Ana Sayfa / Yazarlar / Moldovalı Sahibini Arayan Cami

Moldovalı Sahibini Arayan Cami

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İsimler kaderlere ve karakterlere tesir eder derler, inanırım.

Karanlık Cami adında bir camimiz var Kastamonu’da ve ismi kaderine tesir etmiş yazık ki.
1588 yılında Hasan Efendi adında bir hayırsever tarafından yaptırılan 432 yaşındaki bu caminin son dönemleri adı gibi karanlık geçmiş.

Vaktiyle devlet eliyle ibadete kapatılıp satışa çıkartılan camiyi Kazım Altıoğlu adında bir hayırsever satın alıyor.
Yıl, 1937.
Kazım Altıoğlu, camî-i şerifin imamlarından birinin oğludur ve niyeti; caminin kötü, bilinçsiz, şuursuz insanların eline geçmesinin önüne geçmek, ilk fırsatta camiyi yeniden ibadete açmaktır. Nitekim öyle de olur. Camide detaylı bir tadilat yaptıktan sonra, çok partili sisteme geçişle oluşan yumuşamış havadan istifade ederek 1948 yılında camiyi yenide gerçek hüviyetine kavuşturur, ibadete açar ve uzun süre imamın maaşını da kendisi verirler.

Sonraki yıllarda Diyanetin bir imam, bir müezzin kadrosu tahsis ettiği cami halen ibadethane olarak hizmet vermektedir.

Bu hayırsever zat, tekrar kapatır, tekrar satar endişesiyle olsa gerek, camiyi tekrar devlete bağışlayamadan vefat ediyor.
Bu kıymetli eser cami olarak hizmet vermekle birlikte kağıt üzerinde evlatlarına miras olarak kalıyor.
Eğitim ve memuriyet vesilesiyle Kastamonu’dan ayrılıp Ankara’ya yerleşen, memleketle bağları her geçen gün zayıflayan evlatları doğal olarak cami ile yeterince ilgilenemiyorlar.
İmamı, müezzini de var, nasıl olsa gereken tüm hizmetler onlar ve müftülük eliyle halledilir diye olsa gerek, camiyle ilgilenmiyorlar. Belki, yaptıkları hayrın kıymetini düşürmemek adına görünür olmak istemiyorlar. Neticede cami bir manada sahipsiz kalmış oluyor. 

Mahalle sakinleri caminin Vakıflar Bölge Müdürlüğüne devredilmesi için girişimde bulunmak istiyorlar.
Fakat mirasçılar belki işlerinin yoğunluğundan belki başka nedenlerden konunun üzerine düşmüyor, mahalle halkının taleplerine olumlu bir cevap vermiyor-veremiyorlar.

İlerleyen yıllarda bu mirasçılar da vefat ediyor, cami miras yoluyla üçüncü kuşağa aktarılıyor. Cami cemaati yakın tarihlerde yeniden harekete geçmek, mirasçıları ikna ederek caminin Vakıflara bağışlanmasını sağlamak istiyorlar.
Çünkü tarihî caminin bakım, onarım işlerini yürütmenin bu şartlarda, ne maddi olarak ne de hukukî olarak mümkün olamadığını görüyor, çözüm bulmak istiyorlar.
Bu amaçla harekete geçen mahalle sakinleri son mirasçının Moldova’lı bir hanım olduğunu öğreniyorlar.
Eşi vefat edince miras yoluyla cami sahibi olan Moldovalı bu hanımın kim olduğunu, adını, nerede yaşadığını öğrenemiyorlar, düşüncelerini anlatamıyorlar.

Daha vahimi, bu hanımın müslüman olup olmadığını bilemiyor ve bundan sonrası için endişelenmeye başlıyorlar.
Bu hanımın müslüman değil Hristiyan olma ihtimali yüksektir. Bundan sonraki günler çok vahim sonuçlara gebedir. Cami cemaati, bu kadının ansızın çıkıp gelmesinden, camiyi boşalttırmak istemesinden korkuyor.
Hukuken bunlar mümkün mü, evet mümkün.
Mümkün olabilecek çok daha vahim ihtimaller de vardır.
Mesela, Allah göstermesin bu kadın camiyi kiliseye çevirmek istese hukuken kim itiraz edebilir?
Gitse, bütün mal varlığını Moldova devletine ya da oradaki bir kiliseye bağışlasa yaşanacak krizin boyutlarını tahmin etmek bile dehşet vericidir.
Tersi de mümkün.
1930’lu, 40’lı yıllarda yeryüzünde Allah’ın evleri olarak andığımız camileri satın alıp yıkan, üzerine evler, dükkanlar yapan, adı Türk ve müslüman olan bizim insanlarımıza inat, “gavur” yurdunda doğup, “gavur” olarak yetişen bir kadının bu camiyi yeniden Allah’a vakfetme ihtimali.
Bu ihtimal, hepimiz için insanlık, müslümanlık, insanlık dersi olur.
Alabilirsek.

Camiyi satın alıp tekrar cami yapmayıp talan eden Ermeni olsa ne, Rum olsa ne, Türk olsa ne dedi bu gün çok saygıdeğer bir abim.
Ama dehşet verici bu durum akla başka sorular da getirmektedir.
Acaba o yıllarda herkese açık ihalelerle satılan cami, medrese, tekke gibi İslami vakıf eserlerinden bir ya da birkaçı Ermeni-Rum Hristiyan şahıslara da satılmış olabilir mi?

1935-45 yılları arasında sadece cami olarak tam 36 cami satılmıştır ve bunlardan sadece 11 tanesi bu gün ibadethane olarak ayaktadır.
25 tanesinin büyük çoğunluğundan bir iz bile yoktur.

Karanlık Cami neredeyse şehrin göbeğinde, sade, asil ve huzurlu bir ibadet mekanıdır.
Ahşap tavanına Yesari Muhiddin Efendi tarafından yazılan Esma-i Hüsna hatları da çok zariftir.
Eğer sahip çıkılır, ehil eller tarafından güzel bir restorasyon çalışması yapılırsa, çok uzun yıllar belki asırlar boyu Allah’ın mü’min kullarının secdegâhı olarak hizmet verebilecek bu caminin kaderi aslında bu milletin ve bu şehrin kara bahtıdır.

Yakın tarihimizde, milletin sinesinde derin yaralar açmış olan uygulamalarından sadece birinin neticesi olan bu durumdan kurtulmanın, bu yaranın kangren olmasının önüne geçecek çarelerini hep birlikte düşünmek, bulmak zorundayız..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Altın Değil, Elmas Fırsat!

ALTIN DEĞİL, ELMAS FIRSAT! Belki bir daha hiç elimize geçmeyecek bir fırsatı Allah salgın vesilesiyle …

Kapat