M. Kemal’in Son Adı Nedir?
M. Kemal için genellikle “Kamal” diye yazarım. Fakat bunu hakaret gibi algılayıp kırılanlar da olmuyor değil. İyi de kimlikteki kendi seçtiği adı bu! Ölmeden önceki son kimliğinde bu adı kullanmış.
Bir insan kendisi nasıl anılmak istiyor ise öyle çağırılmalı. Bundan dolayı incinip kırılmaya gerek yoktur. Bu arada küfür, galiz kelime kullanmak ve birlikte iken başkasının kullanmasına da müsaade etmek doğru değildir. Şimdi gelelim kullanılan isim üzerine…
Kamal ismi, İbranice “put” anlamına gelmektedir. Kamal Atatürk hayatta iken Mustafa ismini değiştirmiş kimliğinden bizzat kaldırmış ve kendisine Kamal ismini koymuştur. Öldüğünde de bu isim ve nam ile anılmaktaydı.
Şimdi bunu yazınca hakaret etmiş olunur mu…?
Şimdi sormak gerekir 19 Mayıs kutlamalarında ve bilumum anma törenlerinde ve hatta Anıtkabir’de kimi ayakta, kimi rükûda, kimi de secdede olmak üzere Kamal’ın önünde boyun eğen insanları tasvip etmek mümkün müdür? Defalarca Hindistan’a gittim. Hindu putlarına karşı gösterilen tavırları Vişnu heykeli önündeki ağlama sızlama ayinlerini ve Buda önündeki zavallıca halleri görüp bu insanlara acımamak mümkün müdür? İşte aynen bunlar gibi ölmüş gitmiş insanlar karşısında İslam dininde yeri olmayan tören ve ritüellerde bulunmak ayıptır günahtır. “Allah ıslah etsin” demekten başka çare yoktur.
1924 öncesinde bizzat hilafete biat yeminleri göstermiştir ki Kamal’ın söylemleri konjonktüreldir. Yani menfaati öyle icap ettirdiği için konuşmuş söylemiştir. Ne zaman ki ipleri eline alıp yönetimde tam söz sahibi olmuş işte o zaman kendi gerçeklerini ortaya dökmüştür.
Şapka giymedi diye 13 şehirde yapılan İstiklal Mahkemesi idamları, hatta Hamidiye savaş gemisinin Rize’yi top atışına tutması, İskilipli Atıf Efendi gibi yüzlerce alimi ve binlerce Müslümanı inkılaplara karşı geldi gerekçesi ile asmasını, 40.000 kadar camiyi kapatıp, ahır, meyhane yapmasını tasvip etmek mümkün müdür?
O halde inkılap diye dünyanın en zengin dilini yasaklayıp, Türk Dil Kurumunun başına geçirdiği Sabetaistler aracılığı ile Türkçeyi ve alfabeyi dünyanın en fakir ve nakıs diline mahkum etmesine karşı çıkmak ayıp mıdır?
Dahası var. Ezanı aslından başkalaştırıp türkü çağırmaya benzer şekilde “tangır tungur” ifadelerle okunması, Ayasofya’yı ibadethane iken müze yapması, yatırım diye bira fabrikaları, açması, 5 yaşındaki çocuklara içki içirmesini hazmetmek mümkün müdür?
Bazıları Kamal’ın askeri dehasını öne çıkarırlar. O halde askerlikle ilgili sorular sorayım. Nede olsa 15 yıl Bahriye subaylığı yapmışım. Yedi düvele karşı Birinci Dünya savaşında galip geldiğimiz halde Filistin’de bozguna uğrayıp daha Almanlar teslim olmadığı halde mütarekeye mecbur kalmamıza sebep olan komutan kimdir? Armageddon adı altında Nablus savaşı nasıl kaybedildi. Türk tarihinin bu en büyük faciasının sorumlusu komutanlar hakkında bir çift söz söylemek israf mıdır?
Gaziliğini attan düşerek elde etmiş ve savaş sırasında da asla karda yatmamış olduğu onu karda uyurken gösteren fotoğrafların senaryo olduğu ispatlanmıştır. Başında komutan olduğu ve sefere çıktığı tüm askerleri ölürken sadece kendisinin hayatta kaldığı savaşlar da olmuş, hiç mermi atmadan teslim ettiği binlerce askerler de…!
Şimdi bu tarihi hakikatleri aradan 100 yıl geçtikten sonra yazmamak ayıp değil de nedir?
CHP, faşist ve jakoben bir oluşum olup Kemalizm maskesi altında işi gücü Müslümanlara hayatı dar etmek olan bir parti olmuştur. Lozan öncesi Hayim Naum önderliğinde Lord Gürzon’a verilen sözü yerine getirmek için bu parti işbaşındadır. Ve son olarak şahsî bir kusur ve ayıbı değil de kamuya açık işlenmiş ve umumun hakkına girilmiş suçları dile getirmek, ölenin arkasından konuşmak değildir, gıybet hiç değildir.
İşte bu tespitleri ve hakikatleri yazmak tarih tekerrür edilmesin, tefekkür edilsin diye bir ikaz olarak ele alınmalı ve düşünülmelidir vesselam.
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020