Ana Sayfa / Yazarlar / “Namaz hakikatinden daha yüksek bir basamak yoktur”

“Namaz hakikatinden daha yüksek bir basamak yoktur”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İmam Rabbani’nin Mektubat’ında geçen,
“-Dur! Ya Muhammed Allah namaz kılıyor!..” ifadesi ne anlama geliyor?..

İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin,
Efendimiz’in ﷺ Mirac’ına dair Hadis’le ilgili ifade tercümesi
şu şekildedir;
“Dur ya Muhammed! Ayağını daha yukarı bir basamağa atayım deme! Çünkü namaz hakikatinden daha yüksek bir basamak yoktur.
Evet, o ibadet ki, tenezzüh ve tecerrüd mertebesine lâyıktır; herhalde onun, kıdem tavırlarından zuhur etmesi ve vücub mertebelerinden sadır olması lâzım gelir.
Bütün ibadetleri ihtiva eden namazın asıl makamı bu mukaddes vücub mertebesidir.
Orası her türlü mülahazanın ötesinde olan Zat-ı akdesin mutlak vücub-u vücud mertebesidir. Ve “La ilahe illellah” kelime-i tayyibenin makamıdır.”
“Bu makamda La mabude illellah= Allah’tan başka mabud yoktur/hakiki mabud yalnız Allah’tır. .” (Arapça Mektubat, 3/77).

“İmâm-ı Rabbânî ile Şeyh Abdülkadir-i Geylânî
Eski Saîd’i Yeni Saîd’e çeviren Üstâdlardır!..
Bugün Kur’ân-ı Hakîmin huzurunda ders arkadaşlarımdır.” (Son Şahitler)
diyerek büyük hürmet gösterdiği, İmam Rabbani hazretlerinin(r.a) mektubatı’nda geçen Efendimiz’in ﷺ Miraç’ıyla ilgili bu ifadeler konu itibarıyle doğru olup,
sadece tercüme olarak yetersiz bir çeviridir!..

Namazın yüksek hakikati anlatılmak istenirken,
Allah Âzze Celle’nin, Mabud-u Mutlak, Mahbub-u Bi’l-Hakk’ olan SAMED sıfatının,
Bir şeyin bir şeye mani olmadığı İRADE sıfatının hakikatine ve kudretine
münafi ve hatarlı bir ifade tercümesi görülmektedir!..
Zira; “Bütün tarikatlerin neticesi ve gayesi iman hakikatlerinin inkişafıdır.
Hakaik-ı îmâniyeden bir meselenin inkişâfını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim.”(mektubat)
Diyen, İmam Rabbani gibi bir Müceddidin İfadeleri muhakkak ki mükemmel olduğu gibi,

“Namaz hakikatinden daha yüksek bir basamak yoktur” derken de
SALÂT’ın hakikatine vurgu yapılması,
Hak Teâla’nın ‘Salât’ kelimesini ‘namaz’a eşdeğer tutması,
Çevriyi yapan muhteremin, ‘kılma’ kelimesini ihsan, icra ve ifa anlamında kullanması düşünülebilir!..
Tercümenin yetersiz kalınmasında takdir edilmesi ve
Düşünülmesi gereken bir diğer husus da,
ifadelerin yüksek bir tasavvufi ve tasavvuri yönünün olmasıdır!..
“İsm-i Zâhir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor;
bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur!..
…Ve keza daire-i esbabın iktizasıyla daire-i itikad ve tevhidin iktizası bir değildir.
Onu bundan istememeli!..” (Mesnevi-i Nuriye) gerçeği göz önüne alınırsa;

Salat” kelimesi, insanoğlu için NİYAZ VE KULLUK,
Allah için RAHMET VE MAĞFİRET anlamına gelir!..

“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”(Azhab,33/56)
“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize melekleriyle beraber rahmetini gönderen Allah’tır.” (Ahzab, 33/43)

O halde burada 20. Sözde beyan edildiği gibi,
“Âdem’e secde” olan hadise, sırf bir emr-i gaybîdir. Akıl ona yol bulamaz; kavî bir imandan sonra teslim ve iz’an edilebilir?.. “ sorusuna;
“-Kur’ân-ı Hakîmde çok hâdisât-ı cüz’iye vardır ki, herbirisinin arkasında bir düstur-u küllî saklanmış ve bir kanun-u umumînin ucu olarak gösteriliyor. Nasıl ki (Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti- Bakara-31),
Hazret-i Âdem’in melâikelere karşı kabiliyet-i hilâfet için bir mu’cizesi olan tâlim-i esmâdır.” Diyerek
“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan bir tek Âdem’le (A.S.) cüz’î hadiseyi konuşurken, bütün kâinatla ve bütün nev-i beşerle bir mükâleme-i ulviye ediyor.”(20. Söz)

Denmesi, Ayet’in haber verdiği nimetin,
insanlığın dünyevi ve uhrevi hayatı açısından,
meselenin lüzum ve ehemmiyetini nasıl açığa çıkarıyorsa;

Bu Hadis-i Şerif’te de Rahman ve Rahim olan Rabbimizin ,
SALÂT yani,
insanoğlu için Niyaz ve kulluk,
Allah için Rahmet ve Mağfiret anlamına gelen
İnsanın Fani ve Baki Alemleri için daimi olan,
Rahmeti İlahiyesinin,
Efendimiz’in ﷺ miracı dediğimiz,
her türlü mülahazanın ötesinde olan Zat-ı akdesin mutlak vücub-u vücud mertebesinde
Sonsuz Rahmetine dair tecellilerin ve Sınırsız Rahimane lütfunun tezahürüne,
Efendimiz’in ﷺ dikkatinin çekilmesi,
ve O’na ﷺ SALÂT’ın
Ehemmiyet ve hakikatine dair fevkiyetin gösterilmesidir!..

Miraç bahsinde de bu husus şöyle beyan edilmiştir; “
…bir Miraçla, bir ferd-i mümtazı, ﷺ
bütün mahlûkat hesabına kendine muhatap ittihaz ederek,
bütün zîşuur namına makasıd-ı İlâhiyesini O’na ﷺ anlatmak
ve O’nun ﷺ la bildirmek
ve O’nun ﷺ nazarıyla âyine-i mahlûkatında Cemâl-i san’atını,
Kemâl-i rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir.…tâ huzuruna getirir.
Sonra bütün o dairelere taallûk eden,
bazı evâmir-i umumiye-i külliyeyi O’na ﷺ tevdi eder, gönderir!..”(31.Söz)

İnsan fikrinin ulaşamadığı, aklın kavramaktan aciz kaldığı, bu hikmetli ve sırlı mesele de;
“Öyle de, semâvat ehli adedince, Hazine-i Rahmet’ten, her birinin namına bir salâta lâyıktır.
Çünkü getirdiği nurla her bir şeyin kemâli görünür ve her bir mevcudun kıymeti tezahür eder ve her bir mahlûkun vazife-i Rabbâniyesi müşahede olunur
ve her bir masnudaki makasıd-ı İlâhiye tecellî eder.”(28.Lem’a)
“Gördüm ki, gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı namazında o âleme girdim.” (28.Lem’a) diyerek,
hakikatini bizzat müşahede eden,
“Eski zamanda büyük zatlar tarafından rivâyet edilen,
“Mütekelliminden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek,
bütün îmân ve İslâm hakîkatlerini aklı ikna edecek bir tarzda ayan-beyan ispat edecek” (Şualar)
Sırrına mazhar olan Üstadımız Bediüzzaman hazretlerinin (r.a)
konu itibariyle Risale-i Nur’da geçen hikmetli ve sırlı müşahedesini tefekkür edelim;

“Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, Yâ Resulallah” ﷺ cümlesi namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden lâtif bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm.
Tamamını tutamadım,
fakat işaret nev’inden bir iki cümlesini söyleyeceğim.

Gördüm ki, gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı namazında o âleme girdim.
Hayalin fevkalâde inbisatından ve mahiyet-i insaniyenin bütün dünya ile alâkadarlığından, koca dünyayı, o gecede bir menzil gibi gördüm.

Zîhayatlar ve insanlar o derece küçüldüler, görünmeyecek derecede küçüldüler.
Yalnız o menzili şenlendiren ve ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek
şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediyeyi ﷺ hayalen müşahede ettim!..

Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman menzildeki zatlara selâm ettiği gibi,
“Binler selâm sana, yâ Resulallah” demeye bir arzuyu içimde coşar buldum.
-Yani, Sana tecdid-i biat edip-
Güya bütün ins ve cinnin adedince selâm ediyorum!..

…O zât-ı Ahmediye ﷺ, ubudiyeti cihetiyle, halktan Hakka teveccühü hasebiyle, RAHMET mânâsındaki SALÂT’ı ister.
Risaleti cihetiyle, Haktan halka elçiliği haysiyetiyle selâm ister!..

Zât-ı Ahmediye’ye ﷺ gelen RAHMET,
umum ümmetin,
EBEDÎ
zamandaki ihtiyâcâtına bakıyor!..
Onun için,
gayr-ı mütenâhi –sınırsız ve daimi-
SALÂT yerindedir!..
Acaba, dünya gibi koca, büyük ve gafletle karanlıklı,
vahşetli ve hâlî bir haneye birisi girse,
ne kadar tedehhüş, tevahhuş, telâş eder,
Ve birden o haneyi tenvir ederek,
enîs, mûnis, habib, mahbub bir Yaver-i Ekrem,
sadırda görünüp,
o hanenin Mâlik-i Rahîm-i Kerîmini,
o hanenin her eşyasıyla tarif edip tanıttırsa,
ne kadar sevinç, ünsiyet, sürur, ışık, ferah verdiğini kıyas ediniz!..,
Zât-ı Risaletteki SALÂVAT’ın kıymetini ve lezzetini takdir ediniz!…” (Said Nursî-28.Lem’a)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Abdülkadir Zeybek Ağabey Anlatıyor

Abdülkadir Zeybek 1938'de Isparta'nın Sav kasabasında doğmuştur ve halen Sav'da ikamet etmektedir. Kendisi Hâfız Mehmed …

Kapat