Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Mürşidle müfsidi ayırmak / Burhan BOZGEYİK

Mürşidle müfsidi ayırmak / Burhan BOZGEYİK

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Hiçbir Müfsid, ‘Ben Müfsidim!’ Demez”

Ülkemiz, birçok cihetten “tuhaflıklarla” dolu bir ülke. Daha dün FETÖ’nün ne kadar korkunç tahribatlara sebep olduğu ortaya çıktı, bugün yeni FETÖ’cükler sahneye çıktı, ortalıkta at oynatmaya başladı. Peki, biz Müslümanlar; doğruyu eğriden, Hakk’ı bâtıldan, mürşidi müfsitten nasıl ayırt edeceğiz Çok basit. Temel ölçüyü elde edeceğiz. Bu temel ve şaşmaz ölçü (mihenk) ise Kur’ân’dır, Sünnet’tir. Bu iki temel kaynaktan alınan İcmâ’ ve Kıyas’tır. “Edille-i Şer’iyye”, yâni, Şer’î (İslâmî) deliller dediğimiz bu temel ölçüleri bizlere anlatan sahih eserlerdir. Eskiden beş yaşından itibaren Müslüman çocukları bu ölçüleri elde ederlerdi. Eskinin yedi yaşındaki Müslüman çocuğu, günümüzün kelli felli adamlarının kandığı (aldandığı) hususlarda, “bu yanlış! Bu görüş İslâmî değil!” deyip, ret ederdi. Geçen bir tanıdık; “Sen 30 sene önce bize FETÖ elebaşısının ne kadar tehlikeli görüşlere sahip olduğunu anlatmıştın” dedi. Ben unutmuşum. Ama yaklaşık 8-9 sene öncesine dayanan bir hâtıramı nakledeyim: Bir şehrimizdeki dostları ziyarete gitmiştim. Geldiğimizi duyan pek çok kişi geldi. Söz, “Dinler arası diyalog” a, “Hıristiyan ve Yahudilerin Cennetlik olduğunu” söyleyen FETÖ elebaşısına ve onun dillendirdiği görüşlere geldi. Ben de hâzirûna, âyetleri ve bu âyetlerin tefsirlerini okudum. Fıkıh kitaplarından deliller getirerek bu görüşlerin bâtıl olduğunu, bu görüşlere inanan kimselerin tevbe etmemesi durumunda imandan mahrum kalacağını ve ebedî Cehennemlik olacağını açıkladım. Orada hazır olan bir genç şöyle dedi: “Ben falan ağabeyin yanında 20 sene kaldım, o böyle demiyor.” Ben de kendisine şu cevabı verdim: “Kardeşim, sen ne dediğinin farkında mısın Ben sana âyet-i kerime okuyorum. Hadis-i Şerif okuyorum. Sen ‘Abi böyle demiyor’ diyorsun. Abin dini bilmiyorsa, gitsin dini öğrensin!”

Dinimizin temel esaslarını esaslı şekilde öğrensek, bilsek, yaşasak, bu gibi inancı sarsan, bid’aya revaç veren, ifsad eden görüşlere ve kişilere iltifat etmeyeceğiz.

Ölçü belli: Bizi Allahu Teâlâ’nın ve Resûl-i Ekrem’in gösterdiği yola, yani “Sırat-ı Müstakime” götüren, yani Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Seniyyeye bağlayan “mürşid”dir; insanları şahsına bağlayan, işkembe-i kübradan attığı fikirlere çağıran ise “müfsit”tir.

Bakınız Bediüzzaman, yaklaşık yüz sene önce Doğudaki Kürt aşiretleriyle yaptığı bir sohbette, kendisine mürşitle müfsit’i nasıl ayırt edeceklerini soranlara ne demiş:

“…Hiçbir müfsid [İfsad eden, fenalaştıran, bozan], ‘Ben müfsidim’ demez, dâimâ sûret-i haktan görünür, yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ‘Ayranım ekşidir.’ Fakat siz mihenge [iyiyi kötüden ayıran ayar âleti. Burada kast edilen ‘Şeriat terazisi’dir. Yani Kur’ân’ın ve Sünnetin ölçüsüdür.] vurmadan almayınız. Zira çok silik söz, ticarette geziyor. Hattâ, benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayâlin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalbde saklayınız, bakır çıktı ise gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” (Münâzarat’tan) 

Adam, dini anlatmıyor, şov yapıyor. Adam ortada meşrû bir kaynağı olmamasına rağmen bir eli yağda bir eli balda yaşıyor. Beş altı katlı kâşaneler yaptırıyor. Adam, İmanın şartlarından olan Kaderi inkâr ediyor. Adam, durmadan konuşuyor, sanki Peygamber Efendimiz (asm) hiç konuşmamış gibi, bütün hadisleri inkar ediyor. Adam İslâm’a ve Müslümanlara hizmet eden bütün cemaatleri, ekolleri, tarikatları kötülüyor. Adam, Haremlik-Selamlık esasını, tesettürü yıkmak için neredeyse çırılçıplak kadınları karşısına alıp konuşuyor. Ey saf Müslüman! Sen bunlara mürşit mi diyeceksin, müfsit mi Adam her haliyle, her sözüyle, her davranışıyla zındık ve müfsit olduğunu bağırıyor. Böyle adamlara hüsn-ü zanda bulunmak, saflıktan da öte ahmaklık değil midir?


MillîGazete

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
En Büyük Mucizenin En Büyük Mucizesi! / Cemal ERŞEN

En Büyük Mucizenin En Büyük Mucizesi! Nasılki Kur’ânı dinleyen, onu dinlemekten aldığı feyizle Allah kelâmı …

Kapat