Ana Sayfa / Yazarlar / Kuyudaki Bebek

Kuyudaki Bebek

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KUYUDAKİ BEBEK

93 Harbi’nde acı bir hikâye yaşanmıştır. 40 günlük genç bir loğusa, Rus zulmünü tatmış, göçten başka çaresi olmayan bir muhacir kafilesine katılmıştır. Bir elinde kırk günlük bebeği, diğerinde de taşıyabileceği kadar mücevher… Cevherden çok kıymetli bebeği, kömürden pek değerli altınları… Tercih annenin.

     Kafile aç sefil günlerce yürür yürür. Fakat düşman onları takip etmektedir. Düşman atlı, onlarsa yaya…

    Ayaklar çatlar, toprak kanla kucaklaşır. Lâkin yine yürünecektir. Genç anne, tükenmiş, perişan olmuştur. Bir kuyu başında dinlenilir. Susuzluktan yanan sineler bir nebze de olsa serinler. Talihsiz kadın, elindekilerin birini bırakmak zorunda olduğunu düşünür.

     Ve…

     Mücevher çıkınını atar kuyuya. 

     Yollar… yollar…

     Kafkasya’nın çetin coğrafyası… Kartal yuvası dağları… Kıvrım kıvrım akan çayları…

Çiçekli yaylaları… Yol verir anaya.  

     Bir ara genç kadın, rüyadan uyanır gibi feryada başlar. Gönlü yaralı annenin çığlığı ile dağlar inler… Kafile donakalır olduğu yerde.

    Anne, mücevherlerin yerine yanlışlıkla yavrusunu atmıştır kuyuya. Çileli anne geriye dönmek ister. Fakat Rus korkusundan dönemezler. Çaresiz ana, yola devam zorunda kalır. Bedeni yürür; ama kalbi arkada, kuyudadır. İnsan kendinden bir parçayı nasıl geride bırakır…

    Dertli ananın talihine, ağlaya ağlaya yürümek düşer. Yine bir kuyu başı… Kafile duraklar. Dizlerde derman, gözlerde fer kalmamıştır. Tam kalkacakları sırada, başka bir kafile vadiden görünüverir. Bunlar da dosttur. Beklerler, şekiller belirir…

    Genç ananın erkek kardeşinin kucağında bir bebek… Kuyunun çıkrığına takılıp çıkmış bir çocuk. Hem de dayısının kucağında. Annenin sevincini nasıl anlatmalı bilmem ki…

     Asrımızın anneleri! Çocuklarınızı bile bile karanlık kuyulara, canavarların ağzına atmayın. Sokağın kucağına itmeyin. İnsafsız timsahların insafına bırakmayın. Boynunuzdaki, kolunuzdaki ziynetler kadar onlara sahip çıkın. Çünkü onlar bizim evlatlarımız…

                                  Mahir Duman

Yazar : Mahir DUMAN

1955’te Ankara, Kızılcahamam Hıdırlar köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. 1979’da Bursa Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde çalışmaları neşredildi. İstanbul'da yayımlanan bir gazetede Şamil İmamoğlu müstearı ile günlük yazıları yayınlandı. Köprü, Zafer, Sur, Diyanet Çocuk, Kültür Dünyası, Moral Dünyası, Kültür Edebiyat, Tepe Edebiyat, Üslup… gibi dergilerde denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. Bir gazetenin düzenlediği makale yarışmasında birincilik ödülü aldı. Edebiyat ve Türkçe öğretmeni olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çalıştı. 2008 yılında emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Yayınlanmış eserleri: 1. Çocukluktan Gençliğe (Çocuk Eğitimi) 2. Harman (Osman Suroğlu ile) 3. Espri Dükkânı 4. Moral Saati 5. Güller ve Dikenler (Osman Suroğlu ile) 6. Sevgi Zaferdir 7. Tebessüm Saati 8. Onların Penceresinden 9. Bizim Köyün Öyküsü 10. Söz Güzeli 11. Gülümseyen Sözler 12. Bahar Bestesi 13. Gönüller Sultanına 14. Güldüren Düşünceler

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Enfes bir hikaye tebrikler..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Risale-i Nur Külliyatının Arka Planındaki İlmî Delilller

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATININ ARKA PLANINDAKİ İLMİ DELİLLER Risâle-i Nûr Külliyatı, nakillerle fazla meşgul olmadığı gibi …

Kapat