Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Modernizmin Eski Ve Yeni Normalleri Arasında
Tetsuya Ishida’nın Çizimleriyle Modern İnsan

Modernizmin Eski Ve Yeni Normalleri Arasında

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bugünlerde kullanılmasını oldukça “normal” gördüğümüz şu “eski normal” ve “yeni normal” kavramları,
modernizmin tekâmülüne
(ya da daha bir düşüşüne) dair iki farklı safhayı ifade ediyor gerçekte.

Öncelikle, bizim haricimizde normlar/kurallar koyma yetkisine sahip bir hakimiyet alanından bahsediyoruz bu kavramların dolayımıyla. İkinci olaraksa, bu normlar/kurallar dünyasına ister istemez dahil olduğumuzu itiraf ediyoruz, pek de farkında olmadan.

İşte bugünlerde “dünya” derken kastettiğimiz biraz da böyle; bizim haricimizde kurulmuş ama bize doğru ağını atmış bir “kurallar” dünyasıdır. Bu dünya kısaca modern dünyadır. Onun kuralları/normları da modernizmin kurallarıdır.
Modern dünya denildiğinde, biz doğuluların aklına çok da sevimli şeyler gelmeyecektir. Çünkü bu dünya, batının dünyasıdır, batılı dünyadır. Şu sözde doğulu oluşumuz bile onların eseridir. Kolonyal dönem (sömürge dönemi) gibi vahşi hatıralarıyla hatırladığımız, Afrika’sından Uzak Doğu’suna, insanlığı insanlığından utandırmış bir dünyadır burası.

İnsanlık olarak, bu normaller dünyasına kendi isteğimizle dahil olmadık. Oraya cebren sürüldük. Ve orada cebren tutuluyoruz. Yeni normallere seyrüsefer eylediğimiz bu hengâmede, ne yeni normallere eriştik diye bayram edecek; ne de terk ettiğimiz “normaller” hakkında ağıtlar yakacak bir konumda değiliz. Çünkü ne normaller ne de yeni normaller bizimdir.

Kadim kıssalarımızda anlatıldığı üzere dünya, ipekli ve süslü elbiseler giymiş yaşlı bir koca karı görünümündedir. Bu koca karı, dışarıdan bakılınca çok cazibedar görünür ama gerçekte çok çirkin bir cadıdır. Kur’ân kaynaklı “dünya” kelimesinde dahi bu anlam kendisini ele verir. Buna göre dünya, bezm-i elest yurdunun ruhları açısından bir düşüşe karşılık gelir.

İşte dünyanın, modern olmayan böylesi bile, Müslüman için normal bir dünya değildir. Çünkü bu dünyanın kuralları ikili bir karşıtlığa mahkûm eder insanı. İyilik ve kötülük, hastalık ve şifa, mutluluk ve hüzün, hayat ve ölüm gibi zıtlıklar arasında savrulup durur insan. Mevlânâ’nın da işaret ettiği gibi, bu zıtlar dünyasına dahil olan beşer ruhu, yüce âlemlerden düşüşünün hüznünü her daim hisseder.

Modern dünya ise, dünyayı bir düşüş yeri olarak görmesinin bütün basiretlerini ve ferasetlerini insanın elinden almıştır. İnsan artık mecbur bırakıldığı bu dünyayı kanıksamaya başlamıştır. Sanki bir sonsuz âlemden buraya gelmemiştir de, hüdâ-yı nâbit gibi yerden bitivermiştir.
Hatta gerçeklik bile sanal gerçeklik ve dünya gerçekliği şeklinde ikiye ayrılır modern dünyada. Simülasyonlar yoluyla dünyanın gerçekliği de yutulmuştur. Dünyanın gerçekliği ki, ebedî âlemin hakikiliğinin bütün ayetleri oradadır. Modern dünyanın şeyleştirdiği insan, dijital dünyada tüm şeyliğinden incelip zihnî bir sayıya dönüşmüştür artık.

Anlaşılıyor ki, yeni normaller, eski normallerin yarım bıraktığı işi tamamlamak için ikame edildiler. Böylece modern oyunu başlatan o meşhur “düşünüyorum öyleyse varım” komutuna geri sürüldük. Bu “arttırılmış gerçeklik” dönüşümü/düşüşü yoluyla, ebedî gerçekliğe dair basiretsizliğimiz daha da arttırılmış oldu.

Bu noktada Müslümana düşen, sanal ya da maddî; -miş gibilerin oyunlarına kanmak ve dalmak değildir. Onun vazifesi, ezelî ve ebedî hakikatin çağrısına tüm varlığıyla kulak vermektir:

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ve elbette ahiret yurdu, muttakiler için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?” (En’âm, 32)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yaratılış ve Güzelik

"Hem odur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, bundan önce ise arşı su üstünde …

Kapat