Ana Sayfa / Yazarlar / Namaz Sûrelerindeki İnce Sırlar

Namaz Sûrelerindeki İnce Sırlar

Namaz Sûrelerindeki İnce Sırlar

İnsan her geçen gün yeni şeyler öğrendiği gibi, bildiğini zannettigi şeyleri bilmediğini ya da o bildiklerinin farklı perspektifleri, farklı anlamları olduğunu farkediyor..
Herkesin bildiği namaz sürelerinde daha önce hiç farketmediğim anlamlar, mesajlar olduğunu, olabileceğini farkettim.

Farkettim ki bu kısa sürelerde Rabbimiz bize dinsizleri, kâfirleri, munafıkları tanıtıyor, onların bariz özelliklerini anlatıyor, bizi onlara ve tuzaklarına karşı uyarıyor.

Kâfir deyince Mekke müşriklerinin, Medine münafıklarının akla gelmesi biz müslümanlar için son derece tehlikeli bir algı sorunu.
Kâfirler sadece tarihte yaşamış ve yok olup gitmiş şahsiyetler değildir.
Kâfirler ya da gâvurlar sadece ülkemiz dışında yaşamazlar.

Türkçe konuşan kâfir, ülkemiz sınırları içersinde yaşayan, bu ülkenin vatandaşı olan, yedi göbek ceddi buralı, anası atası müslüman olan kâfirler/gavurlar vardır.

Ne yazık ki bu gün kâfir/gâvur yok zannediyoruz.
Etrafımızda dolaşan dinsizleri, ateistleri, deistleri, İslam dışı ideolojilere bulaşmış, o ideolojilere kapılmış, onların ahlakı ile ahlaklanmış, kâfir karakterli kişi ve grupları ve onların İslam ve müslümanlar hakkındaki hile ve tuzaklarını fark edemiyoruz.

Oysa Rabbimiz bize sürekli onları tanıtıyor, hile ve tuzaklarından, karakterlerinden daha doğrusu karaktersizliklerinden bahsediyor..

Tekâsür süresinde kâfirlerin çoklukla övünmelerinden bahsediliyor.
Eskiden aşiretinin kalabalıklığıyla övünen kâfirler bu gün dernek, parti üye sayılarıyla, miting meydanlarına toplayabildikleri kalabalıklarla, sosyal medya hesaplarının çokluğuyla övünüyor, oralarda çoğalmaya çok önem veriyorlar.
Mezarlarda yatan tarihî büyük şahsiyetleriyle övünüyorlar, onlardan manevi güç alıyorlar..
Bakın, bu sanatçı da bizdendi, bu sporcu da bizdendi, bu siyasetçi de bizdendi, bu filozof, bu bilim adamı, bu düşünür de bizdendi vs diye ölmüş meşhurlarından bile güç ve itibar devşiriyorlar..
Belli aralıklarla o çok önemli kişiler hakkında anma toplantıları yaparak güç ve moral tazeleme ihtiyacı hissediyorlar..

Hümeze Suresi’nde kâfirlerin müslümanlara lakaplar takarak aşağılamaları, mal ve servet biriktirmekten, onları sayıp sevmekten ne denli zevk aldıkları anlatılıyor, kınanıyor.

Mekke’nin zengin elitleri hakikaten müslümanları çok aşağılıyorlardı..
Şu sefihleri etrafından dağıtırsan seninle konuşuruz, diyorlardı mesela.
Rabbimiz de onlar sefih değil diye onları derhal yalanlıyordu..
Kevser Sûresinde anlatıldığı üzere Peygamberimize ebter diyerek onu alaya alıyorlardı.
Bu gün yeryüzünde ve ülkemizde müslümanlar aynı şekilde hatta daha beter şekilde lakaplar takılarak alaya alınıyorlar..

Biz bu sureyi okuyup müslümanların birbirlerine kel, kör, topal gibi lakaplar takmalarının ayıplığını, günahlığını anlıyoruz sadece.
Fakat Rabbimiz bundan çok daha vahim, çok daha tehlikeli bir durumdan bahsediyor, biz müslümanları uyarıyor..
Dinsiz insanlar ve gruplar müslümanlara terörist, radikal, şeriatçı, gerici, mürteci, yobaz, hurafeci, bağnaz, bid’atçi gibi adeta toplu katliam işlevi gören kelime, kavram ve lakaplarla itibar suikastleri tezgahlıyor, yapıyorlar..
Bir otobüse molotof kokteyli atar gibi bir lakap uydurup atıyor, insanları topluca yakıyorlar.
Ya da daha özel, daha bireysel hakaretlerle önde gelen, âlim, düşünür, lider vasıflı müslüman kimlikleri aşağılamaya itibarsızlaştırılmayı deniyorlar ve başarıyorlar..
Fesli, sakallı, cübbeli, çarşaflı, peçeli, diktatör, hırsız, sapık diye çamur atmaya, itibar suikastı yapmaya çalışıyorlar.
Savaşta her ordu düşman gördüğü ordu komutanını hedef alır. Komutan ya da kral öldüğünde savaş biter çünkü.
Dinsizler en çok müslümanların âlimlerine, hocalarına, manevi büyüklerine ve lider kadrolarına bu yüzden saldırırlar, bu şekilde saldırırlar..

Tarihte müslüman Türklere barbar, Osmanlıya Hasta Adam, Abdülhamit Han’a Kızıl Sultan lakaplarının takılmasının arka planı ve bu lakapları takanların, yayanların kimler, niyet ve hedeflerinin ne olduğu Hümeze Süresinin penceresinden bakınca çok daha net bir şekilde görülmüş oluyor.

Fil Suresi’nde Allah’ın evlerini kimlerin ne maksatla yıkmak istediklerini, zaman içersinde aynı veya benzer niyetlerle yıkmak isteyecekleri ve akıbetlerinin er ya da geç ne olacağı haber veriliyor..
Ve tarih pek çok kereler Allah’ın evlerinin yakılıp yıkıldığını, talan edildigini, ahır ambar yapıldığını hatta bombalandığını yazıyor.
Bu gün Balkanlar, Irak, Suriye, Doğu Türkistan gibi pek çok bölgelerde camilerin Ebrehe kafalılar tarafından vahşice yok edildiğini, talan edildiğini gördük, görüyoruz..
Kabe’nin dibine Ebrehe sarayları dikenlerin gerçek tiynet ve niyetlerini de gördük, görüyoruz.

Mâun Suresi’nde, Allahın dinini yalanlayan dinsizlerin anlatımı çok ilginç, çok ibretlik.
Hiç çekinmeden yetimi, garibi, mazlumu, mağduru, sahipsizi itip kakan, ezen, aşağılayan;
doyurmak bir yana elindeki kuru ekmeği bile kıskanan,
Allah’ın arzını/toprağını, havasını, suyunu Allah’ın diğer kullarından kıskanan, ağzından köpükler saçarak gariplere, yerimlere nefret kusan insanların gerçek kimlikleri veriliyor.
Mâun Suresi kâfirleri ve münafıkları tanımak için çok iyi bir şablon..

Müslümanın yanına gelip namaz kılan, dinsizlerin yanına varınca her türlü hayır işe engel olan, her hayırlı işe bir kulp, her hayırlı kula bir lakap takıp hayra kilit olmak için tezgahlar kuran insancıklar çok veciz bir şekilde anlatılıyor.
Bu sûre, kâfirlerin kendilerini tanımaları için çok iyi bir ayna..
Benim durumum ne acaba, ben kâfirler safında mıyım, müminler safında mıyım diye soranlar için de çok hassas bir test ve terazi..

Kevser suresinden bahsetmiştik;
Altı evladını kendi elleriyle toprağa koyan bir babayı en hassas yerinden vurmaya çalışacak kadar karaktersiz acımasız, barbar, evlat acısıyla bile dalga geçecek, oradan bile lakap, slogan üretecek kadar haysiyetsiz insanlar oldukları anlatılıyor.
Gâvur vurabilecegi her yerden vurur, her şekilde vurur, her zaman, her fırsatta vurur..

Kafirun Süresi;
Kâfirlerin ne kadar omurgasız, ibresiz olduklarını isbat eden, yüzlerine vuran bir başka sure..
Bir ay biz senin Rabbine iman edelim, ibadet edelim..
Sonrasında bir ay sen bizim putlarımıza iman ve ibadet et gibi akla ziyan bir teklif..
Güya iyi niyet gösterisi.
Diyalogculuğun atası sayılabilecek bir teklif.
Sağduyu, tarafsızlık, orta yol, barış, anlaşma gibi kavramların arkasına saklanarak müminlerin kaya gibi, demir gibi sağlam imanlarını sulandırmak çabası..
Bu tür hile ve tuzakların hiç bitmeyeceğini, değişik kişiler tarafından, değişik ortamlarda, değişik fırsatlarla, değişik söylemlerle tekrar edileceğini haber veriyor Rabbimiz.
Her gün ve her an, kesin bir kararlılıkla ‘senin dinin sana, benim dinim bana’ demeyi öğretiyor.. Dinine, imanına son derece hassas bir şekilde, hiç taviz vermeden sahip çıkmayı telkin ediyor.
Yılbaşında/Noelde birkaç saatliğine Hristiyan, Nevruz’da bir iki günlüğüne Zerdüşt ya da Şamanist, meditasyon anında Budist, falan özel günde filan dinden olmak, hangi bahaneyle olursa olsun bir anlığına bile olsa onların safına geçmemek şuuru öğretiliyor Rabbimiz tarafından..

Nasr Suresi’nde kâfirlerin güç ve servet düşkünü oldukları anlatılıyor.
Sen zayıfken demediğini, etmediğini bırakmayan o kâfirler, sana zafer, servet, güç verildiğinde grup grup senin dinine girecekler, diye haber veriliyor.
Belki tersinden de bir mesaj veriliyor, müslümanlar güç kaybettiğinde pek çok kişi ve grup para ve gücün safına yani gâvurun safına geçerler, geçecekler diye haber veriliyor.
Nereden, nasıl kazandığını bilmeden, umursamadan parası, gücü, serveti, teknolojisi, lüks hayatı vs var diye batı hayranı olmanın, bu küresel salgının
altında yatan asıl neden anlatılıyor.

Tebbet Suresi, dinsizlerin öz yeğeni, belki evladı bile olsa müslümana ne kadar büyük kin ve nefret beslediğini, kanından canından olsa bile dininden döndürmek için ne kadar büyük vahşetlere imza atabileceklerini haber veren, bizi uyandıran bir sure..

İhlâs Suresi; Hristiyan, Yahudi ve diğer dinlere inanan insanların düştükleri inanç hatalarını, mantık hatalarını ortaya koyup düzelten bir sûre.
Allah birdir, başka başka ilâhlar olamaz. Allah’tan başka hiç bir varlıkta, hiç bir insanda ilahlık vasfı olamaz.
Hiç bir şeye, hiç kimseye ilâh denenez, ilâh muamelesi yapılamaz, ilâh gibi tapılamaz, tapar gibi işler yapılamaz diye öğretiyor.

Yanlış, eksik tanıyanlara Allah doğru bir şekilde tanıtılıyor.
Allah doğmaz, doğurmaz, doğurulmaz.
Allah sizin küçük, sınırlı beyinlerinizle tasavvur ettiğiniz hiç bir şeye benzemez. Allah hiç bir şeye benzemediği gibi hiç bir şey Allah’a benzetilemez..

Nas ve Felâk Sureleri;
İnsanların şerlerini tarif edip özetleyen ve şerlerinden ve şerlilerinden Allah’a sığınmaya davet eden, sığınmayı da öğreten iki muazzam sûre.
İnsanların en şerlileri kimdir?
Kâfirler, dinsizlerdir.
Müslümanlar hakkında en büyük şer planlarını kimler yapar? Dinsizler.
Kimler uygular? Dinsizler

Müslüman nesillerin imanlarını çalmak için dinsizlik fısıltılarını, imanları çalacak şüpheci sôzleri, fikirleri kim yayar? Dinsizler.
Müslümanları en çok kıskanan, ellerindeki her şey için en çok hased edenler, ellerinden alınsın isteyen, almak isteyenler kimlerdir? Dinsizler.
Sihir, büyü işlerini pervasızca, korkusuzca, acımasızca en çok yapanlar kimlerdir? Dinsizlerdir, dini en zayıf olanlardır.
Müslümanların dinine, imanına, dünya ve ahiret mutluluğuna, saadetine, elde ettikleri maddi manevi nimetlere en büyük düşmanlığı yapan insî ve cinnî şeytanlar, şeytansı insanlar, gruplar ve yapılar karşısında aciz, zayıf, korumasız müslümanlara Rabbimiz koruma teklif ediyor.
Tehlikeyi farketmeyen korunma, tedbir alma gereği duymaz.
Rabbimiz bize düşmanı gösteriyor, tehlikeyi, tuzakları, hileleri tarif ediyor, anlatıyor.
Gelin bana sığının, sizleri onların şerlerinden ben koruyayım, diyor, sadece ben koruyabilirim, diyor..
Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki kurt gibi;
Kendilerini en medeni, en hümanist, en iyi, en iyilik sever, en merhametli, en koruyucu, en çalışkan, en doğrucu, en dürüst vs gösteren ve bizim de öyle zannettiğimiz insanların, grupların gerçek yüzlerini Rabbimiz bize böyle tarif etmiş.

Etrafa, tarihe, sosyal, siyasal çevreye, dünyaya bu ayetler, bu süreler penceresinden bakmayacak mıyız?
Bu ayetlerdeki tariflere uyan kimler var..
Ya da bizler bu surelerde anlatılan dinsiz veya münafıklara benziyor muyuz, bizlerde onların huylarından birşeyler var mı diye bakmayacak, tedbirler almayacak mıyız?

Allah Rasulünün yetiştirdiği, Allah’ın ve Rasulullahın razı olduğu müminlere, müslümanlara mı benziyoruz yoksa onların düşmanlarına mı?

Orhan SALCI 

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sap, Sapı, Sapık

Sap Sapı, Sapık Sap, değişik anlamlara gelen bir kelime. Hatta bazen kelime bile değil, hece. …

Kapat