Ana Sayfa / Yazarlar / Mevlana ve Bediüzzaman Üzerine Mülâhazalar

Mevlana ve Bediüzzaman Üzerine Mülâhazalar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Mevlana Hazretleri ile Bediüzzaman Hazretlerinin hayatları arasında kültürel biyografi tarzında mukayeseler yapılabilir. Bunun için her iki hayatın da iyice bilinmesi gerekir. Mevlana yedi yaşında Türkistan tarafından Anadolu’ya hareket etmiş babası ile birlikte, sonra yirmi yaşlarını aşkın bir zamanda Konya’ya gelmiş. Mevlana  medrese kültürü ile yetişmiş, deha olduğuna hükmedilmiş, Bediüzzaman’ın hayatında Mevlana gibi bir periyodik belli merdivenleri olan geleneksel yükselme tarzı yok. Kısa süreli bir eğitimi var, ders aldığı hocalar da alışılagelmiş bir tedris ile onu okutmamışlar, o adeta toprağa atılan bir tohumun kısa bir sürede meyve verir hale gelmesi gibi serilmiş serpilmiş. Ona ders veren hoca  rahlenin bir tarafında dururken öğrencisindeki tedris hızı yüzünden rahlenin hoca tarafı ile öğrenci tarafı aniden değişmiş, hocası onun deliliğine hükmetmiş, böyle garip şeyler var.

Mevlana Hazretlerinin hayatında Şems hazretlerinin tesiri Konya halkının anlayabileceği bir durum değil. Mevlana ile Şems ilk defa Şems’in gelip ona selam verip, “âlemin sarrafı beni tanı” demesi ile başlamış, ondan yıllar sonra Şems’in Mevlana üzerindeki denetimleri sonrası birden ortaya çıkmış. Şems ona bir soru sormuş, soru bizim alıştığımız bir soru tarzı değil, ilk bakışta çok çarpık ve geleneğe aykırı, ama Mevlana bu aykırı soruya o kadar tatmin edici  cevap vermiş ki Şems onun peşinden artık ayrılmamış.

Şems geleneksel eğitim tarzına aykırı bir tip, bir toplantıda konuşan nakilcileri birden karşı çıkmış siz kendi zamanınıza  göre fikirler söyleyemez misiniz demiş, buradan ananenin alışılagelmiş akışı içindeki eğitim tarzını eleştirdiği görülür, ama Mevlana’ya nasıl yeni bir yorum ve bakış açısı getirdiği konusu üzerinde daha derin taramalar yapılması gerekir. Fakat bir gün bir havuz kenarında kitaplar okumakta olan Mevlana’nın kitaplarını suya atmış, Mevlana bir kitaba meclubiyetinden dolayı üzülmüş, Şems elini suya sokup kitabı çıkarmış, ne elinde ıslaklık var, ne de kitapta.

Bediüzzaman da doksan kitabı taramış hafızasına almış, tekrar etmiş, ama onlarda nasıl bir ayıklama ve tarama yaptığı konusunda bir şey yok, garip olan o kitaplardaki bilgileri neye göre taradı bir kısmını ayıkladı neye göre. O eleştirel bakış açısı ve zekayı nasıl elde etti, çünkü  büyük eleştirmenler ancak olgunluk yaşlarında ortaya çıkmışlar eleştiri herkesin işi değil. Batı felsefesinin eski Yunandan ta modern çağın felsefesine gelinceye kadar ki dönemde dinler karşısındaki tutumu değişmiş, nihilizm, ateizm, deizm gibi ekoller geleneksel kısmen dindar felsefe, bilimsel felsefe bütün bunları bilen Bediüzzaman ilim tarihinin de getirdiği yerine göre doğru yerine göre absürd bakış açılarını nasıl edindi, burası meçhul ama yapılan bunların yapıldığını gösteriyor. Bu yüzden bir gaybi el mi var nedir bilinmez, ama Bediüzzaman’ın çok ciddi bir himaye ile bunları başardığı aştığı görülüyor, idraki maâlî bir küçük akla gerekmez. Muktezayı asır olarak elbette Kur’an’ın bu yeni talebesi büyük himayeler ile dehasını hazırlamış, mesela 32 Söz’ün “Sâni-i Hakìm bedeni insanı bir şehir suretinde yaratmış “diye başlayan haşiyede ona yakın ilimden onları marifetullah vadisine taşıması bizim aklımızın karı değil.

Bediüzzaman Hz Mevlana gibi tehalükle bir şahsın kendi dünyasına inkılap yapmasına muntazır değil ama, bütün hayatı büyük değişimlerle geçmiş, eserlerinde hem üslub, hem kelimeler, hem anlatım teknikleri daha nice konularda sürekli kendini yenileyen ama bunları hangi kaynaklara ve değişimlere göre yaptığı yine meçhul. Bir Haşir ve Ayet ül Kübra’da yaptığı anlatım tekniklerindeki yenilikler bizim üdebamızın dahi akla almayan başarılardır. Ne Hamid ne Naci ne Namık Kemal bu tür anlatımları yapamamışlar yapamazlardı da.

İki büyük insanın ortak yönlerinden biri  geleneği bir kenara büsbütün değil ama büyük ölçüde bir yana koymaları, Mevlana, Zerkub’un evinde Şems’den musiki ve mana karışımı Sema öğrenmesi nasıl bir doğuştur, ve şiirlerinde ve nesirlerinde yeni bir konuşma tarzı ile 350’den fazla hikayeler kullanması hep artık eski ile olmaz yeni şeyler söylemek gerekir demiş ve yapmış. Şems bunları ona nasıl ilka etti, bunları da araştırmak lazım. İki insan da yeni bir dünyaya açılmışlar. Bediüzzaman eski yorum ve anlatımları neden bir yana koydu, ona bunu kim ikna etti, bu konuda gelenekle karşı karşıya kalmasını gerektirecek bir yorum yapmaz, çünkü toplum ve ülema buna hazır değil, ama o dershane açmış medreseye selam vermiş, böylece yeni yolun kavgasını yapmamış, işine bakmış en iyi eleştiri susmak ve en güzel örneği vermektir, diyorum ama yapmak çok zor. Konya halkının koca güneşin onların anlayışına göre bir mumun arkasından gitmesini kaldıramışlar yadırgamışlar, ama Hazreti Mevlana ondan aldığı hamur yoğurma tarzını devam ettirmiş, yüzyıllarca dünyada uygulamış ve maya tutmuş ve insanlar onun cazibesine takılmışar, helal olsun. “Peygamber değil ama kitabı var” senasına mazhar olmuş.

Mevlana ve Bediüzzaman tarihte örnekleri pek az olan yol açıcı şahsiyetlerden. Kişiliklerinde  bir teceddüd görülmekte, bu teceddüd Bediüzaman’da kendi iç kreasyonlarından, Mevlana da ise Şems’in telkinlerinden doğmuş. Felsefe tarihinde düşünceye yenilik getiren şahıslar yol açıcı kişilerdir, ilkçağ felsefesinin dek düze ve karmaşık yapısı Sokrat ve Eflatun ilişkileri ile insanlığa yeni ve objektif yaratılış teorisine büyük katkıları olmuş, Kant ve Dekart’ ın da bakış açıları yeni bir düşünce ve bakış açısı getirmiştir. Kant’ın estetik teorileri felsefeyi  tek boyutluluktan kurtarmış, yeni renkler getirmiştir, aynı şekilde Descartes de akla makul bir düşünme alanı getirerek insanı töhmetten kurtarmıştır.Divan şiirinde Şeyh Galip’in de  artık yeni şeyler söylemek gerekir” demesi ve yeni şeyler getirmesi de bizim tarihimizde önemli ve estetik bir şiir dünyası keşfine sebeb olmuştur. Mevlana’nın nakillerden uzaklaşıp yeni bir sentez ve musiki algısı ile insan telakkisi ortaya koyması, Bediüzzaman’ın da dine sanat ve estetik bilim tarihine nebevi bir mod getirmesi de hem ülkemize hem dünyaya hem islama büyük katkıları olan değişimlerdir.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İstanbul Çevre Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği Faaliyetleri

2007 Yılında İstanbul’da yıkılan veya harabe haline gelen camilerimizi ihya etmek üzere Doktor Erhan Sarışın …

Kapat