Ana Sayfa / Yazarlar / M. Kamal’ın Nasıl Savaş kazandığını Gösteren Resimler / Vehbi KARA

M. Kamal’ın Nasıl Savaş kazandığını Gösteren Resimler / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

M. Kamal’ın Nasıl Savaş kazandığını Gösteren Resimler

M. Kamal’ın “Cephede uykusuz kaldığı bir esnada karlar üzerinde uyuya dalmış” şeklinde lanse edilen fotoğrafının aslında bir ‘poz’ olduğu seneler sonra ortaya çıkmıştı. Bu resimler sayesinde aslında İstiklal Savaşının resmi kitaplarda pek de anlatıldığı gibi olmadığını görmüştük. Nasıl ki Sakarya Savaşını ağır hasta olarak yatağında geçirdiği halde bizzat komuta etmiş gibi gösterilmiş ise aynı şekilde Hollywood aktörlerine taş çıkarırcasına verilen pozlar onu bir savaş cephesi kahramanı yapmıştır.

İster istemez insanın aklına bütün askerlerin şehit olduğu fakat bir tek sağ olarak M. Kamal’ın kurtulduğu “57. Alay” efsanesi geliyor. Acaba bu da bir aldatmaca olabilir mi?

Resimlerde görüldüğü gibi fotoğraflar 12 Şubat 1921 günü çekilmişti. O günlerde Ankara’da sert bir kış hüküm sürmekteydi. Kamal Paşa, Dikmen sırtlarına gezintiye çıkmış, Ford marka açık arabasıyla görülmektedir.

İlk fotoğrafta şoför arabanın yanında kalmış, kendisi yaveri Muzaffer Kılıç ile Emir Gölü’ne doğru ilerliyor (Bkz. “Hayat”ın bastığı “Fotoğraflarla Atatürk” kitabı).
İkinci karenin ise çok az yerde kullanılmış olması ilginç. Yaveri Muzaffer yanına oturmuş. M. Kamal ise bastonu elinde, dirseğini yere dayayarak kürkünün içine uzanmış. Nihayet bildiğimiz kareye geliyor sıra. Bu defa Paşa sağ elini başının altına yastık gibi koyup gözlerini yummuş, kürkünün içine gömülmüş, “uyuyor” veya “dinleniyor”.

Tespit edilebildiği kadarıyla Cumhuriyet döneminde bu resmin en eski versiyonlarından biri, 1931 yılında yazım ve tashih işini bizzat Gazi’nin kontrol ettiği bilinen “Tarih IV” adlı ders kitabında yer almıştır. Liseler için yazdırılan ders kitabındaki 157 nolu resim, M. Kamal’ın arabasından inip göle doğru yaptığı gezintiyi gösteriyor. Gelin görün ki, altında şu yazı var: “Gazi Başkumandan cephe gerisinde bir gezinti esnasında.”

Yıllar sonra aradan 10 yıl geçince Ankara Dikmen sırtları ‘cephe gerisi’ olabilmiştir. Aynı resim ders kitaplarımızda ise “cephede” şeklinde verilmiştir. Aynı kitapta karda uyuyan Gazi resmi de var. Yalnız bu artık fotoğraf değil, fotoğraftan çalışılmış bir resim; altında ise şu yazılıdır: “Gazi Başkumandan cephe gerisinde bir istirahat vakfesinde.” Böylece cephe gerisinde çekilmiş izlenimi uyandırılmaya çalışılmış.
Resim üzerindeki oynamalar zamanla akıl almaz metinlere ev sahipliği yapacaktır. M. Kamal’ın ölümü üzerine yayınlandığı anlaşılan M. Turhan Tan’ın “Atatürk” kitabı aynı pozun altına şunu yazacaktır: “Büyük kumandanın cephede istirahati.” Cephe gerisinde sözü bir anda “cephede” oluvermiştir. Zira Kamalist yazar ve tarihçiler o kadar fütursuz ve yakışıksız yazılar yazıyorlardı ki bir gün bu resim ve yazıların suratlarına tokat gibi çarpılacağını hiç düşünmemişlerdi.

Eylül 1939’da bu defa “Yeni Mecmua” da fotoğraf gitmiş, yerine karda uyuyan Gazi “resmi” gelmiş, arkasında yalçın dağlar, yattığı yer de bir hendeğin kenarı olmuştur! Hatta o kadar abartılmış ki; resmin sağında bir topun tekerleği ile namlusunun ucu görünmektedir! Artık cepheye taşınmıştır resim ve alt yazının da buna uygun hale getirilmesi kaçınılmazdır. Şöyle yazılır: “Harpte çok basiretli düşünen, gören ve hareket eden Atatürk nefsini korumak bahsinde hiç de böyle değildi. Ebedi Şef, hayatı için ihtiyati tedbire lüzum görmezdi. Resimde görülen tarihi tablo, cephelerde uykusuz sabahlayan Atatürk’ün, buz tutmuş bir kar yığını içinde bir anlık istirahatini tesbit ediyor.”
Kar yetmemiş buz olmuştur. Dikmen derken cephe olmuş, gezinti, uykusuz sabahlamaya ve bir anlık istirahate dönmüştür. Yanına da topları kondurduğun zaman, ikona olmuştur artık.

Sonraki yıllarda resme yapılan yorumlar da epey ilginçtir. Mesela “Resimli Tarih Mecmuası” Eylül 1956’da onu cephelerde planları düşünürken diye sunacaktır: “Harekâtı takip ederken cephelerdedir ve karlar üstünde dinlenirken harb planlarını düşünmektedir, koca Atatürk ne zahmet ve cefalara katlanmamıştır ki.”
1960’lı yıllarda bir başka yazıyı ise kendisine aşık olan Cemal Kutay yapmıştır. Karda uyuyan M. Kamal resminin altına yazdığı yorum şöyledir:
“Devrin bütün vasıta ve imkânlarına sahip insafsız bir düşmanın nereden ve hangi şartlar içinde çullanacağının bilinmediği o buhran günlerinde kaputu içinde karlar altında bir “istirahat vakfesi” bulabilen Başkumandan.”

Sonuç olarak 1921 Şubat’ında Dikmen sırtlarında çıkılan bir gezintide çekilen poz, 1931’den itibaren çığ gibi büyüyüp şekil ve mahiyet değiştirerek top sesleri arasında cephede yorgun düşülen bir anın tespitine dönüşmüştür. İsmet İnönü zamanında bir müddet gözden düştükten sonra nihayet askeri darbeler sayesinde bir çeşit uluhiyet (tanrısallık) isnat edilen M. Kamal, şimdilerde yerlere göklere sığdırılamamaktadır.  

Söylem şudur: “Yapılan her iyi şeyin altında onun imzası vardır. Kötülükleri ise Batı düşmanı pis irticacılar yapmakta, her fırsatta bunlar ezilmeli ve yok edilmelidir”. İşte faşist darbecilerin sığındığı ve en çok kullandığı argüman budur. Askeri okullar başta olmak üzere her yerde bu acımasız iftira ve karalama kampanyası devam etmiş inançlı insanlara yaşam hakkı tanınmamıştır.

Fakat bu vatan 15 Temmuz 2016 darbesini gördü. Faşizmin ne kadar acımasız ve ahlak dışı olduğu herkesin hafızasına kazındı artık. Darbeye “Kamalizm” ideolojisi süsü vererek aklı sıra kendilerine kalkan olarak gördükleri faşist usul ve yönetimlerin ne kadar kötü bir şey olduğunu sağır sultan dahi duymuştur.

“Yurtta sulh konseyi” son defa “Kamalizm” maskesini kullanarak bir eylem yapmıştı. Halkımızın tankların önüne geçerek özgürlük ve hürriyetini korumadaki azmi karşısında büyük bir yenilgiye uğrayan darbeci/devrimci faşistler kıyamete kadar unutulmayacak bir ders aldılar. Hamasi nutuklar ve yalancı resimler ile artık kimseyi aldatamazlar. Özgürlüğün tadını almış bu millet bir daha bu yalancı kahramanlara inanmaz, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Görmez: FETÖ üzerinden Said Nursi ve Risale-i Nur’a bakmak fitnedir

Görmez: FETÖ üzerinden Said Nursi ve Risale-i Nur'a bakmak fitnedir Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, …

Kapat