Ana Sayfa / Yazarlar / Melikin Atiyyelerini Ancak Matiyyeleri Taşıyabilir

Melikin Atiyyelerini Ancak Matiyyeleri Taşıyabilir

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

MELİK’İN ATİYELERİN, ANCAK MATİYYELERİ TAŞIYABİLİR.

“…Hayır olmayınca 

hayrın aynası ve mazharı olmak mümkün değildir!..” 

(İmam-ı Rabbani)

İmam-ı Rabbani Hazretlerinin bu sözü, 24. Sözdeki soru ve cevabı akla getiriyor;

Soru; 

“Madem bütün erkân-ı imaniyenin inkişafıyla hakikî kemâl bulunur, 

niçin ehl-i hakikat bazısında çok ileri ve bir kısmında çok geri kalmışlar?”

Cevap; 

İnsan çendan bütün esmâya mazhar ve bütün kemâlâta müstaiddir. 

…Kabiliyetler başka başka oluyor; 

bazıların kabiliyeti, bazı erkân-ı imaniyenin inkişafına menşe olamıyor.

…bazı istidat cüz’iyetten geçemiyor ve gölgeden çıkamıyor. 

Ve istidada göre bazan bir isim galip oluyor, 

yalnız kendi hükmünü icra ediyor;

 o istidatta onun hükmü hükümran oluyor!..” 

(24. Söz)

“Melik’in atiyelerini, ancak matiyyeleri taşıyabilir.”

 Mesnevide geçen bu vecizeyle ilgili konunun başında, güneş örneği verilmiş…

Meselâ; 

Güneş ışığı ulaştığı her varlık üzerinde eşit ve adaletli bir tecelli ile çalışır…

Ama mahlukatın mahiyetinde, dereceler ve derekeler olmuş olduğundan, bu tecelliye,

Mahiyeti nisbetinde mazhar olabilir…

Bu yüzden, kavaklar boy atarken, kayısılar meyve verir…

Taşlar ısınırken, toprak sovur, sular serinler…

Tohumlar yeşerirken, koyunlar kuzular…

Güneş ışığındaki farklı renkler misali, Esma-i Hüsna’nın farklı isim ve sıfatları da

Mahlukatın mahiyetindeki 

Rububiyet sıfatının (terbiye, vazife ve rızk) tecellisine göre tasarruf eder…

Nebatatın, hayvanatın ve insaniyetin vazifesine göre terbiye derecesi olduğundan,

tecelli de buna göredir…

Meselâ;

Kedinin de dili var insanında,  kedinin de eli var insanında,

kedinin de zihni var insanında, kedinin de ruhu var insanın da…

Ama, kedinin dili konuşma, 

eli yazı yazma, dikiş dikme, yemek yapma, 

zihni düşünme,

Ruhu Tul-i emel  hissi istidatlarıyla terbiye edilmemiştir… 

İnsanın nefsi ve bedeni de günahlara meyilli yaratılmıştır..

Bu sebebten,

İmtihan da, bu nefis ve bedenle yapılan ameller ve yaşayışlar üzerindendir…

“Nefiste öyle dehşetli bir nokta 

ve açılmaz bir ukde var ki, zıtları birbirinden tevlid eder.”

(Mesnevi-i Nuriye)

İşte burada 

Ey insan! O Kerîm – olan- Rabbine karşı seni aldatan nedir?..

 (İnfitar, 82/6.)Ayet-i Celilesini ikazatını gösteriyor… 

Zira insan ruhu,

güneş den daha parlak ve aydınlık, ezel ve ebede münhasır,

NÜBÜVVET güneşi denilen, Kitap ve Nebi nimetiyle 

hakikat, hikmet, ebed ve saadete mazhar olduğu halde, 

yine de nefis hesabına; dünya cezbelerine karşı,

günah ve nisyanları, fani lezzet ve zevkleri kendine kâr görüyor, 

bu kazanç yolunda çalışıyorsa; 

Bu aldanış;

Baki’nin tahsilatı için yola çıkmış bir insanın,

faniye tamah etmesinden başka bir şey değildir!..

Ve yine,

“Ama şu gerçek ki 

yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler de kör olur!..” 

(Hac, 22/46.)

Ayet-i celilesince;

“Basar –göz- masnûâtı -san‘atla yaratılan varlıkları –görüp de, 

basîret -kalb gözü- Sâni‘i görmezse, çok garib ve pek çok çirkindir… 

…Ve illâ  Sâni‘in inkârı, 

basarın şuhûdunu -gözün gördüğünü- inkârdan daha ziyâde münkerdir –çirkindir!..-” 

(Mesnevî-i Nûriye, Şemme, 188)

Ey ahmak nokta-i sevda! 

Hâlıkın ef’âli sana nâzır değildir. Ancak Ona bakar. 

Kâinatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. 

Ve seni hilkat-i âlemde şahit tutmamıştır. 

İmam-ı Rabbânî’nin (r.a.) dediği gibi: 

“Melikin atiyelerini, ancak matiyyeleri taşıyabilir.” 

( mesnevi-i Nuriye)

Melikin atiyyeleri denilince, 

Ezel ve Ebed Sultanı, Mülkün sahibi, 

semada Uluhiyet, arzda Rububiyet Sıfatlarına haiz Melik’il-Mülk olan,

Azze ve Celle’in Kudret ve Hükümranlığına Malik, 

bir Rahman ve Rahim’in 

En büyük rahmeti ve atiyyesi olan hidayet ve iman akla gelir…

Yine İmam Rabbani hz. nin dediği gibi, 

baş gözümüz için büyük bir güneş yaratıldığı gibi, 

kalp gözümüz (basiret) ün ve akıl nazarı(feraset) mızın 

açılması içinde kuvvetli ve kâmil bir imana ihtiyacımız vardır…

Hususan; 

basiret olmadan şu şahadet alemi üzerinde Sanii’nin sanaatını, 

feraset olmadan da gayb aleminin hakikatinin, 

ve bu alemin neticesinin bilinmesi imkansızdır…

 “Muhakkak ki biz emâneti göklere, 

yere ve dağlara arz ettik de 

(onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; 

 (Ahzab,72)

İşte ancak bu kamil iman sayesinde insan en büyük emanet olan, 

Kulluk vazifesini kaldırabilir…

Varlığın yaratılış hikmetini, 

kulluğun hakikatini, hayatın mana ve anlamını kavrayabilir…

Aksi takdirde nefsi emmare onu önce bidalara, sonra dalalete götürür…

O halde bu elim felakete karşı, Efendimiz ()’in dediği gibi diyelim…

 “Yâ İlâhenâ!.. Senin rahmetini umuyorum, 

beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsime bırakma. 

Her halimi  düzelt, Senden başka ilâh yoktur!..”

 [Ebu Dâvûd (Edeb 5090)]

“Yâ Evvel, Yâ Âhîr, Yâ Zâhir, Yâ Bâtın!..

Kulun Zekeriyâ (a.s)’ ın seslenişine cevap verdiğin gibi 

benim seslenişime de cevap ver…Rızana giden yolda bana yardım et… 

ve rızana ulaşmak için bana kuvvet ver…. 

Beni Kendine bağla ve diğer varlıklarla arama perde koy!..” 

(Salavat-ı meşişe – Delâilü’n Nur)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tembellik – Kesel Hakkında

KESEL - TEMBELLIK  Tembel olma durumu, tembelce davranma, çalışmayı, iş görmeyi sevmeme, çaba göstermekten, sıkıntıya …

Kapat