Ana Sayfa / Yazarlar / Mûsâ ile Hârun’un (as) sevaplarının misli..

Mûsâ ile Hârun’un (as) sevaplarının misli..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Kim bunu okursa, Mûsâ ile Hârun’un sevaplarının misli ona verilir.” (Hadis-i Şerif)
Şeyh Ahmed Gümüşhanevî, Mecmuatü’l-Ahzâb, s. 263.
-Bu nasıl mümkün olabilir?..

“Hamd o Allah’a mahsustur ki,
Göklerin Rabbi, Yerlerin Rabbi, Âlemlerin Rabbidir!..
Göklerde ve yerde kibriyâ Ona mahsustur.
Onun kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır!..
Hamd o Allah’a mahsustur ki, Göklerin Rabbi, Yerlerin Rabbi, Âlemlerin Rabbidir!..
Göklerde ve yerde azamet Onundur.
Onun kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır!..
Mülk de Ona âittir. O Göklerin Rabbidir.
Onun kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır!..”
(24.söz)
“Dünyada, dar nazarımızla, kısacık fikrimizle, Mûsâ (a.s) ve Hârun (a.s) sevaplarını ne derece tasavvur ediyoruz, biliyoruz?
Âlem-i ebediyette, Rahîm-i Mutlak, saadet-i ebediyede, nihayetsiz ihtiyaç içinde bir abdine, birtek virde mukabil vereceği hakikat-i sevap,
o iki zâtın sevaplarına
-fakat daire-i ilmimize ve tahminimize giren sevaplarına-
müsavi olabilir.”(24.söz)

Gerçekte biz bu kısır fehmimizle o sevapların ölçü ve derecelerini,
Bereket ve nuraniyetini ne kadar tasavvur edebiliyoruz ki;
ancak fikrimizin ve hissimizin küçük mizanlarının tartabildiği kadar!..
Mizanımız, her ne kadar mahdut ve sınırlı ise de,
ebedi alem de Erhamirrahim olan Rabbimiz,
Cennette kulunun sonsuz ihtiyacına binaen, bir tek virde karşılık vereceği sevap
Hz. Harun (a.s) ve Hz Musa (a.s)’ın risalet ve velayet ölçülerinde değil,
bilakis,
o virdi okuyan zatın îlme’l- âyne’l- hakke’l-yakîn derece ve ölçülerine göre verilecektir!..
Zira Bardağa bardağın alacağı kadar,
küpe küpün alacağı kadar, ancak dolum yapılabilir!..

“Hem de, deniz yüzü ile katrenin gözbebeği,
güneşin tamam-ı aksini tutmakta müsavidirler.
Fark keyfiyettedir.
Hazret-i Mûsâ (a.s.) ve Hârun’un (a.s.) deniz-misal âyine-i ruhlarına
in’ikâs eden mahiyet-i sevap,
bir katre hükmünde bir abd-i mü’minin bir âyetten aldığı aynı mahiyet-i sevaptır.
Mahiyetçe, kemiyetçe birdirler. Keyfiyet ise, kabiliyete tâbidir. (24.söz)

“Hem de sevap ve fazilet, nur âlemindendir.
O âlemden bir âlem, bir zerreye sığışabilir.
Nasıl ki, bir zerrecik bir şişede,
semâvât, nücumuyla beraber görünebilir!..” (24.söz)

“Veraset-i Ahmediye ile İsm-i Âzam zılline mazhar bir mü’min,
kendi kabiliyeti itibarıyla, kemiyetçe bir nebînin feyzi kadar sevap alıyor denilse,
hilâf-ı hakikat olamaz!..”. (24.söz)

“Sual:
Hadis-i Şerif sırrınca, dost dostuyla beraber Cennette bulunacaktır.
Halbuki, basit bir bedevî, bir dakikada sohbet-i nebeviyede lillâh için
bir muhabbet peydâ eder;
o muhabbetle, Cennette Peygamberin yanında bulunması lâzım gelir.
Halbuki, gayr-ı mütenâhi feyze mazhar Resul-i Ekrem (ﷺ) feyzi,
bir basit bedevî feyziyle nasıl birleşir?..
Cevap;…

“Şimdi iki dost var.
Beraber o ziyafete giderler. Bir locada, bir sofrada oturuyorlar.

Fakat birisinin,
kuvve-i zaikası pek az olduğundan cüz’i zevk alır.
Gözü de az görüyor.
Kuvve-i şammesi yok
Sanayi-i garibeden anlamaz.
Harika şeyleri bilmez.
O nüzhetgahın,
binden ve belki milyondan birisini,
kabiliyeti nisbetinde ancak zevkederek istifade eder…

Diğeri ise
bütün zahiri ve batıni duyguları,
akıl ve kalb ve his ve latifeleri,
o derece mükemmel ve o mertebe inkişaf etmiştir ki;
o seyrangahtaki bütün incelikleri,
güzellikleri
ve letaifi
ve garaibi ayrı ayrı hissedip zevkederek,
ayrı ayrı lezzet aldığı halde o dost ile omuz omuzadır.

Madem bu karmakarışık, elemli ve daracık şu dünyada böyle oluyor.
En küçük ile en büyük beraber iken, seradan süreyyaya kadar fark oluyor.
Elbette dar-ı saadet ve ebediyet olan Cennette,
bittarîkı’l-evlâ, dost dostuyla beraberken, her birisi istidadına göre
Sofra-i Rahmânü’r-Rahîm’den,
istidatları derecesinde hisselerini alırlar.
Bulundukları Cennetler ayrı ayrı da olsa, beraber bulunmalarına mâni olmaz!..” (28.söz)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Aslında Nedir? / Prof. Ebubekir Sofuoğlu (Video)

https://youtu.be/kNP1kfOCLfw

Kapat