Ana Sayfa / Yazarlar / Namazdaki Külliyet / Ubeydullah GARİB

Namazdaki Külliyet / Ubeydullah GARİB

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Namaz, kullukta zirve. Bütün varlığımızla Rabbimize yöneliş…

Dilimizde tekrarladığımız bir zikirde, sadece dilimiz harekete geçer. Eğer şuurlu söylüyorsak kalbimiz de devrede olur. O anda zikrimizi, iki cihazla icra etmiş, iki cihazımızla ibadet yapmış oluruz.

Aynı zikirleri diz çökerek söylesek ayaklarımız ve dizlerimiz de devreye giriyor. Ve kısmen bedenimiz… Zikrimize o cihazlarımızın da iştiraki var ve hakeza…

Namazda ise bütün bedenimiz, bütün organlarımız; eğer nasibimiz varsa bütün kalbi duygularımız, latifelerimizin iştirakiyla ibadet yapıyoruz.

Devreye giren cihaz ve latifelerimiz miktarınca, o cihaz ve duygularımızın bilinç derecelerine göre namazımızda mertebeler husule geliyor.

Büyük zatların namazlarını, namazın hakkını vererek daha doğrusu namazlarını, bütün aza ve duygularının şuurlu haliyle kıldıklarını anlayabiliyoruz. Başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (as) saatlerce süren gece namazlarıyla; Hz. Ebubekir (ra), cansız gibi hareketsiz kalarak kıldığı, hatta kendisini korkuluk zanneden kuşların başına konduğu namazlarıyla, bizlere her hatırladığımızda yeniden feyz alacağımız ulvi namaz örnekler sunmuşlardır.

Bediüzzaman hazretleri sert hareketlerle namaz kılarmış. Bu da namaza odaklanmanın başka bir yolu olsa gerek. Yine bir talebesinin anlattığı hatırada “Namazda adeta cenaze gibi idi, yüzünün rengi değişiyordu…” ifadeleri, namazdaki şuuru ifade eden canlı misallerdir.

Yaşanan örneklerden anladığımız kadarıyla, bedenen mazhar olunan ibadet şerefi yanında, içteki duygulanmalar; huzu, huşu ile tabir edilen manevi haller; devreye girebildikleri ölçüde hissiyat ve hasselerin birlikteliğiyle namazdaki keyfiyet, idrakimizi zorlayan derecelere yükseliyor; ubudiyeti külli ifade etmenin yolu açılıyor.

Şu halde insan bedeninde maddi ve manevi ne kadar aza ve hasseler varsa onların namaza iştiraklari oranında mükemmelleşen ve feyzi o nispette artan bir ibadetle karşı karşıyayız. Kulli ubudiyetin, kapsamlı kulluğun bir yönü, namazla gerçekleşmiş oluyor.

Kalbi şuurun, vicdani hassasiyetin gelişmesine etki edecek vesilelere yöneldikçe namazdaki keyfiyetin yükseleceği, namazla gelen varidatın daha da artacağı düşünüldüğünde, tefekkürlerimiz, bizi külli ubudiyetin odağı namaza yönlendirmede hayli önem kazanıyor.

Dünyevi işlerimizde, bir şeye ne kadar odaklanırsak o nispette muvaffakiyetimiz arttığı bilinir. Odaklanmadan maksad, bütünüyle o işimize yönelme, yani ilgili cihazlarımızı, duygularımızı bütünüyle ona tevcih etme olayıdır. Mesela öğrenmede gözün de devreye girmesi, öğrenmeyi daha da kolaylaştırıyor, hatırlamaya yardımcı oluyor. Aynen bunun gibi, namazlarımızda böylesi bir odaklanmaya gidebilirsek, yani bütün maddi ve manevi azalarımızla namaz kılabilirsek külli kulluk manasına yetişme yolu açılıyor.

Binlerce hissiyatımız olduğu hakikatini hatırladığımızda, bütün o hissiyat ve hasselerimizin devreye girmesiyle kılacağımız namazdan alacağımız feyzin derecelerini tasavvur mümkün olabilir mi? 

Her nimet için olduğu gibi, bunda da rahmet-i ilahiyenin arşına yöneliyor, bütün cihaz, hissiyat ve hasselerimizin iştirakini sonuç verecek külli ubudiyet nimetini, bizlere de ihsan etmesi için Zat-ı Kibriya’sına yalvarıyor, dua ve niyaz ediyoruz.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Da’vet Hak Din İslâm’adır / İsmail AKSOY

İsmail AKSOY Da'vet Hak Din İslâmadır Âl-i İmrân Sûresi’nin 64. âyet-i kerimesinde ehl-i kitabın ‘ortak bir …

Kapat