Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Lâdinî Bilim Maddeye Bağlıdır

Lâdinî Bilim Maddeye Bağlıdır

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rene Guenon

Son yüzyıllarda gelişen «lâdinî» bilimin tümü sadece duyulabilen dünyanın incelenmesidir. Bu inceleme salt bu alanı kapsamaktadır ve bu incelemenin yöntemleri de sadece bu alana uygulanabilmek­tedir. Oysa öteki yöntemler dışta tutulup sadece bu yöntemler «bilimsel» olarak ilan edilmişlerdir; bu da maddi şeylerle ilgili olmayan her bilimi inkar et­mek anlamına gelmektedir. Böyle düşünenler ve hat­ta kendilerini özellikle söz konusu bilimlere adayan­lar arasında, kendilerinin «materyalist» olduklarının açıklamasını reddeden çok insan vardır; hatta samimi olarak bir dini inancı benimsediklerini seve seve söyleyenler bile olmuştur. Ama onların «bilimsel» tavırları, kesinkes materyalist olanların tavırlarından önemli ölçüde farklı değildir.

Dinsel açıdan, mo­dern bilimin tanrıtanımaz olarak mı yoksa materyalist olarak mı açıklanması gerektiği sorunu sık sık tartışılmış ve çoğunlukla da bu sorun yanlış bi­çimde ele alınmıştır. Bu bilimin kesinlikle ateizm ya da materyalizm taraftarı olduğunu açıkça söyleme­yeceği ve şu ya da bu filozofun yaptığı gibi, bazı şey­ler hakkında şeklî bir inkarla karar vermeksizin, ta­raf tutmayı bilmediğini söylemekle yetineceği çok açıktır. Öyleyse bu bilimle ilgili olarak, pratik mad­decilik diye adlandırabileceğimiz fiilî bir maddeci­likten söz edebiliriz. Ama bunun zararı belki daha da ciddidir, çünkü bu zarar daha derin, daha yaygın­dır.

Felsefi bir tavır, filozofluğu «meslek» edinmiş insanlarda bile çok yüzeysel olabilir. Üstelik inkar karşısında gerileyen ama tam bir ilgisizliğe de ra­zı olan insanlar vardır; ve en korkuncu da bu ilgi­sizliktir, çünkü bir şeyi inkar etmek için de, ne den­li az olursa olsun, gene o şey üzerinde düşünmek ge­rekir. Oysa ki burada, hiçbir şekilde artık onu düşünmeme sonucuna varılıyor. Sadece maddeyle il­gilenen bir bilim kendini olabilecek tek bilimmiş gi­bi sunarsa, insanlar da, bu bilim dışında geçerli hiçbir bilginin olamayacağını tartışılmaz bir gerçek gi­bi kabul etmeye alışmışlarsa, onlara verilen bütün eğitim, bu bilimin, tam anlamıyla «bilimcilik’in, hurafesiyle kafalarını doldurursa, nasıl bu insanlar pratikte maddeci olmasınlar? Yani tüm zihinsel uğ­raşılarını madde yönüne çevirmesinler?

Modernlere göre, görülebilen ve dokunulabilen şeyler dışında hiçbir şey var gözükmüyor; ya da en azından, bunlar dışında bir başka şeyin var olabileceğini kuramsal olarak kabul etseler bile, onu sa­dece bilinmeyen olarak değil aynı zamanda «biline­mez» diye ilan etmekte acele ederler. Tabi bu an­layış onlarla uğraşmalarını engeller. Bununla bir­likte, her ne kadar bir «öte dünya» düşüncesi edinmeye çalışanlar varsa da, buna ancak muhayyilele­rinde yer verdikleri için, öte dünyayı bu dünya mo­deline göre düşünmektedirler ve zaman, mekan ve hatta bir tür «cismanilik» de dahil olmak üzere, bu dünyaya özgü olan hayat şartlarını oraya taşımaktadırlar.

Başka bir yerde ruh çağırmayla ilgili düşünceler konusunda, kaba bir şekilde maddileştiril­miş bu tür tasarımlardan özellikle çarpıcı örnekler verdik. Ama o örneklerde her ne kadar bu özelliğin karikatürize edilecek kadar abartıldığı aşırı bir du­rum varsa da, ruhçuluk; ve az ya da çok ona ben­zeyen mezheplerin bu tür şeyleri tekellerine aldıklarını sanmak bir hata olur.

Üstelik çok genel bir biçimde, muhayyilenin hiçbir şey bulamayacağı ve normal olarak kendisine yasaklanmış olması gere­ken alanlara girmesi de, modern Batılıların duyulabilen âlemin üstüne yükselme konusundaki yetersizliklerini çok açıkça gösteren bir olaydır. Çoğu kimse kavramakla «tahayyül etmek» arasındaki farkı bilmiyor; hatta Kant gibi bazı filozoflar, tasarıma elverişli olmayan herşeye «kavranamaz» ya da «düşünülemez» diyecek kadar ileri gittiler. Bu yüzden spiritüalizm» ya da«idealizm» denen şeyler de çoğu kez konum değiştirmiş bir tür maddecilikten baş­ka bir şey değildir.

Bu söylediğimiz sadece «neospirîtüalizm» adı altında belirttiğimiz akım için değil, aynı zamanda kendini materyalizmin karşıtı olarak gören felsefi spiritüalizm için de doğrudur. Doğru­sunu söylemek gerekirse, felsefi anlamda anlaşılan spiritüalizm ve materyalizm, biri olmadan öteki an­laşılamaz: Açıkçası bunlar Kartezyen düalizmin iki yarısıdır. Temel ayrılıkları bir tür karşıtlığa dönüş­türülmüştür; ve o zamandan beri, bütün felsefe bu iki terim arasında gidip gelmekte ve bunları aşamamaktadır.

Adı olmasına rağmen, maneviyatla hiçbir ortak yanı yoktur. Bunun materya­lizmle olan tartışması, üstün bir görüş açısına ula­şanları ve bu çelişkilerin aslında, hemen hemen birbirinin benzeri olduğunu, pek çok noktadaki sözümona çelişkinin basit bir kelime tartışmasına indirgendiğini görenleri ancak tamamen ilgisiz bırakabi­lir.

Modernler genellikle ölçülen, hesaplanan ve tar­tılan şeyleri, yani kısacası maddî şeyleri kapsayan bilim dışında başka bir bilimi kavrayamazlar; çün­kü nicel görüş açısı ancak bunlara uygulanabilmek­tedir. Niteliği, niceliğe indirgeme iddiası, modern bi­limin en belirgin özelliğidir. Bu yönde öyle bir nok­taya gelindi ki, ölçünün sokulmasının mümkün ol­madığı yerde, gerçek anlamda bilimin de mevcut olmadığına ve nicel ilişkileri açıklayan bilimsel yasalardan başka bilimsel yasaların bulunmadığına ina­nıldı. Descartes «mekanikçilik»i bu eğilimin başlan­gıcı oldu. Kartezyen fiziğinin başarısızlığına rağmen, bu eğilim o zamandan beri hep artmıştır, çünkü o belli bir kurama değil, genel bir bilimsel bilgi kav­ramına bağlanmıştır.

Bugün ölçü, mahiyeti gereği belli bir ölçüye gelmeyen psikolojik alana bile uygulanmak isteniyor.Sonunda ölçme imkanının sadece maddeye bağlı bir özelliğe dayandığı anlaşılmaz hale geliyor. Bu özelliğin var olan her şeyi kapsadığı dü­şünülmedikçe, bu ölçme işi maddenin sınırsız bölünebilme özelliğidir. Bu da her şeyi maddileştirme anlamına gelir.

Daha önce söylediğimiz gibi, bölünmenin ve saf çokluğun kaynağı maddedir. Nicelik bakış açısına mal edilen ve daha önce de gösterdi­ğimiz gibi, toplumsal alana varıncaya kadar her yer­de bulunan üstünlük, zorunlu olarak felsefî mater­yalizme bağlı olmasa da, yukarıda belirttiğimiz an­lamda materyalizmden kaynaklanmaktadır; nitekim bu üstünlük modern düşünce eğilimlerinin gelişimi içinde hep önde gitmiştir. Niteliği niceliğe indirge­mek istemenin gayri meşru olduğu konusu ve az ya da çok «mekanist» biçime bağlanan tüm açıklama girişimlerinin yetersiz olduğu konusu üzerinde fazla durmayacağız. Amacımız bu değil, bu bakımdan sa­dece duyulabilen alemde bile bu tür bir bilimin ger­çekle çok az bir ilimcisi olduğunu belirteceğiz. Bu bi­limin en önemli kısmı zorunlu olarak realitenin dışında kalır.

Pek çok kimsenin farkına varmama tehlikesiy­le karşı karşıya olduğu ama sözünü ettiğimiz kafa yapısının bir göstergesi olarak çok dikkat edilmesi gereken «realite»konusunda bir başka olgudan söz etme noktasına gelmiş bulunuyoruz: Bu realite adı, günlük kullanıma; salt duyulabilen realiteyle ilgili olarak kullanılmaktadır. Dil bir toplumun ve bir ça­ğın zihniyetinin ifadesi olduğu için, bu sözcüğü böy­le kullananlar için, bundan, duyuların içine girme­yen her şeyin «irreel», gerçek dışı yani bir yanılsa­ma olduğu ve hatta hiç var olmadığı ısonucunu çıkarmak gerekiyor; belki de onlar açıkça bunun bilincinde olmayabilirler, -ama bu olumsuz inanç gene de onların kalblerinde iyîce yer etmiştir.

Her ne kadar aksini iddia etseler de, bunun farkına varmalarına rağmen, bu düşüncenin kendilerinde, ta­mamen laftan ibaret olmasa bile, sadece çok hari­cî bir şeyin karşılığı olduğundan emin olunabilir. Eğer bunda abartma yaptığımız sanısına varılacak olursa, sadece çoğu insanların sözde dinî inançları­nın nelere indirgendiğini görmek gerekecektir: Hiç­bir zaman kendilerine mal edemedikleri ve hiçbir zaman üzerinde en ufak bir şekilde kafa yormadık­ları ama belleklerinde tuttukları, okulda öğrenilen ve tamamen bir teyp gibi ezberlenen bilgiler; herkes gibi fırsat oldukça onları tekrarlayıp dururlar, çün­kü onlar belli bir biçimciliğin birer parçasıdır; işte onların din adı altında anlayabildikleri her şey budur.

Dinin bu şekilde «asgariye indirgenmesi»nden daha önce söz ettik; söz konusu «lafçılık» da bu as­gariye indirme işinin son basamaklarından birini temsil eder. Sözde «inananlar»ın pratik maddecilik konusunda «inanmayanlar»dan hiçbir hususda geri kalmadıklarını dini asgariye indirme işi açıkça göstermektedir.

Rene Guenon, Modern Dünyanın Bunalımı (ilimcephesi.com)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hudullahı Aşmak

Rana Çeçen Bismillahirrahmnairrahim… Karşımıza çıkan ilk kişiye “Allah’ın haram kıldığı şeyleri sayar mısın?” diye bir …

Kapat