Ana Sayfa / Yazarlar / Mecbur Muyuz? (Logo tartışmaları üzerine)

Mecbur Muyuz? (Logo tartışmaları üzerine)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu Valiliğimiz geçtiğimiz yıl ilimiz için bir logo yarışması düzenlemiş ancak birinciliğe layık logo bulunamamıştı.

Sağolsunlar yetkililer iyi niyetle bu işin peşini bırakmamışlar, logo çalışmaları için bir komisyon oluşturulmuş, onların gayretleriyle ortaya yeni bir logo çıkmış, komisyon beğenmiş, kabul etmiş ve birkaç gün önce de kamuoyuna tanıtımı yapılmıştı.
Evet, komisyon beğenmişti ama halkımızın çok büyük çoğunluğu tarafından beğenilmedi, sosyal medyadan çok eleştiri sesleri yükseldi.
Bunun üzerine Kastamonu Valiliğimizden yeni bir açıklama geldi, logo üzerinde yeniden çalışma kararı aldıklarını ifade ettiler.
Kendilerine hem yürüttükleri çalışmalar hem de ben yaptım oldu, ben yaparım olur dayatmacılığından uzak, halkın düşünce ve beklentilerini dikkate alan,
demokratik olgunluk göstergesi, örnek dularından dolayı gerçekten çok teşekkür ediyoruz.

Logo çalışmaları devam edecekse ve yine aynı akıbete uğraması istenmiyorsa bazı hususlara dikkat edilmelidir diye düşünüyorum.
Öncelikle işe logo komisyonu revize edilerek, değiştirilerek başlanılmalı.

Art niyet aramıyorum kesinlikle ancak anlaşılan o ki kurulan komisyon Kastamonu’yu yeterince tanımıyor, ruhunu, kimliğini, tarihini bilmiyor, yüreğinde hissedemiyor.
Kimse tanımadığı bir şehir için hayırlı, başarılı bir çalışma yapamaz.
Her şehrin banileri ve vârisleri vardır demiş atalarımız.
Bu şehrin ruhunun mirasçısı olan sanatkârlar, yazarlar, araştırmacılar, akademisyenler, ilim-irfan ehli kimselerden oluşan geniş yelpazeli bir komisyon kurulmalı önce..
Şehrimizdeki kültür, sanat, edebiyat derneklerinden, araştırmacılarından, üniversitesinden de fikirler alınmalı.
Bu insanlar önce Kastamonuyu tarif etmeliler..
Bu şehre bir kimlik kartı oluşturulmalı ilk önce..
Kastamonu nedir?
Nasıl bir şehirdir?
Tarihte ve bu gün neye karşılık gelmektedir?

Kastamonulu ünlü vatan şairimiz Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu vatan Kimin?” sorusunu Kastamonu için de sormalıyız..
Kastamonu’yu az buçuk bilen, bir kez bile olsa gelen, gören, gezen insanlar Kastamonu’da ne görür, ne hisseder, Kastamonu’yu nasıl tarif ederler?

Bizler onlarca yıldır bu şehri; ‘evlialar şehri’ ‘yiğitler, şehitler, kahramanlar diyarı, medeniyet şehri, tarih şehri, ruhu olan şehir’ diye tanıtmıyor muyuz?
Yüzyıllardır bölgesinin idari, siyasi, iktisadi, bürokratik, ilim-irfan başkenti, kuzeyin medeniyet başkenti olarak tanıtmıyor muyuz?
Eğer yalan söylemiyorsak, bütün bunlar boş laf değilse, logoda bunlardan hiç bir iz olmamalı mıdır?

Kastamonu Bizans şehri değildir, Hitit, Roma şehri değildir; bin yıldan beridir halis muhlis Türk ve İslam şehridir.
Malazgirt’ten sonra hız kazanan Anadolu’daki fetih ve iskan hareketlerinde kilit-merkez şehirlerden biridir.
Osmanlı’nın da bağlı olduğu, Kuzey Anadolu ve Ege’nin Türkleşmesinde, İslamlaşmasında ana karargah olan üç beş şehirden biridir.
Türkmenlerin, Kayıların, Bayatların şehridir, başşehridir, kaidesidir..
Bu gün bile Kayı’ların dokuz boyunun soyunun, kültürünün, din ve imanının cap canlı yaşandığı bir şehirdir..
Onlarcası yıkılmış, yokolmuş olsa bile bin yıldır çil çil kubbeler serpilmiş, camileri, türbeleri, medreseleri, hanları, hamamları, ata yadigarı medeniyet mirasları, mimari eser zenginliği en bol olan üç beş şehirden biridir.

Müslüman Türk milletinin hem kanının, hem medeniyetinin tüm genetik kodlarını barındıran, yaşayan, yaşatan bir şehirdir.

Son yüzelli ikiyüz yıldır Batıdan ithal edilen kirli ideoljilerin;
İngiliz Muhipliğinin, mandacılığın, masonluğun, Nev Yunanilik gibi ne idüğü belirsiz grupların ve akımların esir alamadığı, teslim alamadığı bir şehirdir.
Ülkemizin ve milletimizin istiklal mücadelesinin, kuruluşunun çilesini en çok çeken vilayetlerden birisidir.
Bu şehrin logosunda bunlardan hiç birine yer verilmemesi, göndermeler yapılmamasının izahı zordur ve insanımızın aklı, kalbi, ruhu bu durumu hiç bir şekilde kabul etmez, edemez..

Kastamonu sonradan oluşmuş yapma ve yapay bir şehir değil, sıradan, küçük bir sahil kasabası değil ki otla, yaprakla, denizle, güneşle temsil edilsin..
Bu şehirde hiç adam yetişmemiş gibi, yetişmeyecekmiş gibi ayı ile temsil edilmesi gafletten öte ihanettir, hakarettir..
Bu şehirde on şehre değil on ülkeye yetecek kadar büyük insanlar, binlerce alimler, veliler, şehitler, kahramanlar, komutanlar, devlet/siyaset adamları yetişmiş, bölgeye, ülkeye, insanlığa yön vermişler, örnek olmuşlar..
Hal böyle iken, bütün bunlara sırt dönüp son yıllarda moda olduğu üzere, jelibon şekerleriyle kandırılan çocuklar gibi,
insanları renklerin büyüsüne kaptırma çabası ilginçtir.

Dahası;
Allah’ın yarattığı her can ve her canlı değerlidir elbette.
Ama algılar da önemlidir. Her canlıya, her varlığa yüklenen anlam, algı farklıdır ve ayı bizim toplumumuzda olumlu çağrışım yapan bir canlı değildir, hakaret için kullanılan üç beş hayvan sembolünden biridir..
Kastamonu ile ayının ne kültürel, ne coğrafi, ne doğal hayat açısından özel hiç bir bağı yoktur.. Türkiye’de ayının özel yaşam alanı Kastamonu değildir, en çok tercih ettiği yaşam alanı da değildir.
Birileri istiyor, dayatıyor diye Kastamonu insanı ayı ile sembolize edilmeyi kabul eder mi, etmeli mi?
Mecbur muyuz?
Logoda bir hayvan motifi kullanılması gerekiyorsa şayet, yüzyıllar boyu Kastamonu’da yetiştirilip dünyaya ihraç edilen, dünyaca tercih edilen avcı şahin kuşları kullanılsaydı bir anlamı olabilirdi.
Yine yüzyıllar boyu Kastamonu havalisinde yetiştirilen savaş atları seçilse de bir karşılığı olabilirdi.
Ilgaz ve İsfendiyar Dağlarını mesken tutan masum geyik ve ceylanlar seçilse de bir karşılığı olabilirdi. Çünkü bu şehirde geyiklerle ilgili pek çok efsane vardır, adını taşıyan pek çok yerleşim yerleri vardır..

Bir sorun hissediyorum..
Anadolu şehirlerinin ve kültürlerinin Antik Yunan, Roma-Bizans kültürlerinin devamı ve mirası olduğu ön kabulü ile yetişmiş insanlar, onlardan bir iz bulunca ona sımsıkı sarılıyor, sahipleniyor, sembol ediniyorlar..
Onlardan bir iz bulamayınca da denize, yeşile, güneşe bakıp sembol olarak onları kullanarak bin yıllık İslam-Türk kimliğini ustaca görmezden gelmeye, es geçmeye, perdelemeye, unutturmaya çalışıyorlar..
Kastamonu logosunu tasarlayanların kafalarının arkasında da bu vilayetin bin yıllık İslam-Türk kimliğini görmeme, gizleme çabası mı vardı diye sormadan edemiyorum malesef.
Bu kafayla yetişmiş, bu kafaya sahip insanların peşine takılarak Kastamonu’ya logo bulunamaz..
Bulunsa da bu milletten asla kabul görmez..

Halkımızın vicdan sesine kulak verdiği için sayın Valimize gerçekten çok teşekkür ediyorum.
Halkımızın nasıl bir logoyu kabul edebileceği konusunda daha hassas bir ekiple, daha hassas ilkelerle çalışacakları konusunda son derece ümitliyim.
Bu şehrin ruhunu, kimliğini, tarihini bilen, değerlerini bilen, özümseyen ve önemseyen, bu şehrin ruhundan emmiş, buradan beslenmiş değerli ilim, fikir, sanat ehli insanlarla oturup güzel bir Kastamonu tarifi yapmakla işe başlamalarını rica ediyorum.
Kastamonu bilinmeden, tarifi yapılmadan logosu yapılamaz.

Grafik-tasarim konusunda uzman, işine ve bu şehre sevdalı yeni bir ekiple sıfırdan bir çalışma başlatacaklarını ümit ediyorum, rica ediyorum..

Benim için değerli, konuyla da alakalı bir hatıramı paylaşmadan yazıyı bitirmek istemem..

Rahmetli Yavuz Bahadıroğlu birkaç yıl önce Kastamonu’da bir konferans vermişti.
Tandoğan kapalı spor salonunu doldurmuş olan hemşehrilerimize “Kastamonu’nun neyi meşhur?” diye sordu.

Salondan değişik sesler/cevaplar yükseldi.
Etli ekmeği,
Sarmısağı,
Pastırması vs..

Üstad;
“Bir şehirin meşhur ürünleri olmaz, meşhur insanları, bilginleri, âlimleri, büyükleri, kahramanları olur, medeniyet eserleri olur, onlarla anılır..
Şehirler yemeğiyle, bitkisiyle vb anılmaz..” demişti..
Ruhları şad, mekanları Cennet olsun.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Seksen Sene Bu Münafıklarla Çarpıştım”

FİKRİ MERİÇ Erzurumlu Fikri Meriç hocamız, Mehmed Kırkıncı hocanın da okuduğu medreseden icazet almış, müderris …

Kapat