olmaz mı?” dedim.
“Ancak, cihadın en üstünü ve en güzeli rükünlerine dikkat edilerek yapılan hacdır!” buyurdu.
Bunu işittikten sonra haccı hiç bırakmadım.
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1182. Hazreti Ömer radıyallahu anhı Hacer-ül Esved’i öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de, “Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi seni öperken görmeseydim, seni asla öpmezdim!” dedi.
Abis İbni Rebia rahimehullah. Buharî

1183. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi sadece iki Rükn-ü Yemaniyi öperken gördüm.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1184. Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi kurban günü kuşluk vakti taş atarken gördüm. Fakat bundan sonraki günlerde güneşin zevalinden ‘batıya meylettikten’ sonra taş attı.
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1185. Biz kadınlar ihramlı olarak Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraberken, yanımıza binekliler gelirdi. Onlar tam hizamıza gelince, örtülerimizi başımızdan yüzümüze sarkıtır, onlar geçince kaldırırdık.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud

1186. Üsame radıyallahu anh Arafat’tan Müzdelife’ye kadar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin terkisinde idi. Sonra Müzdelife’den Mina’ya kadar da Fadl İbni Abbas radıyallahu anhı terkisine aldı. Her ikisi de, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem büyük şeytanı taşlayıncaya kadar telbiyeyi bırakmadı” dedi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî
‘Telbiye, hac esnasında sürekli tekrarlanan sözlerdir. Bir sonraki hadiste bu sözler zikredilmiştir.’

1187. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi telbiye getirirken işittim, şöyle diyordu:
“Lebbeyk! Allahümme lebbeyk! Lebbeyk la şerike leke lebbeyk! İnne’l-hamde ve’nni’mete leke ve’l-mülk, la şerike leke!”
Bu kelimelere başka ilavede bulunmuyordu.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1188. İbni Hişam erkeklerle kadınların birlikte haccetmelerini yasaklamıştı.
Atâ bana, “O bunu nasıl yasaklar! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin zevceleri bile erkeklerle birlikte haccettiler!” dedi.
Ben, “Onların beraber hacları örtünme emrinden önce miydi, sonra mıydı?” diye sordum.
“Vallahi ben buna örtünme emrinden sonra şahit oldum!” diye cevap verdi.
Ben tekrar sordum, “Pekala erkeklere nasıl karışırlardı?” dedim.
“Erkeklere karışmazlardı. Aişe radıyallahu anha erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı. Hatta bir kadın kendisine, “Ey müminlerin annesi, yürü istilam edelim!” demişti de Aişe radıyallahu anha ona, “Sen dilediğin şekilde git” deyip kendisi gitmek istememişti. Onlar geceleyin tanınmayacak şekilde çıkar erkeklerle birlikte tavaf ederlerdi. Beytullaha girmek istedikleri zaman, erkeklerin tamamen çıkarılmalarına kadar bekler, sonra girerlerdi. Ben Ubeyd İbni Umeyr ile birlikte, Müzdelife’deki Sebir dağında mücavir olan Aişe radıyallahu anhanın yanına giderdim” dedi.
Ben, “Hazreti Aişe radıyallahu anhanın örtüsü ne idi?” dedim.
“Keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırının içindeydi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe radıyallahu anha ile bizim aramızda bu perdeden başka bir şey yoktu. Aişe radıyallahu anhanın üzerinde gül renginde bir zıbın gördüm” diye cevap verdi.
İbni Cüreyc radıyallahu anh. Buharî

1189. Kurban gününde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi gördüm, binekli olarak şeytan taşlıyordu. Taşlarını devesinin üzerindeyken atıyor, “Haccın menasıkını ‘kurallarını’ benden öğrenin. Bilemiyorum, belki de bu hacdan sonra bir daha hac yapamam” diyordu.
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1190. Kureyş kabilesi ve onun dininden olanlar, İslâmdan önce Müzdelife’de vakfe yapıyorlardı. Kendilerine “hums” denilirdi. Diğer Araplar ise Arafat’ta vakfe yapıyorlardı ‘duruyorlardı’. İslâm dini gelince, Allah, Peygamberine, Arafat’a gidip orada vakfe yapma, sonra da oradan topluca ayrılma emri verdi. Şu ayet bu hususu beyan eder:
“Sonra, topluca ilerleyen insanlarla birlikte siz de ilerleyin!”
Aişe radıyallahu anha. Buharî

1191. Ne Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne de sahabeleri Safa ile Merve arasında birden fazla tavaf yapmadı, bu da ilk defa yaptıkları tavaf idi.
Câbir radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1192. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hacc yapmak isteyen elini çabuk tutsun!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud
‘Zira kişi hastalanabilir, ölebilir ya da fakir düşebilir. Elinde imkân varken bir an önce hac farizasını yerine getirmelidir.’

1193. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Beytullah etrafındaki tavaf namaz gibidir. Ancak, bunda konuşabilirsiniz. Öyle ise, kim tavaf sırasında konuşursa sadece hayır konuşsun.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1194. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Beytullahı tavaf etmek, Safa ve Merve arasında sâyetmek ve şeytan taşlamak Allah’ı zikretmek için emredilmiştir.”
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî
‘Tavaf, Kâbe binasının çevresinde yürümektir. Sây, Safa ile Merve tepeleri arasında gidip gelmektir.’

1195. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir umre diğer umreye kadar arada işlenenler için kefarettir. Rükünlerine dikkat edilerek yapılan haccın ödülü cennettir!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî
‘Umre, emredilmemesine rağmen sevap ümidiyle yapılan nafile hac demektir.’

1196. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ey Abdümenafoğulları! Sizden biri halkı idare etmek üzere bir sorumluluk alırsa, Beytullahı gündüz ya da gece herhangi bir saatte ziyaret edip namaz kılanı sakın engellemesin!”
Cübeyr radıyallahu anh. Tirmizî

1197. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hac ile umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar, körüğün demirdeki pası temizlemesi gibi günahı temizler.”
İbni Abbas radıyallahu anh. İbni Mâce

1198. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İhramlı ne evlenir, ne evlendirir, ne de dünür gönderir.”
Hazreti Osman radıyallahu anh. Müslim
‘İhram, hac için giyilen özel giysidir.’

1199. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihramlının giyeceği şeylerden sorulmuştu.
“İhramlı gömlek, bornoz, şalvar giyemez. Boya bulaşmış giysi de giyemez. Sarık taşıyamaz. Ayağında da mest yoktur. Nâlin bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir. İhramlı kadın yüzünü ve ellerini örtemez” buyurdu.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1200. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, hac ya da umre için Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a kadar ihrama girerse, geçmiş ve gelecek bütün günahları affedilir.”
Ümmü Seleme radıyallahu anha. Ebû Dâvud

1201. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Küçüğün, büyüğün, zayıfın ve kadının cihadı, hac ve umredir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. İbni Mâce

1202. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Mukim ‘yerleşik’ olanlar ya da umre ‘nafile hac’ yapanlar, Hacer-ül Esved’i istilam edinceye kadar telbiyeyi bırakmazlar.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1203. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Nifaslı ve hayızlı ‘Lohusa ve âdet gören’ kadınlar mikata gelince guslederek ihrama girerler ve Beytullah tavafı dışında bütün menasıkı ‘hac görevlerini’ ifa ederler.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1204. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Telbiyede bulunan ‘hacda lebbeyk diyen’ hiçbir Müslüman yoktur ki, onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, toprak onunla birlikte telbiyede bulunmasın, bu iştirak yeryüzünün son sınırına kadar devam eder.”
Sehl radıyallahu anh. Tirmizî

1205. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Taş kullanırsanız tekleyin ‘sonu tek olsun’! Şeytana atılan taş tektir. Safa ile Merve arasında sa’y tektir, tavaf da tektir. Sizden biri taş kullanacaksa teklesin.”
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1206. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hac ve umreyi birleştirip, her ikisi için de tek bir tavaf yaptı.
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî

1207. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihrama girmek için soyundu ve yıkandı.
Zeyd radıyallahu anh. Tirmizî

1208. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihramlıyken mest giyme konusunda kadınlara ruhsat ‘kolaylık’ tanıdı.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud

1209. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihramsızken Meymûne radıyallahu anha ile evlendi. İhramsız olduğu hâlde onunla gerdek yaptı. İkisinin evlenmesinde aralarında ben elçilik yapmıştım.
Ebû Rafi’ radıyallahu anh. Tirmizî

1210. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’ye geldi. Hemen Kâbe’ye gitti ve Hacer-ül Esved’i istilam buyurdu. Sonra sağ kolu üzerinde ilerleyerek üç tur remel yaptı, dört tur da yürüdü. Sonra Makam-ı İbrihim’e geldi ve “Siz de İbrahim Makamından bir namazgah edinin” ayetini okudu. Ardından, Makam Beytullahla kendi arasında olacak şekilde iki rekat namaz kıldı. Bu namazı bitirince tekrar Hacer-ül Esved’e geldi ve istilamda bulundu. Sonra Safa ve Merve’ye gitti. Zannedersem orada, “Şüphesiz, Safa ve Merve Allah’ın şiarlarındandır” ayetini okudu.”
Câbir radıyallahu anh. Müslim
‘İstilam, öpmek ya da el sürmektir. Şiar terimi simge, nişan, sembol manasına gelir. Safa ve Merve iki mübarek tepedir. Makam-ı İbrahim, İbrahim aleyhisselâmın Kâbe’deki ibadet yeridir.’

1211. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’ye umre için geldiği zaman ahali çevresinde büyük bir kalabalık oluşturmuştu. “İşte Muhammed! İşte Muhammed!” diye sıkıntı veriyorlardı. Genç kızlar bile evlerden çıkmışlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda halka vurulmazdı. Halk başına üşüşünce, hayvana binmek zorunda kaldı. Aslında sayi yayan yapmak binekli yapmaktan daha iyidir.
İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim

1212. Bir kadın, Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme bir çocuk göstererek, “Bunun için de hac olur mu?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Evet olur, sana da sevap vardır” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim

1213. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Safa tepesinde durduğu zaman üç kere tekbir getirir, sonra, “Allah’tan başka ilâh yoktur. O tekdir. Onun ortağı yoktur, mülk onundur, hamd ona mahsustur, o her şeye kadirdir” der, bunu üç kez tekrar eder, dua okurdu. Aynı şeyi Merve tepesinde de yapardı.
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1214. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Cebrail aleyhisselâm bana gelip, sahabelerime ve benimle birlikte olanlara telbiye yaparken seslerini yükseltmelerini emretmemi söyledi” buyurdu.
Saib radıyallahu anh. Tirmizî

1215. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şeytan taşlamaya yaya gider, yaya dönerdi.
İbni Ömer radıyallahu anh. Tirmizî

1216. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem umre için, sahabeleri de hac için ihrama girdi.
İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim

1217. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın, “Şübrüme adına lebbeyk!” dediğini işitir.
“Şübrüme de kim?” diye sorar.
Adam, “Bir kardeşim ya da bir yakınım!” diye cevap verir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sen kendi hesabına hac yapmış mıydın?” diye sorar.
Adam, “Hayır!” der.
“Öyleyse önce kendi adına hac yap, sonra Şübrüme adına yaparsın!” der.
İbni Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1218. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Sinan adındaki bir kadına, “Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?” diye sordu.
Kadın, “Kocamın sadece iki sulama devesi var. Biriyle o ve oğlu hacca gitti. Öbürü tarlamızı suluyor” dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ramazan ayında umre yap, hac sevabı alır, benimle yapamadığın haccı kaza etmiş olursun. Ramazandaki umre bir hacca bedeldir!” buyurdu.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

1219. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ey Allahım, tıraş olanlara rahmet et” diye dua etmişti.
Yanındakiler, “Kısaltanlara da ya Resûlullah!” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allahım, tıraş olanlara rahmet et!”diye duasını tekrar etti.
Yanındakiler tekrar, “Kısaltanlara da Ya Resûlullah!” dediler.
Bu sefer, “Kısaltanlara da…” buyurdu.
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1220. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının saçını tıraş etmesini yasakladı.
Hazreti Ali radıyallahu anh. Tirmizî

1221. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Hangi hac daha üstündür?” diye sorulmuştu.
“Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan hac!” diye cevap verdi.
Hazreti Ebû Bekir radıyallahu anh. Tirmizî

1222. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Umre vacip midir?” diye soruldu.
“Hayır! Fakat, umre yapmanız faziletli bir ameldir” cevap verdi.
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî

1223. Safa ile Merve arasındaki tavaf sırasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dua ettiğini işittim:
“Rabbimiz bize dünyada hayır ver, ahirette de hayır ver ve bizi ateş azabından koru!”
Abdullah İbni Saib radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1224. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme şöyle buyurdu:
“Münafıklarla bizim aramızdaki fark, onların zemzemi kana kana içmemeleridir.”
İbni Abbas radıyallahu anh. İbni Mâce

1225. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme zemzem suyu verdim, ayakta içti.
İbni Abbas radıyallahu anh. Buharî

055. KURBAN, HAYVANLAR…

‘Kurban, belli bir vakitte, belli bir hayvanı ibâdet niyetiyle usûlüne uygun olarak kesmektir. Lügatte “yaklaşmak” manasına gelir. Rabbimizin rızasını kazanmak ve manen yakınlık elde etmek üzere yerine getirilir. Kurban sadece Allah için kesilir, başkası için kurban kesmek haramdır. Bu bölümde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kurbanla ve bazı hayvanlarla ilgili hadisleri yer almaktadır.’

1226. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hiçbir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zira, kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Hayvanın kanı yere düşmeden önce Allah katında yüce bir makama ulaşır. Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile yerine getirin!”
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî

1227. Biz, kurbanlarımızın etini üç günden fazla yemezdik. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize ruhsat tanıdı, “Hem yiyin, hem de azık yapın!” buyurdu.
Câbir radıyallahu anh. Buharî

1228. Biz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte bir seferdeyken Kurban Bayramı geldi. Kurban için, sığırda yedi kişi, devede on kişi ortak olduk.
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1229. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sağmal hayvanları kesmekten sakının!” buyurdu.
Hazreti Ebû Bekr radıyallahu anh. İbni Mâce

1230. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deve süren birini görmüştü.
“Binsene ona!” dedi.
Adam, “O kurbanlıktır!” diye cevap verdi.
Resûlullah emrini tekrarladı: “Bin ona!”
Adam tekrar, “O kurbanlıktır” diye haykırdı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bin ona!” diye tekrarladı.
İkinci veya üçüncü seferde, “Yazıklar olsun sana!” diye ekledi.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1231. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kurbanlığın en hayırlısı, koçtur. Kefenin en hayırlısı da, takım olanıdır.”
Ebû Ümame radıyallahu anh. Tirmizî

1232. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Veda haccında, Muhammed ailesi için tek bir sığır kesti.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud

1233. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu bu ümmet için Allah bayram kılmıştır” demişti.
Bir adam, “Ya Resûlullah! Ben ödünç olarak verilmiş bir hayvandan başka bir şeye sahip değilsem onu kesebilir miyim?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Hayır! Fakat saçını, tırnaklarını kısaltır, bıyıklarını kırpar, etek traşını olursun. Bu da sana Allah indinde bir kurban yerine geçer” buyurdu.
İbni Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1234. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Namazdan önce kurban kesmiş olan yeniden kessin!” buyurdu.
Enes radıyallahu anh. Buharî

1235. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Yıllanmış hayvanlardan kurban kesin. Böylesini bulmakta zorluk çekerseniz o başka. O zaman bir kuzu kesebilirsiniz” buyurdu.
Câbir radıyallahu anh. Müslim

1236. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“İyiden iyiye kör, hasta, topal ve sayıf hayvanları kurban olarak kesmeyin!”
Bera radıyallahu anh. Tirmizî

1237. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah her konuda iyiyi emretmiştir. Öldürürseniz acı çektirmeden öldürün. Keserseniz kesme işini güzel yapın. Bıçaklarınızı bileyin. Kesilecek hayvanı rahatlatın.”
Şeddad İbni Evs radıyallahu anh. Müslim

1238. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hayvanın sadece derisini kesip boyun damarını kesmeden bırakarak ölmesini beklemek şeklindeki boğazlama usulünü yasakladı.
İbni Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1239. Medineliler, diri devenin hörgücünü keser, diri koyunların kuyruklarını koparır, bunları yerlerdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Hayvan diriyken kesilen her parça leş sayılır, onu yemek haramdır!” buyurdu.
Ebû Vakıd radıyallahu anh. Tirmizî

1240. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, “Biz bazen, deve, koyun, keçi cinsinden hayvanları karınlarında cenin varken boğazlıyoruz. Cenini yiyelim mi, atalım mı?” diye sordular.
“Dilerseniz yiyin. Cenin annesine tabidir. O temizse bu da temizdir” buyurdu.
Said El-Hudri radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1241. Bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemele birlikteydik. Bir deve huysuzluk edip kaçtı. Peşine düştüler. Fakat onu izleyenler bir süre sonra yoruldular. Bir adam deveye ok attı. Allah da onu durdurdu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bu hayvanların kaçkınları var, tıpkı vahşiler gibi. Onlardan biri size galip gelirse ona böyle davranın!” dedi.
Ben, “Ya Resûlullah, biz yarın düşmanla karşılaşacağız. Yanımızda bıçak yok. Gerekirse bıçak yerine kamış kullanabilir miyiz?” diye sordum.
“Bolca kanı akıtılan ve üzerine Allah adı anılan eti yeyiniz. Dişle ya da tırnakla kesmek yasaktır!” buyurdu.
Rafi İbni Hadic radıyallahu anh. Buharî

1242. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Haksız yere bir kuş veya daha küçük bir hayvan öldüren insana Allah mutlaka onun hesabını soracaktır.”
“Onun hakkı da nedir?” diye sordular.
“Onu keser, yer. Başını koparıp da atmaz!” diye cevap verdi.
İbni Ömer radıyallahu anh. Nesaî

1243. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim bir kuşu eğlence olsun diye boş yere öldürürse, o kuş kıyamet günü öldüreni Rabbine şikayet eder. “Rabbim! Falan beni boş yere öldürdü, bir menfaat için öldürmedi” der.”
Şerid İbni Süveyd radıyallahu anh. Nesaî

1244. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Mürselat suresini okuyordu. O sırada üzerimize bir yılan sıçradı.
Resûlullah, “Şunu öldürün!” buyurdu.
Öldürmek üzere hemen atıldık. Fakat yılan önce davranıp kaçtı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Sizin şerrinizden korundu, tıpkı onun şerrinden sizin korunmanız gibi!” buyurdu.
İbni Mesûd radıyallahu anh. Buharî

1245. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Atış yaparken, ruh sahibi hiçbir canlıyı hedef yapmayın!”
İbni Abbas radıyallahu anh. Müslim

1246. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kavga etmeleri için hayvanların arasını kızıştırmayı yasakladı.
İbni Abbas radıyallahu anh. Tirmizî

1247. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Geceleyin köpek havlaması ve eşek anırması işitirseniz şeytandan Allah’a sığının. Çünkü onlar sizin göremediklerinizi görürler.”
Câbir radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1248. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Sürü bekletmek ya da avlanmak gibi bir maksat olmaksızın köpek besleyenin sevabından her gün bir kırat eksilir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1249. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir keçiyi hedef yaparak ok atan bir gruba rastlamıştı. Bundan hiç hoşlanmadı. “Hayvanlara eziyet vermeyin!” buyurdu.
Abdullah İbni Cafer radıyallahu anh. Nesaî

1250. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem anlattı:
“Bir adam yolda yürürken susadı. Bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca, susuzluktan soluyup toprağı yalayan bir köpek gördü. Kendi kendine, “Bu köpek de benim gibi susamış!” deyip tekrar kuyuya indi. Ayakkabısını su ile doldurup çıktı. Köpeğe su içirdi. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve onun günahlarını affetti.”
Orada bulunanlar, “Ya Resûlullah! Hayvanlara yaptığımız iyilikten dolayı da ücret alacağız öyle mi?!” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Evet, ciğer sahibi olan canlılara yaptığınız iyilik sebebiyle size ücret var!” buyurdu.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1251. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kadın, kedi yüzünden cehenneme girdi. Kediyi eve hapsetmiş, yiyecek bir şey vermemiş, üstelik gidip yiyecek araması için onu serbest de bırakmamıştı.”
İbni Ömer radıyallahu anh. Buharî

1252. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medineli Müslümanlardan birinin bahçesine girmişti. Orada bir deve vardı. Deve, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Resûlullah deveye yaklaştı, onun gözyaşlarını sildi. Hayvan sakinleşti.
“Bu devenin sahibi kim?” diye sordu.
Medineli bir genç, “Deve benimdir ya Resûlullah!” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu payladı, “Allah bu deveyi senin emrine vermiş, onun hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Bak, bana şikayette bulunuyor. Sen bunu hem aç bırakıyor, hem de fazla çalıştırarak yoruyormuşsun!” dedi.
Abdullah İbni Cafer radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1253. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hayvanlarınızın sırtını minberler ‘sohbet kürsüleri’ yerine koymayın. Şurası muhakkak ki, kendi başınıza güçlükle gidebileceğiniz bir yere sizi götürmeleri için Allah onları sizin emrinize verdi. Yeri de sizin emrinize verdi. İhtiyaçlarınızı temin için yeryüzünü kullanın!”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1254. Biz bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle beraberdik. Resûlullah bir ara bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada hummara denen bir kuş gördük. İki de yavrusu vardı, onları aldık. Anne kuş çevremizde dönüyor, çırpınıyor, inip çıkıyordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geri dönünce bu hâli gördü. “Kim bu zavallının yavrusunu aldı da ona ıstırap verdi! Yavrusunu hemen yuvasına koyun!” buyurdu.
Bir ara, ateşe verdiğimiz bir karınca yuvası gördü.
“Kim yaktı bunu?” diye sordu.
“Biz!” dedik.
“Ateşle azab vermek sadece ateşin Rabbine hastır!” buyurdu.
Abdurrahman radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1255. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. O da kızarak karıncanın yuvasının yakılmasını emretti. Yuva yakıldı. Allah da ona, “Seni bir tek karınca ısırdı, ama sen tuttun tesbih eden bir ümmeti yaktın!” diye vahyetti.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1256. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dört hayvanın öldürülmesini yasakladı:
“Karınca, arı, hüdhüd, ağaçkakan.”
İbni Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1257. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Horoza sövmeyin! Çünkü o namaz için uyandırıyor.”
Zeyd İbni Halid radıyallahu anh. Ebû Dâvud

1258. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kaba köpek banmışsa, onun temizlenmesi yedi kere yıkanmasına bağlıdır. Bunların ilki toprakla olmalıdır.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buharî

1259. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça dolaşır.”
Ebû Katade radıyallahu anh Tirmizî

1260. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme yağa düşen fare hakkında fetva soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Yağ donmuşsa fareyi ve etrafındaki yağı kaldırıp atın. Yağ sıvı ise, onu yemeyin” buyurdu.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud

Önceki bölüm

“Kütüb-i Sitte Muhtasarı / Hazreti Muhammed’in Sözleri ve Halleri” – XI

buy windows 10 education

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hatalı Bir Meal ve Evlilik Rüşdü

HATALI BİR MEAL VE EVLİLİK RÜŞDÜ -Talak suresi 4. ayetin meali- Ülkemizdeki birçok meal yazarı …

Kapat