MÜTEVÂZÎ BİR HÜKÜMDAR: EMİR ADİL BEY
Adil Bey 1345 – 1361 yılları arasında hüküm süren 5. Candaroğlu hükümdarıdır.. Naâşı tam 660 yıldır kümbet tarzı türbesinde yine eski Türk usulüne göre “zîr -i zeminde” yatıyor. Kitabesiz olan türbenin ahşap kündekâri kapısını 1950 yılında Arkeoloji Müzesi Müdürü merhum Ahmet Gökoğlu incelemiş , kûfî tarzdaki bordür yazısını okuyamadığını belirtmiştir. Bu kapı sonraki yıllarda maalesef çalınmıştır.. Üst kattaki mavi çini kaplı işaret sandukaları da kaldırılarak mescit şeklinde düzenlenmiş.
Türbenin bulunduğu civar Osmanlı’nın son dönemlerinde uygulanan divân sistemine göre çevresindeki köylerin merkezi olarak “Türbe-i Adil Divânı” idi.
Adil Bey, bir ucu Sinop, bir ucu Ankara’ya uzanan beyliğin merkezini Terzi Köyü civarına taşımıştı . Bir nevi yazlık başkent diyebiliriz. Çevreye iskan edilmiş Kayı, Alpı, Bayındır, Karaevli vs. yarı göçebe Türk boylarının hayat tarzı da böyleydi o zamanlar.
Diğer merkezlerde oğulları ve kardeşleri Bey ünvanı ile hüküm sürüyordu.. Küçük oğlu Mahmut Bey’i merkez Kasaba Köyü’ndeki muhteşem ahşap camisi ile tanıyoruz.. Kötürüm Beyazıt Bey ise Sinop’ta yatmaktadır.
Adil Bey’in sarayı da türbenin karşı geçesinde, çevreye hâkim bir tepede idi. O mevkiye bugün halk arasında Hürremşah- Horemşah denilmektedir. (Harem-i Şah’tan (Şah’ın evi) geldiği tahmin edilir.) Ahşap olduğu sanılan saray ve müştemilatından bugün hiçbir iz kalmamış. Su ihtiyacını karşılayan “Akçapınar” cılız da olsa akıyor. Bu suyun zamanında çok gür olduğu, sarayın ve Turhan mevkiinin aşağı kısmında yer alan büyük hamamın su ihtiyacını karşıladığı düşünülebilir. Yine yakın çevrede karasu tabir edilen kaynaklar da vardır..
Türbenin haziresinde bulunan mezar taşlarının en eskisi rûmî 1242 (1826) yılına ait olup taşların bir kısmı silinmeye yüz tutmuştur. Hazirede Candaroğlu dönemi mezar taşı bulunmuyor . Taşlarda yazılı lakaplarından bazıları: Hatipoğlu, Pehlivanoğlu, Yazıcıhafızoğlu, Tonturoğlu, Çeçenoğlu, Gökgözoğlu, Karasu.. Bu ailelerin çoğu bugün de mevcuttur.. Adil Bey dönemi hakkındaki bilgilerimiz ise çok sınırlıdır. Eğer vakfiyesi bulunursa bazı bilinmezleri de öğreniriz umudundayım..
Çok azı günümüze ulaşan bu mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevi olmalıdır. Maalesef tahripler hâlâ sürmekte, mezar taşlarını kırıp içinde altın aramak gibi ham hayaller peşinde koşan düşüncesizler bile var.
Akademisyenlerimiz ile Arkeoloji Müzesi yetkilileri de bilgi, belge ve yüzey araştırmaları alanlarına daha çok eğilmeli, devletimiz de gerekli ödenek ve kolaylığı sağlamalıdır.
Vefatının 660. yıldönümü dolayısıyla Adil Bey”i saygı ve rahmetle anıyoruz..
Tuncay Sakallıoğlu
- Ocak Kültürümüz - 19 Şubat 2024
- Sultanların Hocası Kastamonulu Safiye Hanım - 8 Ocak 2024
- Unutulan Bir Eserimiz: Manzum Sîretü’n-Nebî - 9 Aralık 2023
- Anılarda Kalan Bir Zafer - 1 Mayıs 2023
- Kent Tarihimizden Bir Yaprak: Kastamonu Patates ve Haşhaş İle Tanışıyor - 16 Ocak 2023
- Mühre Kazınan Sanat ve Bir Dua - 28 Temmuz 2022
- Kastamonu’da Bir Attar Dükkanının Mal Dökümü ve Hac Yolculuğu - 15 Temmuz 2022
- “Çekelim Destimizi Fâni Cihandan” - 13 Mayıs 2022
- Mütevazı Bir Hükümdar: Emir Âdil Bey - 8 Ağustos 2021
- Çift İle Koyun, Kalanı Oyun - 16 Mayıs 2021