[Sungur Ankara’da iken Üstadımıza yazdığı mektubun suretidir.]
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
Çok aziz, çok mübarek, çok müşfik, çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
Mübarek, makbul, kıymetli mektubunuzu Diyanet Riyaseti Başkanı Ahmed Hamdi Efendiye teslim ettik. Sevinçler içinde mübarek mecmua ve Nurları kendi hususî kütüphanesine koydu. “İnşaallah bunları kendi öz ve has kardeşlerime okumak için vereceğim ve bu suretle tedricî tedricî neşrine çalışacağız” dedi.
Çok sevgili Üstadım Efendim,
Mübarek mektubunuzdaki emirlerinizi yapacağını söyledi. “Fakat şimdi hemen birdenbire bunların neşri olmaz. Ben bu eserleri has kardeşlerime okutturup meraklılara göre ileride neşrederiz. İnşaallah tam ve parlak şekilde ileride neşrine çalışacağını” söyledi.
Aziz Üstadım Efendim! Şimdi derhal bu bîçâre talebeniz Nurların neşri için elimize bir vesika vermediğinden üzüldüm. Fakat kendisi Risale-i Nur’un neşrine taraftar ve bütün kuvvetiyle çalışacağını söylediği için sevindim.
Çok sevgili Üstadım! Ahmed Hamdi Efendi siz sevgili Üstadımızı “nasıldır?” dediler. Bu bîçare “Evrad ve manevî vazifeler cihetinde bir noksanlık yok. Fakat cihette her türlü perişanım.” Perişan olmayan ve daima aziz olan siz sevgili Üstadımızın bu sözlerinizi söyleyince gözleri yaşararak dediler: “İnşâallah o daha çok yaşayacak ve pek büyük hizmetler daha yapacak.” dediler.
Çok sevgili Üstadım Efendim! Bundan sonra bu bîçare yine görüşmek üzere oradan ayrıldım. Konyalı ve Emirdağlı Mülkiye okuyan Ahmed ve Mustafa ile beraber şimdi Ankara Müftüsü olan ve siz sevgili kahraman Üstadımızla Erzincan ve İstanbul’da arkadaşlık eden ve ihtiyar olan Sadık Efendi ile görüştük.
Âh sevgili Üstadımız, bize, kurtarıcımız ve vesile-i saadetimiz olan sevgili Üstadımızın eski hatıralarından biraz bahsettiler. Kendisi anlatırken daima âh çekiyor, hayret ve istihsanla kâh gülüyor, kâh üzülüyor ve bize diyor ki:
“Kardeşler! O zât, bize benzemez. O bir hârikadır. Hem onun bazı halleri vardır ki, O, o zaman kendine sahib değildir. Kalbine ne doğarsa, o tecelliyat-ı İlahiyedir.” diye Risale-i Nur’un kudsî tercümanını bize anlatıyordu. Hattâ Ayasofya Câmii’nde binlerce kişiye aziz, kahraman Molla Said’in nutkunu anlatırken hayretler içinde kaldık.
“Ey mehdiler, bu kurulacak bina-yı devletin mehdileri sizsiniz. Bu bina ya bina-yı küfür, ya bina-yı iman, ya bina-yı nifak olacak… ilh.” nutkunuzu ve sonlarında “Kalbden hakaik çıplak çıkıyor. Nâmahrem olanlar dışarıya gitsinler.” diye bütün binlerce halkı hayretlere sevkeden kahramanlar kahramanının nutkunu bize söylerken, “keşki o zamanki nutkunu dinleyebilse idik” diye içimizden âh ettik. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür, mübarek kalbinizden fışkıran Risale-i Nur’u okuduk elhamdülillah.
Hem Divan-ı Örfî’de mahkemedeki paşalara, aziz Üstadımızı i’damla tehdid etmelerine karşı, “Ben ecel istasyonunda ölüm şimendiferini bekleyen bir kimseyim. Ben korkmam.” diye istikbalin kahraman kurtarıcısının kahraman sözlerini, bu mübarek ihtiyar müftüden dinledik.
Duanıza muhtaç, perişan ve çok kusurlu hizmetkârınız
Sungur
Gayr-ı Münteşir Afyon Hapishane Mektuplarından.
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024