Ana Sayfa / Yazarlar / Meyveyi Ağaçtan, Hububatı Topraktan mı İstemeliyiz?

Meyveyi Ağaçtan, Hububatı Topraktan mı İstemeliyiz?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

MEYVEYİ AĞAÇTAN, HUBUBATI TOPRAKTAN MI İSTEMELİYİZ?

Prof. Dr. Ali ALAŞ *

Sevgili okurlarımız, artık baharın eşiğindeyiz. Bahar geldiğinde yeryüzünde günler uzamakta ve yerküremizin aydınlanma süresi yani güneş ışınlarından istifade etme süresi her geçen gün artmakt0adır.

Bizim kültürümüzde cemre olarak tabir edilen tarihler baharın müjdecisi olarak bilinmektedir. Cemre kavramı Arapça kökenli olmakla birlikte temelleri Türk ve Altay halk kültürüne ve mitolojisine dayanmaktadır. İlk cemre 20 Şubat’ta havaya düşer. Daha sonra yedişer gün aralıkla, suya ve toprağa düşer. Bu durumda havalar, toprak ve su sıcaklıkları her geçen gün artmaktadır.

Havaya düştüğünde meteorolojik şartlar düzelerek havalar ısınmaya başlar. Toprağa düştüğünde toprak ısınmaya başlar, suya düştüğünde ise büyük su kütleleri ısınmaya başlar*. Canlı varlıklarda yükselen hormonal aktiviteyle, tabiatta canlılık gözle görülür hale gelir.

Kâinat kitabında her birisi Allah’ın bir mührü olan canlı ve cansız varlıklar birbirileriyle uyumlu bir şekilde adeta omuz omuza vererek hiç biri diğerinin ihtiyacını bilmediği halde, ilahi bir sevk ile Allah’ın ilim, irade ve kudretiyle birbirlerine yardım edip, yekdiğerinin imdadına koşarlar. Zemin yüzü sınırsız ve topyekün olarak, sayısız nimetler ile donatılmış bir sofra şekline dönüşür. Adeta bir tren vagonu gibi sırayla ve vakti saatinde gönderilen nimetlerden her canlı varlık kendi ihtiyacı olan gıdayı alıp, ona has  bir anatomik, fizyolojik donanımla yaratılmış sindirim, boşaltım ve dolaşım sisteminin uyumuna dayalı beslenerek ve boşaltım yaparak, hayatını sürdürür. Mesela bitkiler birtakım minerallerin fazlasını atamadıkları için, onları kristalize bir halde kendi bünyesinde, bilhassa yaprak özel depo hücrelerinde zararsız halde depolar.

Mevsime bağlı olarak,  aydınlanma süresinin artması, havanın, toprağın ve suyun ısınmasıyla birlikte bitkiler kökleriyle suyu ve mineral maddeleri alıp, yapraklarıyla güneş ışınlarından istifade ederek, fotosentez denilen hadise ile karbondioksit ve suyu birleştirip bahar çiçeklerini açarlar.

Çiçeklerin açmasıyla tabiatta bir renk cümbüşü ortaya çıkar. Bitkiler yaptıkları fotosentez ile, bize göre kullanılması sakıncalı gibi görülen, çamurlu bulanık sudan, filtrasyola aldığı minerallerden su ve karbondioksit bilesiği olan organik madde  üretimine başlarlar. Bu organik maddeler renk koku ve tat bakımından mükemmel ve besleyici maddelerdir ve bitkilerin kök, gövde ve yapraklarında çeşitli özelliklerine göre, yedek madde olarak depolanır.

Kış uykusuna yatan çeşitli canlılar, yaz döneminde özellikle yağ depolarlar. Sadece bitkilerde değil, hayvanlarda da mevsime uygun fıtri bir tedbir ve tasarruf mekanizması vardır. Ayetlerde de israftan kaçınmamız emredilmektedir. İlkbaharda tabiatta uyanma vakti gelmiştir. Bitkiler ile beslenen otobur canlılar, sıcaklıklara bağlı olarak, uyandıklarında böylece ihtiyaç duydukları gıda maddelerini hazır  bulurlar. Burada bir sevk-i ilahi denilen fıtri yönlenme söz konusudur, ancak bundan hiç bir organizma müstağni olmadığı gibi haberdar da değildir. Bu kademeli gidiste, idrak, irade ve benlik söz konusu değildir; tamamen yaradılış programıyla yürüyen gidiştir. Söz konusu isleyişte bütün yaratıklar, embriyonal halde, hangi nevi gıda maddesine ihtiyaçları olduğunu bilemezler. Hatta doğum sonrasında da, mesela  insan süt emer, et sindiremez…  Yeni doğan bebeklerde sadece laktozun sindiren enzim (laktaz) ve sükrozu sindiren enzim (sükraz) salgılanır ve mesela pepsin, tripsin gibi enzimlere, ileriki dönemde sahip olacak gelişim gösteriyorken, bu program, Allah’ın kudreti ve iradesindedir. Rahmani bir tasarrufun eseri olarak ana rahmindeki çocuğun (fetüs) doğumuna yakın anne adayının süt bezleri çeşitli hormonların da etkisiyle gelişmeye başlayıp, süt üretecek kabiliyete ulaşırlar. Ana vücudunda gerçekleşen bu hadiseler anne adayının iradesi dışında cereyan eder ve doğumla eş zamanlı olarak annenin bünyesindeki süt bezlerinden süt üretimi başlar. Çünkü yeni doğan bir çocuk sadece ve sadece annesini emebilir. Öyle ki emme esnasında oksitosin hormonunun da teşvikiyle meme başı etrafındaki kaslar kasılarak süt, çocuğun ağzına adeta fışkırtılır. Yeryüzünün en besleyici nimeti olan anne sütü, su dahil bir bebeğin her türlü ihtiyacını karşılayacak bileşimde yaratılmıştır. Bu bakımdan bebek doğar doğmaz anne sütü ile buluşturulmalıdır. Üstelik te ana ile bebek arasında duygusal bağların kurulması ve perçinlenmesine vesile olur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Rızka muhtaç her bir canlıya onun ihtiyaçlarına layık bir tarzda temin etmek için yeryüzüne serpilen rızıklar vakti vaktine bilinçli ve şuurlu bir planlamanın eseri olarak şefkati, merhameti ve rahmeti kâinatın her tarafını kuşatan Rabbimiz tarafından toprak, su, ağaç vb. sebepler vasıtasıyla gönderilmektedir.

Baharda olduğu gibi her bir mevsimde resmigeçit törenlerindekine benzer bir tarzda; canlılar bölük bölük yeryüzünde görülmekte ve kendilerine verilen vazifelerini hakkıyla icra etmektedirler. Ekolojide bu hadise süksesyon olarak bilinir ve bu değişime uygun olarak da her mevsimin iklim ve çevre şartlarına göre uygun nitelikli besin maddeleri yüce Allah tarafından ikram edilir. Çünkü en cüzi ve en küçük şey; en büyük şey gibi doğrudan doğruya kâinatın yaratıcısının hazinesinden gönderilir. İnsanoğlu yeryüzüne imtihana tabi tutulmaktadır. Bu bakımdan gözümüz önünde gerçekleşen her biri harika işler olan hadiseler ve icraatlar belli bir sebebe bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. İnsan vücudu her bir parçası dünyanın muhtelif yerlerinden getirilerek inşa edilmiş mükemmel bir saray gibidir. Bu sarayın taşları ve parçaları hükmünde olan elementleri biz dünyanın muhtelif yerlerinde üretilen gıda maddelerinden, yiyecek ve içeceklerden temin etmekteyiz. Görünüşte bir sebebe bağlı olan bu nimetler asıl itibariyle topraktan, sudan, bitkilerden ve diğer canlılardan temin edilmektedir. Toprak, su, hava ve diğer canlı ve cansız varlıklar burada birer sebeptir. Bu sebeplerin arka planında asıl iş gören kâinatın yaratıcısının (Allah) rahmeti ve her şeyi kuşatan sonsuz ilim, irade ve kudretidir. Zira güneş, toprak, hava su gibi cansız varlıklar ile herhangi bir canlı varlık insanoğlunun veya diğer canlıların ihtiyaçlarını bilemez ve onun imdadına koşmayı da akıl edemez. Asıl olan toprak, su ve ağaç  birer sebep olup, rahmet sahibi zatın icraatlarının üzerine örtülmüş tenteneli bir perde gibidir. Bize düşen bu perdenin altında ve arka planında icraatlarını gerçekleştiren zatı görebilmektir.  Hac Suresi 22:73’te şöyle buyrulmaktadır: Allah’tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halk edemezler. 

Bu vesileyle idrak etmekte olduğumuz üç ayların hürmetine, Rabbimizin ülkemizi, milletimizi ve mazlumları muhafaza etmesini, bugünlere gelmemde maddi manevi büyük emekleri olan ve 16 Şubat 2022 tarihinde vefat eden sevgili anneciğime rahmeti ile muamele etmesini niyaz ederim. Selam ve sevgilerimle…

* Necmettin Erbakan Üniversitesi
Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi

 

Bu yazı, medya90.com’da yayımlanmıştır. 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mehmed Feyzi Efendi (rha)

MEHMET FEYZİ EFENDİ Memleketimizde son yüzyılda yetişmiş ender şahsiyetlerden, mütefekkir bir kişiliğe sahip, gerçek bir …

Kapat