Vehbi KARA |
Müslümanların Namazda İken En Çok Yaptığı Dua: Salli Ve Barik Duaları
Mehdi ve mezhepler konusunda değerli bir kardeşimizin sorduğu suallere verilen cevaptır:
Evvela: Mehdi meselesi çok önemli bir hakikattir. Zira 1400 yıldır Ümmet-i Muhammedin (asm) en çok ettiği dua; namazlardaki salli ve barik dualarıdır ve bu dualarla yakından alakalıdır.
Bu duaların okundukları yerler:
1) Bütün namazların son oturuşlarında Ettehiyyatü’den sonra,
2) İkindi namazının sünneti ile Yatsının ilk sünnetinin birinci oturuşunda Ettehiyyatü’den sonra,
3) Dört rekatta bir selâm verilerek kılınan Teravih namazının ikinci rek’atının sonundaki oturuşta “Ettehiyyatü”den sonra,
4) Cenaze namazında ikinci tekbirden sonra.
Okunuşu ve meali;
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Müminler beş vakitte günde en az 10 defa bu duaları okuyarak Hz. İbrahim’in ali (evladı) gibi Hz Muhammed (asm)’ın da aline salat ve bereket duası ederler. Bu kadar çok edilen ve namaz gibi makbul zamanlarda yapılan duanın elbette bir karşılığı olacaktır. Müminler başları sıkıştıkça Rabbimiz, Seyyitler cemaatinden bazı zatları gönderir ve rehberlik yaptırır. Her asrın başında bir Müceddid gelmesi (sahih hadisle sabittir bknz. Barla Lahikası) bunun delilidir.
Bu dualar, Müslümanların en kötü durumda dahi ümit içinde olmak gerektiğini hatırlatmaktadır. La taknetü min rahmetillah “Benim rahmetimden ümidinizi kesmeyin” ayeti gereğince en kötü zamanda dahi ümitsizliğe düşmek caiz değildir. İnnemael üsri yüsra “her zorlukta bir kolaylık bulunur” Rabbimiz her türlü zorluk karşısında bir çıkış yolu yaratır. Eğer bunu yaratmamışsa bilmek gerektir ki sonsuzluk ülkesinde sabrımızın karşılığını vermeyi murad etmiştir.
Ümitsiz kalmak ve Allah’a dua etmemek, mü’mine yakışmaz. Ene inde zanni abdi bi. “Ben kulumun güzel zannı üzerineyim” diye buyuran Rabbimize her daim el açmalı ve her talebimizi ona yaparak muvaffakiyeti Ondan beklemeliyiz.
Saniyen: Kıyametin çıkmasına yakın Deccal ve İslam Deccalı Süfyan zuhur edecektir. Bu dualarda geçen “Allahümme Salli ala Muhammedin…(barik ala Muhammedin)” dualarının elbette Allah katında makbul olacağına ve olduğuna delil şudur ki, Mehdi-i Ali Resul zuhur edecek Deccal ve Süfyanın yaptığı tahribata engel olacak, tamir edecektir. İslam Deccali yani Süfyanın M. Kamal olduğunda bir çok alim zat müttefiktir. (Süfyaniyetin 4 rüknü vardır) Onun yardımcıları da elbette bulunacaktır. Şimdi şu soruyu kendimize soralım; din yıkıcısı Süfyan zuhur etmiş ve ortaya çıkmış ise onun tamirini kim yapmıştır. Bu sorunun cevabı araştırıldığı takdirde Bediüzzaman Said Nursi’nin beklenen Mehdi-i Ali Resul olduğu çok rahatlıkla söylenebilir.
Salisen: Bediüzzaman kendisinin Mehdi olduğunu söylememiştir. Zaten söylediği takdirde o kişinin Mehdi olmadığı ortaya çıkar. Bunu elden geldiğince gizlemeye çalışmış mevki makam yerine Cenab-ı Allah’ın rızasını esas maksat yapmıştır. Fakat onun talebeleri Bediüzzaman’ın hizmetinden tutum ve davranışlarından dolayı onun Mehdi olduğundan asla şüphe etmemişlerdir.
Rabian: mezheplerin kaldırılması diye bir bahis olamaz. Bediüzzaman “”Eğer beşerin ekseriyet-i mutlakası bir mekteb-i âlînin talebesi gibi,bir tarz-ı hayat-ı ictimaiyeyi giyse, bir seviyeye girse,o vakit mezhebler tevhid edilebilir. Fakat bu hâl-i âlem, o hâle müsaade etmediği gibi, mezahib de bir olmaz ” diyerek bu konuya açıklık getirmiştir. Kendisi Şafi mezhebine göre ibadet etmiştir.
Mehdi’nin 3 vazifesi vardır iman-hayat-şeriat. Bunlardan en önemlisi ise imandır. Her üç konuda da Bediüzzaman bihakkın Mehdi olduğunu ispatlamıştır. Onu görmeyen gözlerini kapayanlardır. Malumdur göz kapamakla gece olmaz. Gözlerini kapayanlar sadece kendileri için gündüzü gece yaparlar. Hayat ve şeriat konusunda Kuran’dan aldığı düsturları günümüze tatbik etmesi ile ilgili olarak Barla-Emirdağ-Kastamonu Lahikaları, tarihçe-i hayat ve diğer kitaplar gözümüzün önünde duruyor. Bu eserler ciddi bir şekilde incelendiği takdirde hayat ve Şeriat konusunda Müslümanlara kazandırdığı düşünce ufku, prensipler, Risale-i Nur eserlerinin ve onun Şahsı manevisinin dünyaya da hakim olacağının göstergesidir. Eğer bazı insanların zannettiği gibi her şey apaçık olsa idi imtihan yani teklif sırrı ortadan kalkar idi. Ebu Cehil ile Hz. Ebubekir aynı safta yer alırdı. Bu ise Kuran’ın mesajına terstir. Cenab-ı Allah, insanları imtihan ederek yüksek ruhlu olanlar ile aşağılık ruhlu insanları birbirinden ayırmıştır…
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020