Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / “Millet Üstad’ı görünce hemen O’na doğru yöneldi”

“Millet Üstad’ı görünce hemen O’na doğru yöneldi”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Hâfız Musa Yoldaş

HÂFIZ MUSA YOLDAŞ Hocaefendi Emirdağlıdır ve 1939 doğumludur. İzmir’de ikamet ediyor. Musa hocamızı oğlu Dr. Ceylan Yoldaş, Dr. Metin Kardaş ve Şerafeddin Kartal ağabeyle beraber evinde ziyaret ettik. Musa Yoldaş’tan daha önce hiç duymadığımız ve bilmediğimiz ilginç hatıralar dinledik ve kamera ile kaydettik. Tarih 26 Haziran 2010. Musa Yoldaş, Hz. Bediüzzaman’ın Emirdağda kaldığı evin karşısında bulunan Kur’an Kursu’nda hafız olmuş. Musa hocamız, Emirdağ Lâhikası’nda bahsi geçen büyük Emirdağ yangınının şahidi olduğunu söyleyerek bu yangının bilinmeyen yönlerini anlattı bize. Ayrıca Bediüzzaman hazretlerinin, hocaları Süleyman Efendi’nin talebeleri olan Kur’an kursuna gösterdiği alâkayı da dinledik kendisinden.

Ağabeyler – 7 kitabımızda yayınlanan hatıralardan bir kısmını paylaşıyorum.

Musa Yoldaş Hocaefendi Anlatıyor

Üstad’ın Emirdağ’da Kaldığı Evin Karşısında Bizim Kur’an Kursu Binamız Vardı

Hafızlığımı 1953 yıllarında Emirdağ Kasaplar Sokağı’nda (şimdi Bolvadin Caddesi deniyor) bulunan Diyanete aid Emirdağ Kur’an Kursu’nda başladım. Kurs Diyanete aitti. Hocaları resmiydi, ama onların Süleyman Efendi’ye bağlılıkları vardı. Yani Süleymancıydılar… Kasaplar Sokağındaki bu ev, Bediüzzaman hazretlerinin Emirdağ’da kaldığı evin tam karşısındaydı. Üstad’la her zaman karşı karşıyaydık. O’nu, her zaman pencereden veya giriş çıkışlarında yolda görüyorduk.

Üstad bizi severdi… Her gün kuşluk vaktinde penceresini açar bizi selamlardı. Biz 15-20 bazen 30-40 talebe pencerelere dolar, Bediüzzaman’a bakardık. Üstad bizi görünce, kollarını böyle açar, göğsüne kor; tekrar kollarını açar, tekrar göğsüne kordu. Dua ediyordu yani. Ben bir gün Zübeyir ağabeye: “Zübeyir abi, Üstad böyle yapıyor, ne demek bu?” dedim. Zübeyir Ağabey: “Hafız’ım Üstad diyor ki, Siz sabîsiniz, bana dua edin, Allah sizin dualarınızı kabül eder, ben de size dua ediyorum’ diye size selam veriyor” demişti.

Bizi hafız yapan Hafız İbrahim Köken hocamız beni bir iși olduğu zaman Üstad’ın evine gönderiyordu. Zübeyir Ağabey ekseri kapıyı açar, ben hocamın dediklerini ona söylerdim. Sayısını hatırlamyorum ama bu şekilde Üstad’a çok gittim. Íbrahim hocamızın Üstad’la irtibatı çok oluyordu. Üstad Hazretlerinin dilinden ben anlayamıyordum… Üstad eliyle sırtımı sıvazlardı. Ben bir gün Zübeyir ağabeye Üstad ne diyor, diye sorduğumda, “Sana hafız olman için dua ediyor” demişti.

Üstad evinde talebelerine ekseri yazı yazdırıyordu. Kendisi ortada, talebeleri etrafında, rahlelerde kitap yazıyorlardı. Ama o talebelerin çok güzel yazıları vardı…

Bediüzzaman’ın Kitaplarında Yazdığı Yangın 1954 veya 1955 Senesinde Oldu

Ben 14 yaşlarında iken yarı hafız olmuştum. Demek ki anlatacağım yangın hadisesi 1954-55 senelerinde olmuş olabilir.

O sene Emirdağ Çarşı Camii’nin orada, çarşı’da çok büyük bir yangın çıktı… Akşam-yatsı arasında çıkan o yangını Bediüzzaman kitaplarında yazmış. Ben o yangın sırasında oradaydm. Bize yakındı zaten, Üstad’ın evinin arkasında… Üstad’ın evinin arkası çarşı, diğer tarafı ise Kasaplar Sokağıdır.

Yanan evler, eski Rum evleri, ahşap, hem de çıralı tahtalar… Bu evler çok fena yanmıştı… Çıralı ağaçlar ‘çıv’ diye yanıp gidiyordu… Yangın büyüdükçe millet çaresiz bakıyordu. O zaman itfaiye de yok. Su atmayla falan önlenemedi.

Üstad’ın evinin küçük bir balkonu, balkonun önünde de akasya ağaçları vardı. Üstad Hazretleri çıkmış balkona yangına doğru bakıyor… Millet Üstad’ı görünce hemen O’na doğru yöneldi. Yangını da bıraktılar… Dua et de bu yangın sönsün gibilerden Üstada bakmaya başladılar. Artık Üstad ne dua etti bilmiyorum… Ama 10 dakika sürmedi, yangın olduğu gibi çöktü… Yangın sönmüştü…

Burada bir şey söyleyeyim; Çalışkanların orada dükkânı vardı… Yangın onların dükkånına kadar geldi ve tam orada durdu. Çalışkanların dükkânında Risale-i Nur varmış, tabi ben onu o zaman bilmiyordum. Ben bütün bunları gözlerimle gördüm… Emirdağ halkı da bunlara şahit oldu yani.*

Bediüzzaman, Süleyman Efendi’nin Kuran Kursuna Sahip Çıkmıştı…

Hafızlığı bitirmiştim, Arapça okuyacaktım. Tam o sırada Üstad’ın evinin karşısındaki Kur’an kursu başka bir yere taşındı. Orada da Süleyman Efendi’nin talebeleri hocamızdı bizim. Onların nezaretinde Arapça çalışılıyordu…

Arapça okunuyor diye Jandarma Kumandanlığına şikâyet etmişler. Jandarma Kumandanı, Müddei Umumî, Hâkim ve bir sürü jandarma bizim Kur’an kursunu gece yarısı bastılar. Bütün Arapça kitapları topladılar, gittiler. Bizim hocamızı ve müftüyü mahkemeye verdiler. Bu arada talebeler de mağdur oldular, üzüldüler tabi.

Ertesi günü akşamleyin Zübeyir ağabey bizim Kur’an kursumuza geldi. Üstad Hazretleri göndermiş onu. Akşam namazı vakti yakındı, talebelerin hepsi Zübeyir ağabeyin başına toplandı. Zübeyir ağabey: “Üstad’ın hepinize selamı var, hiç üzülmesinler, kitaplarınız bir ay’a kadar geri verilecek, müftü ile hocanız beraat edecekler. Haydi, allahaısmarladık” dedi ve gitti… Şimdi gibi hatırlıyorum, aynı böyle söyledi Zübeyir Ağabey.

Tabi talebeler kurstan ayrılıp, memleketlerine dağıldı. Konya’dan, İstanbul’dan, Afyon’dan, çok uzak yerlerden gelen talebeler de vardı…

Burada çok harika bir şey oldu. Hakikaten biz saydık, tam 30 gün oldu, bize haber geldi; “Gelin, kitaplarınızı verdiler, alın” diye. Mahkeme de beraatla bitmiş… Üstad Kur’an kursuna sahip çıkmıştı…

* Musa Yoldaş hocamızın anlattığı bu yangın hadisesi Emirdağ Lahikasında şu şekilde geçmektedir:

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Size, manidar ve acib ve Risale-i Nur’un talebeleriyle ve Risale-i Nur ve Âyetü’l-Kübra’nın kerametiyle ve ehl-i dünyanın ilişmek niyetleriyle alâkadar, karşımda eskiden belediye bulunan hükûmet dairelerinden birisi, hiçbir şey kurtulmayarak, hiç görmediğimiz acib bir parlamakla gecenin en soğuk bir vaktinde üç saat cehennem gibi yandığı halde; tam bitişiğinde, Risale-i Nur’un çalışkanlarından bir talebesi ve yine iki kardeşinin, masum Ceylan’ın sermayelerinin kısm-ı a’zamı bulunan büyük mağazaları, o yangın yeri ile iki küçük dükkân fâsıla ile o dehşetli yangın bütün şiddetiyle mağazaya doğru gelirken bîçare Ceylan yanıma geldi, dedi: “Biz yanıyoruz, mahvolduk!”

Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyetü’l-Kübra’nın bir kısım matbu nüshalarını yanıma getirmek için söyledim fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı. Ben de Risale-i Nur’u ve Âyetü’l-Kübra’yı şefaatçi yapıp: “Yâ Rabbi kurtar!” dedim.

Üç saat o dehşetli yangın hücumunda bütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübra’nın hıfzında olan mağazaya kat’iyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı. Yalnız ahali camlarını kırdılar. Eğer ahali ilişmeseydi, eşyalarını almasaydılar hiçbir zarar olmayacaktı.”

Emirdağ Lahikası, 100

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar
    Yıldırım KURAK

    Allah razı olsun hocam. Emeklerinize sağlık çok istifadeli, güzel bir çalışma olmuş..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kurucu Değerlerimiz ve Asgari Müşterekler

Son zamanlarda bazı hokkabazlar “kurucu ilkelerimiz” adı altında “CHP’nin 6 Okunu” halkımıza yutturmaya çalışmaktadır. Hâlbuki …

Kapat