İslam dünyasının tanınmış âlimlerinden Abdülmecid Zindani, Yemenlidir. Kur’ân-ı Kerim’deki bilimsel gerçekler üzerine yaptığı araştırmalarla ismini duyuran Zindani Yemen’in Bu’dân bölgesinde dünyaya gelir. Kahire’de Ezher’in önemli âlimlerinden dersler alırken bir taraftan da eczacılık okur. İhvan ile bağlantısı sebebiyle tutuklanır ve Mısır’dan zorla çıkarılır. Bir süre Afganistan’daki Rus işgaline karşı direnişe katılır.

Yemen’e döndükten sonra İman Üniversitesi’ni kurup burada hocalık yaptı. Dini ilimlerin yanında tıp, jeoloji, deniz bilimi, biyoloji, koordinat ilimleri üzerine araştırmalar yürüten Zindani’nin Türkçeye çevrilmiş üç kitabı mevcut: İmanTevhid ve Kuran’da İlmi Mucizeler.

Bütün kitaplarında olduğu gibi Zindani, Risale Yayınlarından çıkan İman kitabında da konuyu ayetler ışığında ele alıyor. İmanı kalplerin ıslahı olarak niteleyen yazar, konuyu Allah’a, meleklere, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere iman başlıkları altında inceliyor. Bunlara paralel olarak küfür ve şirk bahsi de eklenmiş kitaba. Yazar ele aldığı her bahsi imanın ıslahı açısından değerlendirmiş.

Zindani, “O gün ne mal ne de oğullar fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna tertemiz bir kalple (kalb-i selim) çıkan müstesna.” (Şuarâ, 88-89) ayetinde geçen “kalb-i selim” ifadesinden kastın müminin kalbi olduğunu vurguluyor. Ona göre, nasıl ziraate elverişli toprağın kendisine has birtakım özellikleri varsa müminin kalbinin de bir takım özellikleri mevcuttur.

Zindani bu özellikleri -yine âyetlerden hareketle- şu şekilde sıralıyor:

1. Hakka yönelmek:

Mü’min bir kalp Hakk’ı bilir ve ona yönelir.

“Batıla kulluk etmekten uzaklaşıp Allah’a yönelenlere, onlara müjde vardır. Ey Muhammed! Sözü dinleyip de onun en güzeline uyan kurallarımı müjdele. İşte, Allah’ın hidayete erdirdiği kimseler onlardır.” (Zümer,17-18)

İnkârcı ve hasta kalpler ise öyle mi ya? Haktan yüz çevirmişlerdir onlar, onu bilmezler, ona ulaşamazlar da.

2. Hakk sevgisi ve gönüllerin İslâm’a açılmış olması:

Kalb-i selim sahibi hakkı sever ve ister, gönlü İslâm’ı öğrenmeye meyleder. Böylece de, Allah’ın hidayetine kavuşur. Ya hasta bir kalbe sahip olan kişi! O ise Hakk’ı çirkin görür, İslâm’dan bahsedilirken gönlü daralır. Ve dolayısıyla da kendisini, Allah’ın saptırması cezasının önüne atar.

“Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslam’a açar. Kimi de saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi gönlünü dar ve sıkıntılı kılar.” (En’am, 125)

3. İman çağrısını kabul ve imanın kuvvetlenmesini arzu etme:

Kalbi-i selim sahibi iman çağrısını kabul eder. Nitekim bu gibi kişilerden Kur’an- Kerim şöyle bahsetmektedir: “Rabbimiz! Biz: ‘Rabbinize, iman edin’ diyerek, imana davet eden bir davetçiyi işittik ve iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” (Âl-i İmrân, 193)

Kalb-i selim sahibi insanlar; kendileri hakkında, yerin ve göklerin yaratılış hakkında, yaratıcıları olan Allah’tan gelen Kur’an üzerinde derin derin düşünürler. O Kur’an, bu dünyadaki yaşamlarının ve ölümlerinin hikmetini açıklamakta, insanlığın geçmişini ve geleceğini, Allah’ın mümin kulları için hazırladığı cenneti, kâfirleri bekleyen azabı anlatmaktadır. Aynı zamanda bu mümin kişiler, Peygamberimiz Efendimizin mucizeleri, onun peygamberliğini ispat eden delilleri ve Resulullah’ın (sas) dünya ve âhiret saadetine ermeleri, cehennem azabından kurtulmaları için emrettiği hususları nasıl uygulayacakları konusunda kafa yorarlar.

4. Allahu Teâlâ’yı çokça anmak:

Genelde insan unutkandır. Ama kalb-i selim sahibi her an uyanıktır. O gerçeği görür, kör değildir.

“Allah’tan korkanlara şeytandan bir vesvese dokununca Allah’ı hatırlarlar ve hemen gerçeği görürler.” (A’râf, 201)

Bundan dolayı Allahu Teâlâ’yı unutmama, her an O’nu hatırlama emrolunmuştur.

5. Kesin bilgi (yakîn):

Düşünen, öğrenen ve her an Allah’ı hatırlayan mümin kişi, Allahu Teâlâ’nın şu ayetinde açıkladığı “yakin” mertebesine, yani kesin bilgi düzeyine ulaşmıştır.

“Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için nice deliller vardır. Allah’ın sizi yoktan var etmesinde ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin bilgi edinmek isteyenler için nice deliller vardır.” (Câsiye, 3-4)

6. Kalplerin Allah sevgisi ve korkusuyla dolması:

Kalb-i selim sahibi müminlerin gönülleri ve bütün bedenleri Allah’ın ve mucizelerinin karşısında erir. Kâfirlerin kalpleri ise kaskatıdır: “Alah’ın gönlünü İslam’a açtığı ve Rabbinden bir nur üzere olan kimse, kalbi mühürlü olan kimse gibi midir? Kalpleri Allah’ın zikrine karşı katılaşanların vay haline! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler, Allah, sözlerin en güzeli olan Kur’an’ı, ayetleri birbirine benzeyen, karşılıklı hükümleri zikreden bir kitap olarak indirmiştir. O Kur’an’dan, Rabblerinden korkanların derileri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an, Allah’ın bir hidayet rehberidir.” (Zümer, 22-23)

Kalpleri kaskatı olan kişiler ise büyüklenirler, diretirler, Allah’ın mucizelerini ve delillerini inkâr ederler: “Vicdanları doğruluğuna kanaat getidiği halde, sırf zulümleri ve büyüklenmeleri yüzünden, o mucizeleri inkâr ettiler” (Neml, 14)

7. Kur’an ve Sünnete uyma:

Kalb-i selim sahibi kişi, Rabbine ve O’nun Resulüne (sas) itaatten bir an geri kalmaz ve her işinde Allah’ın kitabına, Resulünün Sünnetine uygun bir yol izler: “Erkek ve kadın müminler birbirlerinin Allah için dostudurlar. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarlar. Namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler. Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah Aziz’dir, Hakim’dir, her şeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 71)

Kalplerimiz yukarıda saydığımız bütün bu özellikleri içinde bulundurursa, işte o zaman serpilip yeşeren, yapraklanıp sâlih amel meyvelerini veren iman ağacının bulunduğu, Allah’ın çizdiği istikamet üzere olan kalplere sahip oluruz.

Abdülmecid Zindani, İman