Ana Sayfa / Uncategorized / Mevlâna ile yeniden buluşmak / İsmail AKSOY

Mevlâna ile yeniden buluşmak / İsmail AKSOY

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İsmail AKSOY

Mevlâna ile yeniden buluşmak

Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak yolunda en önemli araç ve en geçerli vasıta; Hazreti Muhammed (sav) efendimiz olduğu için, Bediüzzaman’la Mevlana Hazretlerinin buluşma noktası; Allah aşkı, rızası, muhabbeti noktasından başlarken, Hazreti Peygamber ve Onun çizmiş olduğu sünnet-i seniyye çizgisiyle devam eder. Zira Allah’ın razı olacağı tarzın, Hazreti Peygam ber Efendimizin çizmiş olduğu rota olduğu, yüce kur’ânın sarih beyanlarıyla ortadadır. Bu iki güzide şahsiyetin ve diğer tüm Allah dostlarının buluşma noktası, Allah’ın rızası ve Hazret-i Muhammed (s.a.v)’e tâbi olmak cihetiyle en mühim buluşma rotasını teşkil etmektedir.

Biz mü’min kulların bu kutlu buluşmayı ve kesişen noktayı dikkatimizden uzak tutma gibi bir lüksümüz elbetteki olamaz.

O zevât-ı kirâm, kur’ân ve Sünnetten aslâ taviz vermemiş, hayatları pahasına cansiperâne müdafaa etmişler, cehd, gayret ve mesailerini bu uğurda sarfetmişlerdir.

Mücedditler, Hz. Peygamber (s.a.v)’in vârisleri, asırların rehberleri ve mânevî önderleridirler.

Allah (c.c), hikmetinin gereği olarak her asra, zamanının şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun, insanların yolunu aydınlatacak rehberler göndermiştir. Her asırda bir mürşid gönderdi ki, insanlık istikametten ayrılmasın, yolunu şaşırmasın…

Asırlara mânevî mührünü vurmuş, Allah’ın kitabına ve Resûlünün Sünnetine hizmeti hayatının en yüce gayesi edinmiş bu mâneviyat erleri, serâpâ nur neşreden şahsiyetleriyle şarktan garba tüm âlemi aydınlatmaktadırlar.

Ömer b. Abdülaziz, İmam-ı Muhammed b. İdris eş-Şafiî, Ebu’l-Hasen Ali el-Eş’ârî, Ebu Hamid el-İsfereyânî, Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî, Fahreddin-i Râzî, Mevlâna Celâleddin-i Rumî, Hafız İmam Zeynüddin-i Irakî, Celâleddin-i Suyutî, Müceddid-i Elf-i Sanî İmam-ı Rabbanî (Ahmed Fârukî es-Serhandî), Şah Veliyullah Dehlevî, Mevlâna Hâlid-i Bağdadî, Bediüzzaman Said Nursî…

Hayatları ve davaları, ümmet nazarında birer destan olarak ruh ve gönüllerde makes bulmuştur ve bulmaya da devam etmektedir.

O bahtiyar insanlardan biri de Mevlâna Celâleddîn-i Rûmîdir.

O’nun açtığı kur’ân sofrasında insan, sözünü, yüzünü, gönlünü ve ruhunu güzelleştirmektedir..

Onun dergâhı, mânevî estetiğin merkezidir. Sabır, feragat, fedakârlık, nefis ve duyu terbiyesi ve tezkiyesinin okuludur. Bin bir günde Esmâ-i Hüsnânın tecelliyatıyla arınma ve paklanma ameliyesidir.

Kişisel gelişim de (NLP) diyebileceğimiz kıvamda insan unsurunun yetiştirilmesidir.

O, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadeleriyle, âlemi baştan başa akıl ve kalp gözüyle gören bir makamda bulunmaktadır.

Hazret-i Mevlâna, Benlikten sıyrılarak hak kapısının eşiğinde her dem niyazda olan, rıza üzere gözünü ebediyetlere diken, nefsini bilmekle Hakk’ı tarif eden, her tecelliyi Hak’la bilip Hak’la idraka çalışan, Hak yolunun hakkını veren, benlik ve enaniyetten geçip marifet ve Hakka kurbiyyet kapısını açan bir Allah dostudur.

Onun mânevî terbiyesine baş koymuş DERVİŞ ise, kelimenin harflerinde manasını bulan dünya, riya, varlık, yalan ve şehveti terk yolunda azmetmiş bahtiyar erlerdir.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî (ra)’nin bir kısım sözleri,maalesef yanlış yorumlanarak Müslümanların zihinlerinde istifhamlar oluşturulmaktadır. Meselâ bir sözünde Mevlâna şöyle der: “Ne olursan ol, yine gel!” Bu söz doğrudur, ancak Mevlânâ Celâleddin’in murâdı üzere olsa… Yoksa, hevâ ehlinin anladığına göre değil. Mevlânâ’nın hakíkí murâdı/maksadı ise, ancak bir takım esaslara göre anlaşılır. O kasd edilen mâna ise üç noktada toplanır :

Birincisi: Yahûdîler, neseben Yahûdî olmayanları Yahûdî dinine kabûl etmiyorlar. Çünkü, onların inancına göre din, Yahûdî ırkı üzerine kurulmuştur ve millî bir dindir. Hak Din olan İslâmiyete göre ise böyle bir inanç bâtıl ve merdûttur. Yâni, din-i Muhammedî (asm), belli bir kavmin dini değildir. Belki bütün ırklara hitâb eden ve onları mes’ûl tutan bir dindir. “Ne olursan ol, yâni hangi ırk ve dine mensûb olursan ol, din-i Muhammedî (asm)’a gel!” demektir.

İkincisi: Diğer peygamberlerin her biri, belli bir kavme peygamber olarak gelmiştir. Resûl-i Ekrem (asm) ise umûm insânlara peygamber olarak gelmiştir. Buna binâen, “Ne olursan ol, yâni hangi ümmetten olursan ol, ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah’ de! Ve Kur’ân’ı kabûl et!” demektir.

Üçüncüsü: Eski şerîatlarda tevbenin kabûlü, ancak kebâiri işleyen kimsenin kendisini öldürmesine bağlı idi. Mücerred tevbe kâfî değildi.

Şerîat-ı Muhammediyye (asm)’da ise nasûh tevbe ile günâhlar afvolur. Onun için “Ne olursan ol, yine gel! Yâni, günâhım çoktur diyerek rahmet-i İlâhiyyeden ümidini kesme! Allah tevbeleri kabûl eder. Gel, günâhından tevbe et!” demektir. Yoksa, “Bulunduğun gayr-i meşrû’ hal üzerine devâm et!” demek veyâ onların günâh olan hallerini hoş görmek demek değildir.

Mevlâna Hazretleri, Kur’ânın koyduğu ölçüleri en iyi bilen ilim erbabından birisiydi. İslâm ulemâsına aykırı bir görüşü ortaya sürmesi düşünülemez.

Bediüzzaman Hazretleri konuya aşağıdaki veciz ifadeleriyle son noktayı koymaktadır:

Âlem-i İslâmın cadde-i kübrâsı, o umûm eimmenin(imamların) caddesidir; muazzam ümmet, cadde-i kübrâda gidebilir. Başka husûsî ve dar caddeye sevk edenler, idlâl ediyorlar.”(Mektûbât, Yirmi Dokuzuncu Mektûb, Yedinci Kısım)

Bir fikre da’vet, cumhûr-i ulemânın kabûlüne vâbestedir. Yoksa, da’vet bid’attır, reddedilir.”(Hakíkat Çekirdekleri)

Makalemizi O gönül sultanının bir sözüyle noktalayalım:

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.”

739. vuslat yılında Mevlâna (r.a) ile yeniden buluşmak temennisiyle.

 

Yazar : İsmail AKSOY

Aslen Erzurumlu olup 1953 yılında Sungu'da dünyaya geldi.
Hafızlık ve Arapça eğitimin ardından ilkokulu dışarıdan bitirerek 1966 yılında Elazığ İmam-Hatip Lisesine girdi.
Yedi yıllık okulu beş yılda tamamlayarak 1971 yılında Erzurum Yüksek İslam Enstitüsündeki eğitimine başladı.
1976 yılında Okul birincisi olarak yüksek öğrenimini tamamladı.
Sırasıyla;
-İstanbul İl müftü yardımcısı
-Erzurum İli İspir İlçesi müftüsü
-Erzurum Nenehatun Kız Öğretmen Lisesi, Erzurum Lisesi, Erzurum 50. Yıl Ortaokulu Din K. ve Ahlak Bilgisi öğretmeni
-Erzurum İmam-Hatip Lisesi Meslek dersleri öğretmeni
-Erzurum 50. Ortaokulu müdürü
-Ankara Hasanoğlan Öğretmen Lisesi müdürü
-Ankara Halide Edip Lisesi Din K. ve Ahlak bilgisi öğretmeni
-M.E.B Merkez Teşkilatında birim müdürü, şube müdürü, Bakan Danışmanı
-Sivas İli Kangal ilçe Milli Eğitim şube müdürü
-Ankara Kanuni Lisesi Din K. ve Ahlak bilgisi öğretmeni
-Danimarka, İsviçre, Fransa ve Almanya'da Din ve Eğitim hizmetleri görevlisi
-Özel Dershane müdürü
-Özel Dil okulunda Arapça öğretmeni ve müdürü
-Ankara Özel Anlam Sağlık Meslek Lisesi Din K. ve Ahlak bilgisi öğretmeni
-Ankara Sınav Koleji Din K. ve Ahlak bilgisi öğretmeni
görevlerinde bulundu.

İnişli-çıkışlı aktif bir hayatın içine sıkıştırılmaya çalışılan İki dönem milletvekilliği adaylığı sonuçsuz kaldı.

Yurt içi ve yurt dışında yüzün üzerinde seminer ve konferanslar verdi.
Değişik gazete, dergi ve internet sitelerinde üç yüz civarında yazı ve makalesi yayımlandı.

1. Kur'ân'da Nazar ve Dikkat
2.İlâhî Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)
3. Sonsuzluğa Kök Salan Çınar (Roman)
4. Yaratıcısını Arayan Çocuk (Hikâye)
5. İnsanlığın En Hayırlısı Hz. Muhammed (s.a.v)
adlı eserleri yayımlandı.

Halen eğitim, araştırma, kitâbet ve hitâbet hizmetine devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Oğlum Niçin Dindar Değil? / Sefa SAYGILI

‘OĞLUM NİÇİN DİNDAR DEĞİL?’ ‘Nerede hata yaptık biz?’ Muayene için genç oğlunu getiren baba, ondan …

Kapat