Ana Sayfa / Yazarlar / Mirac’ın Okyanusundan

Mirac’ın Okyanusundan

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İşte Kur’an-ı Hakim Habib-i Ekrem Aleyhi Efdalüsselatü ve Ekmelü s selamın Mirac’ının mebdei olan  Mescid–i Haramdan (Mescid-i Harâm yeryüzünde bilinen en eski mesciddir (Âl-i İmrân 3/96). Hz. Peygamber İslâmiyet’i tebliğ için zaman zaman Mescid-i Harâm’ı kullanmış, yapılan baskılara rağmen Hacerülesved ile Rüknülyemânî arasında namaz kılmıştır. Hz. Ömer’in İslâmiyet’i kabul etmesinden sonra müslümanların Mescid-i Harâm’da açıkça namaz kılmaya başladıkları bildirilmektedir (İbn Hişâm, I, 369). Kur’an’da, Mescid-i Harâm’ın ziyaret edilmesini engellemenin ve halkını oradan çıkarmanın Allah katında büyük günah olduğu belirtilir (el-Bakara 2/217). Mekke’nin fethi üzerine Resûl-i Ekrem meşhur fetih konuşmasını Mescid-i Harâm’da yapmış ve oraya sığınanların emniyette olacağını bildirmiştir.) Mirac işte burada başlamıştır.

 Mescid-i Aksa’ya(Mescid-i Aksa, Müslümanların kutsal mekanlarından biridir. Kudüs’ün doğusunda bulunan Mescid-i Aksa aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Hz. Muhammed’e (SAV) gelen bir emirle Müslümanların kıblesi Kabe oluncaya kadar, namaz kılarken Mescid-i Aksa’ya yöneliyorlardı.)olan seyeranını  zikrettikten sonra  “innehüvessemiül alim”

Der. Ve şu kelam ile sure-i” vennecmü heva”da işaret olunan münteha-yı Mirac’a remzeden innehü’deki zamir ya Cenab-ı Hakka racidir, veyahut peygamberedir. (burada yıldızın battığı yer demek manaya onun zerafetine uygun gelmez, burada kastedilen mana sürenin bitimidir, yani miracın bittiği an elbette bunun kozmik belirtisi yıldızın anlık görevinin sona ermesidir.) Elbetteki birbirinden uzak iki kutsi mekanın ve oralarda cereyan eden olayları seyran ve seyeranı Allah görmüştür hem hem görür hem de nedenlerini bilir.)

Bu seyahat-ı cüziyede bir seyr-i umumi ve uruc-ı külli var ki Ta Sidretül Müntehaya (yaratılış kinai olarak ağaca benzetilir, çünkü o da dallı budaklı yaratılış ağacını başladığı bittiği yer belli olmayan bir uzaklıktır, burada imkan  denilen yaratılış conseptinin bittiği noktadır, peygamberimiz o ağacın sonuna kadar gelmiş, ondan sonra imkanla vücub alanının birbiriyle kesiştiği iki yay gibi, noktaya gelir ona der, yani imkan alanının hepsini dolaşmış vücub dairesine gelmiştr, peygamberimiz, kavseyn bu demektir) ta Kab-ı kavseyn’e  kadar meratib-i külliye-i esmaiyede (Allah’ın isimlerinin bütün mertebeleri yaratılışın bütün zenginliği) gözüne  kulağına tesadüf eden (bu zenginliği görmüştür hem gözü hem de kulağıyla peygamberimiz, bunlar (Allah’ın delilleri nesnelleşmiş veya bizim bilmediğimiz bir görüntü içinde) ayat-ı Rabbaniyeti  ve acaib-i sanat-ı ilahiyeyi (bu görüntüler imkan dairesindeki gördüğümüz bizim bildiğimiz görüntüler değil, vücub dairesinden içeri varlık geometrisinden çok farklı görüntüler sanatlardır.Adeta sahnenin arkasıdır, sahneye yansıyanların arka planı)  işitmiş görmüştür, der o küçük cüzi seyahati hem külli hem mahşer-i acaip bir seyahatın( bu seyahat acaib yani bizim gördüklerimizin dışında şeylerin alanıdır, mahşeri, teşhir edildiği yer, miraç işte bütün bu görülen işitilen şeylerin anahtarıdır, Anahtar ile Allah ona bu kapıyı açmış o da dolaşmıştır) anahtarı hükmünde görür. (Daha sonraki cümle olayın ayrıntısıdır. Uruc yükselme demek, ama bu bir sıradan yükselme değil Resulullah asm külli yani bütün görünen görünmeyen alemlere mülke ve melekuta onların tamamını içine alan bir yükselmedir.)

Eğer zamir Cenab-ı Hakka raci olsa şöyle oluyor ki, bir abdini bir seyahatta huzuruna davet edip bir vazife ile tavzif etmek için Mescid-i Haram’dan mecma-ı enbiya olan Mescid-i Aksa’ya gönderip enbiyalarla görüştürüp, bütün enbiyaların usül-i dinlerine varis-i mutlak olduğunu  gösterdikten sonra  ta Sidret-i ül Müntehaya, ta Kab-ı Kavseyn’e kadar mülk ve melekutunda gezdirdi. (ikinci yönü de elbette bir son peygamber Rabbinin mülkünü bütün ayrıntısı ile görecek, sonra  O nunla buluşacak, işte benim mülkümü gördün demektir, mülkü görmeden maliki görmek olmaz, padişah mülkünü gazdirir sonra kabul eder)

İşte çendan o bir abddir ve o seyahat bir mirac-ı cüzidir. Fakat bu abdin bütün kainata taalluk eden bir emanet beraberindedir. Hem bu kainatın rengini değiştirecek  bir nur beraberdir. Hem saadet-i ebediyenin kapısını açacak bir anahtar beraber olduğu için Cenab-ı Hak kendini “bütün eşyayı işitir ve görür” sıfatıyla tavsif eder. Ta o emanet, o  nur, o anahtarın cihanşumul ve muhit ve umum kainata amm ve bütün mahlukata şamil hikmetlerini göstersin. (Bu sadece bir seyahattir, ama bütün kainatı ilgilendiren bir seyahattır, onun gördükleri bütün kainatı alakadar eden şeylerdir, insana varlıklara, olayla, bütün canlılara ait ve onlara bakış açısını değiştirecek bir seyahattir, peygamberimiz hadislerinde bu seyahatın ayrıntılarını zaman zaman yeri geldikce anlatmıştır) Kainatın rengi bozdu, anlamsızdı, bin yıl insanlık sırlarını çözemedi kainatın peygamberimiz, o boz bulanık rengi birden mananın taravetiyle zenginleştirdi. Öyle bir ışık ki birden değiştirdi herşeyi, sinemada salonun birden açılmasıyla sahnenin ve salonun değişmesi gibi .Hz Ömer şimdi şu görünen her şey sizin Rabbinizim mi demiş evet demiş bacısı, birden değişmiş bizim Kabede bu kadar putumuz var hiçbirinin bir karış toprağı yok, yani hidayetin ışığı herşeyin rengini değiştirdi.) Bu ışık bir kaos olarak görünen âlemi birden ebedi bir saadetin anahtarlarını havi olduğunu gösterdi. İnsanın görevleri ahiretin anahtarlarıdır, namazda yedi uzvun yere deymesi cennetin yedi kapısını açması gibi, Fatihanın yedi ayeti de aynı anlamdadır)

Sonra o bir emanet getirmiştir. O emanet o nur o anahtar, bütün alemi içine alan bir anahtar sırlar kainatındaki bütün sırların anahtarı, her yeri ihata eden bir nur bir anahtar, bütün kainatı içine alan, bütün mahlukatı kapsayan bir nur ışık ve anahtardır. Yukardaki cümleler bitmez tükenmez izahları içine alacak kadar kapsamlıdır.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bir Miraç Hediyesi: Tahiyyat Bahsi (Metin ve Video)

Okumak için videonun altındaki bağlantıyı tıklayınız.  https://youtu.be/k5BmOLMxpOE https://www.kastamonur.com/bir-mirac-hediyesi-tahiyyat-bahsi-risale-i-nurdan/

Kapat