Ana Sayfa / Yazarlar / Bazı kadınlar cennete hasret yaşıyor bu dünyada…

Bazı kadınlar cennete hasret yaşıyor bu dünyada…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nasihat edenin boynunu vurdururum..

Emevi halifelerinden Abdulmelik bin Mervan’a nispet edilen meşhur bir sözdür. Kaynaklarda şöyle geçmektedir. من قال لي اتق الله ضربت عنقه Her kim bana “Allah’tan kork” derse onun boynunu vururum!

Halbuki Abdulmelik’ten bahsedenler onun iki döneminden bahseder. Hilafet öncesi ve hilafet sonrası. Hilafet öncesi için onun, zahit, abit, dindar olduğu anlatılır. Hilafet sonrasında ise başkalaşmıştır.

Bazen zahitlik fakirlikten gelir. Mal geçince ele zahitlik denilen şeyin aslında imkansızlık olduğu anlaşılır…
Bazen takva, yokluktan gelir. Bir rant kapısı, bir ihale, bir dayı ortaya çıktı mı ne dindarlık ne de takva kalmıyor…

Allah teâlâ bizleri; kaynağı yokluk, yoksulluk, kimsesizlik, imkansızlık olan ahlaki vasıflardan muhafaza buyursun!

Diğer meseleye gelecek olursak, nice Abdulmelikler var şu fani dünyada! Bir nasihat kabul etmeyen, bir tavsiye kabul etmeyen, bir uyarı kabul etmeyen Nice Abdulmelikler var!

Günümüz Abdulmelikleri de aynı tonda, aynı tarzda, aynı tonajda uyarıyor: Her kim bana Allah’tan kork derse onu işinden ederim! Her kim bana hesap soracak olursa vay onun haline! Her kim bana hitaben açık ya da gizli bir tavsiyede bulunursa onu sürgün ederim! Her kim yolsuzluk, fesat, vurgun kırgından bahsederse bitiririm onu!

Hem bunların hepsi halife de değil… Sıradan basit ama elinde yetki olan küçük Abdulmelikler!

İslam dünyasında nice alimler asıldı! Nicesi sürgün edildi! Nicesi sahipsizler, kimsesizler mezarlığına gömüldü! Tek suçları neydi? Günümüz Abdulmeliklerine şu müslümanlar hakkında Allah’tan kork demeleriydi!

Evet, o gün Said bin Müseyyeb gibi dev ve devasa alimler işkence gördü. Bugün Selman Avde’ler aynı işkenceye maruz bırakılıyor!

Belki boyunları vurulacak! Belki işkence edilecekler! Ama onlar ilk değil! Onlara bunu reva gören zihniyet de yeni değil!

***

Bazı kadınlar cennete hasret yaşıyor bu dünyada…

En büyük saraylarda yaşasa da cennetten bir ev arzuluyor.
Belki bugün kocasının adı firavun değil; ama kocasından ve onun yaptıklarından dolayı üzüntü duyuyor. Kocası belki en iğrenç işleri yapıyor; ama kendisi Allah’tan korkuyor.

Evet, nice zalimlerin eşleri vardır ki, kocalarından uzaktırlar, onların yaptıkları işlerden beridirler.

Evine gelmeyen, gelince de rezalet çıkaran bir sürü koca var. Gelmesi bir türlü, gelmemesi bir türlü. Ne kocadır ne de babadır. Evini barınak olarak kullanan bir zalimdir. Evin kadını, derdini ne babasına ne de kardeşine açamıyor. Seslerin kesildiği, nefeslerin horlamaya dönüştüğü o anlarda yanağından dökülen yaş ile utana sıkıla ellerini küçük küçük açmış: “Rabbim, beni bu adamdan kurtar! Bu adamın işlerinden kurtar! Ben bu dünyada saray değil, cennetinde bir ev istiyorum. Beni bu zalim halktan da kurtar! Kocamın günahını bana yıkan bu insanlardan da kurtar!” diye dua ediyor.

Demek ki, saraylarda yaşayan, bir dediği iki olmayan, bir eli yağda bir eli balda, yediği önünde yemediği arkasında olan, müreffeh, lüks hayat içinde olan kadınlar da var ve onlar da içinde yaşadıkları durumdan memnun değiller…

Bir firavunun eline düşmüş binlerce kadın var belki de! Kaçacak bir yeri olmayan, tutunacak bir dalı olmayan, sığınacak bir limanı olmayan kadınlar da var…

Allah, müminler için bu kadını örnek verdi. Böyle kadınlar da var. Unutmayın dedi…

Allah, müminler için Firavun’un karısını örnek verdi. O vakit Firavun’un karısı dedi ki: Rabbim, cennette benim için bir ev yap! Beni, Firavun’dan ve onun yaptıklarından koru! Ve beni zalim halktan da koru!

Tahrim Sûresi 11

***

Hazreti İsa’dan hikmet dolu öğütler

“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.

Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin.

İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.

“Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever.

Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile böyle yapar.

Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler.

Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir.

“Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız.

Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.”

Öğrenci öğretmeninden üstün değildir, ama eğitimini tamamlayan her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır.

“Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?

Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘Kardeş, izin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”

“İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve vermez.

Her ağaç meyvesinden tanınır. Dikenli bitkilerden incir toplanmaz, çalılardan üzüm devşirilmez.

İyi insan yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. İnsanın ağzı, yüreğinden taşanı söyler.

“Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?

Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım.

Böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır.

Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.”

Luka İncil’i
Bölüm 6

***

Müminlerin karşılaştığı ekonomik krizler, sadece münafıkları sevindirir.

Münafıklar, Müminlerin başına gelen musibete sevinirler.

(إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ)

Size bir iyilik dokununca bu durum onları (münafıkları) üzer. Ama size bir musibet dokununca bu durum onları (münafıkları) sevindirir.

(Âli İmran Sûresi 120)

Münafıkların bir alâmeti
1- Müminlere gelen güzelliklere üzülmesi
2- Müminin başına gelen musibete sevinmesi

Müminlerin ekonomik kriz çekmesinden sadece münafıklar haz duyar. Müminler iflas etse bundan sadece münafık haz duyar. Müminlerin ülkesi sıkıntıya düşse bundan sadece münafıklar hoşlanır.

Mümin terfi ederse, bu terfisine sevinmek gerekir. Kıskançlık, kin ve üzülmek münafıkların alametidir.

Müminler kardeştir. Birinin başına gelen musibet hepsinin başına gelmiş sayılır. Ama bu musibete sevinmek, sevincini açığa vurmak münafıkların alâmetidir.

Bir mümin evlendiği, çocuk sahibi olduğu, iş sahibi olduğu, ev sahibi olduğu, araba sahibi olduğu vb. zaman bu sevincine ortak olmak müminlerin üzerine bir haktır. Cenazesi olduğu, kaza yaptığı, cezaevine girdiği, bir yakınını veya sevdiği bir şeyi kaybettiği zaman onun üzüntüsüne ortak olmak lazım. Onu teselli etmek gerekir. Bu da müminlerin üzerine bir haktır.

Münafık mı? O şunu yapar. Mümin bir iyilikle karşılaşınca ona üzülür. Müminin başına bir kötülük gelince de sevinir.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Çörekçizâde Mehmed Emin Efendi ve Taşköprülü Mehmed Emin Efendi

MEHMET EMİN EFENDİ (Kastamonulu) Çörekçizåde Hüseyin Rifat Efendi'nin oğlu olup 1285 (1869) tarihinde Kastamonu'nun Isfendiyar …

Kapat