Ana Sayfa / Uncategorized / MAHALLENİN KÖPEKLERİ

MAHALLENİN KÖPEKLERİ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Elmas Kılınç

_Nurettin ŞÖY_

MAHALLENİN KÖPEKLERİ

Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa S.A.V.’ Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır “ Her ağacın bir meyvesi vardır.Kalbin meyvesi de çocuktur.Allah çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez.Beni yaşatan Allah’a yemin ederim ki,cennete ancak merhametliler girer.Biz “Ey Allah’ın Resûlü,hepimiz (çocuklarımıza) merhamet ederiz.” dedik.Bunun üzerine o şöyle buyurdu: “Sizden birinizin merhameti,yanındakilere merhamet etmesi değildir,ASIL MERHAMET TÜM İNSANLARA MERHAMET ETMESİDİR.” (Heysemi, “Mecmau’z-zevaid”, VIII,187)

Gönüller Sultanı Mevlana Celaleddin Rûmi Hazretlerinin talebeleri ile gezintiye çıktıkları esnada geçmek oldukları mahallede bulunan kıtmirlerin saldırılarına maruz kalmışlardır Üstadlarına bir zarar gelmesin endişesiyle, nefsi müdafaya geçmeye hazırlanan müridan Gönüller Sultanının ikazları kendilerine saldırmaya yeltenen kıtmirlere dokunmamışlardır.İkaz cümlesi şudur ve çok dikkat çekicidir “evladım bu kıtmirler Çelebi Hüsamettinimin mahallesinin kelpleridir,dokunmayınız…” Bu cümle şimdiler de moda tabir denilen altın vuruş kelimesine on bin defa galebe çalar.Mevlana Hz.nin talebesi olan Çelebi Hüsamettin Hz.leri Mesneviyi hocasının ağzından kaleme alarak ebedileşmesine vesile olmuştur.Dünyasını değiştirdiklerinde cenazesinin arkasından hahamların,papazların bile tâzim ve saygı ile yürüdüğü bu güneşin saçtığı ışıklardaki bu sevgiyi bu bağı anlamak için O güzel insanın hayatını ve mesnevisini iyice okuyup anlamaya çalışmalıdır.

Geçelim yakın döneme, Allame Bediüzzaman Hazretlerinin ilim tahsil eden talebelerine yemeleri için civardan veya esnaftan daha doğrusu vermeye layık olan birilerinden bir caba içinde kavurma diye tabir ettiğimiz et gelmiştir. Cabadan etin kokusunu alan yakın yerdeki bir bir-iki kelp bir hamle ile cabayı yere düşürüp kırmışlar ve etleri yemeye başlamışlardır. Bunu gören talebeler sopalar ile hücum ederek kelpleri darp edecekleri sırada Üstaddan bir ikaz nidası gelir, “ evladım kelpleri darp etmeyiniz bırakınız gitsinler ve hakkınızı onlara hela ediniz, gıybetlerini de yapmayınız.” ve daha sonrasında yanlarına gelerek “ evladım hayvanlarda akıl yoktur, akıl olmayana mükellefiyet de yoktur onlar rızkının temini için cabayı kırıp karınlarını doyurmak istemişlerdir.” nokta. Buyurun bunları size bize hepimize hayranı olduğumuz ve taklitçiliğini kimseye bırakmadığımız batılılar izah etsin. İzah edemezler çünkü mevcut inançlarının hiçbir karesinde böyle bir şeyi ne görmüşlerdir nede duymuşlardır. Af edersiniz köpeğe eziyet edildi diye helallik isteyen hatta köpeğin arkasından konuşturmayan bir zihniyet, bu ne rikkattir, bu ne asalettir,bu ne şefkattir. Hz. Cerir (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.(Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16) hadisi şerifine rağmen, nice beni ademler bilirim ki, sözde Allah yolunun-tarıkının yolcusu olduğundan bahisle, Allahın yarattığı kullarına karşı zerre merhameti olmamakla beraber, sakalı göbeğine vardığı halde kendini Kaf dağının üzerinde görmekte ve dahi dedikodu ve gıybet ile kin ve nefret mayasını mayalarak fitne ve tefrikanın kucağında oturmaktadırlar,bu ne gaflettir,bu ne dalalettir. Bu gibi sapıkların tarifini M.Rasim KILIÇ Hazretleri şöyle yapmaktadır. “ Efendi. Allah’a dost olmak, Habibine Vekil olmak,,, herkes böyle bir davadadır. Ama öyle değildir efendiler. Bu; bizzat Hz. Allah tarafından verilir.Allah tarafından verilmedikçe,bir insan kendiliğinden böyle bir şey uydurursa… Allah’a dost olduğunu, vekil olduğunu veya verestül enbiya olduğunu iddia ederse. Bunlara benzer şeyler ileri sürerse; Allah korusun Şirktir, şirk”.

Aç kalan bir kurt sahipsiz bulduğu bir koyun sürüsüne dalsa hırsından tek başına koca bir sürüyü telef eder, koyunları çoğunlukla boğmak suretiyle öldürür, halbuki karnını doyurmak için sürünün içinden bir tanesini yese tıka basa doyacak yukarı da mübareğin buyurduğu beni ademlerin sürünün içine dalan kurttan hiçbir farkları yoktur.

Ne kendi rahat etti ne verdi halka huzur
Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubur
(Ehl-i kubur- kabir ehli) Lâ-edri

Şimdi gelelim asıl meseleye, çuvaldız ve iğne işini zaten ortadan kaldırdık batırmak hele bir şöyle dursun. Merhamet duygusu nerede ise tamamımızdan kalktı gibi bir şey, çoluk çocuk ekran başında haber izleyemiyoruz ortalık kan gölüne dönmüş vaziyette sanırsın ki kurban bayramında mezbahaneden çekilmiş görüntüleri servis ediyor haberciler. Millet cinnet halinde ne zaman nerde ne yapacağı hiç belli değil. Siyaset, spor kin düşmanlık gütmek için milletin fırsat kolladığı bir arena halini almış, gladyatörler hazır bekliyor anında hamle ve nakavt. Üç-beş yaşındaki bebeler internet oyunlarından silahlı, adam öldürmeli ne kadar oyun varsa deli gibi bir hırsla oynuyor, oyuna başlayanın ayağında ayakkabısını çıkarsanız duymuyor kafa uçmuş habire düğmeye bas adam öldür. Biz ne hallere geldik, çağa bak modern çağ diye yorumlanıyor modernite sadece teknolojik alanda ona bir sözümüz yok ama beyinler orta çağ avrupasının akıl hastalarını içinde şeytan var diye yakan kiliseleri ile aynı seviyede seyir ediyor. Eğitim,öğretim evde başlasın diyorsun ana çalışıyor baba çalışıyor çocuklara kreşde veya evde yedi kat yabancı olan bakıcılar bakıyor akşam eve yorgun gelen ebeveyn taifesi al eline kumandayı o kanal senin bu kanal benim at yarışı, eşek koşturması, top, pop derken elinde televizyon kumandası uyuyakalmış. Hani çocuklarla dertleşmek onlarla sohbet etmek, maziden tarihten, dağdan bayırdan ovadan bahsetmek hepsi güme gitti. Çocuklara sus payı olarak yasak savma kabilinden bir bilgisayar bir de internet bağlantısı ayarlandı mı tüm sorumluluktan kurtuluverdik, sabahları harçlıkları da dolgunca zaten hazır, aman çocuğum problem çıkarmasın neden çıkarsın ki zaten ana-baba olarak sen ona her türlü imkanı zaten sunuyorsun ne gereği var şimdi mazarat çıkarıp da keyfi bozmanın. İşte bu nokta da çocuklarımıza karşı ne kadar merhametsiz olduğumuz ortaya çıkıyor, merhametsizlik derken çocuğu dövmek üvey evlat muamelesi göstermekten bahsetmiyoruz,onlarla ilgilenmemekten bahsediyoruz. Tatsız aşa tuz neylesin

Akılsız başa söz neylesin Atasözü

Uyuşturucu kullanım yaşının ilköğretim seviyesine kadar düştüğü haberlerini izliyoruz. Alemlerin efendisi Şanlı peygamberimiz torunları ile çok alakadar olurlardı, onlarla müstakilen ilgilenirlerdi,hani biz peygamberimizi çok seviyorduk. Mevlid kandilinde tv’den mevlid ve ilahi dinleyerek Hazreti Peygamber sevilmez. Onu sevmek hayatın her alanında Ona uymak ile olur. İşin her zaman maddi boyutu bizi ilgilendirdiği için bir de o zaviyeden yani o pencereden bakalım. İktisatta bir kavram vardır fayda ve maliyet analizi denir, ana hatları şöyledir. Bir yatırımın veya yatırımlar paketinin verimliliğinin ekonomi de genel verimlilik düzeyine göre değerlendirilmesi için kullanılan ölçüttür. Eğer evlatlarımız bizim geleceğe olan yatırımlarımız ise yukarı da bahsettiğimiz reel gerçeklere göre bu toplumun kahır ekseriyatı şu an zarar içindedir.

Yüce Allah C.C. Bakara Suresi 2/148 âyet-i kerimesinde buyuruyor ki, “ Herkesin yöneldiği bir yön vardır.Haydi, hep hayırlara koşun,yarışın!Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir.Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” Bir sürü badireyi beraber atlamış olan bu topraklar üzerinde yaşayan aynı havayı,aynı suyu paylaşan kadirşinas insanımızın kendine çeki düzen verme zamanı çoktan gelip geçmiştir bile. İnsanların birbirlerine karşı olan aşırı tahammülsüzlüklerinin nedenini araştırırken şu acı gerçek karşımıza çıkıyor yarım hoca dinden, yarım tabip candan ediyor insanı. İlk mektepten başlayarak şimdi anaokulu kreş denilen eğitim yuvalarından başlarken eğitirken,öğreten; öğretirken eğiten muallim kadrolarına acilen hem de çok acilen ihtiyacımız var. Eğitim enstitülerine pedogojik formasyonu koyarken aynı zaman da Hazreti Peygamberimizin cihan-şümul söz ve davranışlarını kıyamete kadar yön gösteren ilahi mesajlarını, “ümmetimin alimleri ben-i israilin peygamberleri gibidir.” diye hadis-i şerifte övgüye mazhar olan Hz.Mevlanaları,Yunusları,Hacı Bektaşi Velileri,Şeyh Şâban-ı Velileri,Üstad Bediüzzaman Hz.lerinin davranış usul ve erkânlarının günümüze yorumlanarak eğitimde öğretim de kullanılmak üzere müfredata yerleştirilmesine acilen ihtiyaç vardır. Bu büyükler ne yapmışlarda binlerce insanı topluma kazandırmışlar,ayyaşı,berduşu,hırsızı, katili adam etmişler ki bizim maarif camiası tıfıl bebelere eğitim vermekte olduklarından misallerini verdiğimiz insanlar kadar zorlanmayacaklardır. Ana karnına sığdığı halde sonradan dünyalara sığmayan bu insanlarımız için Kılavuzlarımızı iyi seçersek bindiğimiz gemi karaya oturmaz inşallah.

 

Şair Nâbî’den

Ayıptır âkile, şeytan beni aldattı demek
Kendi nefsimdir eden nefsime ilkâ-i fesad.

 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevî Fizik Tedavi

Manevî fizik tedavi İhsan Kasım Salihî  (İhsan Kasım Salihî Ağabeyin bir sohbetinden derlenmiştir) Bir hakikat …

Önceki yazıyı okuyun:
Bestekâr Erol Sayan

Bestekâr Erol Sayan Ünlü bestekâr, tamburî, müzikolog, şair Erol Sayan 1936 yılında Kastamonu Araç'ta doğdu. …

Kapat