Ana Sayfa / Uncategorized / Mahzun Mabed’den Mesrur Mabed’e-2 / M. Nuri BİNGÖL

Mahzun Mabed’den Mesrur Mabed’e-2 / M. Nuri BİNGÖL

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Mehmet Nuri BİNGÖL

mneminler5@mynet.com

MAHZUN MABEDDEN MESRUR MABEDE-2

“ Bu bir ma’bed değil ma’buda yükselmiş ibadettir.

Bu bir manzar değil, didara vasıl mevkib-i enzar.” mısralarıyla ilk defa tanışınca aklıma –nedense- Fatih Camii değil de Ayasofya Camii geldi. Çünkü  şimdi ezan seslerinden ve secde eden müminlere  hicranından  mahzun mabedin, Fetih Ordusu’nun  “kılçlarının yadigarı”,  sadece İstanbul’un değil  bütün Anadolu’nun da mührü bir binaydı Ayasofya.

Akla gelebilir elbet; Ayasofya’yı kuranlar hakiki manada İsevi (Nasrani) olmadıklarına göre, bu mabed  nasıl  “mabuda yükselmiş ibadet” diye tavsif edilebilir?  Bize göre,  Ayasofya’nın – bir nevi- suru hükmünde olan İstanbul’un fethindeki temel  saik, imanlardan kopan “ cihad ruhu”dur.  Osmanlı’nın kuruluşundan tutun da, akın ve fetihlerde hep Hristiyan  Batı üzerine gitmesi, birkaç defa İstanbul’u muhasara etmesi  Allah Resulü (sav)in o meşhur hadisini tahakkuk ettirmek  değil midir? Bu nevi bir idealle muhasaralardan birinin de beylikler devrinden biraz önce bağımsız kalan İzmirli Çaka Bey tarafından yapıldığını bir nümune-i şükran olarak belirtmeden geçemeyeceğim.

Hemşehrim ve dostuma bu izahları yaparken  fakülte birinci sınıftaydım. Üniversite  “sınavına” hazırlanmak için  bir yıl misafirimiz olan hemşehrimi açmamamıştı Ayasofya.  O, devamlı  Fatih Camii ve türbesini merak ediyor; “ Üstadımızın ziyaret mahalli o yerlere gitmek boyun borcumuz diyordu.

Gülerek cevapladım onu:

“ Üstad’ın  Ayasofya’da  da hutbe verdiğini unutuyorsun galiba…”

Yine de  dediğini yapmış, Fatih Camii’nin ruhani iklimine atmıştık kendimizi.  Camiin o muhteşem kubbesini seyrederken, avlusundaki çınar altında genç nesilden bir “sabi” ile sohbet eden Üstad’ın resmini ve Fatih türbesinde Fatiha okurken  habersizce çekilen fotoğrafı gözümüz önüne geliyordu. Zamanın manevi fatihi olduğunu bilenlere hüsn-ü misal teşkilindeydi; zahir. İstikbalin “heyet-i nuranisi” ve “mübarekler heyeti”nin “mümessili” olanlara da “pişdar” olduğunu isbattaydı; aşikar.

***

“ Sen ki burçlara sancak olacak kumaştasın ,

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.”

Arif Nihad’ın mısralarını nedense hep eksik bulmuşumdur, şimdi de öyle hissediyorum.

Fethin en büyük nişanesi, Fatih Ordusu’nun “kılıç hakkı” olarak camiye, yani “asliyetine” tebdil edilen Ayasofya’dır. Çünkü tam İsevi olmasalar da ilk yapıldığında “tevhid ehli”  ellerce bina edildiğinden, “teslis” itikad-ı küfriyesinin devam ettiği bir mekanolarak bırakılması, ilk banilerine ihanet  manasına gelirdi.

Orası  “teslisin nişanesi haç’ın sembol olarak” değil, Asr-ı Saadet’ten beri tevhidin sembolü olan hilal ile sarınmalı, karanlıkları yırtıp  güneşten aldığı ışığı aksettirmeliydi bizlere. Demek ki İstanbul’u fethetmekten murat “Ayasofya’yı asliyetine çevirmek” olmalıydı ki  bu mısralar  “Fatih’in Ayasofya’yı açtığı – fethettiği- yaştasın.” Olmalıydı.

***

Bir dost meclisindeydik o gün. Ayasofya’nın mahzunluğunun giderilmesi, açılmasıyla alakalı bir mevzu düştü gündeme. Şimdiki ehl-i idarenin, yani “hikmet-i hükumeti  bilmediğimiz” ehl-i hal ve’l-akd’in neden yasağını kaldırmayıp müzelikten kurtarmadığını sordular.

Bir diğer dost:

“ Fatih’in laneti meşhur.” dedi. “ Bu lanet ya onu açmayanlara da dönerse…”

“ Sanmam…”dedim red manasında. “İslami bir kaidedir; cebir altında yapılan ya da yapılamayan bir fiilden mesul değildir Müslüman. Eğer bu laneti  geçmişteki bütün idarelere teşmil ederseniz, sevdiğiniz ve  benimsediğiniz insanlar da mesul olur. Halbuki biliyoruz ki Ayasofya’nın müze yapılması “oranın kiliseye tebdilini” isteyen “galib devletlere” verilen bir “rüşvet-i kelam”dır ki  bunun da hangi sebepten yapılğı bellidir.”

“ Halkın şişini indirmek için olabilir mi?” dedi karşımdaki.

“ Tam bilemem ama düşünülebilir elbet.”

Bir diğer dost:

“Bunun bir yolu olmalı…” dedi sıkıntıyla.

“ Evet var” dedi diğeri. “ O da İstanbul’daki ehl-i salatın bir Cuma günü bilet alarak Ayasofya’ya girmek ve Cuma namazı kılmalarıdır. Bu ehl-i idareye de yol açar, ellerinde bir bahane olur. Ağlamayana süt verilmez  diye meşhur bir sözümüz  ve “Kendi hukukunu bilmeyenler ehl-i hamiyeti bile müstebid eder.” Diye bir kaide var. “

“ Doğru doğru da nerde o insanlar?”

“Gerektiğinde yirmi milyon civarında imza toplayabilen bu millet, herhalde İstanbul’dan  10 000 kahraman bulabilir değil mi?”

 

“Mi acaba?” diye düşüneden edemedim gene de.

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Aşkı ararken: Sıddık Süleyman! / Mustafa ORAL

Mustafa ORAL Aşkı ararken: Sıddık Süleyman! 6 Mayıs 1965 tarihinde vefat eden Üstadın sırdaşı Sıddık …

Kapat