Mevcut Anayasa Çift Başlılığı Doğuruyor
Başbakan Davutoğlu Başbakanlığı ve Ak Parti Genel Başkanlığından ayrılıyor. Hayırlı olsun. Şimdi önünde BM Genel Sekreterliği gibi önemli bir kariyer daha var. Rabbim muvaffak etsin.
Şimdi gelelim şimdiki siyasi meseleye. Bazıları Davutoğlu’nun görevlerinden ayrılmasını adeta “krizi fırsata çevirme” gibi görerek köpürtmeye çalışıyor. Fakat artık eski darbe dönemlerinde değiliz. “CHP+Ordu= İktidar” formülü çoktan bitti. Geçmiş olsun…
Bugün en önemli meselelerden bir tanesi mevcut anayasayı değiştirmektir. Zira 12 Eylül 1980 Darbecileri öyle bir anayasayı dayattılar ki mümkün olan en iyi hükümet dahi ortaya çıksa, devleti doğru ve düzgün bir biçimde yönetemez. Anayasanın ruhuna sahip olan vesayetçi sistem Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki görev-yetki dağılımını öylesine içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir ki, hiçbir siyasetçi ağzında kuş olsa dahi bu anayasa ile devleti yönetemez, çatışmalara gebedir.
Daha önce Cumhurbaşkanı Özal’ın Başbakan Mesut Yılmaz ile çatışması, keza Demirel’in istediği kişi yerine Tansu Çiller’in Başbakanlığa gelerek çatışmaya girmesi, hep olagelmiştir. Eğer değişmez ise yine benzer sorunlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. Faraza Başbakan olarak Bilal Erdoğan seçilse bir müddet sonra babası Erdoğan ile çatışmaya girmesi kaçınılmazdır. Zira mevcut anayasa yetki ve görev dağılımını öylesine karmaşık ve birbirine tecavüz edecek şekilde düzenlediğinden dolayı bundan kurtuluş yoktur.
Belki bu yaşanan olaylardan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasayı değiştirmek ve başkanlık siteminin getirilmesi için neden çırpındığını anlamak mümkün olmuştur. “Bir musibet bin nasihatten yeğdir” demiş atalarımız. İnşallah bu 15 günlük sıkıntılı dönem de Allah’ın izni ile hayırlara vesile olup çok daha güçlü bir siyasi ortamı doğurmasına vesile olacaktır.
Hazır konu açılmışken mevcut anayasayı biraz tartışmaya açalım. Hele hele anayasanın 4. maddesi ki var ki büyük bir utanç vesilesidir. Ne diyor bakın? “Anayasanın ilk üç maddesi değiştirilemez hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez”. Acip.
Bunu yazan ve şimdi savunan siyasetçilerde, uzmanlarda hiç utanma yok mudur? Yahu Allah’ın emri mi ki, “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diyorlar. Pes yani…
Meseleyi uzatmadan söyleyelim bu değişmez dedikleri maddeler Atatürk ilkeleri olarak da ifade edilen “devletçilik, halkçılık, inkılapçılık vs. faşist söylemlerdir. Diktatörlüğü ve inançsızlığı resmileştirmek maksadıyla bunları anayasaya sokmuşlar. Bunun iyi tarafı faşist ve baskıcı olduklarını apaçık bir biçimde insanlara gösteriyorlar. Bunların maksatlarını anlamak için çok zeki olmaya gerek kalmıyor…
1924 Anayasası, Osmanlı’nın Kanunu Esasi’nin devamıdır. Bu Kurucu Anayasanın 2. maddesi “Türk Devletinin dini İslam’dır” maddesidir. Lakin bu madde 1928 yılında kaldırılmıştır. Daha sonra 5 Şubat 1937’de aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri olan “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık” Anayasanın 2. maddesine dâhil edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Şimdi kırmızıçizgiler olarak gösterdikleri ve değiştirilmesi talep dahi edilemeyen maddelerin aslının ne olduğunu ifade edebildim mi acaba?
Son olarak çareyi de gösterelim zira çok basittir. Mevcut anayasayı kolay anlaşılabilir ve sade olarak düzenlemeli faşist ilke ve inkılapları değiştirmelidir. Bunları yaparken Türkiye’yi “Büyük İslam Devleti” haline getirmek için mecbur olduğumuz “Başkanlık Sistemini” yürürlüğe koymamız gerekiyor. Mevcut Anayasa’da yer alan “çift başlılık” maddeleri bu sayede kolaylıkla kaldırılabilir ve ihtiyacımız olan iyi bir yönetim sistemine geçebiliriz, vesselam…
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020