Mecelle’den 100 Küllî Kaide

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

MECELLE’NİN İLK 100 MADDESİ: KÜLLİ KAİDELER

Ahmet Cevdet Paşa

Madde 1

“İlm-i fıkıh, mesâil-i şer’iyye-i ameliyyeyi bilmektir.” 

Mesâil-i fıkhiyye, ya emr-i âhirete taalluk eder ki, ahkâm-ı ibâdâttır. Veyahut emr-i dünyaya taalluk eder ki, münâkehât ve muâmelât ve ukûbât kısımlarına taksim olunur. Şöyle ki, Cenâb-ı Hak bu nizâm-ı âlemin vakt-i mukaddere dek bekaasını irade edip, bu ise nev-i insanın bekaasına ve nev’in bekaası, tenâsül ve tevâlüd için zükûr ve inâsın izdivacına menuttur. Ve bir de nev’in bekaası eşhâsın adem-i inkıtâiyledir. İnsan ise, i’tidâl-i mizacı hasebiyle bekaada, gıda ve libas ve meskence umûr-ı sınâiyyeye muhtaç olur. Bu dahi efrâdı beyninde teâvün ve iştirâk husûlüne tevakkuf eder. Elhasıl insan, medeniyyü’t-tab’ olduğundan, sair hayvanat gibi münferiden yaşayamayıp, bast-ı bisat-ı medeniyyet ile yekdiğere muâvenet ve müşârekete muhtaçtır. Halbuki her şahıs, kendine mülâyim olan şeyi taleb ve mezâhim olan şeye gadab eder olduğundan, beynlerinde adl ü nizâmın halelden mahfuz kalması için gerek izdivac ve gerek mâ-bihi’ttemeddün olan teâvün ve iştirâk hususlarında, bir takım kavânin-i müeyyide-i şer’iyyeye muhtaç olur ki, evvelkisi fıkhın münâkehât kısmı ve ikincisi muâmelât kısmıdır. Ve emr-i temeddünün, bu minvâl üzre pâyidâr olması için, ahkâm-ı ceza tertibi lâzım gelip, bu dahi fıkhın ukûbât kısmıdır.

İşbu muâmelât kısmının kesirü’l-vukû’ olan mesâili, kütüb-i mu’tebereden cem’ ile kitablara ve kitablar bâblara ve bâblar fasıllara taksim olunmak üzre, bu mecellenin te’lifine ibtidar olunmuştur. İşte mehâkimde ma’mûlün bih olacak mesâil-i fer’iyye berveçh-i âtî ebvâb ve fusûlde zikrolunacak mesâildir. Ancak muhakkikîn-i fukahâ mesâil-i fıkhiyyeyi, bir takım kavâid-i külliyyeye ircâ’ etmişlerdir ki,her biri nice mesâili muhit ve müştemil olarak, kütüb-i fıkhiyyede, müsellemâttan olmak üzre bu mesâilin isbatı için delil ittihaz olunur.

Ve evvelemirde bu kavâidin tefehhümü, mesâile istînas hâsıl eder.Ve mesâilin zihinlerde takarrürüne vesile olur. Binaen-alâ-zâlik, doksan dokuz kâide-i fıkhiyye cem’ ile maksuda şürû’dan mukaddem, berveçh-i âtî makale-i sâniye olmak üzre irad olunur. Ve eğer ki bunlardan bazısı münferiden ahz olundukda, bazı müstesneyâtı bulunur ise de, yekdiğerini tahsis ve takyid ettiklerinden, minhaysü’lmecmû’ külliyyet ve umûmiyyetlerine halel gelmez.

Madde 2

“Bir işten maksat neyse, hüküm ona göredir.” 

Yani, bir iş üzerine terettüb edecek hüküm, ol işten maksad ne ise ona göre olur.

Madde 3

“Ukûd’da itibar, makaasıd ve maânîyedir, elfâz ve mebanîye değildir.” Binaen-alâ-zâlik “bey’ bi’l-vefâ’da” rehin hükmü cereyan eder.

Madde 4

“Şek ile yakîn zâil olmaz.”

Madde 5

“Bir şeyin bulunduğu hal üzre kalması asıldır.”

Madde 6

“Kadîm, kıdemi üzre terk olunur.

Madde 7

“Zarar kadîm olmaz.”

Madde 8

“Berâet-i zimmet asıldır.”

Binaen-alâ-zâlik bir kimse, birinin malını telef edip de mikdarında ihtilâf etseler, söz mütlifin olup, mal sahibi iddia ettiği ziyadeyi isbata muhtac olur.

Madde 9

“Sıfât-ı ârızada asl olan ademdir.” 

Meselâ “şirket-i mudârebede” kâr olup olmadığında ihtilâf olunsa, ademi asıl olduğuna binaen söz mudâribin olup, sahib-i sermâye, kâr olduğunu isbata muhtac olur.

Madde 10

“Bir zamanda sâbit olan şeyin hilâfına delil olmadıkça, bekasıyla hükmolunur.” 

Binaen-alâ-zâlik, bir zamanda bir şey, bir kimsenin mülkü olduğu sâbit olsa, mülkiyyeti izâle eden bir hal olmadıkça, mülkiyyetin bekaasıyla hükmolunur.

Madde 11

“Bir emr-i hâdisin, akreb-i evkatına izâfeti asıldır.” 

Yani, hâdis olan bir işin, sebeb ve zaman vukû’unda ihtilâf olunsa, zaman-ı baîde nisbeti isbat olunmadıkça, hâle akreb olan zamana nisbet olunur.

Madde 12

“Kelâmda asl olan, ma’na-yı hakikîdir.”

Madde 13

“Tasrîh mukaabelesinde, delâlete itibar yoktur.”

Madde 14

“Mevrid-i nassda, ictihâda mesağ yoktur.”

Madde 15

“Alâ hilâfi’l-kıyas sâbit olan şey, saire makîsün aleyh olmaz.”

Madde 16

“İctihâd ile ictihâd nakz olunmaz.”

Madde 17

“Meşekkat teysiri celb eder.” 

Yani, suûbet sebeb-i teshîl olur ve darlık vaktinde vüs’at gösterilmek lâzım gelir. 

Karz ve havâle ve hacr gibi pek çok ahkâm-ı fıkhiyye, bu asla müteferri’dir ve fukahânın ahkâm-ı şer’iyyede gösterdikleri ruhas ve tahfîfât, hep bu kaideden istihrac olunmuştur.

Madde 18

“Bir iş zîk oldukda müttesa’ olur.” 

Yani, bir işte meşakkat görülünce, ruhsat ve vüs’at gösterilir.

Madde 19

“Zarar ve mukabele-bizzarar yoktur.”

Madde 20

“Zarar izâle olunur.”

Madde 21

“Zaruretler, memnû’ olan şeyleri mubah kılar.”

Madde 22

“Zaruretler, kendi mikdarlarınca takdîr olunur.”

Madde 23

“Bir özür için câiz olan şey, ol özrün zevâliyle bâtıl olur.”

Madde 24

“Mâni’ zâil oldukda, memnû’ avdet eder.”

Madde 25

“Bir zarar, kendi misliyle izâle olunamaz.”

Madde 26

“Zarar-ı âmmı def’ için zarar-ı hâss ihtiyar olunur.” 

Tabib-i cahili men’ etmek, bu asıldan teferru’ eder.

Madde 27

“Zarar-ı eşed, zarar-ı ehaf ile izâle olunur.”

Madde 28

“İki fesad teâruz ettikde, ehaffi irtikâb ile a’zamının çaresine bakılır.”

Madde 29

“Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur.”

Madde 30

“Def’-i mefâsid, celb-i menâfi’den evlâdır.”

Madde 31

“Zarar, bi-kaderi’l-imkân def’ olunur.”

Madde 32

“Hâcet, umumî olsun, hususî olsun, zaruret menzilesine tenzil olunur.” 

Bey’ bi’l-vefânın tecvizi bu kabildendir ki, Buhara ahalisinde borç tekessür ettikde görülen ihtiyaç üzerine, bu muâmele mer’iyyül icra olmuştur.

Madde 33

“Iztırar gayrin hakkını ibtâl etmez.” 

Binaen-âlâ-zâlik, bir adam aç kalıp da birinin ekmeğini yese, ba’dehu kıymetini vermesi lâzım gelir. 

Madde 34

“Alması memnu’ olan şeyin, vermesi dahi memnu’ olur.”

Madde 35

“İşlenmesi memnu’ olan şeyin, istenmesi dahi memnu’ olur.”

Madde 36

“Âdet muhakkemdir.”

Yani hükm-i şer’îyi isbat için, örf ve âdet hakem kılınır. Gerek âmm ve gerek hâss olsun.

Madde 37

“Nâsın isti’mali bir hüccettir ki, anınla amel vâcib olur.”

Madde 38

“Âdeten mümteni’ olan şey, hakikaten mümteni’ gibidir.”

Madde 39

“Ezmânın tagayyürüyle, ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz.”

Madde 40

“Âdetin delâletiyle, ma’na-yı hakikî terk olunur.”

Madde 41

“Âdet, ancak muttarid yahut gâlib oldukda muteber olur.”

Madde 42

“İtibar gâlib-i şâyi’adır, nâdire değildir. ”

Madde 43

“Örfen ma’ruf olan şey, şart kılınmış gibidir.”

Madde 44

“Beyne’t-tüccar ma’ruf olan şey, beynlerinde meşrut gibidir.”

Madde 45

“Örf ile ta’yin nass ile ta’yin gibidir.”

Madde 46

“Mâni’ ve muktazî teâruz ettikte, mâni’ takdim olunur.”

Binaen-alâ-zâlik bir adam, borçlusu yanında merhûn olan malını, âhara satamaz.”

Madde 47

“Vücutta bir şeye tâbi’ olan, hükümde dahi ona tâbi’ olur.” 

Binaen-alâ-zâlik, bir gebe hayvan satıldıkta, karnındaki yavrusu dahi tabe’an satılmış olur.

Madde 48

“Tâbi’ olan şeye, ayrıca hükm verilmez.” 

Meselâ, bir hayvanın karnındaki yavrusu, ayrıca satılmaz.

Madde 49

“Bir şeye mâlik olan kimse, ol şeyin zaruriyyatından olan şeye dahi mâlik olur.”  Meselâ, bir haneyi satın alan kimse, ana mûsil olan tarîka dahi mâlik olur.

Madde 50

“Asıl sâkıt oldukta, fer’ dahi sâkıt olur.”

Madde 51

“Sâkıt olan şey, avdet etmez.” Yani, giden geri gelmez.”

Madde 52

“Bir şey bâtıl oldukta, anın zımnındaki şey dahi bâtıl olur.”

Madde 53

“Aslın îfası kaabil olmadığı halde, bedeli îfa olunur.

Madde 54

“Bizzat tecviz olunmayan şey, bi’t-teb’ tecviz olunabilir.” 

Meselâ, müşteri mebî’i kabz için bâyi’i tevkîl etse, câiz olmaz. Amma, iştirâ eylediği zahîreyi ölçüp koymak için, bâyi’a çuvalı verip o dahi zahîreyi çuvala vaz’ edicek, zımnen ve tabe’an kabz bulunur.

Madde 55

“İbtidaen tecviz olunmayan şey, bekaaen tecviz olunabilir.”

Meselâ; hisse-i şâyiayı, hibe etmek sahih değildir. Amma bir mal-i mevhûbün, bir hisse-i şâyiasına bir müstahak çıkıp da zabtetse, hibe bâtıl olmayıp, hisse-i bâkiye mevhûbün lehin malı olur.

Madde 56

“Bekaa, ibtidâdan esheldir.”

Madde 57

“Teberru’, ancak kabz ile tamam olur.” 

Meselâ, bir adam birine bir şey hibe etse, kable’l-kabz hibe tamam olmaz.

Madde 58

“Raiyye, yani tebe’a üzerine tasarruf, maslahata menuttur.”

Madde 59

“Velâyet-i hâssa velâyet-i âmmeden akvâdır.”

Meselâ, mütevelli-i vakfın velâyeti, kaadînin velâyetinden akvâdır.

Madde 60

“Kelâmın i’mâli, ihmalinden evlâdır.”

Yani, bir kelâmın bir ma’naya hamli mümkün oldukça, ihmal yani ma’nasız itibar olunmamalıdır.

Madde 61

“Mâna-yı hakîki mütaazzir oldukda, mecâza gidilir.

Madde 62

“Bir kelâmın i’mali mümkün olmaz ise, ihmal olunur.

Yani, bir kelâmın hakikî ve mecazî bir mânaya hamli mümkün olmaz ise, ol halde mühmel yani ma’nasız bırakılır.

Madde 63

“Mütecezzî olmayan bir şeyin bazını zikretmek, küllünü zikr gibidir.”

Madde 64

“Mutlak, ıtlakı üzre câri olur. Eğer nassan yahut delâleten takyid delili bulunmaz ise.”

Madde 65

“Hâzırdaki vasıf lağv ve gâibdeki vasıf muteberdir.

Meselâ, bâyi’ meclis-i bey’de hâzır olan bir kır atı, satacak olduğu halde “şu yağız atı şu kadar bin kuruşa sattım” dese icabı muteber olup, yağız ta’biri lağv olur, amma meydanda olmayan bir kır atı yağız diye satsa, vasıf muteber olmakla bey’ mün’akid olmaz.

Madde 66

“Suâl, cevabda iâde olunmuş addolunur.”

Yani, tasdik olunan bir suâlde ne denilmiş ise, mücîb anı söylemiş hükmündedir.

Madde 67

“Sâkite bir söz isnad olunmaz. Lâkin ma’rız-ı hâcette sükût beyandır.” 

Yani, sükût eden kimseye “şu sözleri söylemiş oldu” denilmez. Lâkin söyleyecek yerde sükût etmesi, ikrâr ve beyan addolunur.

Madde 68

“Bir şeyin umûr-ı bâtınada delili, ol şeyin makamına kaim olur.”

Yani, hakikatine ıttıla’ müteassir olan umûr-ı bâtınada, delil-i zâhirîsi ile hükmolunur.

Madde 69

“Mükâtebe, muhataba gibidir.”

Madde 70

“Dilsizin işaret-i ma’hûdesi, lisan ile beyan gibidir.”

Madde 71

“Tercümanın kavli, her hususta kabul olunur.”

Madde 72

“Hatası zâhir olan zanna, itibar yoktur.”

Madde 73

“Senede müstenid olan ihtimâl ile hüccet yoktur.” 

Meselâ, bir kimse veresesinden birine, şu kadar kuruş borcu olduğunu ikrâr ettiği taktirde, eğer maraz-ı mevtinde ise, diğer verese tasdik etmedikçe bu ikrârı hüccet değildir. Zira, diğer vereseden mal kaçırmak ihtimali, maraz-ı mevte müsteniddir. Amma hâl-i sıhhatinde ise, ikrârı muteber olur ve ol halde olan ihtimâl-i mücerred bir nevi tevehhüm olduğundan, ikrârın hüccetine mâni’ olmaz.

Madde 74

“Tevehhüme itibar yoktur.”

Madde 75

“Bürhân ile sâbit olan şey, ayânen sâbit gibidir.”

Madde 76

“Beyyine müdde’î için ve yemin münkir üzerinedir.”

Madde 77

“Beyyine, hilâf-ı zâhiri isbat için ve yemin, aslı ibka içindir.”

Madde 78

“Beyyine, hüccet-i müteaddiye ve ikrâr, hüccet-i kaasıradır.”

Madde 79

“Kişi, ikrârıyla müâheze olunur.”

Madde 80

“Tenâkuz ile hüccet kalmaz, lâkin mütenâkızın aleyhine olan hükme halel gelmez.”

Meselâ, şahidler şehadetlerinden rücû’ ile tenâkuz ettiklerinde, şehadetleri hüccet olmaz. Lâkin evvelki şehadetleri üzerine kaadî hükmetmiş ise, bu hüküm dahi bozulamayıp, mahkûmun bihi şahidlerin tazmin etmesi lâzım gelir.

Madde 81

“Asıl sâbit olmadığı halde, fer’in sâbit olduğu vardır.”

Meselâ, bir kimse “falanın falana şu kadar kuruş deyni vardır ben dahi ana kefilim” dese ve asilin inkârı üzerine, dâin iddia etse, meblağ-ı mezbûru kefilin vermesi lâzım gelir.

Madde 82

“Şartın sübûtu indinde, ana muallâk olan şeyin sübûtu lâzım olur.”

Madde 83

“Bi-kaderi’l-imkân, şarta müraât olunmak lâzım gelir.

Madde 84

“Va’dler, sûret-i ta’lîk-ı iktisâ ile lâzım olur.”

Meselâ, “sen bu malı falan adama sat, eğer akçesini vermez ise ben veririm” dese ve malı alan akçeyi vermese, bu va’di eden kimsenin akçeyi vermesi lâzım gelir.

Madde 85

“Bir şeyin nef’i, zamânı mukabelesindedir.” 

Yani, bir şey telef olduğu takdirde, hasarı kime âid ise, anın zımnında demek olup, ol kimsenin bu vechile zamânı, ol şey ile intifa’a mukaabil olur.

Meselâ, hıyâr-ı ayb ile reddolunan bir hayvanı, müşteri kullanmış olmasından dolayı bâyi’ ücret alamaz. Zira kable’r-red telef olaydı, hasarı müşteriye âid olacak idi.

Madde 86

“Ücret ile zamân, müctemi’ olmaz.”

Madde 87

“Mazarrat, menfaat mukabelesindedir.”

Yani, bir şeyin menfaatına nâil olan, anın mazarratına mütehammil olur.

Madde 88

“Külfet ni’mete ve ni’met külfete göredir.”

Madde 89

“Bir fi’lin hükmü, fâiline muzâf kılınır. Ve mücbir olmadıkça, âmirine muzâf kılınmaz.”

Madde 90

“Mübâşir yani, bizzat fâil ile mütesebbib müctemi’ oldukda, hüküm ol fâile muzâf kılınır.”

Meselâ, birinin tarîk-ı âmmda kazmış olduğu kuyuya diğeri, birinin hayvanını ilka ile itlâf etse, o zâmin olup, kuyuyu hafreden kimseye zamân lâzım gelmez.

Madde 91

“Cevâz-ı şer’î, zamâna münafî olur.”

Meselâ, bir adamın kendi mülkünde kazmış olduğu kuyuya, birinin hayvanı düşüp telef olsa, zamân lâzım gelmez.

Madde 92

“Mübâşir, müteammid olmasa da zâmin olur.”

Madde 93

“Mütesebbib, müteammid olmadıkça zâmin olmaz.”

Madde 94

“Hayvanatın, kendiliğinden olarak cinayet ve mazarratı, hederdir.”

Madde 95

“Gayrin mülkünde, tasarrufla emretmek bâtıldır.”

Madde 96

“Bir kimsenin mülkünde, anın izni olmaksızın, âhar bir kimsenin tasarruf etmesi, câiz değildir.”

Madde 97

“Bilâ-sebeb-i meşrû’ birinin malını, bir kimsenin ahz eylemesi câiz olmaz.”

Madde 98

“Bir şeyde, sebeb-i temellükün tebeddülü, ol şeyin tebeddülü makamına kaimdir.”

Madde 99

“Kim ki, bir şeyi vaktinden evvel isti’câl eyler ise, mahrumiyyetle muâteb olur. 

Madde 100

Her kim ki, kendi tarafından tamam olan şeyi, nakzetmeye sa’y eder ise, sa’yi merduttur. 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mevlana’dan: Kötü Kişiler

Mevlana’dan Kötü Kişiler Kötü kişilere ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkiyanın eline kılıç vermeye …

Kapat