Ana Sayfa / Yazarlar / Maarif Hayatıma Mukaddeme – 1 / M. Nuri BİNGÖL

Maarif Hayatıma Mukaddeme – 1 / M. Nuri BİNGÖL

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Mehmet Nuri BİNGÖL

mneminler5@mynet.com

Maarif Hayatıma Mukaddeme – 1

İster “eğitimcilik”, ister irfan, ister içtimaiyatımdaki vetire ve tahlil merhalelerimde tam olarak öğrendiğim bir hakikat var.

ESKİ HÂL MUHAL. YA YENİ HÂL, YA İZMİHLÂL.”

Yeni ifadelerle bu hikmetli sözün mânası şu: Önceki devir ve dönemlerin şartları, gerekleri, iltizamî hallerin tamamı yeni “durumların” teşkili su götürmez realite haline gelen zamanlar için bir bütün halinde her zaman geçerli olduğunu demek mümkün değildir.

Yeni şart ve sebepler noktasından insanlar ya eski hâlin bütün unsurlarını aynen yaşamaya devam edecek, ya da yepyeni şartlara münasip , Necip Fazıl’ın “eskimez yeni” dediği akli bir muhakeme ile yerinde bir senteze gidecektir. Eğer bunu yapmayıp da “Zaman-ı Dehr” Siad Nursi’nin dediği gibi “dinde mutaassıp muhakeme-i akliyede noksan” insanlar benzeri, meselelere atgözlüğü takmış mahluklar gibi bakıp cihanşümul moral ve manevi değerleri zamana, zemine göre sentezlemezse hem cemiyet, hem ferthem camia, hem de “milletin teşkilatlanmış şekli devlet”, “izmihlal” değil, “izmihlaller” bile yaşayabilir.

Mesleğe başladığım ilk yıllarda, hem eğitim yıllarımda içinde bulunduğum zeminler ve biraz da edebiyatçılığın ve az çok çalakalem yazan biri olarak Mehmet Akif’in şu mısralarını kendime hayat düsturu yapmıştım.

ŞUDUR BENİN HAYATTA TEK BEĞENDİĞİM MESLEK

SÖZÜM ODUN GİBİ OLSUN HAKİKAT OLSUN TEK…”

Satırları yazan şairimizin hayatının bir bölümünü, “Bir Ariza” şiirindeki “ Son son sen hadi biraz kumda oyna demişler!” mısraında belirttiği gibi bir başka ülkede, “ Mısırın kumistanı”nda geçirmek zorunda kaldığını hatırlarsak, sözkonusu “ilke”nin bütün durumlar için “bitemamiha” (tamamen) doğru olmadığı da anlaşılır- en azından ben böyle anlıyorum. “Her söylediğin hak (doğru) olmalı. Ama her hakkı söylemek senin hakkın değildir.” Mânasındaki söz ve “belağat”ın tarifi de aynı değil midir? “Belağat mukteza-yı hale mutabakattan ibarettir.” Yani “doğru ve güzel söz sanatı ile davranış ilmi” içinde bulunulan halin gereklerine uygun davranmaktır. “Evrensel” doğrulardan taviz vererek değil elbette…

Atama” haberini beklerken memlekette, Birecik’teydim. Bizim mezun olduğumuz yıllarda KPSS yoktu. Formasyon alan bir Fen-Edebiyat mezunu ve Eğitim Enstitüsü mezunu gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nın tayin için istediği belgeleri hazırlayıp Bakanlığa sunar ve “atama” sırasının gelmesini beklerdi.

Hiç yıl kaybetmeden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünden mezun olduktan sonra, İstanbul’da 6 aylık bir basın hayatı DENEMESİNDEN sonra tayinimi istemiş ve bundan altı ay sonra da 1984’ün Aralık 15’inde “atamam” Kütahya- Gediz Lisesine çıkmış, görevlendirme ile Şaphane nahiyesine gitmiştim. Bu atama isteğimi kolaylaştıran Lise’den arkadaşım, Ankara’da eczacılık okumaya devam eden Hüseyin Ataç dostuma minnetimi belirtmeden geçemeyeceğim.

Şaphane şirin ve “yazı ve tefekkür” hayatım için verimli bir yer olmasına rağmen, “ulaşım” yönüyle oldukça yetersiz bir mekandı. Anayollardan oldukça uzaktı ve oraya tıknefes kalarak ulaşan yol dağlık muhitlerden geçiyor, oldukça da zikzak çiziyordu. Simav’a giden anayoldan kuzeydoğuya sapınca, yaklaşık 15 kilometre tırmanılıyor, bazı deyişlere göre “slalom yapıldıktan” sonra varılıyordu Şaphane’ye. Şimdi belki de düzeltilen yol Akdağlar’a dayandığı noktada kurulmuştu. Elma, vişne, kiraz ağaçlarının bulunduğu ufak topraklarla çevrili yerleşim birimi çıkmaz bir sokağa benziyordu açıkçası.

Meseleyi “eğitim” açısından düşünürsek, ilk bakışta ana-babalarına yardım etmeye mecbur çocukların bu çalışma hayatlarının “eğitim”deki devamlılık “ilke”siyle çatışacağı düşünülebilirdi. Halbuki zaman gösterdiki “İhtiyaç medeniyetin üstadıdır” vecizesini haklı çıkaracak kadar genç kuşak, iş bulmanın zor olduğu muhitten çıkmak için kendini “başarmaya” mahkum biliyor ve ona uygun bir tavır gösteriyordu. Bu “durumu” fark edince Sizin hoşlanmadığınız hallerde nice güzellikler gizlidir.” diye başlayan İlahi ikazı hatırlamadan edemedim.

Öğretmenliğimin ilk yıllarındaki sosyal şartlar şekilce belki farklıydı ama bir kısım niyetler hep aynı kalıyordu. Onları düzeltici ilk yazımdı kısaltarak aldığım. Sanki bugünü görerek yazıldığını görerek –tekrar okuyunca- hamdediyorum.

Milyonlarca Anadolu insanı; bir sabır çilesindesin, kendi değer ve iradene, kendinden, içinden, senden olana sahip çıkma fırtınasına yakalanırsın da, bir düşün -şimdi- neler olur, dün neler olmuş, yarın neler olacak? Zira kucak açacaksın, bizzat kendine, Anadolu ile orayla kenetlenmiş yüz milyonlarca insanın gönül köprüsünü bağrına basacak; daha nice yerlerin gaspedilen hakkını doya doya teneffüs edecek, iradesine ve değerlerine ambargo koyan –koymaya çalışan zavallı güruhu- sen Anadolu, kimbilir kaçıncı defa müşahede edip acıyacaksın!

Kendi iradeni yaşayıp yaşatan insanlara – ya da misyona- sahip çıkmanın şerefini – sen Anadolu- kimbilir kaçıncı defa tadacak, mazlumun ahının nasıl aheste aheste çıktığını bilmem kaçıncı defa müşahede edeceksin! Sana yüz binlerce, milyonlarca “evet” yağacak. Çünkü alnı ak Anadolu’sun sen. Horlanan, küçümsenen, adam yerine konulmayan, alaya alınan Anadolu’sun! Analarla dolusun, babalarla ihata edilmişsin, reislerle –şahs-ı manevinin mümessilleri manasında- gömleğin birlikte kesilmiş. Hele yiğitler, hele mertler… Arif ve adil devlet başkanlarını saymaya bile lüzum yok.

Senin kara toprağında bile hayat var; “ak” olanı nelere yarar kimbilir? Semanda nur yağmuru hakimdir. Ufuklarında ezanların saltanatı var. Kur’an bülbüllerinin dillerinden süzülen mânalar o zümrüt örtünü, güzelim dağlarını, sevimli bozkırlarını aydınlatır; haşin ve cahil ellerle kirletilmek istenen garazlara set olurlar.

Sen Anadolu’sun. Senin isteklerine ve iradene her zaman evet. Çünkü bizimlesin; kalp hamulemizdeki hislerle bezelisin, onları yaşamaktasın bilfiil ve hasbice… Gönlümüzdeki sevgilerle müzeyyensin. Hülasa bizden bir uzuv gibisin. Sen davet edersin de bizler reddedebilir miyiz? Bazen Anadolu’nun o köşesinde, bazen bu köşesindesin ama hep bizimlesin.”

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Isparta’da Ali İhsan Tola Derhanesi açıldı / Himmet Uç

Prof. Dr. Himmet Uç Isparta’da Ali İhsan Tola Derhanesi açıldı Öğlen namazı Çünür dershanesinde kılındıktan …

Kapat