Ana Sayfa / Yazarlar / Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Katına / Eyüp EKMEKÇİ

Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Katına / Eyüp EKMEKÇİ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Önce binler selam ve hürmetlerimizi arz ediyoruz.
Bu meyanda vaktiyle neşrettiğimiz bir yazımızı arz ediyoruz.

Milli Eğitim müfredatı için, ezeli-ebedi mu’cize olan Kur’an’ın, son asırdaki materyalizm tuğyanını iptal edip iman ve marifetullahı, muhabbetullahı bütün meratibiyle ders verip ihda eden son muc’ize-i maneviyesi Risale-i Nur’ların, okullarda fenlerin tahsili ile beraber, şimdiye kadar eksik kalan ve hakiki insan olma keyfiyetinin medarı olan derslerinin Müfredata konulması keyfiyetini basiret ve takdirlerinize arz ediyoruz.

EĞİTİM… MİLLÎ EĞİTİM
Cenab-ı Hakim-i Mutlak, canlı cansız bütün mahlukatına fıtri birer program vermiştir. Gözle görüyoruz.Yalnız insanı, bir azim Hikmet-i Ezeliyesinin iktizasıyla, ilmi ve manevi mevcudiyeti içinde istidadlarını ve istidad çekirdeklerini namütenahi inkişafa müheyya bir keyfiyette yaratmıştır. Dünya hususen insan için imtihan meydanı olmak itibariyle, esfel-i sâfilînden a’la-yı iliyyine kadar bir terakki ve tedenniye medar kılınmıştır. Bu itibarla eğitim insan için; hem dünya, hem ebedi hayatının saadet ve terakkisi noktasında en mübrem ve hayati mes’elesidir. Yüz yirmi dört bin Peygamberin Rahmet-i İlahiye ile insanlığı derece-i hayvaniyetten terakki ettirip hakiki insaniyetin ulvi mertebelerine nail ve mazhar kılmak üzere gönderilmeleri malumunuz bu azim hikmete mebnidir. Asrın Kur’an hocası Hazret-i Bediüzzaman veraset-i Nübüvvet sır-rı azımi ile Kur’anın manevi mu’cizesi ve son dersi olan Risale-i Nur’la asrın dalaleti olan materyalizm deccalını öldürmüş, geçen asrın en şedid devlet terörü ve anarşi cereyanları içinde Rabbül Aleminin inayetiyle Kur’ani eğitimin şahikasına çıkmış ve çıkarmıştır.(Bak:Hutbe-i Şamiye’nin mukaddemesi)

Mesela Avrupa materyalizminin ve ahlaki dejenerasyonunun içerideki medarı olan köy enstitüsünden mezun olmuş bir zatı -Evliyaullahın rivayetiyle- Şah-ı Geylani meşrebinde bir velayet-i Kübra sahibi kılarak, pek çok gençlerin medar-ı necatı olmuş olan Merhum Mustafa Sungur Ağabey gibi hâdim-i Kur’an ve iman yıldızları yetiştirmiştir. Hazret-i Üstad’dan devam edelim: “Hülasa:Cenab-ı Hak, insanlara cüz’-i ihtiyari vermekle,onları alem-i ef’ale masdar yaptı.O âlem-i ef’ali bir nizam altına almak üzere Kelamını, yani Kur’an’ını da o âlem-i ef’ale gönderdi. Binaenaleyh, tanzif ve tanzim için yapılan İlahi bir program”vermiştir.” (İşarat-ül İ’caz sayfa-161-Envar neşriyat). Ve yine Hz Üstad’dan ilme bakış noktasında bir beyan:

“Herşeyden Cenab-ı Hakk’a karşı pencereler hükmünde çok vecihler var. Bütün mevcudatın hakaikı, bütün kâinatın hakikatı; Esma-i İlahiyeye istinad eder. Herbir şeyin hakikatı, bir isme veyahut çok esmaya istinad eder. Eşyadaki sıfatlar, san’atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor. Hattâ hakikî fenn-i hikmet, “Hakîm” ismine ve hakikatlı fenn-i tıp “Şâfî” ismine ve fenn-i hendese “Mukaddir” ismine ve hâkeza herbir fen, bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemalât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatları, Esma-i İlahiyeye istinad eder. Hattâ muhakkikîn-i evliyanın bir kısmı demişler: ‘Hakikî hakaik-i eşya, Esma-i İlahiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakaikın gölgeleridir.’ Hattâ bir tek zîhayat şeyde, yalnız zahir olarak yirmi kadar Esma-i İlahiyenin cilve-i nakşı görünebilir.”(Sözler nşr. Otuzikinci Söz Üçüncü Mevkıf sayfa-609-) Bu kudsî Kur’ani dersin devamının da okunmasını tavsiye ederiz. Binaenaleyh eğitim dediğimiz keyfiyet, eşref-i mahluk insanın,iki cihandaki hayatı ve saadeti; Rab isminin tecellisine ayine olan Kur’an’ın dersine tevafuku ve tecellisine mazhariyeti nisbetinde teali eder. Bu keyfiyet de bu zamanda bütün mevcudiyetini hakikat-ı Kur’aniye ve imaniyeye tam feda ve hadim yapan Bediüzzaman’ın Risale-i Nur gibi Kur’ani bir ders ve eğitim bahrinin; eşsiz bir şefkat ve himmetle İslamiyet ve insaniyet dünyasına Kur’an semasından nüzulüne, a’zami bir ihlas ve takva ve emsalsiz çilleler ile vesile olmasıyla tahakkuk etmiştir. Bu Kur’ani sırat-i müstakim eğitimi, -Hazret-i Mevlana’nın Mesnevi-i Şerif’i Kur’an güneşinin elvân-ı seb’asından bir rengi, bir levni aksettirmiş olmasına mukabil, Risaletün Nur, yedi rengi birden aksettirmekte olduğu ve yedi Mesneviler kadar ehl-i hakikata bir rehber olacağı ifade edilmiştir.

Merhum Mustafa Sungur Ağabey derslerde, “Bu dersin arkasında bir ruh-u kudsî var” buyururlardı. Yani bu ekmel ders-i Kur’an, bu bilim asrının şiddetle muhtaç olduğu imani derslerinde,aklı ikna ederken; kalb, ruh, sır ve manevi letaife de iman nurları gıda-yı manevisini ilka ediyor. Biavnillah…

Eğitimde bu muazzam Kur’ani inkılâbı, ferd ferd ve milletimiz ve Âlem-i İslam ve insaniyet çapında 80 lisanda zaferden zafere koşarak ifa etmekle beraber, Hikmet-i Hilkat olan yaradılışın gayesi tahakkuk ettiği için, bu muazzam dava ve hizmet-i Kur’aniye SADAKA-YI MAKBULE tabir edilen Kur’ani bir hıfz ve inayet mertebesini ihraz etmiştir. Yani: Kur’an’ın beşere nazil olmasındaki azam hikmetlerin tahakkukuna medar olduğu gibi,arzi ve semavi şer ve belalara mukabele ettiği, hadisatla ehl-i hakikat ve basiretçe sabit olmuştur. Bir kaç misali arzederek mevzuumuza hatime verelim.

İkinci cihan Harbi esnasında bir gece bütün millet Alman istila orduları bu gece saat 12:00(24:00) Türkiye sınırından girecek diye endişe ile beklerken,Hazret-i Üstadın beyanıyla Nur talebeleri, eski Türkiye terör devleti Risale-i Nur’un matbaalarda tab’ına imkan vermediği halde, Anadolu’da ekseriyet-i mutlakası el yazması 600.000 nüsha Risale-i Nur yazılmış olması itibariyle, bu sadaka-yı makbule, o istilacı gücün bu vatanı istilasından muhafaza edecektir demesiyle emin olmuşlardır. Ve öyle de olmuştur.

1969 senesinde Merhum Mustafa Sungur Ağabeye: “Ağabey, Cemahir-i Müttefika-yı İslamiye ne zaman tahakkuk edecek?” diye soruluyor. Merhum Ağabey veciz bir ifade ile : “Kardeşim!. ‘Üçüncü cihan harbi köprüsü’nden geçtikden sonra” buyuruyor. Ve ilave ediyor; Üstadımız vaktiyle Türkiye haritasını göstererek, “Kur’an’la beraber Risaletün Nur’un okunmasının bereketi hürmetine, bu sınırdan içeri girmeyecek.” buyurmuşlar.

Vaktiyle Merhum Albay Hulusi Ağabeyimiz için Hazret-i Üstad(R.A): “Benim bir Miralay talebem Kars’ta habbeciklerle Nur’u neşr etti, Komünizme sed çekti.” buyurmuşlar.
Bir tarihte demokratların zamanında bir talebe: “Üstadım Demokrat Partiye karşı beş parti birleşmiş”diye bir haber söylüyor. Hazret-i Üstad: “Eğer Kur’an’a dayanırsa, elli tanesi birleşse mağlub edemezler.” buyurmuşlar. Hazret-i Üstad Risale-i Nur’da: “Müslüman neslinden gelen bir adam dinini bıraksa,anarşist olur. Dönüp Hristiyan ve Musevi olamadığı gibi, komünist de olmaz; anarşist olur.” buyurmuşlardır. Demek, eğitimin esası, Resulullah (sav) ‘ın “Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş.” buyurdukları gibi, Rab isminin tecellisine mazhariyetin medarı olan Kur’anın iman ve a’mal-i saliha dersleri ile tahakkuk etmesi itibariyle; her türlü anarşinin, ahlaki dejenerasyonun çaresi, tahkiki İman dersleri yani Kur’an’ın bu zamandaki manevi mu’cizesi ve ekmel tefsiri olan Risale-i Nur’un nesillerin ellerine verilmesidir, diye görüyoruz.

Türkiye’nin mevcut Maarif sisteminde hamiyetkar hocalarımızın da ifade ettikleri gibi, öğretim var; fakat vaktiyle Sayın Reis-i Cumhurumuzun da ifade ettikleri gibi, milli eğitimde, mazrufta sıkıntılarımız var buyurmuştu.

Vaktiyle SSCB’de de eğitim sıfır olduğu halde; ilme, öğretime son derece ehemmiyet verilmişti. Netice malum. Maalesef bizim Milli Eğitim’de de keyfiyet nerdeyse yok hükmünde.

Halbuki bütün zamanların, eğitimde -Asr-ı Saadetten sonra- en âzam ilmî ve manevi inkılabını yapacak Kur’anî ilm-i hakikat ve feyz hazinesi imdâd-ı Rabbani olarak altı bin sahife Türkçe Külliyat halinde, Kur’andan son asrın dersi olarak ıztırari şiddet-i ihtiyaçla önce milletimize,sonra bütün beşeriyete rahmet semasının ihdası olarak Kur’anın arşından nüzul etmiş dersi elimizdedir. Manevi zulümat ve dertler şedit; fakat tam izale edecek Kur’anî nur ve feyiz hazinesi elimizde… Niye davranamıyoruz ki!.. Hadis-i Şerifte haber verilen “duhan” mı gözlerimizi perdeliyor! Evet..umur-u hayriyenin muzır manileri çoktur.Fakat hamiyet ve gayretlerine en üst sevi yede her sahada şahid olduğumuz hamiyetperver ulul-emirlerimizin bu hamleleri de yapacaklarından eminiz. Bir ibretli hadiseyi arz edip bitiriyoruz: Filipinler Üniversitelerinden Nur camiasına bir talebde bulunuluyor. Bize Milli Eğitim’de ders kitabı olmak üzere Risale-i Nur gönderin. Bizim ehl-i hamiyet Profesörlerimiz eğitim müfredatı için kitaplar yazıp Risale-i Nur’dan da iktibaslar yaparak derleme kitaplar gönderiyorlar. Çok ibretli bir vak’a:Bu derleme kitapları tamamen geri gönderip “Biz Risale-i Nur Külliyatı istiyoruz. Onu ders kitabı olarak okutacağız.” diyorlar… Son bir cümle arz ediyoruz:

Köhne zihniyetin Eski Türkiye yıkıklığını bir asır devam ettiren bu SADAKA-YI MAKBULE ve Kur’ani hakikatlar manzumesi, yeni Türkiye devlet ve milletimizi ilim ve iman kuvvetiyle istikbal semavatında zaferden zafere uçuracak istidatta olduğu kanaatındayız. “Evet..şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır.” “İstikbal semavatı ve zemin-i Asya bahem olur teslim yed-i beyza-yı İslam’a.” İnşaallah.

Şimdi bu meyanda çok ehemmiyetli bir mana hatırımıza geliyor. İnşallah yüksek ferasetinizle sizler daha iyi takdir edersiniz. Malumunuz insanlık tarihinin en dehşetli dalaleti; materyalist, inkarcı felsefe dalaleti olmuştur. Eskiden dalaletler hurafeler halinde idi. Taşa tapmak, ağaca tapmak, güneşe tapmak gibi. Fakat şimdi bu zamanda bilim kılıfına sokulmaya çalışılmıştır. Yaratılışı; maddeye, tabiata, sebeplere irca etmek gibi… Her derdin layık devasını ihsan eden Erhamürrahimin, VELÂRATBİN VELAYABİSİN İLLÂ FÎKİTABİN MÜBİN sır-rı azimiyle Kuran-ı Azimüşşan’dan ilim ve fen asrının dersi olarak, Kur’an’ın ilim ve hikmet nuruyla açılımı olan Risale-i Nur; münzel Kur’an lisanıyla Kur’an-ı Kebir olan kainatı, isim ve Sıfat-ı İlahiyelerin tecelliyatı üzerinden okuyarak; TEVHİD, HAŞİR hatta NÜBÜVVET, hatta KADER ve cüz’-ü ihtiyari, Mİ’RAC mes’elelerini izah ve ispat etmiştir. Yani:
Kainat kitab-ı kebirini Kur’an lisanıyla Esma-i Hüsna üzerinden okuyarak; nizama Nazzam,san’ata Sani’ hesabına bakmak dersini vererek, fenlere “nazar” namıyla bir bakış açısı vermiş, yani Kur’an’da mevcut olan ve Peygamber ASV’ın beyanlarıyla:“Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır.” buyrulan sır ile, bu ilim ve fen asrında, Kur’ani irşadda ilmi ve manevi bir açılım ihsan edilmiştir. Bu suretle hem din ve fen ilimlerinin mezcini göstermiş, hem de tahsili, hafızayı tefekküre kapalı malumat yığınları ile doldurarak kalbi, ruhu, manevi hayatı iflas ettirmek dalalet ve hasaretinden nesilleri kurtarmaktadır. Sizce de malumdur.

Eski Said’in eserinde din ilimleri kalbin ziyası, fen ilimleri aklın nurudur beyanını da, Kur’an semasından azam mertebede nüzul eden Risale-i Nur Külliyatıyla her iki ilim bal misali mezc olmuş olarak ders verildiği gibi, kainata ve fenlere bir bakış açısı getirmiş; esbabperestlik tabiatperestlik yoluyla, insanlığı en dehşetli dalalete atan, ebedi hayat ve saadet ümitlerini ye’s-i mutlaka çeviren cehaletten kurtar
maktadır.

Şimdi bu noktada hem diyanetimiz hem milli eğitimimizden, şimdiki ve gelen nesillerin şiddetli bir ıztırarla muhtaç oldukları bir keyfiyet ortaya çıkıyor: Bütün insanlık, hususen müslüman nesiller her iki hayatın saadeti için ve tahsilin de iki cenahlı olarak hakiki keyfiyetini kazanması için, Risale-i Nurların Diyanet eliyle tabedilip Milli Eğitimde tamim edilmesi, hem geçmişteki dehşetli dışgüdümlü tahribatların telafisi, hem milli parlak istikbalimiz için en hayati bir mecburiyettir diye kanaatımız var. Takdirlerinize arz ediyoruz.

HEM DEF’İ ŞER HEM CELB-İ NEF’ NOKTALARINDA ŞİDDETLİ BİR IZTIRARLA MUHTAÇ OLDUĞUMUZ BU İ’CÂZÎ KUR’AN LEMEATLARININ IZTIRARLA MUHTAÇ NESİLLERİN İMDADINA YETİŞTİRİLMESİ HAKKI VE HALKI RAZI VE MEMNUN EDECEKTİR İNŞAALAH.

Hayatta en hakiki mürşid ilimdir buyuran İmam-ı Ali (r.a):

“İlim bir noktadır cahiller onu çoğaltmışlardır.” buyurur. İmam-ı Ali Radiyallahuanh’ın nesebi ve manevi evladı Hazret-i Bediüzzaman:

“Kırk sene ömrümde otuz sene tahsilimde dört kelime ile kelam öğrendim buyurarak, Nur Mesnevi’sinde ilmin ve hayatın fezlekesini çıkarıyor. (Sahife 51)

Niyet mes’elesi biliniyordu. “Nazar” mevzuu bu ilim ve fen asrında kâinata ve fenlere bakış noktasında irşadda bir inkılabdır. Kâinata “mana-yı harfî”yle bakmak lazımdır ki insan insan olsun buyurur Hazret-i Bediüzzaman.
Materyalist felsefe evrende müthiş bir nizam var der ve kör gözüyle mu’cize san’atı da görür, istidlal yapıp hak ve hakikata geçemez.

Münzel Kur’an’ın verdiği nazar, mücessem Kur’an olan kainat kitabını okur ;nizamı Nazzâma,san’atı Sani’ine verir;  insanı insan yapar.

“İman insanı insan eder. Belki insanı Sultan eder. Küfür(ateizm) insanı gayet canavar bir hayvan eder.”
Vesselam.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Müslüman Kadın Âlimler / Birol Biçer 

“Hangi sosyal düzende uygulanırsa uygulansın, İslâm’ın kadınları aşağıladığı fikri o kadar yaygındır ki neredeyse İslâm …

Kapat