Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Nasrullah Kadı ve Kastamonu Kent Tarihindeki Yeri -II

Nasrullah Kadı ve Kastamonu Kent Tarihindeki Yeri -II

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

NASRULLAH KADI VAKIFLARI VE VAKIF GÖREVLİLERİ

Önceki bölüm için tıklayınız

1. Nasrullah Kadı’nın Vakıfları

1530 ve 1582 tarihli tahrirlerde medrese ve cami evkâfının gelirleri birlikte kaydedilmiştir. Toplam 60.000 akçe olan gelirinin ne kadarının camiye ne kadarının medreseye ait olduğu belirtilmemiştir. Ayrıca vakfın gelirleri içinde günlük 12, yıllık 4320 akçe hamamdan; yıllık 200 akçe sabunhane ve dükkânlardan; yıllık 720 akçe Ilısu’da (bugünkü Mahmutbey Köy’ü) bulunan Cendere’den ve Sorgun’da bulunan bir adet değirmenin geliri yer almaktadır. Aynı zamanda 1530 tarihli tahrirde 71.000 akçe, 1582 tarihli tahrirde de 83.000 akçelik nakit vakfı kayıtlıdır ve hamamın 1582 tarihli tahrirdeki kayıtlı geliri günlük 28 akçe, yıllık ise 10.800 akçedir[1].

Ayrıca Kastamonu merkezde 1000 akçe sermayesiyle bir habbâz (ekmek) dükkânı, yine Kastamonu merkezde hamam (Nasrullah Kadı- Arabapazarı Çifte Hamamı), Ilısu’da bir adet değirmen ve bozahane, Halife Köyü’nde yine bir adet değirmen vakfedilmiştir. Bütün bunların yanında Kastamonu’da dükkân yaptırılması için 30.000 akçe ve oğlu Mehmed Çelebi’ye verilen 900 filori’nin 200’ü ile Ilısu’da alınan yeni muallimhaneye, geriye kalan 700 filori ise mülk alınması için vakfedilmiştir. Vakfiyeden ayrıca Karabulut’ta mektep yaptırdığını öğrendiğimiz Nasrullah Kadı, bura içinde 20.000 akçe vakfetmiştir. Birde günümüze kadar gelmiş olan ve halen köy camii olarak kullanılan kerpiçten bir mescit inşa ettirmiş ve mektep için vakfedilen paradan köy camisine imam olanların mutasarrıf olması istenmiştir[2].

Yukarıda ismi geçen Sorgun’un bugün tam olarak neresi olduğu tespit edilememektedir. Geniş bir alanı ifade eden bu isim Kastamonu’nun küçük bir ilçesi olan ve merkeze 35 km. uzaklıkta olan Daday İlçesi tarafındadır. Ilısu denilen yer ise bugünkü Kastamonu’ya bağlı Göl Nahiyesine tâbi Mahmutbey Köyü olup Mahmutbey Köyü’nün biraz daha ilerisinde bulunan Karabulut Köyü ise Subaşı tarafında ki bugünkü Dokuzkat Köyü’dür. Halife Köyü ise Devrekâni yolu üzerinde olup merkeze bağlı ve 15 km uzaklıktadır.  Elde edilen tüm bilgilerden Nasrullah Kadı Evkâfı’nın 16. yüzyıl içersinde yüksek gelire sahip olduğunu görüyoruz. 

Tablo 1- Nasrullah Kadı Vakfiyesi’nde Belirtilen Vazife Sahipleri ve Aldıkları Ücretler

Görev Ücret (Akçe-Yevmiye)
Mütevelli 2
İmam 1
Hatip 3
Müderris 10
Kayyım 1
Câbi 1
Huffâz(Hafızlar) 3
Cüzhan 1
Sermahfil 3
Te’zin(Ezan okutmakla görevli kişi) 2
Salâ Müezzini 0.5
Muarrif 0.5
Talebe 4
Bevvâb  1
Çerağdar 1

Bunların yanında Peygamber Efendimizin ruhuna bir cüz okuyana yevmiye 4 akçe,  kendi ruhu içim bir cüz okuyana yevmiye 1 akçe, oğlu Mehmed Çelebi’nin  ruhu için bir cüz okuyana yevmiye 1 akçe, validesi ve ölmüşleri ruhuna bir cüz okuyana yevmiye 1 akçe, Karabulut (Dokuzkat) Köyü’nde ki cami imamına yevmiye 1 akçe verilmesi istenmiştir[3]. Toplamda tüm görevlilerin alacağı günlük miktar 41 akçe tutmaktadır. Yıllık ise 14.963 akçe gibi yüksek bir meblağ tutmaktadır. 

Vakfiyede saraydan bahsedilmemektedir. Daha sonraki yıllarda camiye vakfedildiği açıktır. Saray Vakfı bölümünde sarayın gelirinin camiye ne zaman vakfedildiği ve geliri açıklanmıştır.

2. Nasrullah Kadı Camii’nin Saray Vakfı

Kastamonu, Çobanoğulları ve Candaroğulları Beylikleri’ne başkentlik yaptığından dolayı yönetim merkezi olması açısından burada bir sarayın mevcudiyeti bilinmektedir. Fakat sarayın yeri hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. 1333 yılında Kastamonu’ya gelen İbn-i Batuta Seyehatnâmesinde Candaroğulları hükümdarı Süleyman Paşa’yı sarayında ziyaret ettiği ve saraya yakın bir yerde ikamet ettiğini söylemektedir[4]. Bu bilgilerden dolayı Candar oğulları payitahtı Eflani’den Kastamonu’ya taşımalarından itibaren burada bir sarayın mevcudiyeti kesindir257.

Candaroğulları İsmail Bey’in bir hamam inşa ettirmiş olduğu arşiv kaynaklarından anlaşılmaktadır. Receb 1131/ Mayıs-Haziran 1719 tarihli kayıttan “saray hamamı olarak bilinen İsmail Bey’in yaptırdığı hamam[5] diye başlayan hurûfat kaydından da anlaşıldığı üzere İsmail Bey’in yaptırdığı bu hamamın saraya yakın bir yerde olması gerekmektedir.

Ahmet Gökoğlu adı geçen hamamı İsfendiyar Mahallesi’nde olduğunu söylemekte ve bu hamam Muharrem Efendi Camii’nin vakfı olduğundan dolayı bu kişi tarafından yaptırıldığını söylemektedir. Ayrıca hamam moloz taştan harçla yapılmıştır. Soyunma yerinin üzeri ahşaptır, birbirinden geçilen üzerleri kubbeli beş tane halveti vardır259. Fakat adı geçen hamamın İsmail Bey tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hamamın burada bulunması sarayında şehrin doğu tarafında yani hamama yakın bir noktada olma durumunu doğurmaktadır. şehrin Osmanlı’ya intikalinden sonra sarayın durumu hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte 1086/ 1675 tarihli sicil kaydında Cebrail Ağa Mescidi’ne mevkûfe olan arsa üzerine bina olunan vali ve mütesellimlerin sakin oldukları saray külliyen harap olmuştur. Mustafa Efendi bin Sadi bunu mütevellisinden yevmî ikişer akçe ile kiralamış ve kendi malı ile fevkâni 4 bâb odayı, sofayı, kenefi ve tahtındaki ahırı ve cânibi kıblesindeki kebir ahırı yaptırmış ve buraların Kastamonu’ya vali ve mütesellim olanlara beher yevmi 25 akçeye icarlanmasını şart koşmuştur. Buradan elde edilen gelirin de Nasrullah Kadı Camii’ndeki görevlilerle Cebrail Mescidi imamına verilmesini istemiştir. Candaroğulları’ndan kalan sarayın kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Cebrail Mahallesi’nde bir saray yaptırıldığı ortaya çıkmaktadır. “Cebrail Ağa Mescidi’ne mevkûfe arsa üzerine bina olunup valilerin ve mütesellimlerin sâkin olduğu” saraydan söz edilmektedir. Bu durum sarayın yerini önemli ölçüde bize söylemektedir. Ayrıca buradan Osmanlı Dönemi’nde Sancakbeylerinin ikamet etmeleri için muhtemelen eski saraya yakın bir yerde veya onun yerine Cebrail Mahallesi’nde bir saray yaptırıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Eski saray tamamen yıkılmış yeri günlük 2 akçe, aylık ise 60 akçeye kiralanmıştır. Buda demek oluyorki zemin icaresi verilmektedir[6]. Buraya kadar elde edilen bilgilere göre saray İsfendiyer Bey Mahallesi ve Cebrail Mahallesi’ne yakın bir noktadadır. Burada hamamdan bahsedilmemektedir. Fakat Ramazan 1131/ Mayıs-Haziran 1719 tarihinde mevcut hamam İsmail Bey’in yaptırdığı hamam olup hamamın 2 hissedarının olduğu ve hamam gelirinden ücret alan cüzhan Ahmet’in bu görevden el çekmesi ile oğlu Seyyid Hüseyin’e tevcih edilmiştir[7].

1155/ 1742 yılından önce sarayın mütevellisi Hafız Ali bin Mehmed Efendi’dir. Bu tarihten önce Kastamonu Mütesellimi olan ve görevi biten Ahmed Ağa saray hududu dâhilinde kendi malı ile büyük bir ahır yaptırmış, mütevelli izni ile de mevcut köşkü yıktırarak buranın kerestesi ile tekrar büyük bir ahır daha yaptırmıştır. Fakat 1742 tarihinde Kastamonu Mütesellimi olan İbrahim Ağa’nın sarayın yıllık icarını vermediğinden dolayı bu hususla ilgili dava açılmıştır[8].

1169/ 1755 yılında ise saray vakfının mütevellisi yine el-Hâc Hafız Ali bin Ahmed Efendi’dir ve saraya altlı üstlü odalarla birlikte bir de hamam inşa edilmiştir. Büyük ihtimalle İsmail Bey’in yatırmış olduğu hamam kullanılamayacak duruma gelmiş bundan dolayı yeni bir hamam inşa edilmiştir. Ayrıca sarayın kirasının az olduğu gerekçesi ile ve yukarıda zikredilen eklemeler ile birlikte aylık 13 guruş olan kirasının 15 guruşa çıkarılması hususunda Kastamonu Mütesellimi Koçhisarî Mehmed Ağa bin Hasan Çavuş Ağa mahkemeye verilmiş ve karar aylık kiranın 15 guruşa çıkarılması ile sonuçlanmıştır. Buradan elde edilen gelir Nasrullah Kadı Camii’nde görev yapan hatip, devirhan ve tevliyet vazifelerine tahsis ediliyordu[9].

2 Safer 1271/ 25 Ekim 1854 tarihinde ise aylık 155 guruş olan saray icâresinin emsallerine göre az olduğu gerekçesi ile 310 guruşa çıkarılmış ve yine buradan elde edilen gelirin Nasrullah Kadı Camii’nde görev yapan imam, hatip ve hademelerin maaşlarına tahsis ediliyormuş264.

Tüm bu bilgilerden anlaşıldığı üzere bu binadan başka Kastamonu’da valilerin ve mütesellimlerin oturacağı başka bir bina yoktur. Bu saray olarak kullanılan bina ve müştemilatı da devletin değil şahsındır ve vakf olunmuştur. Burası çeşitli zamanlarda ek ve tamiratlarla genişletilmiştir. Saray, mevcut bilgiler doğrultusunda İsfendiyar Bey Mahallesi ve Cebrail Mahallesi’ne yakın bir noktada olduğu kanısına ulaştırmaktadır. Muhtemelen burası iki mahallenin birleşme noktasındadır ve bu nokta bugünkü Hükümet Dairesi olarak inşa edilen Valilik Binası’nın yeridir.

Candaroğulları döneminden itibaren bir sarayın mevcudiyeti bilinmekle beraber bu saray zamanla yanmış ya da başka bir sebepten dolayı yıkılmış olabilir. Osmanlılar döneminden itibaren sancakbeylerinin ikamet edeceği sarayın, devlete ait bir saray değil de şahıs tarafından yapılan ve idarecilere kiralanan bir saray olması dikkat çekicidir. Ayrıca saraydan elde edilen gelir camilere vakf olunmuştur265.

3. Nasrullah Kadı Vakıfları’ndaki Görevliler

Bu kısımda Nasrullah Kadı vakıfları bünyesinde yer alan hayratta görev yapan vazife sahiplerinden 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar hizmet veren görevliler hakkında bilgi verilecektir. Burada mütevelli, imam, hatip, müderris, vâiz, cüzhan, müezzin, kayyım, devirhan, ferraş, temcidhan, huffaz, muvakkit, çerâğdar ve şifâhan, meremmetçi, âbkeş, te’zin, muarrif, sermahfil, temcidhan gibi vazife sahipleri ele alınacak ve hurûfat ve şer„iye sicillerindeki kayıtlar başta olmak üzere dönemin ulaşılabilen kaynaklarından yararlanılarak bilgi verilecektir. 

Vakfın işleyişinden birinci derecede sorumlu olan fakat vakıfta çalışmayan, görevi olmayan kadı ve naip belgelerde çok sık geçmektedir. Bundan dolayı burada kısaca bahsedilecektir. Vakıfların denetiminden, vakfın nâzırı ve mütevellisi dışında hatta onları da denetleme noktasında görevli olan kişi kadıdır. Hurûfat kayıtlarına yansıdığı kadarıyla vakıflarda boşalan görevlere tayinde vakfın mütevellisi dışında kaza kadısının ya da nâibinin arzı söz konusudur. Bu açıdan kadının mülkî, adlî, beledî ve askerî alanlardaki görevleri dışında vakıfların yöneticilerini denetleyip vakıf görevlilerinin tayini için merkeze arzda bulunmak görevini de belirtmek yerinde olacaktır[10]. Zira bunu hurûfat kayıtlarında açıkça görmekteyiz.

Vakfın yönetiminde aktif rol alan kişiler arasında mütevelli, nâzır, câbi (cibâyet) ve kayyım gelmektedir. Mütevelli ve nâzırın ataması nâibin arzı diğerlerininki ise mütevellinin arzı üzerine beratla olurdu[11]. Hurûfat kayıtlarında, şer’iyye sicillerinde ve 16. yüzyıla ait tahrir defterinde çalışma sınırları dâhilinde görevliler hakkında aşağıda bilgi verilecektir. Fakat bundan önce vakıf yöneticilerinin görevleri hakkında kısaca bilgi verebiliriz.

Mütevelli, vakıf işlerini vakfiye şartları doğrultusunda yürüten görevlidir. Mütevelli olmanın şartları her vakfın vakfiyesinde belirtilmiş olup, genelde vâkıfın neslinden olanlara bu görev verilmiştir[12]. Vakfın sorumlu en üst amiri olan mütevellinin vakıf gelirlerini toplamak ve vakfiye şartlarına uygun şekilde harcamak asıl görevidir. Vakfiye de belirtilen şartları uygulayan kişidir269.

Nâzır ise vakıf ve mütevelli ile yakından ilgilenerek, vakfın harcamalarını kontrol etmekle görevlidir. Yaptığı iş bakımından mütevelliden daha geniş yetkilere sahip olduğu söylenebilir. Bir vakfın varlığını sürdürebilmesinde de nâzırın önemi büyüktür [13]. Vakıf görevlilerinin teftişinden sorumlu oldukları gibi olup onun ilamı ile vakıf görevlileri de atanmaktadır. Ayrıca vakıf mütevellilerinin vakıf şartı gereğince aynı nesilden gelen kişiler tarafından vakfın yönetilip yönetilmediğini de kontrol ederlerdi[14].

Câbi vakıf gelirlerinin toplanmasından sorumlu görevlidir. Arapça olan bu kelime “cibâyet ciheti” (cihet-i cibâyet) olarak vakfiyelerde yer alır[15]. “cihet-i cibâyet” için Nasrullah Kadı Vakfı’ndan yarım akçe verilmesi yönünde kayıt vardır[16]

3.1. Nasrullah Kadı Vakfı’nın Mütevellileri (Cami-Hamam-Medrese)

Kastamonu’ya ait hurûfat ve şer„iye sicil kayıtlarında 1103/1692 yılından itibaren Nasrullah Kadı vakıflarının tevliyet yani mütevellilik görevi vâkıfın evladı üzerinde devam etmiştir. Nitekim 15 şevval 1103/ 30 Haziren 1692 tarihli sicil kaydından Nasrullah Kadı Camii’nin mütevellisinin şaban adında bir şahıs olduğu anlaşılıyor274. Safer 1116/ Temmuz 1704 tarihinde ise Nasrullah Kadı Camii’nin mütevellisi 3 akçe ile Mustafa adlı kişidir. Fakat mütevellilik görevi bu kişiden alınarak Hacı Ahmed’e verilmiştir275. şevval 1117/Ocak-şubat 1706 tarihinde Mustafa bu görevi bırakmış ve mütevellisi tarafından diğer Mustafa’ya bu görev berat edilmiştir[17]. Yine Nasrullah Kadı Camii akaratından olan valilerin sakin olduğu Saray vakfına 2 akçe ile mütevelli olan Mustafa’nın ölümünden dolayı diğer Mustafa’ya Kadı Hacı Abdullah arzıyla Receb 1123/Ağustos-Eylül 1711 tarihinde aynı mütevellilik görevinin verildiğini öğreniyoruz277. Yine aynı Mustafa Nasrullah Kadı Camiinde 2 akçe ile mütevellidir ve diğer Mustafa’ya bu görev aynı tarihte verilmiştir278.

Muharrem 1138/ Ekim 1725 tarihinde ise Nasrullah Kadı Camii’nin mütevellisi İsmail’dir[18]. 1 Safer1139/ 28 Eylül 1726 tarihinde ise vakfın nâzırı Hafız Ali Efendi’dir. Nazır olan Hafız Ali Efendi bu yıllarda hem caminin hem de hamamın su yolunun işlerini takip etmektedir[19].

Rebiü’l-evvel 1169/ Aralık 1755’te ise yine Nasrullah Kadı Camii akarâtından olan saray vakfının mütevellisi el-Hac Hafız Ali Efendi bin Ahmed Efendi’dir[20]. Zilhicce 1174/ Ağustos 1761 tarihinde bu görev 2 akçe ile Hafız Ali Efendi’nin üzerindedir[21]. Yine aynı Hafız Ali Halife, saray vakfınım mütevelliliğini 32 seneden beri bu görevi yapan kardeşi Mustafa’nın bu görevden el çekmesiyle almışken dışarıdan Mehmed adlı bir kişinin hile ile berât alıp Hafız Ali Halife’yi bu görevden uzaklaştırmaya çalışması ve bununda ortaya çıkması sonucunda 17 şevval 1176/ 1 Mayıs 1763 tarihinde mütevellilik görevi tekrar Hafız Ali Efendi’ye tevcih edilmiştir[22]. Hafız Ali Halife 1139/1726 yılından 1176/1763 yılına kadar mütevellilik görevini sürdürmüştür.

Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 tarihinde ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin mütevellisi Ebubekir’dir[23]. 28 Muharrem 1179/ 17 Temmuz 1765 tarihinde de hamam mütevellisi ve cami mürtezikası ve Nasrullah Kadı Vakıfları mütevellisi olarak Seyyid Mehmed Çelebi bin Hasan görevlidir[24].

Cemaziye’l-ahir 1219/ Eylül-Ekim 1804 tarihli hurufat kaydında ise saray vakfının 2 akçe ile mütevellisi olan Ebubekir ölmüş ve yerine bu tarihte oğullarından Seyyid Mehmed, Seyyid Hafız Sadullah ve Seyyid Ali adındaki kardeşlere Kadı Osman’ın arzıyla tevcih edilmiştir[25]. Yine Ramazan 1220/ Kasım-Aralık 1805 tarihinde de Arabapazarı olarak bilinen Nasrullah Kadı vakıf hamamının mütevelliliği de adı geçen Ebubekir’in ölümüyle oğlu Seyyid Hafız Sadullah’a geçmiştir[26]. Mütevelli, vakfın tüm işlerini yürütürken Nasrullah Kadı Vakfı’nda bazı tarihlerde ayrı ayrı mütevelliler tayin edilmiştir. Yani hamam mütevellisi, medrese mütevellisi, cami mütevellisi gibi görevler ayrı ayrı belirtilmiştir.

 

Tablo 2- 17. ve 18. Yüzyıllarda Nasrullah Kadı’nın Soyundan Gelen, Evlâd-ı Vâkıf Olarak Kaydedilenler

İsim Tarih Ücret(Akçe-Yevmiye)
İsmail bin Ahmed 15 şaban 1103/ 2 Mayıs 1692
İsmail bin Ahmed 15 Cemaziye’l-ahir 1113/ 17 Kasım 1701
Hasan bin İsmail Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704
Seyyid Mehmed bin Hasan Şevval 1168/ Temmuz-Ağustos 1755

 

Tablo 3- Nasrullah Kadı Vakfı’nın Mütevellileri (Cami-Hamam-Medrese)

İsim Tarih Ücret(Akçe-Yevmiye)
Şaban  15 şevval 1103/30 Haziran 1692
Mustafa Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704 3
Hacı Ahmed Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704
Mustafa Receb 1123/ Ağustos-Eylül 1711 2
İsmail Muharrem 1138/ Eylül- Ekim 1725
Hafız Ali Halife 1 Safer 1139/28 Eylül 1726
Ebubekir Cemaziye’l-ahir 1172/Ocak-şubat 1759 2
Es-Seyyid Mehmed Çelebi bin Hasan 28 Muharrem 1179/17 Temmuz 1765
Seyyid Mehmed-Seyyid Hafız Sadullah-Seyyid Ali Cemaziye’l-ahir 1219/Eylül-Ekim 1804 2

 

3.2. Saray Vakfının Mütevellileri

Receb 1123/ Ağustos-Eylül 1711 tarihinde 2 akçe ile Mustafa saray mütevellisi iken ölmüş yerine diğer Mustafa geçmiştir[27]. Rebiü’l-evvel 1169/  Aralık 1755 tarihinde ise saray mütevellisi el-Hâc Hafız Ali Halife bin Ahmed Efendi’dir289. 1 Mayıs 1763 tarihli hurûfat kaydından ise saray mütevellisi olarak görev yapan ve Hafız Ali Halife’nin kardeşi olan Mustafa’nın bu görevden el çekmesi ile Hafız Ali Halife’nin bu göreve geldiğini ve Mustafa’nın bu görevi 32 sene yaptığını öğreniyoruz. Ayrıca saray mütevellisi olan Mustafa bu görevi yürütürken hariçten biri olan Mehmed adında birisi hile ile bu görevi kendi üzerine berât ettirmiş bunun anlaşılması üzerine Mustafa’nın kardeşi olan Hafız Ali Halife’ye tevcih edilmiştir[28]. Ayrıca Hafız Ali Halife’nin saray mütevelliliği görevi için yevmiye 2 akçe almaktadır[29]. Cemaziye’l-ahir 1219/ Eylül-Ekim 1804 tarihinde ise saray mütevellisi yine yevmiye 2 akçe ile Ebubekir iken vefatıyla birlikte yerine oğulları olan Seyyid Mehmed, Seyyid Hafız Sadullah ve Seyyid Ali kardeşlere ortaklaşa tevcih edilmiştir292.

Tablo 4- 18. Yüzyıl’da Saray Vakfı Mütevellileri

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Mustafa  2
Mustafa Receb 1123/Ağustos-Eylül 1711
El-Hâc Hafız Ali Halife Rebiü’l-evvel 1169/ Aralık 1755 2
Ebubekir 2
Seyyid Mehmed, Seyyid Hafız Sadullah, Seyyid Ali Cemaziye’l-ahir 1219/Eylül-Ekim 1804

 

Sarayın vali ve mütesellimlere kiralanması ve buradan elde edilen gelirin 18. yüzyıl içersinde değiştiği ve bu gelirin 19. yüzyıl içersinde daha da arttığı gözlemlenmiştir. 1675 tarihinde mütevellisinden günlüğü 2 akçe ile kiralanan saraya çeşitli ilaveler yapılarak vali ve mütesellimlere günlüğü 25 akçeye kiralandığı görülmektedir. Aylık geliri 750 akçe, ya da 6.25 guruştur. 1755 tarihin de ise aylık 13 guruş olan icârın yani kiranın 15 guruşa çıkarıldığını ve bu tarihten sonra geçen süre zarfında da zaman zaman artışların olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. 1755 yılında ise yıllık geliri 180 guruştur. 1854 yılında yani 1755’ten 1854 yılına kadar geçen bir asırlık süre zarfında aylık 155 guruş olan icârın (kiranın) 310 guruşa çıktığını öğreniyoruz. Fakat bir asırlık süre zarfında meydana gelen artışları takip edemiyoruz. Çeşitli zaman aralıklarında artışların olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Çünkü kiranın 15 guruştan 155 guruşa birden çıkma ihtimali yoktur. Aylık 155 guruş icarı olan sarayın yıllık geliri 1860 guruş; aylık icârı (kirası) 310 guruş olan sarayın ise yıllık geliri 3710 guruş olmaktadır.

Tablo 5- Saraydan Vakıf İçin 18. ve 19. Yüzyıllarda Elde Edilen İcar(Kirâ) Geliri

Tarih Ücret
1123/ 1711 Günlük 25 akçe-Aylık 750 akçe-Aylık 6.25 guruş -1 guruş 120 akçe hesabıyla yapılmıştır
Aylık 13 guruş
1169/ 1755 Aylık 15 guruş
Aylık 155 guruş
2 Safer 1271/ 25 Ekim 1854 Aylık 310 guruş

 

Nasrullah Kadı Camii’nin vakfı olan sarayın yüksek gelire sahip olduğunu söylemek mümkündür. Fakat 1854 yılından sonra ne zamana kadar Nasrullah Kadı Camii vakfı olduğunu tesbit edemiyoruz.

 

4. Nasrullah Kadı Medresesi’nde ve Camii’ndeki Vazife Sahipleri

Nasrullah Kadı’nın vakıflarından ücret alan vazife sahipleri arasında medresede ve camide görev yapan müderris, dersiâm, bevvâb ve talebeleri burada sayabiliriz. Vakfiyede medresedeki vazife sahipleri için yapılacak harcamalar faslında cihet-i tedris yani müderrislik görevi için günde 10 akçe, talebeye 4, bevvâba (kapıcıya) da 1 akçe verilmesi şart koşulmuştur. 

4.1. Müderrisler ve Dersiâmlar

Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfından gelen ve eğitim-öğretim kurumlarında ders veren kimselere müderris denirdi. Müderris, Arapça “tedris” kökünden türetilmiştir. Türk tarihinde ilk müderrisler Büyük Selçuklu Devleti’nde Nizamiye Medreseleri’nde eğitim verenlerdir[30]. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından hemen sonra ilk medrese İznik’te Orhan Bey tarafından (1324–1362) 1330’da kurulmuştur. Buraya ilk müderris olarak Davud-ı Kayserî atanmıştır[31]

Osmanlı medreselerinde eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulunmak isteyen kimseler medrese eğitimini tamamladıktan sonra icazet alarak müderris olma hakkını kazanır, Anadolu’da hizmet verecekse Anadolu Kazaskeri’ne, Rumeli’de hizmet verecekse Rumeli Kazaskeri’ne müracaat eder; padişahın beratıyla çalışacağı medreseye tayin edilirdi. Ayrıca müderrislerin atamaları şeyhülislamın arzıyla da yapılabilmekteydi[32][33]. Müderrisler ücretlerini günlük olarak atandığı medresenin vakfından alırdı fakat bazen müderrislerin ücretlerini yıllık olarakta aldığını görüyoruz296. Müderrislerin yevmiyeleri onların derecelerini belli ederken aynı zamanda medresenin de derecelendirilmesi müderrisin yevmiyesine bağlıydı[34].

Devletlerin temellerinde güçlü olmasında yeni nesillerin iyi yetiştirilmiş ve eğitilmiş olması yatmaktadır. Osmanlı Devleti bu meselenin önemini fark ettiği için kuruluştan itibaren ilköğretim düzeyinde eğitim ve öğretime önem vermiştir. Bu amaçla medreselere öğrenci hazırlayan sıbyan mektepleri hemen her mahallede cami ve mescitlerin bitişiğine kurulmuş, buradaki öğrencilerin yetiştirilmesi için muallimler atanmıştır. Mektep olmayan köylerde bu hizmetin bazen cami ve mescitlerde imam tarafından verildiği de olmuştur[35].

Umuma, halka açık ders veren”, anlamına gelen dersiâm[36] ise medrese öğrencisi başta olmak üzere, ilim öğrenmek isteyenlere camide ders okutan müderrislere denirdi. Dersiâm, medreseyi bitiren ve sınav sonucu medrese öğrencisine ders okutma hakkını kazanan kimse olarak tanımlanmaktadır[37].

Buna göre dersiâm, sadece “talebe-i ulum” adı verilen medrese talebesine ders verme hakkına sahip müderrisler olmaktadır[38]. Kurala göre bir kişinin dersiâm olabilmesi için okunması gereken ilimleri medresede bitirip icazet aldıktan sonra imtihanla ehliyetini ispat etmesi gerekirdi. Bunun için dersiâm olmak isteyen medrese mezunları, senede bir defa kurulan jüriye başvuruda bulunarak medreselerde imtihana girerlerdi. Sınavı kazananlar buna göre atanırlardı[39].

Taşrada dersiâmların ücretleri devlet hazinesinden değil, hayırseverlerin kurdukları vakıfların gelirleri ile karşılanır; kadro tahsisi de buna göre belirlenirdi. Bu sebeple büyük camilerin hemen hepsinde birden fazla dersiâm görev yapabiliyordu. Dersiâmların ücretlerinde de standart bir uygulama olmayıp, birbirinden farklı idi. Bu duruma muhtemelen caminin büyüklüğü ve ders takip eden kişi sayısı ile vakıf tahsis edenin varlık durumu etki ediyordu. Diğer görevlerde görüldüğü gibi bu da babadan oğla geçen bir meslek haline gelmiştir303

Kastamonu’ya ait incelenen hurûfat kayıtları içersinde Nasrullah Medresesi ile ilgili ilk kayıt 1127/1715 tarihlidir. Bu kayıttan anlaşıldığı üzere bu tarihte Nasrullah Kadı Medresesi Müderrisi Seyyid Ahmed Efendi’dir. Bu kişi aynı zamanda Honsalar Camii’nde Çerkeşoğlu Vakfı’ndan almak üzere günlük 1 akçe ile vâizlik görevini de yapmaktadır[40]. 1146/ 1734 tarihli şer„iyye sicil kaydında günlük ile müderris olan Hafız Mustafa’nın vefat ettiği; onun yerine akli ve nakli ilimlerde eğitim yapacak Hafız Muhammed bin Abdullah’ın müderris tayin edildiği yer almaktadır[41]. 1160/ 1747 tarihli sicil kaydında ise İskilip Kazası’na tâbi Çağatay Köyü’nden olan Mevlânâ İbrahim’e Nasrullah Camii’nde cumartesi, pazar ve pazartesi sabah namazından sonra talebeye ders okutmak için izin ve ruhsat verildiği belirtilmektedir[42]. 1169/ 1756 tarihinde ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin müderrisi İsmail Efendi’dir[43].

Hurûfat kayıtları içersinde Nasrullah Kadı Medresesi ile ilgili ikinci kayıt Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 tarihlidir. Bu tarihte Nasrullah Kadı Medresesi’nde 4 akçe ile talebe ve 1 akçe ile bevvâb olan Numan’ın ölümüyle boşalan bu göreve Abdurrahman Halife vakfın mütevellisi Ebubekir’in arzıyla tevcih edilmiştir308. Burada incelenen hurûfat kaydında yer alan bilgiye göre talebe olan Numan bevvâblık görevini de yürütmektedir ve alışılmışın dışında bir durumdur. Bevvâb ayrı bir görevli olması gerekirken Nasrullah Kadı Medresesi’nde uygulamanın bu şekilde olduğunu görüyoruz. Arapça bir kelime olan bevvâbın lügat manası kapıcı, kapı bekçisidir. Bevvâban ve bevvâbîn şeklinde söylenir. Son zamanlarda mektep kapıcılarına denilirdi[44]. Hanlarda ve camilerde çalışan kapıcılara da bu tabir kullanılırdı. Kapıları akşamları belli saatlerde kilitlerler, sabahları ise açarlardı. Güvenliği sağladıkları gibi kapı önlerini süpürme ve çöpleri atma gibi işleri de yerine getirilerdi[45]. İncelediğimiz kaynaklar içinde bu terim sadece Nasrullah Kadı Medresesi görevlisi olarak karşımıza çıkmaktadır ve vakfiyede belirtilen ücret yevmiye 1 akçedir311.

Şevval 1174/ Mayıs-Haziran 1761 tarihinde bu görev Abdurrahman Halife’nin üzerindeyken bu kişinin görevinin başında olmamasından dolayı Kadı Mehmet Efendi’nin arzıyla bu kez Hayrullah Efendi bevvâb tayin edilmiştir[46]. Yukarıda ismi geçen Hayrullah Efendi’de Cemaziye’l-evvel 1176/ Kasım-Aralık 1762 tarihinde aynı görevi yürütürken kendi hüsn-ü rızasıyla bu görevden ayrılmış yerine Abdurrahman Halife getirilmiştir[47]. 1179/1765 tarihli sicil kaydında ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin müderrisinin el-Hâc Sabit ve Hüseyin Efendiler olduğu yer almaktadır[48]. Muharrem 1181/ Mayıs-Haziran 1767 tarihinde ise yukarıda ismi geçen Nasrullah Kadı Medresesi’nde talebe ve bevvâb olan Abdurrahman’ın bu görevden el çekmesiyle Hafız Mehmed ve Hafız İbrahim bin Hacı Mustafa’ya Kadı Mehmed arzıyla tevcih edilmiştir[49]. Aynı tarihte Nasrullah Kadı Camii’nde dersiâm görevini de Mehmed Efendi yürütmektedir[50].

Zilkâde 1185/ şubat-Mart 1772 tarihinde Kadı Nasrullah Camii’nde haftada bir gün ulûm-u nafia tedris ve talim etmek için Bedii Hacı Ahmed Ağa’nın zevcesi Ümmü Gülsüm ve kızı Fatma ve Ümmü Gülsüm para vakfetmişlerdir. Vakfedilen bu paranın tevliyeti ve camide ders verme görevi Medrese-i Cedid müderrisi Kalecikli İbrahim’e tevdi edilmiş daha sonra da dersiamlık ve vakfın tevliyet görevi İbrahim Efendi’ye, medreseyi yaptıran Seyyid Mustafa’nın arzıyla tevcih edilmiştir317.

16 Zilkâde 1190/ 27 Aralık 1776 tarihli sicil kaydında ise Honsalar Mahallesi sakinlerinden olup Kahire’de iken vefat eden Hacı Hüseyin Efendi vasiyetinde Nasrullah Camii’nde dersiâm olan Kastamonu Müftüsü İbrahim Efendi’ye daha önce vakfedilen 100 guruşluk paranın 125 guruşa çıkarıldığını ve burası için ayrıca 60 cilt kitap satın alınıp Nasrullah Kadı Medresesi’ne bağışlanmak üzere Hacı Ahmed Efendi’ye teslim edildiğini görüyoruz[51]. Yine aynı şer„iyye sicilinden 9 Cemaziye’lahir 1191/ 15 Temmuz 1777 tarihli kayıtta Kastamonu’da Hacı İbrahim’in vakfettiği 2 adet dükkân ile 150 guruş nakit paranın nemasından almak üzere 12 akçe karşılığında haftada beş gün sabah namazından sonra talebeye ders vermek ve senede 2 hatim okumak şartıyla görevli olan Sabit Efendi ölmüş, Sabit Efendi’nin oğlu Sabit’in 12 yaşında olması ve bu göreve gelemeyeceği şahitler huzurunda karara bağlanarak Nurizâde Hafız Mehmed aynı miktarla bu göreve getirilmiştir319. Reisülküttab Mustafa Efendi’nin yaptırdığı Münire Medresesi’nde Cemaziye’l-evvel 1207/ Aralık 1792 tarihinde müderris ve Nasrullah Kadı Camii’nde de dersiâm olan İbrahim Efendi, Saliha Hatun’un vakf eylediği dükkân kirasından senelik 125 guruşun dörtte bir hissesi oranında yani senelik 31.20 guruş karşılığında bu görevi yaparken vefat etmiş; yerine oğlu Osman Afif aynı vazife ücreti karşılığında bu göreve getirilmiştir[52].

1767 yılında bu göreve gelen ve Rebiü’l-evvel 1216/ Temmuz-Ağustos 1801 tarihinde Nasrullah Kadı Medresesi’nde beş akçe ile bevvâb ve talebe olan Hafız Mehmed ve Hafız İbrahim bin Hacı Mustafa ortaklaşa bu göreve mutasarrıfken adı geçen Hafız Mehmed bu tarihte kendi rub’u hissesini diğer İbrahim’e devretmiştir[53]. Ramazan 1219/ Aralık-Ocak 1804- 5 tarihinde ise Nasrullah Camii’nde günlük ile dersiâmlık görevini Hafız Mehmed yürütmektedir322.

5 Cemaziye’l-evvel 1240/ 26 Aralık 1824 tarihinde ise Nakibzâde es-Seyyid Mehmed Sait Efendi ibn el-merhum es-Seyyid Mustafa Ağa’nın dükkân vakfiyesinden de el-Hac Ali Efendi’nin Nasrullah Kadı Medresesi Müderrisi olduğunu öğreniyoruz[54].  1 Receb 1260/ 17 Temmuz 1844 tarihli başka bir evrakta ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin yanmasından sonra Atîk Medrese ile birleşen Nasrullah Kadı Medresesi’nin ortak müderrisi es-Seyyid Hafız Mehmed Emin Sırrı Efendi’dir[55]. 1286/ 1870 tarihinde ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin Müderrisleri Emin ve Hilmi Efendilerdir. Medresenin talebe sayısı ise bu yılda 17„dir[56]. 1293/ 1877 tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde ise Nasrullah Kadı Medresesi’nin müderrisleri yine aynı kişilerdir. Talebe sayısı ise 23’e yükselmiştir[57]. 1311/ 1893 tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde ise Nasrullah Mektebi’nin Muallimi Osman Efendi’dir, öğrenci sayısı ise 118’dir. Yine aynı salnâmede Nukûd-u Mevkûfe Komisyonu’nda (Para Vakıfları Komisyonu) görev yapan Hafız Ahmed Hilmi Efendi, Nasrullah Kadı Medresesi Müderrisi olarak zikredilmektedir327.

 

Tablo 6- Hurûfat Kayıtlarında ve Salnâmelerde Yer Alan Nasrullah Kadı Medresesi’nde 18- 19. Yüzyıllarda Görev Yapan Müderrisler

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Seyyid Ahmed Efendi Şaban 1127/ Ağustos 1715
Hafız Mustafa 1146/ 1733-34
Hafız Mehmed  bin Abdullah 1146/ 1733-34
İsmail Efendi Şaban 1169/ Mayıs 1756
El-Hac  Sabit Efendi-Hüseyin Efendi 28 Muharrem  1179/17 Temmuz 1765
El-Hac Hafız Ali Efendi 5 Cemaziye’l-evvel 1240 / 26 Aralık 1824
El-Hac Emin ve Hafız Ahmed Hilmi Efendiler 1286/1869  –  1293/1876 (Salname)
Muallim Osman Efendi  1311 / 1893- 94 (Salname)

 

Tablo 7- 18- 19. Yüzyılın Başlarında Hurûfat Kayıtlarında Yer Alan Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Dersiâmlar

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Mevlana İbrahim 1160/ 1747
Mehmet Efendi Muharrem 1181/ Mayıs-Haziran 1767
Kalecikli İbrahim Zilkâde 1190/ Aralık- Ocak 1776-77
Kastamonu Müftüsü İbrahim Efendi 16 Zilkâde 1190/ 26 Aralık 1776
Sabit Efendi Cemaziye’l-ahir 1191/Temmuz-Ağustos 1777 12
Nurizâde Hafız Mehmed bin Ali Cemaziye’l-ahir 1191/Temmuz-Ağustos 1777 12
İbrahim Efendi 5 Cemaziye’l-evvel 1207/
19 Aralık 1792
Osman Afif 5 Cemaziye’l-evvel 1207/19 Aralık 1792
Hafız Mehmed  Ramazan 1219/ Aralık-Ocak 1804–1805

 

4.2.İmamlar

Namazda kendisine uyulan, başka bir ifade ile cemaate namaz kıldıran kimseye denir. Bu göreve atanabilmek için medrese öğrenimi görmek ve imamet görevini yerine getirebilecek özellikleri üzerinde bulundurmak gerekirdi. Cami veya mescit vakfının mütevellisi veya kendi arzı ile kadı ilamı üzerine padişahtan berat aldıktan sonra bu işi yapmaya hak kazanılırdı[58]. Ayrıca padişahlar değiştiğinde tüm memurların beratları yenilendiği gibi imamlarında beratları yenilenirdi. Yöneten sınıftan olan imamlar vergiden muaf tutulurlardı. Görevli oldukları cami veya mescidin vakfından beratta belirtildiği kadar ücret alarak ücretlerini karşılarlardı329. İmam olarak ve aynı zamanda başka vakıfların cüzhânlık, câbilik gibi görevleri de yürütebilmekteydiler[59]. Ayrıca ücretsiz olarak bu görevi yapan ve daha sonra berat alan imamlarda vardı ve imamlık görevini ortaklaşa yürütme gibi bir gelenekte mevcuttu331.

Yerleşim yerlerinde bulunan camiler ile mescitler toplanma ve kaynaşma mekânları olarak büyük önem arz ediyordu[60]. XIX. Yüzyılın ilk yarısına kadar padişah beratı ile tayin edilen imamlar, devletle halk arasında ki ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol üstlenmekteydi[61]. Nitekim imam, mahalle topluluğunun başıydı. Her şey onun bilgisi ve iznine bağlıydı. Bir kişinin mahalleye yerleşebilmesi için mahalle sakinlerinden birinin ve imamın kefaleti şarttı. İmam ve mahalleli, oto kontrol sistemi ile birbirlerini denetleyebiliyor ve aldıkları karar kendilerini birinci dereceden bağlıyordu[62].

Vakfiyede imama verilen ücret 1 akçe olarak belirlenmiştir[63]. Nasrullah Kadı Camii’nin imamların isimleri ile ilgili fazla kayda rastlanmamıştır. Rebiü’l-evvel 1101/ Aralık 1689 tarihinde imam olarak görev yapan kişi Seyyid Ali Efendi’dir. Küpcüğez Mescidi imamı Hasan Efendi ile arasında nikâh kıyma konusunda anlaşmazlık çıkmış ve mahkeme kararı ile nikâhı kıyma konusu şahitlerin dinlenmesi sonucunda Küpcüğez İmamı Hasan Efendi leyhine sonuçlanmıştır[64]. Safer 1173/ EylülEkim 1759 yılında ise imamlık görevinde Mehmed Emin ve Ahmed Halifeler ortaklaşa bulunmaktadır[65]. Zilhicce 1178/ Mayıs-Haziran 1765 tarihinde ise imam olan kişiler Derviş İbrahim ve Hafız Mehmed Halife’dir ve ortaklaşa bu görevi yürütmektedirler.

Bu kişilerin aynı zamanda başka görevleri de bulunmaktadır[66]

Tablo 8- Hurûfat Kayıtlarında ve şer‘iye Sicilinde Yer Alan Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan İmamlar

İsim Tarih Ücret (Yevmiye-Akçe)
Seyyid Ali Efendi Rebiü’l-evvel 1101 / Aralık 1689
Mehmed Emin ve Ahmed  Halifeler Safer   1173/ Eylül-Ekim 1759
Derviş İbrahim Zilhicce  1178/  Mayıs- Haziran 1765
Hafız Mehmed Zilhicce 1178Mayıs-Haziran 1765

4.3. Hatipler

Şehir ve köylerde camilerde, Cuma ve bayram namazını kıldıran, ardından minbere çıkarak hutbe okuyan ve ders işleyen görevliye “hatip” veya “şeyhü’l edip” denilirdi[67]. Hatipler medrese okumuş kişiler arasından seçilirdi. İstanbul’da bu atamalar cami vakfının mütevellisi tarafından istid’a ile şeyhülislam’a müracaat edilirdi. İstid’alar üzerine “sadaka buyrulmak mecrûdur.” veya “arz-ı mucebince tevcih buyruldu.” şeklinde not yazılarak sadarete gönderilirdi. Oradan padişaha gönderilen belge ile tevcih muamelesi yapılırdı[68].

Anadolu yakasında bir camide hatip olmak isteyen kişi arzuhali ile o köyden “ehl-i vukûf” olanların şahadetinden sonra Anadolu Kazaskeri’nin ilamı üzerine padişah tarafından berat verildikten sonra başlayabilirdi[69]. Sebepsiz yere görevden alınıp başkası görevlendirilmez, ancak feragat eder, ölür veya görevi terk ederse yerine yeni bir hatibin atanması söz konusu olurdu. Zaman içersinde diğer görevlerde olduğu gibi babadan oğla geçen bir meslek halini almıştır. Nasrullah Kadı Vakfı’nda ise hatiplik görevi için 3 akçe verilmesine dair kayıt vardır[70]. Her görevde olduğu gibi burada da tek bir kişinin daha çok ücret alabilmesi için hatiplik ve mütevellilik, imamlık için bazen tek kişi görevlendirilmiştir343. Ayrıca babadan oğla geçme geleneği ailenin iş sahası haline gelmiştir. İncelediğimiz arşiv kaynakları içersinde hatiplik görevi ile ilgili fazla kayda rastlanmamıştır. Elimizde olan bilgi 1267/ 1850–51 yılında Hafız Mehmed Efendi’nin bu görevde olduğudur344.  

4.4. Müezzinler

Müezzin, camide namaz vakitlerinin geldiğini bildirmek için ezan okuyan ve namaz kılınırken farzdan önce kamet getiren görevlidir[71]. Ayrıca salâ okumakla da görevli olan bu kişilere salâ müezzini de denmekteydi[72]. Müezzinlerin sesinin güzel olması ve namaz vakitlerini aksatmadan işini yapması atama şartları içinde yer almaktadır. Bunlar yalnız bir görevle meşgul olmayıp beratla kendilerine verilen diğer işleri de yapmaktaydılar[73].

Vakfiyede salâ müezzinine yarım akçe verilmesi istenmiştir. Fakat görüleceği üzere salâ müezzini ve müezzinlik farklı iki görev gibi algılanmaktadır ve verilen ücretler farklıdır[74].

Nasrullah Kadı Camii’nde müezzinlikle ilgili ilk hurûfat kaydı şevval 1116/ Ocak-şubat 1705 tarihlidir. Bu tarihte cami müezzini Mehmed adındaki kimsedir ve ondan boşalan göreve Mehmed Halvetî adındaki kişi geçmiştir[75]. Rebiü’l-ahir 1128/ Mart-Nisan 1716 tarihli kayıttan ise salâ müezzinine yevmiye 2 akçe verildiğini görüyoruz[76]. Receb 1131/ Mayıs-Haziran 1720 tarihinde ise muayyene ile müezzin olan Mehmed’in bu görevi kendi rızasıyla bırakmasıyla oğulları Mehmed, Ahmed, İsmail ve İbrahim’e ortaklaşa kadı tarafından tevcih edilmiştir[77]. Rebiü’l-ahir 1169/ Ocak-şubat 1756 da ise yevmiye 1 akçe vazifeyle 5 vakitte de müezzin olan kişi Derviş Halil’dir[78]. Cemaziye’l-ahir 1170/ şubat-Mart 1757 tarihli kayıtta ise yevmiye 1 akçe karşılığında üçte bir hisseyle es-Seyyid Mustafa ve Seyyid Mehmed Halife’nin salâ müezzini olarak ortaklaşa görev yapmakta olduklarını görüyoruz353. 3 Zilkâde 1170/  20 Temmuz 1757 tarihinde ise 5 vakitte de müezzinlik görevini dörtte bir hisse karşılığında yerine getirmekte olan İbrahim’in vefatıyla bu görev oğlu Osman Halife’ye tevcih edilmiştir[79]. Zilkâde 1171/ Temmuz-Ağustos 1758 tarihinde ise yevmiye karşılığında 5 vakitte de ortaklaşa müezzin olan İsmail Halife’nin çocuksuz ölmesi nedeniyle hissesi Ali Halife’ye devredildiğini öğreniyoruz[80]. Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 tarihinde ise 5 vakitte de 1 akçe karşılığında müezzinlik yapan kişi ise Derviş Halil’dir ve berâtı yenilenmiştir[81].

Yine aynı tarihte 3 akçe ile ortaklaşa salâ müezzini olan İsmail ve Mustafa Halife’lerin berâtları yenilenmiştir. Başka bir kayıtta ise İsmail ve Mustafa Halife’lerin kardeş olduğunu ve bu görevi yürütürlerken vefat etmelerinden dolayı İsmail Halife’nin oğulları Mehmed ve Ahmed’e ortaklaşa bu görevin tevcih edildiğini görüyoruz[82]. Aynı tarihli başka bir kayıtta hem 2 akçe ile salâ müezzini hem 2 akçe ile muarrif hem de Nasrullah Kadı’nın oğlu Mehmed Çelebi ruhu için okunan eczâ-i şerife 1 akçe ile cüzhan olan Mehmed, Ahmed ve Mustafa kardeşlerden Mustafa çocuksuz vefat ettiğinden dolayı hissesi müşterekleri ve kardeşleri olan Ahmed ve Mehmed Halife’lere devredilmiştir358. Cemaziye’l-ahir 1176/ Kasım-Aralık 1762 tarihinde ise yine 5 vakitte de müezzinlik görevini dörtte bir hisse karşılığında yerine getiren Osman bin İbrahim Halife kendi rızasıyla bu görevi bırakmış ve Mehmed bin Mehmed’e Nâibi Mustafa arzıyla tevcih edilmiştir[83][84]

 

Tablo 10- 18. Yüzyılda Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Müezzinler

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Mehmed
Mehmed Halveti Şevval  1116/Ocak-şubat 1705
Mehmed
Mehmed, Ahmed, İsmail ve İbrahim Receb 1132/ Mayıs-Haziran 1720
10 Cemaziye’l-ahir 1137/24 Şubat 1725 1360

 

Derviş Halil Rebiü’l-ahir   1169/Ocakşubat 1756 1
Es-Seyyid Mustafa, Seyyid Mehmed Halife Cemaziye’l-ahir 1170/şubat-Mart 1756 1
İbrahim 
Osman Halife  3 Zilkade 1170 /20 Temmuz 1757
İsmail Halife
Ali Halife Zilkade 1171/Temmuz-Ağustos 1758
Derviş Halil  Cemaziye’l-ahir 1172/0cakşubat 1759 1
İsmail ve Mustafa Halifeler 3
Mehmed,  Ahmed  ve  Mustafa  Cemaziye’l-ahir 1172/Ocak-Şubat 1759 2
Osman bin İbrahim Halife
Mehmed bin Mehmed Cemaziye’l-ahir 1176/Kasım-Aralık 1762

 

4.5. Vâizler-Nâsıhlar ve Şeyhü’l Kurrâlar

Cami ve mescitlerde vaaz ve nasihatte bulunan görevliye vâiz denirdi[85]. Bu görevlilerin yetişkin Müslümanların eğitilmesinde önemli hizmetleri bulunurdu. Bunlar daha çok büyük camilerde görev yapıyorlardı. Kayıtlarda vâiz, nâsıh ve şeyhü’l kurrâlık görevlerinin aynı kişi tarafından yapıldığını görmek mümkündür[86]. Hafızlardan kıraat ilmini tamamlamış kişiler için kullanılan bir tabir olan  “kurrâ” hafızlarının başlarına verilen isim ise şeyhü’l-kurrâdır363.

Kâmûs-ı Türkî’de şeyh, “vaaz’a memur olan ulemadan zat” şeklinde ifade edilmiştir[87]. şeyhlik, tekke ve zaviyelerinkinden ayrı olarak bazı büyük camilerde görev yapan kimseler için kullanılıyordu. Belgelerden anlaşılacağı üzere vaizlikle karıştırılmamalıdır hatta vaizlikten bir derece aşağıdadır[88]. Vaizlik ve şeyhü’l-kurra görevi farklıdır ve ayrı şekilde belgeler de belirtilmiştir. Bu iki görevin aynı kişi tarafında yürütüldüğü görülmektedir366.

Nasrullah Kadı Camii’nde haftanın her günü vaâz verilmektedir. Bu açıdan bu durum önem arzetmektedir. Alışılmışın dışında bir durumdur. Nasrullah Kadı Camii’nde vâizlik hususu ile ilgili elimizde mevcut olan ilk bilgi 1113/ 1701 tarihli şer„iyesicil kaydında yer almaktadır. Buradan öğrendiğimize göre Nasrullah Kadı Camii’nde çarşamba günleri halka vaâz ve nasihat verilmektedir. Çarşamba günü vâiz ve nâsih olan şeyh Derviş Mehmed vefat etmiş yerine 3 Cemaziye’l-ahir 1113/ 5 Kasım 1701 yılında şeyh Seyyid Abdulkadir yevmi 1 akçe ile tayin edilmiştir367. Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704 tarihli vaizlik ile ilgili ilk hurûfat kaydından ise bu tarihte Salı günleri ücret almadan vaizlik yapan kişi Nimetizâde Hacı Mehmed Efendi’dir ve ona vâizlik için berât verilmiştir. Nimetizâde Hacı Mehmed Efendi hakkında şer„iyye sicil kaydında rastladığımız 1127/1711 tarihli vakıfnâmeden bu kişinin Kebkebirler mahallesinden olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca döneminin meşhur vâiz ve müderrislerindendir. Asıl adı Nimetizâde el-Hâc Mehmed bin el-Hâc Ahmed’tir. Birçok vakıfları vardır. Cüzhanlık ve vaizlik vazifesi için birçok mal ve para vakfetmiş ve ayrıca Nasrullah Kadı Medresesi’ne de birçok kitap bağışlamıştır[89]. Hurûfat kayıtları içersinde Nimetizâde Vakfı ile ilgili cüzhânlık ve vâizlik konusunda pek çok kayda rastlamak mümkündür. Muharrem 1132/ Kasım-Aralık 1719 tarihli hurûfat kaydından ise Kastamonu’nun Kuzyaka Nahiyesine tabi Bük köyünde Nimetizâde Mehmed Efendi’nin bina eylediği bir camisinin olduğunu ve cami imamı Mehmed’in bu görevden el çekip Muharrem Halife’ye devrettiği yer almaktadır[90]. Bunun yanında cami vakfının tevliyeti hemşirzâdesi Hacı Ahmed’e 1 akçe karşılığında verilmiştir[91].

Yine adı geçen Kuzyaka’ya bağlı Bük Köyü’nde bir de ismiyle anılan mektebi vardır.

Ramazan 1132/ Temmuz-Ağustos 1720 tarihinde ise Sıbyan Mektebi’nin Muallimi olan Mehmed bin Hacı Mehmed bu görevi beratsız yürütürken berat almıştır[92]

Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704 tarihinde ise Cuma vâizliğini 3 akçe ile Seyyid Ömer yapmaktadır[93]. Muharrem 1118/ Nisan-Mayıs 1706 tarihinde ise vâiz ve şeyhü’l-kurrâ olarak görev yapan Ali’nin vefatından dolayı bu görev oğulları Mehmed ve Mustafa’ya tevcih edilmiştir[94]. Receb 1123/ Ağustos-Eylül 1711 tarihinde ise bir akçe karşılığında vâiz olarak görev yapan Ebubekir vefat etmiş yerine şeyh Mustafa geçmiştir374. Cemaziye’l- evvel 1131/ Mart-Nisan 1719 tarihinde Salı günü Nimetizade vakfından 2 akçe ile vaiz olan Hacı Ahmed’in vefatı nedeniyle bu görevde şeyh Mustafa’ya kadı tarafından tevcih edilmiştir[95]. 1154/ 1741 tarihinde ise Atabey Gazi Mahallesi sakinlerinden olan Hafız Muhammed Efendi bin el-Hac Ali Efendi Cuma vâizidir ve Nasrullah Kadı Camii Evkâfından ücret almaktadır376. “Kastamonu’ya tâbi„ Orta Karyesi’nde vâki„ Hacı Nasrullah el- müderris (ed durr-i) vakf-ı zaviyesinin Kadı Nasrullah Camii şerifi’nde ber vech-i hasbi şeyhü’l- kurrâ olan Hafız Mehmed Halife”  diye başlayan kayıttan Hafız Mehmed Halife bu görevi kendi rızası ile diğer Hafız Mehmed Halife bin Hacı Abdullah’a devretmiştir[96].

Şaban 1169/ Mayıs 1756 tarihinde ise Perşembe günü iki akçe ile vâiz ve nâsih olan Müderris İsmail’den boşalan bu göreve şeyh Ahmed Halife geçmiştir378. Cemaziye’l- Evvel 1170/ Ocak- şubat 1757 tarihli hurûfat kaydından ise Nimetizâde Vakfı’ndan almak üzere üç akçe ile pazartesi günü ve üç aylarda vâiz ve nâsih olan şeyh Hasan Efendi’nin vefatıyla yerinin boş kalması sonucu şeyh Mehmed Efendi’ye bu görevin tevcih edildiğini görüyoruz[97]. Rebiü’l- Evvel 1173/ Ekim- Kasım 1759 tarihinde ise Pazar günü sabah namazından sonra vâizlik görevini şeyh Ahmed adında birin yaptığını görmekteyiz[98]. Cemaziye’l-ahir 1184/ Eylül- Ekim 1770 tarihinde ise Nimetizâde Evkâfı’ndan almak üzere 1 akçe ile cumartesi ve 2 akçe ile Salı günü vâiz olan Mehmed’in ölümü üzerine bu görev oğlu şeyh Ali’ye tevcih edilmiştir. şeyh Ali vaizlik görevini kısa süre yürüttükten sonra aynı yılın Ekim/ Kasım ayında vefat etmiş ve bu göreve şeyhü’l-İslam Seyyid Mehmed Efendi’nin işaretleriyle Kalecik Müftüsü şeyhzâde İbrahim Efendi getirilmiştir[99]. 4 Ramazan 1190/ 17 Ekim 1776 tarihli sicil kaydında yer alan bilgiye göre Çarşamba günleri gönüllü olarak vaiz olan Antepli Ahmed Efendi’nin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle kumaş vergisi gelirinden verilmek üzere günlük ücret verilmesi hususunda karar verildiğini görüyoruz382. Rebiü’l-ahir 1211/ Ekim-Kasım 1796 tarihinde ise pazar günü sabah namazından sonra yevmiye 2 akçe ile vaiz olan Ali’nin bu görevi bırakması sonucu naibi Seyid Abdurrahman tarafından bu görev diğer es-Seyid Ali’ye tevcih edilmiştir383. 1267/ 1850- 51 tarihinde de Nasrullah Kadı Camiinde hatip olarak görev yapan kişi Hafız Mehmed Efendi’dir384.

Buradan da anlaşılacağı üzere Nasrullah Kadı Camii’nde alışılmışın dışında vaâz ve nasihatın sadece Cuma günü değil de haftanın her günü oluşu dikkat çekicidir ve sabah namazından sonra da vaaz verildiği görülmektedir. 

Tablo 11- 18. Yüzyılda Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Vâizler, Nâsıhlar ve Şeyhü’l- Kurrâ’lar

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Şeyh Derviş Mehmed
Şeyh Seyyid Abdulkadir 3 Cemaziye’l-ahir 1113/5 Kasım 1701 1
Nimetizâde Hacı Mehmed Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704
Seyyid Ömer Safer 1116/ Haziran-Temmuz 1704 3
Ali
Mehmed ve Mustafa Muharrem 1118/ Nisan-Mayıs 1706
Ebubekir 1
Şeyh Mustafa Receb 1123/Ağustos-Eylül

 

1711
Hacı Ahmed 2
Şeyh Mustafa Cemaziye’l-evvel 1131/Mart-Nisan 1719
Hafız Muhammed Efendi bin El-Hac Ali Efendi 1154/1741
Müderris İsmail 2
Şeyh Ahmed Şaban 1169/Mayıs 1756
Şeyh Hasan 3
Şeyh Mehmed Cemaziye’l-evvel 1170/Ocak-Şubat 1757
Şeyh Ahmed  Rebiü’l-evvel 1173/Ekim-Kasım 1759
Mehmed 3
Şeyh Ali Cemaziye’l-ahir 1184/Eylül-Ekim 1770
Kalecik Müftüsü Şeyhzâde İbrahim Receb 1184
Antepli Ahmed Efendi 4 Ramazan 1190/17 Ekim 1776
Ali 2
Es-Seyyid Ali Rebiü’l ahir 1211/Ekim-Kasım 1796

                  4.6. Cüzhânlar

Nasrullah Kadı Camii için kurulan vakıflar arasında Kur’an-ı Kerim’den cüz-i şerifler okunması için kurulan vakıflar ve bu vakıfları kuran hayır sahipleri hakkında bilgi verilecektir. Vakfiyelerde cüzhân olarak kaydedilen kimseler, camilerde namazdan önce ya da sonra cüz okuyan görevlilerdir. Farsça’dan dilimize geçen “han” kelimesi; okumak, çağırmak anlamında kullanılır. Cüz ise Kur’an da yirmi sayfadan oluşan bölüme verilen addır[100]. Camilerde büyüklüklerine göre cüz okuyucuları bulunurdu. Vakıf gelirlerine ve vakfiye şartlarına göre personel sayıları belirlenirdi. Cüzhanların içinde en çalışkan ve gayretlisi reis olurdu. Bunlar, Cuma günleri hariç diğer günler sabah namazından sonra Kur’an’dan cüz tilavet eder daha sonra cami cemaatinin geçmişlerine ve vâkıfın ruhuna hediye ederlerdi[101].

                  4.6.1. Nasrullah Kadı Camii’nde Okunacak Cüzlerle İlgili Vakıflar

4.6.1.1. Nasrullah Kadı Vakfı

Nasrullah Kadı’nın vakf eylediği hamam vakfından almak üzere Nasrullah Kadı’nın Sahil Kazası’nda medfûn bulunan validesi ve yakınları ruhu için okunacak cüz-î şerifin okuyanı daha önce olmadığı için bu vazifenin Hafız Yahya Halife’ye 1 akçe karşılığında verildiğini öğrenmekteyiz.[102]  1 Safer 1139/ 28 Eylül 1726 tarihinde yine hamam icâresinden almak üzere Nasrullah Kadı’nın kendi ruhu ve oğlu Mehmed Çelebi’nin ruhu için okunacak cüz-i şerif tilaveti görevinde de kimse olamadığından dolayı 1 akçe karşılığında Hafız Yahya Halife’ye verilmiştir[103].

Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak- şubat 1759 tarihinde 2 akçe ile salâ müezzini ve 2 akçe ile muarrif olan ve Nasrullah Kadı’nın oğlu olan Mehmed Çelebi’nin ruhu için okunan cüzden 1 akçe ile yarım cüzhanlık görevlerinde bulunan Mehmed ve Ahmed kardeşler cüzhanlık görevinin diğer yarısını yürüten kardeşleri Mustafa’nın çocuksuz ölmesinden dolayı Mustafa’nın hissesi Kadı Osmanzâde Seyyid Ahmed’in arzıyla kardeşlerine geçmiştir[104]. Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 tarihli hurûfat kaydından ise yukarıda ismi geçen kardeşlerin babaları İsmail adında biridir ve bunlar İsfendiyar Bey Camii’nde de görev almışlardır[105]. Cemaziye’l-ahir 1174/ Ocak-Şubat 1761 tarihinde ise vâkıf-ı mezburun oğlu Mehmed Çelebi ruhu için okunan cüz-i şerife 1 akçe ile mutasarrıf Hafız Ali Halife’dir[106].

Safer 1209/ Ağustos- Eylül 1794’te 2 akçe ile salâhan, 2 akçe ile kayyım ve yine Nasrullah Kadı oğlu Mehmed Çelebi ruhu için tilavet olunan ecza-i şeriften 1 akçe ile cüzhan olan ve adı geçen caminin saray vakfından almak üzere 2 akçe ile yine cüzhan olan Mehmed öldüğünden dolayı yerine oğulları Ahmed ve Mehmed’e nâibi Seyyit Hasan arzıyla tevcih edildiğini öğreniyoruz. Muharrem 1212/ Haziran-Temmuz 1797 tarihinde ise yine hamam icaresinden almak üzere yevm-i 1 akçe ile vakf-ı merhumun oğlu Mehmed Çelebi ruhu için bir cüz-i şerif naibi olan Ebubekir’in ölümüyle yerinin boş kalması sonucu yerine oğulları Seyyid Mehmed, Seyyid Mesud ve Seyyid Ali nam kardeşler geçmiştir[107].

4.6.1.2. Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa Vakfı

17 şevval 1100/ 4 Ağustos 1689 tarihli sicil kaydından Hacı Mehmed Ağa Vakfı’ndan almak üzere günlük ile cüzhan olan şaban bu görevini yapmadığı gerekçesiyle cüzhanlıktan alınmış ve yerine Hafız Mehmed vakfın mütevellisi Ahmed Efendi’nin arzı ile tayin edilmiştir393. 15 şevval 1103/ 30 Haziran 1692 tarihli sicil kaydında ise Kapıcıbaşı Evkâfı’ndan 1 akçe ile cüzhan olan Ahmed bu görevi Hacı Ahmed Halife’ye devretmiş; o bu görevde iken hariçten Hafız Mehmed adında kişi bu görevi Hacı Ömer’in üzerine berat ettirip hak sahibi olan Hacı Mehmed Halife’nin elinden almış bunun üzerine cami mütevellisi şaban’ın müdahalesi ile bu görev tekrar Hacı Mehmed Halife’ye verilmiştir[108].

Şaban 1116/  Kasım-Aralık 1704 tarihli hurûfat kaydında yer alan bilgiye göre Şaban Mehmed Ağa Vakfı’nın mütevellisi ve aynı zaman da cüzhan olan Hacı şaban „dan boşalan bu göreve Seyid Mehmed getirilmiştir[109]. Receb 1117/  EkimKasım 1705 tarihinde de 1 akçe ile cüzhan olan Mehmed bu görevi bırakmış yerine Hafız Mustafa geçmiştir[110]. şaban 1117/ Kasım-Aralık 1705 tarihinde de yukarıda adı geçen aynı Hafız Mustafa 2 akçe karşılığında bu görevi yürütürken cüzhanlık görevini bırakmış ve bu görev Kadı Mustafa’ya verilmiştir. Hafız Mustafa’nın bu görevde çok kısa kaldığı anlaşılmaktadır[111].

Rebiü’l-evvel 1118/  Haziran- Temmuz 1706 tarihli hurufat kaydında cüzhan Ahmed’in bu görevi bıraktığını ve yerine Mehmed bin Ahmed’in geçtiğini398 şaban 1121/ Ekim- Kasım 1709’da sabah namazından sonra Muhammediye kıraat eden ve aynı vakıftan 1 akçe vazife ücreti karşılığında bir cüz tilâvet eden Mehmed’in öldüğünü ve Ahmet’in yerine geçtiğini geçtiğini öğreniyoruz[112]. Safer 1122/ Nisan 1710 tarihli başka bir kayıtta ise Mehmed bin Ahmed’in ölümü üzerine bu görevin oğlu Seyid Mustafa’ya verilmiştir[113].  Cemaziye’l-ahir 1122/ Temmuz-Ağustos 1710 tarihinde sabah namazından sonra Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa’nın ruhu için cüz okunması ile ilgili 2 akçe vazife ücreti karşılığı cüzhanlık görevinde bulunan Hafız Hasan ölmüş onun yerine bu görev oğlu Mustafa’ya tevcih edilmiştir[114]. Ramazan 1122/ Ekim-Kasım 1710’da Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ruhu için 1 akçe karşılığında cüzhân olan Seyid Ömer ölmüş yerine Seyid Ali geçmiştir402

Cemaziye’l-ahir 1125/ Mayıs-Haziran 1713’te Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ruhu için cüzhânlık görevinde bulunan Hacı Ahmed ölmüş onun yerine oğlu İbrahim bu göreve getirilmiştir[115]. Muharrem 1128/ Aralık-Ocak 1715-16’da yine aynı vakıftan 1 akçe ile bir cüz-i şerif tilavet eden aynı İbrahim bu görevi bırakmış yerine Ali ibn Hacı Ahmed geçmiştir[116]. Safer 1128/  Ocak-şubat 1716 tarihinde sabah namazında 1 akçe ile cüzhân olan Hüseyin ölmüş onun yerine oğlu Hafız Mehmed’e bu görev verilmiştir[117]. Muharrem 1129/ Aralık-Ocak 1716–17 tarihinde 2 akçe ile sabah namazından sonra Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ruhu için cüzhân olan ve şaban 1121 tarihinde bu göreve gelen Ahmed ölmüş, yerine Mehmed geçmiştir[118]. Receb 1131/ Mayıs-Haziran 1719’da şaban Mehmed Ağa vakfından 2 akçe ile cüzhân olan İbrahim kendi rızası ile bu görevi Hafız İsmail’e devretmiştir407. Yine aynı tarihte, aynı vakıftan akçe ile cüzhân olan ve Muharrem 1128 tarihinde bu göreve gelmiş olan Mehmed kendi rızası ile bu görevi Mustafa’ya devretmiştir[119]. Aynı Mustafa’da 3 akçe ile cüzhânlık görevini yürütürken ölmüş yerine oğlu Mustafa geçmiştir[120].

Receb 1136/ Mart-Nisan 1724 tarihinde ise sabah namazından sonra Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ruhu için okunan eczaya 2 akçe ile cüzhan olan Mehmed Halife ölmüş yerine Hatipzade Hafız Ali Halife Kadı Sunullah arzıyla geçmiştir[121]. Cemaziye’l-evvel 1138/ Ocak-şubat 1726’da yine sabah namazından sonra Kapıcıbaşı Mehmed Ağa ruhu için okunan eczâ-i şerifden 2 akçe ile cüzhan olan Mehmed öldüğünden dolayı yerine oğlu es-Seyyid Mustafa Halife’ye Kadı Sunullah arzıyla bu görevin verildiğini öğreniyoruz[122]. Zilhicce 1138/ Temmuz-Ağustos 1726’da

2 akçe ile cüzhan olan Ahmed kendi rızası ile bu görevi Mehmed’e devretmiş, Mehmed’te öldükten sonra yerine Arif Mehmed geçmiştir[123].12 Zilkâde 1147/  5 Nisan 1735 tarihli sicil kaydında ise sabah namazından sonra günlük 1 akçe karşılığında cüz okuyan Nakşî Ahmed’ten boşalan bu göreve Molla Hüseyin geçmiş, Molla Hüseyin’de kendi rızası ile bu görevi Ammizâdesi Molla Mehmed’e bırakmıştır[124].

Cemaziye’l-ahir 1168/ Mart-Nisan 1755 tarihinde ise adı geçen vakıftan almak üzere 1 akçe ile cüzhan olan Hafız Mehmed’e bu görevin yenilenerek tekrar verildiğini görüyoruz[125]. Aynı yılın şevval/ Temmuzunda ise 2 akçe ile cüzhân olan Ahmed bin İbrahim’in beratı yenileniyor[126]. Zilkade 1168/ Ağustos-Eylül 1755 tarihinde ise 2 akçe ile sabah namazından sonra eda edilmek şartı ile cüzhan olan Mehmed’in de beratı yenileniyor[127]. Cemaziye’l-evvel 1169/  şubat-Mart 1756 tarihinde ise Kapıcıbaşı Mehmed Ağa ruhu için 2 akçe ile cüzhân olan Mehmed

Halife’ye bu görevi beratsız yürütürken berat verildiğini öğreniyoruz[128]. Yine aynı yılın Muharrem/Ekim-Kasım ayında sabah namazında Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ruhu için 2 akçe yevmiye ile tilavet edilen ecza-i şerife mütevelli ve evladdan olan Mehmed Halife’ye bu görevin verildiğini öğreniyoruz[129]. 1 Safer 1172/ 4 Ekim 1758 de yine vakıf sahibinin ruhu için sabah namazından sonra yarım cüzhân olan Mehmed bin İbrahim Halife’ye bu görevin verildiğini öğrenmekteyiz[130]. şevval 1172/ Mayıs-Haziran 1759’da cüz-i şerif tilavetine 2 akçe karşılığında mutasarrıf olan kişi Mehmed adında biriyken[131] 1173’ün Safer ayında sabah namazından sonra adı geçen vakıftan almak üzere 1 akçe karşılığında cüzhânlık görevinde olan kişi ise Mustafa adında birisidir[132]. Safer 1173/ Eylül- Ekim 1759 tarihinde Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa’nın vakf eylediği ecza-i şeriften 1 akçe ile cüz-i şerif tilaveti ve imamlık görevini ortaklaşa yürüten Mehmed Emin ve Ahmed Halifeler çocuksuz ölmüş olmalarından dolayı boşalan bu göreve Derviş İbrahim Halife’nin bu göreve mütevelli Ebubekir arzıyla tevcih edildiğini öğreniyoruz[133]

Ramazan 1173/  Nisan-Mayıs 1760’tayine aynı Derviş İbrahim Halife’ye adı geçen vakıfta 2 akçe ile cüzhân olan Hafız Ahmed çocuksuz öldüğünden dolayı mütevelli eliyle bu görevinde verildiğini öğrenmekteyiz[134]. şevval 1175/ Nisan-Mayıs 1762’de Kapıcıbaşı şaban Mehmed Ağa ecza-i şerifinden bir cüze mutasarrıf Abdullah çocuksuz ölmüş yerine Abdurrahman Halife’ye mütevellisi Abdullah arzıyla tevcih edilmiştir424. Yine aynı Abdurrahman Halife şevval 1176/ Nisan-Mayıs 1763 tarihinde Kapıcıbaşı şaban Mehmet Ağa ruhu için sabah namazında okunan eczaya 1 akçe ile cüzhân iken kendi rızası ile bu görevi bırakmış ve Mustafa Halife’ye devretmiştir[135]. Zilhicce 1176/ Haziran-Temmuz 1763 tarihinde ise adı geçen vakıftan 2 akçe ile bir cüz-i şerife ortaklaşa mutasarrıf olan Mehmed ve Mustafa Halifeler kendi rızaları ile bu görevden el çekip İbrahim Halife’ye mütevelli Abdullah arzıyla tevcih edilmiştir426.

Cemaziye’l-evvel 1176/ Kasım-Aralık 1762 tarihinde adı geçen vakıftan almak üzere 1 akçe ile cüzhânlık görevinin yarısını yürüten Hafız Mehmed Efendi kendi rızası ile görevi bırakmış ve bu görevi mütevelli Abdullah’ın arzıyla Mustafa Halife’ye devretmiştir[136]. Muharrem 1179/  Haziran-Temmuz 1765 tarihinde ise sabah namazından sonra tilavet olunan adı geçen vakıf sahibinin vakf eylediği ecza-i şeriften nısf hisseye 2 akçe ile mutasarrıf olan Seyyid Mustafa bin Seyyid Mustafa çocuksuz ölmüş yerine Seyyid Hüseyin geçmiştir[137]. Cemaziye’l-evvel 1181/ Eylül-Ekim 1767’de bir cüz-i şerife yevmi 1 akçe ile ve yine 2 akçe ile bir cüz-i şerife mutasarrıf olan Derviş İbrahim ölmüş ve bu görev Abdurrahman’a mütevelli Hafız İbrahim arzıyla tevcih edildiğini öğreniyoruz[138]. Rebiü’l-evvel 1185/ Haziran–Temmuz 1771 tarihinde ise adı geçen vakf-ı eczadan 1 akçe ile cüzhân olan Hacı Hafız Ahmed ölmüş yerine oğulları Hacı Mustafa ve Ahmed geçmiştir[139]

4.6.1.3.Dadaylı İbrahim Ağa Vakfı

Rebiü’l-evvel 1154/ Mayıs-Haziran1741 tarihli hurûfat kaydından Resûl-ü Ekrem Hz. Muhammed ruhu şerifleri için ve kendi ecdâd ruhu için vakf eylediği eczadan her ay 50 akçe vazife ile cüzhan olan Mehmed’e bu görev yenilenerek verildiğini öğrenmekteyiz. Bu vakıfla ilgili ilk hurûfat kaydı bu tarihtedir[140]. Safer 1173/ Eylül- Ekim 1759 tarihinde vakf olunan ecza-i şeriften 1,5 akçe ile cüzhan olan Mehmed Emin çocuksuz öldüğünden dolayı yerine Derviş İbrahim Halife’nin mütevelli Ebubekir arzıyla geçtiğini öğreniyoruz432. Ramazan 1173/ Nisan-Mayıs 1760 ta ise 2 akçe ile cüz-i şerif tilavetine cüzhan olan Hafız Mehmed de çocuksuz öldüğünden dolayı bu görevde Derviş İbrahim’e verilmiştir[141]. 2 akçe ile adı geçen vakıfta cüz-i şerif tilavetine mutasarrıf olan Derviş İbrahim Cemaziye’l-ahir 1181/ Ekim-Kasım 1767 tarihinde ölmüş ve yerine oğlu Abdurrahman mütevelli Hafız Abdullah arzıyla geçmiştir434.

4.6.1.4. Kâmilzâde Vakfı

Receb 1136/ Mart-Nisan 1724 tarihli bu vakıfla ilgili ilk hurufat kaydında şu bilgi mevcuttur. Sabah namazından sonra Kamilzâde zevcesi Hatice Hatun’nun ruhu için tilavet olunan eczadan 1 akçe ile cüzhan olan Mehmed Halife ölmüş yerine Kadı Sunullah’ın arzıyla Fethizâde Hafız Mehmed Halife geçmiştir[142]. Receb 1136/ Nisan 1724 tarihinde de Kamilzâde ve şah Çelebi Vakfı olan eczadan 1,5 şer akçe ile cüzhan olan Hafız Abdullah ölmüş yerine Ali geçmiştir436. Yine aynı tarihte Hatice Hatun’nun ruhu için okunmak için 1 akçe ile cüzhan olan Mehmed Halife ölmüş yerine Hafız Mehmed geçmiştir[143]. Cemaziye’l-ahir 1180/ Kasım-Aralık 1766 tarihli kayıttan da Kamilzâde zevcesi olan Hatice Hatun ruhu’nun için okunan eczadan 2 akçe ile sabah namazından sonra cüzhan olan Fetihcizâde Hafız Mehmed öldüğünden dolayı yerine oğulları olan Mustafa ve Mehmed’in geçtiğini görüyoruz[144].

4.6.1.5. Nimetizâde Hacı Mehmed Efendi Vakfı

 Zilkâde 1185/  şubat-Mart 1772 tarihinde Nimetizâde Hacı Mehmed Efendi Vakfı’ndan yevmi 2 akçe ile cüzhan ve sabah namazından sonra Kapıcubaşı şaban Mehmed Ağa Vakfı’ndan 2 akçe ile cüzhan ve yine Frenkşah Evkâfı Vakfı’ndan almak üzere Atabey Gazi Türbesi’nde günlük ile cüzhan olan şeyh Mustafa ölmüş yerine oğlu Seyyid şemseddin geçmiştir[145].

4.6.1.6. Hacı Ali Çavuş Vakfı

Cemaziye’l-ahir 1123/ Temmuz-Ağustos 1711 tarihinde Ali Çavuş ruhu için 2 akçe ile cüzhanlık görevinde bulunan Mehmed kendi rızası ile bu görevi oğlu Hafız Mustafa’ya devretmiştir[146]. Receb 1131/ Mayıs-Haziran 1719 tarihinde ikindi namazından sonra Hacı Ali Çavuş Vakfı’ndan 1 akçe ile cüzhan olan İbrahim kendi rızası ile bu görevi Hafız İsmail’e devretmiştir441.  Muharrem 1138/  Eylül-Ekim 1725 tarihinde ecza-i şerif tilavetine mutasarrıf olan Mehmed’in öldüğünü yerine oğlu İsmail’in geçtiğini öğrenmekteyiz[147].  Ramazan 1172/  Nisan-Mayıs 1759 tarihinde 2 akçe ile cüzhan ve Atabey Gazi Türbesi’nde Cem Sultan Vakfı’ndan 1 akçe ile cüzhan olan Mehmed bin Hasan amcasının bıraktığı bu göreve eski berâtıyla yeniden geçmiştir. Buradan da Mehmed’in daha öncede cüzhanlık görevi yaptığını öğreniyoruz[148].

4.6.1.7. şah Çelebizâde Abdullah Efendi Vakfı

Receb 1136/ Mart-Nisan 1724 tarihinde sabah namazından sonra Merhum şah Çelebizâde Abdullah Efendi ruhu için okunan eczadan 2 akçe ile cüzhan ve sermahfel olan ve kızının ruhu için tilavet olunan eczadan 1,5 akçe ile cüzhan ve sermahfel olan Mehmed Halife ölmüş yerine es-Seyyid Ali Halife geçmiştir[149]. Cemaziye’l-evvel 1138/ Ocak-şubat 1726 da ise Abdullah Efendi ruhu için okunan eczadan 2 akçe ile cüzhan olan Hafız Mehmed Halife’den boşalan yere de oğlu Esseyyid İbrahim’ in geçtiğini görüyoruz[150]. Bu vakfa ait diğer bir kayıtta 15 Cemaziye’levvel 1138/ 19 Ocak 1726 tarihli sicil kaydıdır. Bu kayıtta Kamilzâde ve şah Çelebi Vakıflarından olan cüz-i şerifleri 1,5 akçe karşılığında tilavet eden Hafız Abdulhay çocuksuz öldüğünden dolayı yerine aynı miktar karşılığında Ali Halife geçmiştir[151].

4.6.1.8. Fatma Hatun Vakfı

Muharrem 1168/  Ekim-Kasım 1754 de Fatma Hatun ruhu için tilavet olunan ecza-i şerife 3 akçe ile cüzhan lüzum olduğundan dolayı bu görev Abdulbaki’ye verilmiştir[152]. Ramazan 1169/  Mayıs-Haziran 1756’da ise Abdulbaki ölmüş onun yerine de Derviş İbrahim geçmiştir[153].  Zilkâde 1170/  Temmuz-Ağustos 1757’de ise adı geçen vakıf sahibinin vakf eylediği eczaya 2 akçe ile görevli olan Hatip Mehmed’ten boşalan bu göreve cüzhan diğer Mehmed geçmiştir[154].

4.6.1.9. İsmail Efendi Vakfı

Zilhicce 1131/ Ekim-Kasım 1719 tarihli hurûfat kaydında 2 akçe ile cüzhan olan İbrahim öldüğünden dolayı bu görev Hafız İsmail’e verilmiştir[155]. Cemaziye’l-ahir 1180/ Kasım-Aralık 1766 tarihinde ise yine adı geçen vakıftan almak üzere 2 akçe ile cüzhan olan Ahmed kendi rızası ile bu görevi bırakıyor ve Hacı Hasan bin Hacı Ahmed’e devrediyor451.

4.6.1.10.  Hacı Ömer Vakfı

Bu vakıfla ilgili tek kayıt Ramazan 1125/ Eylül-Ekim 1713 tarihli kayıttır. Adı geçen vakıftan 1 akçe ile cüzhan olan Ebubekir ölmüş yerine oğlu Mahmud geçmiştir[156].

4.6.1.11. Hasan Ağa Vakfı

Bu vakıfla ilgili tek kayıt olan Rebiü’l-evvel 1133/ Aralık-Ocak 1720–1721 tarihli hurûfat kaydından Hasan Ağa eczasından 2 akçe ile cüzhan olan Mustafa öldüğünden dolayı bu görev kadı tarafından diğer Mustafa’ya verilmiştir[157].

Tablo 12- 17. Yüzyılın Sonları İle 19. Yüzyılın Başlarında Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Cüzhânlar

Cüzhan Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Hafız Yahya Halife 1 Safer 1139/28 Eylül 1726 1
Mehmed ve Ahmed Cemaziye’l-ahir 1172/Ocak-Şubat 1759 1
Mehmed  1
Hafız Ali Halife  Cemaziye’l-ahir 1

 

1174/Ocak-şubat 1761
Ahmed ve Mehmed  Safer 1209/Ağustos-Eylül 1794 1
Ebubekir  1
Seyyid Mehmed-Mesud- Seyyid Ali  Muharrem 1212/Haziran –Temmuz 1797 1
Mehmed Rebiü’l-evvel 1154/Mayıs-Haziran 1741 Aylık 50
Mehmed Emin 1,5
Derviş İbrahim  Safer 1173/Eylül-Ekim 1759 2
Hafız Mehmed  Ramazan 1173/Nisan-Mayıs 1760 2
Abdurrahman Cemaziye’l-ahir 1181/Ekim-Kasım 1767
 Şaban             
Hafız Mehmed 17 Şevval 1100/4 Ağustos 1689
Ahmed  1
Hacı Ahmed 15 Şevval 1103/30 Haziran 1692
Hacı şaban
Seyyid Mehmed Şaban 1116/ Kasım-Aralık 1704
Mehmed  1
Hafız Mustafa Receb 1117/ Ekim-Kasım 1704 2
Ahmed 
Mehmed bin Ahmed Rebiü’l-evvel 1118/Haziran-Temmuz

1706

Mehmed  1

 

Ahmed   Şaban 1121/Ekim-Kasım 1709 2
Seyyid Mustafa  Safer 1122/Nisan 1710
Hafız Hasan 2
Mustafa  Cemaziye’l-ahir 1122/Temmuz-Ağustos 710
Seyyid Ömer 1
Seyyid Ali  Ramazan 1122/ Ekim-Kasım 1710
Hacı Ahmed 
İbrahim   Cemaziye’l-ahir 1125/Mayıs-Haziran 1713 1
Ali bin Hacı Ahmed  Muharrem 1128/Aralık-Ocak 1715–16
Hüseyin  1
Hacı Ahmed  Safer  1128/Ocak-Şubat 1716
Mehmed  Muharrem 1128/ Aralık-Ocak 1715-16 2
İbrahim  2
Hafız İsmail  Receb 1131/Mayıs-Haziran 1719
Mustafa 3
Mustafa  Receb 1131/Mayıs-Hziran 1719
Mehmed Halife 2
Hatipzade Hafız Ali Halife  Receb 1136/Mart-Nisan 1724
Mehmed 2
Es-Seyyid Mustafa Halife Cemaziye’l-evvel 1138/Ocak-Şubat 1726

 

Ahmed                             2
Mehmed Zilhicce 1138/Temmuz-Ağustos 1726
Arif Mehmed
Nakşî Ahmed 1
Molla Hüseyin 12 Zilkade 1147/5 Nisan 1735
MollaMehmed (Molla Hüseyin’in Ammizadesi)
Hafız Mehmed Cemaziye’l-ahir 1168/Mart-Nisan 1755 1
Ahmed bin İbrahim   Şevval 1168/Nisan-Mayıs 1755 2
Mehmed   Zilkade 1168/Ağustos-Eylül 1755 2
Mehmed Halife Cemaziye’l-evvel 1169/şubat-Mart 1756 2
Mehmed Halife Muharrem 1169/Haziran-Temmuz 1756 2
Mehmed bin İbrahim  1 Safer 1172/4 Ekim 1758
Mehmed  Şevval 1172/Mayıs-Haziran1759 2
Mustafa  Safer  1173/Eylül-Ekim 1759 1
Mehmed Emin ve Ahmed Halifeler 1
Derviş İbrahim  Safer 1173/ Eylül-Ekim 1759
Hafız Ahmed 2
Abdullah
Abdurrahman  Şevval 1175/Nisan-Mayıs 1763 1

 

Mustafa Halife  Şevval 1176/Nisan-Mayıs 1763
Mehmed ve Mustafa Halifeler 2
İbrahim Halife Zilhicce 1176/Haziran-Temmuz 1763
Hafız Mehmed  1
Mustafa Halife Cemaziye’l-evvel 1176/Kasım-Aralık 1762 1
Seyyid Mustafa  2
Seyyid Hüseyin Muharrem 1179/Haziran-Temmuz 1765
Hafız Ahmed 1
Hafız Mustafa ve Ahmed  Rebiü’l-evvel 1185/Haziran-Temmuz 1172
Mehmed Halife 1
Fethizade Hafız Mehmed  Receb 1724 1136/Mart-Nisan 2
Hafız Abdullah 1,5
Ali  Receb 1724 1136/Mart-Nisan
Mehmed Halife 1
Hafız Mehmed Receb 1724 1136/Mart-Nisan
Mustafa ve Mehmed Cemaziye’l-ahir 1180/Kasım-Aralık 1766
şeyh Mustafa 2
Seyyid şemsettin  Zilkade 1185/Şubat-Mart 1772
Mehmed 2
Hafız Mustafa Cemaziye’l-ahir

 

1123/Temm.-Ağustos 1711
İbrahim 1
Hafız İsmail Receb 1131/Mayıs-Haziran 1719
Mehmed 
İsmail Muharrem 1138/Eylül-Ekim 1725
Mehmed bin Hasan   Ramazan 1172/Nisan-Mayıs 1759 2
Mehmed Halife 2
Es-Seyyid Ali Halife Receb 1136/Mart-Nisan 1724
Hafız Mehmed Halife 2
Es-Seyyid İbrahim  Cemaziye’l-evvel 1138/Ocak-şubat 1726
Hafız Abdulhay 1,5
Ali Halife 15 Cemaziye’l-evvel 1138/19 Ocak 1726 1,5
Abdulbaki  Muharrem 1168/Ekim-Kasım 1754 3
Hatip Mehmed 2
Mehmed  Zilkade 1168/Ağustos-Eylül 1755
İbrahim  2
Hafız İsmail   Zilhicce 1131/Ekim-Kasım 1719
Ahmed  2
Hacı Hasan bin Hacı Ahmed  Cemaziye’l-ahir 1180/Kasım-Aralık 1766
Ebubekir  1
Mahmud   Ramazan 1125/Eylül-Ekim
1713
Mustafa  2
Mustafa Rebiü’l-evvel 1133/Aralık-Ocak 1720–21

 

4.7. Devirhânlar

Cuma namazından önce Kur’an’dan bir cüz okuyarak hatim yapan vakıf görevlisine devirhan adı verilirdi[158]. Devirhanların ücretleri vakfiyelerde belirtilmiştir.

Nasrullah Kadı Camii’nde şevval 1117/ Ocak-şubat 1706 tarihinde devirhân olan Ahmed hakkından feragat etmiş ve Hafız İbrahim’e devretmiştir[159]. Muharrem 1123/ şubat-Mart 1711 tarihli hurufat kaydında ise devirhan olarak görev yapan Mustafa vefat ettiğini ve yerine diğer Mustafa’nın geçtiğini görüyoruz456.  Rebiü’l-evvel 1130/ şubat-Mart 1718 tarihinde de Nasrullah Kadı Camii’nin vakfı olan saray vakfından almak üzere 1,5 akçeyle devirhan Hafız Mehmed’in ölümü nedeniyle bu görev oğlu Ali’ye verildiğini öğreniyoruz[160]

 29 Muharrem 1170/ 24 Ekim 1756 tarihinde Nasrullah kadı Camii’nde 1 akçe ile ortaklaşa devirhan olan Mustafa ve İsmail kardeşler aynı zamanda İsfendiyar Bey Camii’nde 5 akçeyle kayyım ve senede 8 mûd gale (gelir) ile tekkesinde (Kâdiri Tekyesi-Yılanlı Dergâhı-Yılanlı Camii) ferrâşlık görevlerini de ortaklaşa yürütürken adı geçen İsmail Halife hisselerini kendi rızasıyla oğulları Mehmed ve Ahmed’e devretmiştir458.  Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 tarihinde ise bu kişilerin berâtları yenilenmiştir[161]. Aynı tarihte ise yukarıda ismi geçen İsmail’in kardeşi Mustafa ise çocuksuz öldüğünden dolayı nısf hissesi yani yarı hissesi müşterekleri ve kardeş çocukları olan Mehmed ve Ahmed’e Kadı Osmanzâde Seyyid Ahmed arzıyla tevcih edilmiştir[162]. Rebiü’l-evvel 1173/ Ekim-Kasım 1759 tarihinde ise devirhânlık görevini 1 akçe ile Hafız Mehmed Halife yürütmekte iken bu kişiye muhtaç olduğundan dolayı başka bir vakıftan 3 akçe daha tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır[163].

Nasrullah Kadı Camii’nde devirhânlık göreviyle ilgili hurûfat kayıtları içerisinde yer alan diğer bir kayıt ise Safer 1209/ Ağustos- Eylül 1794 tarihlidir. Bu kayıtta yukarıda ismi geçen ve babaları İsmail’in el çekmesiyle devirhânlık görevine ortaklaşa ve mutasarrıf olan Mehmed ve Ahmed adlı kardeşlerden Mehmed’in ölümü üzerine hissesi oğulları Ahmed ve Mehmed’e Kadı Hasan arzıyla tevcih edilmiştir[164]. Yine bu tarihte Kadı Hasan arzıyla yukarıda zikredilen göreve gelen Mehmed’in aynı zamanda Nasrullah Kadı Camii’nde 2 akçe ile salâhan, 2 akçeyle kayyım ve yine Nasrullah Kadı’nın Oğlu Mehmed Çelebi’nin ruhu için okunan eczâ-i şerife 1 akçeyle cüzhân ve saray icâresinden almak üzere 2 akçe ile de devirhânlık görevini yürüttüğünü öğreniyoruz[165].

Yine Safer 1209/ Ağustos-Eylül 1794 tarihinde yukarıda zikredilen görevlere babalarının el çekmesiyle gelen kardeşlerden Ahmed de bu görevleri bıraktığından dolayı Mehmed Emin ve Ahmed Halife’lere Mütevelli Hasan tarafından verilmiştir[166].  Rebiü’l-evvel 1210/ Eylül-Ekim 1795 tarihli kayıttan ise 4 akçe ile devirhan olan diğer kardeş Mehmed bin Mehmed (Ahmed’in kardeşi) vefat etmiş yerine ise oğulları Hafız Hüseyin, Mehmed ve Hasan İbnûnü Mehmed’e şeyh Mehmed arzıyla tevcih edilmiştir[167]. Rebiü’l-ahir 1212/ Eylül-Ekim 1797 tarihinde ise yukarıda ismi geçen Ahmed’in el çekmesiyle zikredilen görevlere ortaklaşa mutasarrıf olan Hüseyin’in oğulları Mehmed Emin ve Ahmed kardeşler de üzerlerinde olan hisselerini Hafız Mustafa’ya Mevlana Hasan arzıyla tevcih etmişlerdir[168]

Tablo 13- 18. Yüzyılda Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Devirhanlar

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Ahmed
Hafız İbrahim Şevval1706 1117/Ocak-şubat

 

Mustafa
Mustafa Muharrem 1123/şubat-Mart 1711
Hafız Mehmed 1,5
Ali Rebiü’l-evvel 1130/ Şubat-Mart 1718
Mustafa ve İsmail 1
Mehmed ve Ahmed 29 Muharrem 1170 /24 Ekim 1756 2
Ahmed ve Mehmed Safer 1209/Ağustos-Eylül 1794 2
Mehmed Emin ve Ahmed Safer 1209/ Ağustos-Eylül 1794
Hafız Hüseyin Mehmed ve Hasan İbnûnü Mehmed  Rebiü’l-evvel 1210/Eylül-Ekim 1794
Hafız Mustafa Rebiü’l-ahir 1212/Eylül-Ekim 1794

                  4.8. Kayyımlar

Vakfın malını korumakla görevli kişiye kayyım denirdi.  “Sözlükte; “bir işi yerine getiren, üstlenen kimse” anlamına gelen kayyım kelimesi terim olarak hâkim tarafından kısıtlı, gâib vb. kişiler adına hukuki tasarruflarda bulunmak üzere tayin edilen kimse şeklindeki geniş anlamı yanında vakıf mütevellisi ve camilerin temizlik işlerini yapan görevli anlamında da kullanılmıştır[169]. Aynı zamanda kayyım caminin kapısını belirli zamanlarda açan, kapatan ve güvenliği sağlayan görevli olup; caminin temizliği, lambalarının yakılması gibi görevleri de yapmıştır468. Yalnız bu görev için atandıkları gibi bu görevin yanında vakfın başka işlerini de üstlendikleri belgelerden görmek mümkündür. Böylece kayyımların daha fazla ücret almaları sağlanmıştır.

Nasrullah Kadı’nın vakfiyesinde bu görev için 1 akçe verilmesi istenmiştir[170]. Kayyım ile ilgili ilk hurûfat kaydı Muharrem 1138/ Ekim 1725 tarihlidir. Bu tarihte günlük yarım akçe karşılığında nısf yarı hisse kayyımlık için  İbrahim adında bir kişinin bu görevde olduğunu ve bu görevin Ali’ye Mütevelli İsmail tarafından tevcih edildiğini görüyoruz470. Cemaziye’l-ahir 1168/ Mart-Nisan 1755 tarihinde ise kayyım olarak Ali Halife görev yapmaktadır ve yevmiye 2 akçe almaktadır[171]

Ramazan 1172/ Nisan-Mayıs 1759 tarihli kayıtta ise 2 akçe ile görev yapan yukarıda da ismi geçen Ali Halife’nin vefatı nedeniyle yerinin boş kalması sonucu bu görev oğlu Ali Halife’ye Kastamonu Kadısı tarafından tevcih edilmiştir[172]. Zilhicce 1173/ Temmuz- Ağustos 1760 tarihinde ise 1 akçe ile nısf kayyumluk görevine mutasarrıf olan yukarıda ismi geçen Ali Halife’ye berât verildiğini öğreniyoruz[173]. şevval 1173/ Mayıs-Haziran 1760 tarihli kayıtta ise nısf kayyımlık görevine Mehmed ve Ahmed kardeşlerden Ahmed’in bu görevden kendi rızasıyla el çekmesi ile hissesi kardeşi Mehmed Halife’ye devredilmiştir474. şaban 1177/ şubat-Mart 1764 tarihinde de yevmiye 2 akçeyle nısf kayyım olan Mehmed’in çocuksuz öldüğünden dolayı yerine Hüseyin Halife geçmiştir[174]. Muharrem 1205/ Eylül-Ekim 1790 tarihinde de nısf kayyumluk görevinde olan Ahmed’in ölümüyle yerine oğlu Mehmed’in geçtiği kayıtlıdır[175]. Safer 1209/ Ağustos-Eylül 1794 tarihli hurufat kaydından ise 2 akçe ile kayyımlık görevini yürüten Mehmed’in vefatı üzerine bu görevin oğulları Ahmed ve Mehmed’e devredildiği kayıtlıdır. Ayrıca bu görevi yürütürken 2 akçe ile salâhan, 1 akçe ile cüzhan ve 2 akçe ile de devirhanlık görevlerini yürüttüğünü görüyoruz[176].

Tablo 14- 18. Yüzyılda Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Kayyımlar

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
İbrahim  0,5
Ali  Muharrem 1138/Ekim 1725

 

Ali Halife Cemaziye’l-ahir 1168/Mart-Nisan 1755 2
Mehmed ve Ahmed Halifeler Şevval 1173/ Mayıs-Haziran 1760 1
Hüseyin Halife Şaban 1177/Şubat-Mart 1764
Ahmed 
Ahmed Muharrem 1205 Eylül-Ekim 1790 2
Mehmed  2
Ahmed ve Mehmed Safer 1209/Ağustos-Eylül 1794

                  4.9. Ferrâşlar

Ferrâş, camilere halıların, kilimlerin açılmasından, toplanmasından ve temizlenmesinden sorumlu olan görevliydi. Ayrıca imarethanede misafirlerin kaldıkları yerlerin temizliğini de yapardı[177].

Vakfiyede ferrâş ile ilgili bir kayda rastlanmamıştır. Camiye daha sonra ihtiyaçtan dolayı tahsis dilen bir görev olduğu anlaşılmaktadır. şevval 1123/ KasımAralık 1711 tarihinde Nasrullah Kadı Camii’ne ferrâş lüzum olduğunu bundan dolayı bu görevin 1 akçe karşılığında Mehmed’e verildiğini görüyoruz[178]. 10 Cemaziye’l-ahir 1137/ 24 şubat 1725 tarihli el-Hâc Mustafa Ağa İbn şaban Çelebi’nin 3000 guruşluk nukûd vakfiyesinde bu vakıftan almak üzere Nasrullah Kadı Camii’nde ferrâş olanlara 1 akçe verildiğini öğreniyoruz[179]

Zilhicce 1176/ Haziran-Temmuz 1763 tarihli hurûfat kaydında ise Nasrullah Kadı Camii Vakfı olan Saray Vakfı’ndan almak üzere 2 guruş karşılığında Hafız Ali ferrâş olarak görevlendirilmiş[180] ayrıca 10 şevval 1179/ 22 Mart 1766 tarihli sicil kaydından ise Nasrullah Kadı Camii şerifi’nde Müteferrika Mehmed Ağa’nın ferrâş olanlara 300 guruş para vakfettiğini ve mütevellisinin de el-Hâc Hasan olduğunu görüyoruz482.

Tablo 15- 18. Yüzyılda Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapan Ferrâşlardan Bazıları

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Mehmed Şevval 1123/Kasım-Aralık 1711 1
Hafız Ali Zilhicce 1176/Haziran-Temmuz 1763 2

 

4.10. Temcidhânlar

Camilerde sabah namazından önce minarelerde belli makamlarda ilahi söyleyen kişilere denirdi[181]. Temcidhanla ilgili fazla kayda rastlanmamıştır. Vakfiyede de tencidhanlıkla ilgili bir kayıt yoktur.

Nasrullah Kadı Camii’nde temcidhanlık görevinin olduğunu El-Hâc Mustafa İbn şaban Çelebi’nin vakf eylediği nukût vakfiyesinden öğreniyoruz. 3000 guruşluk para vakfının nemasından almak üzere Nasrullah Kadı Camii’nde mübarek gecelerde elHâc Abdurrahmanzâde Molla Mehmed temcidhanlık görevini yürütmekte ve bu görev için yevmiye 2 akçe almaktadır. Ayrıca aynı vakıftan almak üzere Nasrullah Kadı Camii’nde görev yapan imamlara okudukları İhlâs-ı şerif karşılığında ücret verilmektedir[182]. Temcidhanlık ile ilgili başka kayda rastlanmamıştır.

 

4.11. Huffâz( Hâfızlar)

Kur’anı ezbere bilen, hafız anlamına gelen bu kelime[183] hafız yetiştirmek için görevlendirilen kişiyi karşılamaktadır. Vakfiyede bu görev içi 3 akçe tahsis edilmiştir[184]

Nasrullah Kadı’nın yaptırmış olduğu hamam icârından almak üzere Safer 1139/Eylül-Ekim 1726 yılında huffâz olan Hafız İbrahim Halife’ye vakfiyede belirtilen 3 akçe verilirken defter-i hakâni suretinde 1 akçe kayıtlı olduğu gerekçesiyle bu göreve verilen ücret 1 akçeye düşürüldüğünü görüyoruz ve vakfın Nâzırı Ali’dir487. Huffazlıkla ilgilide başka kayda rastlanmamıştır.

                   12. Şifâ-i Şerif (Şifâhân)

“Şifâ-i Şerif”Endülüslü İslam âlimi Kadı İyaz tarafından yaklaşık bin yıl önce kaleme alınmıştır. Hz. Peygamber’in şemâili, davranış örnekleri, olaylar karşısındaki tutumları ve belli başlı özelliklerini ele almaktadır. “Eş-şifâ bî Tarif-i Hukûki-l Mustafa” kitabın tam adıdır. şifâ-i şerif şerhleri yapan kimselere de şifâhan denilmektedir[185]. İncelediğimiz belgelerden maaşının yüksek olduğunu anlıyoruz[186].

23 Safer 1270/ 25 Kasım 1853 tarihinde aylık 100 guruş maaşla şifa-i şerif okuyan Hafız Ahmed Efendi’nin vefatı üzerine yerine Hafız Abdullah Efendi geçmiştir[187]. Hafız Abdullah Efendi’nin vefatından sonra oğlu Numan Efendi babasının yerine geçmiş, Cemaziye’l-ahir 1312/ Kasım-Aralık 1894 tarihinde de Numan Efendi de şifa-i şerif dersi verme görevini kendi rızası ile Hafız Mehmet Emin Efendi’ye devretmiştir491. 30 Ağustos 1309/ 11 Eylül 1893 tarihli belgede ise Hafız Mehmet Emin Efendi’nin Kastamonu Müftüsü olduğunu ve Hafız Abdullah Efendi’nin şifa-i şerif okuma görevi için aylık 60 guruş aldığını öğreniyoruz492.

 Tablo 16- Nasrullah Kadı Camii’nde şifâ-i şerif Dersi Verenler

İsim Tarih Ücret (Guruş-Aylık)
Hafız Ahmed Efendi 100
Hafız Abdullah 23 Safer 1270/ 25 Kasım 1853 60
Hafız Numan Efendi
Hafız Mehmed Emin Efendi Cemaziye’l-ahir 1312/Kasım-Aralık 894

 

4.13. Muvakkitler

Tevkît eden, vakti tayin eden kimse anlamına gelen muvakkitin, bulunduğu odaya muvakkithane denir. Genellikle muvakkitler ve zamanı tayin eden alet ve saatlerle birlikte büyük camilerin yanında bulunur[188]. Vakitlerin tayinine yarayan saatleri tanzim eden ve bunların ayarlarına ve tamirlerine bakanlar hakkında kullanılan bir tabir olan muvakkitler, camilerin sokak üzerinde ve ekseriya kapılarının yanında bulunan bu yelere ise muvakkithane denir494. Muvakkitler muvakkithane adı verilen cami külliyesinin bir parçası veya türbe, sebil, Mevlevihane, sübyan mektebi, kütüphane gibi din ve sosyal işlevli bir yapının müştemilatında bulunan, saat ayarının ve bunların tamirinin yapıldığı, namaz ve ezan vakitlerinin hazırlanıp halka bildirildiği ve vakıflara ait binada çalışırlar ve bu çalışmalarının karşılığı olarak da vakıftan belli bir ücret alırlardı. On dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar bu ücret 10 akçe yevmiye ve 100 kuruş ev kirası olarak tespit edilmişti[189].

3 Rebiü’l-evvel 1186/ 4 Haziran 1772 tarihinden itibaren Reisülküttap Mustafa Efendi Evkâfından almak üzere yevmiye altı akçe ile muvakkitlik görevini yürüten Feyzullah Halife ibn Hafız Mehmed Efendi’nin vefatından sonra uzun yıllar bu görevin boş kaldığı anlaşılmaktadır. Feyzullah Efendi’nin çocuğu olmadığından dolayı bu görev 24 Muharrem 1258/ 7 Mart 1842 tarihinde Mehmed Halife ibn Mustafa’ya yine aynı vakıftan ücret almak üzere ve vakıf mütevellisi Mehmed Taceddin Efendi’nin mührü ile bu görev verilmiştir[190]. 24 Temmuz 1331/ 6 Ağustos 1915, tarihli keşif özeti ve 1332/ M. 1916 tarihli makbuzdan muvakkithanenin 1337/ 1921 tarihinde yapımı bitirilen minarenin bitişiğinde olduğunu öğreniyoruz497.

 

Tablo 17- Nasrullah Kadı Camii’nde Görev Yapmış Olan Muvakkitlerden Tespit Edilebilenler

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Feyzullah Halife ibn Hafız Mehmet Efendi 3 Rebiü’l-evvel 1168/4 Haziran 1772 6
Mehmed Halife ibn Mustafa 24 Muharrem 1258/7 Mart 1842

 

4.14. Sermahfiller

Nasrullah Kadı Camii’nde vakfiyede belirtildiği üzere 3 akçe verilmesine dair kaydı olan bu görev[191] saray adamlarından birine verilen addır. “Müezzin başının muavini” yerinde idi. Müezzinler “mahfil” denilen ayrı ve yüksekçe bir yerde oturdukları için bu adı almışlardır. Bu vazifeye sesi güzel musikide de ilgili olmakla beraber sarayda itibar kazanmış olanlar tayin olunurdu. Vazifesi müezzinlik nöbeti tutmakla beraber koğuş ağalarından lüzumu halinde müezzinler stajyer olmak üzere seçilenlere ezan ve kamet usulünü öğretmek ve müezzinliğe layık görülenleri müezzin başına tavsiye etmek idi. Açılan müezzinliğe stajyerlerin en eskisi gediğe seçilir ve gedikler yoluyla terakki ederek ser mahfil olurdu[192]. İncelediğimiz kayıtlar içersinde cüzhanlıkla sermahfil görevlerinin aynı kişi tarafından yürütüldüğü görülmektedir ve verilen ücretlerde farklılık görülmektedir, vakıflara göre değişiklik arz etmektedir. Receb 1136/ Mart-Nisan 1724 yılında 2 akçe ile hem cüzhân hemde sermahfil olan Mehmed Halife ölmüş yerine es-Seyyid Ali Halife geçmiştir[193].

4.15. Muarrifler

Cami ve tekkelerde hayır sahiplerinin adlarını sayan ve dua eden ve hayırla adlarını anan müezzin veya dervişlere muarrif denirdi[194]. Etraflıca ve teferruatlı bir şekilde anlatan bu kişiler vakıflardan belli bir ücret almaktaydılar. Bu görevin öteden beri ve son zamanlara kadar Nasrullah Kadı Camii’nde devam ettiğini görüyoruz. Önce Hz. Muhammed (s.a.v.) ruhuna, sonra Bilâli Habeşî (radiyallahü anh) ruhuna Nasrullah Kadı ruhuna ve Reisülküttap Mustafa Efendi ruhuna dua edilip hayırla anılıyordu[195].  Nasrullah Kadı’nın Vakfiyesi’nde bu görev için verilmesi gereken ücret yarım akçe olarak belirlenmiştir[196]. Fakat Nasrullah Kadı Vakfı’ndan almak üzere Cemaziye’l-ahir 1172/ Ocak-şubat 1759 yılında Mehmed ve Ahmed kardeşlerin 2 akçe ile bu görevi yaptıklarını görüyoruz ve aynı zamanda cüzhânlık ve müezzinlikte yapmaktadırlar504.

                  4.16. Te’zinler

Ezan okutma manasına gelen te’zin [197] camilerde ezan vakitlerinde ezanı okutmakla görevli kişiye denir. Bazı vakıflarda bu görev için ayrı bir görevli tayin edilmiştir. Nasrullah Kadı’nın vakfiyesinde bu görev için ise 2 akçe verilmesine dair kayıt mevcuttur[198]. Fakat incelenen arşiv kaynakları içersinde bu göreve dair bir bilgiye rastlanmamıştır.

4.17. Çerağdarlar

Çirağ-Çerağ; fitil, kandil ve mum anlamlarına gelen bir kelimedir[199], topraktan veya madenden, içine yağ konulup yan tarafındaki deliğe bir fitil takılarak yakmağa mahsus eski yağ kandilleri508. Çirağdarın camideki görevi kandil veya mumları akşam, yatsı ve sabah namazlarında yakıp söndürmekle birlikte bakımlarını da yapmaktı.

 Nasrullah Kadı Vakfiyesi’nde bu görev için 1 akçe verilmesi uygun görülmüştür. Cemaziye’l-ahir 1174/ Ocak-şubat 1761 tarihinde Nasrullah Kadı Camii’nin çerağına vakfedilen paranın beratsız mütevellilik görevini üstlenen Ömer Halife’ye berat verilmiştir[200], Zilkâde 1204/ Temmuz-Ağustos 1790 „da ise caminin çırası için vakfedilen paranın câbisi Mehmed Hamdi’dir. Mehmed Hamdi aynı zamanda şadırvana vakfedilen paranın da mütevelliliğini yapmaktadır[201]. Rebiü’l-evvel 1216/ Temmuz-Ağustos 1801 tarihinde ise mübarek geceler de yakılacak olan çıranın çerağdarı olarak Ebubekir’in görevlendirildiğini, beratsız olarak bu görevi yaparken berat aldığını biliyoruz[202]. Zilhicce 1218/ Mart-Nisan 1804 tarihinde ise mübarek gecelerde çerağdarlık görevini yürüten Ebubekir bu görevi bırakmış ve Mustafa’ya devretmiştir512.

Tablo 18- Nasrullah Kadı Camii’nde Çerağdar Olarak Görev Yapan Kişiler

İsim Tarih Ücret (Akçe-Yevmiye)
Ömer Halife Cemaziye’l-ahir 1174/Ocakşubat 1761
Mehmed Hamdi Zilkade1204/Temmuz-Ağustos 1790
Ebubekir Rebiü’l-evvel 1216/Temmuz-Ağustos 1801
Mustafa Zilhicce 1218/Mart-Nisan 1804

4.18. Âbkeş

Tekkelerde su çekenlere verilen addır. Farsça su manasına gelen “ab” ile yine Farsça çekmek manasına gelen “keşiden” oluşmaktadır. Büyük tekkelerde yalnız bu işle meşgul adam vardı. Vaktiyle hayır için yapılan sebilhanelerden bazılarının içinde birer kuyu da kazdırılır ve bu kuyudan su çekerek bardaklara doldurmakla görevli âbkeş bulunurdu. Bazı vakıflarda bu görev ile ilgili kayıtlar vardır[203].

Bu görevle ilgili tek kayıt Cemaziye’l- ahir 1168/ Mart-Nisan 1755 tarihli kayıttır. Bu tarihte bu görev Nasrullah Kadı Camii’nde 2 akçe yevmiye il âbkeş Ali’ye verilmiştir514. İncelediğimiz kayıtlar arasında başka bir kayda da rastlanmamıştır.

4.19. Meremmetçi

Meremmetçi “merammâti” de denmek olup vakıf binalarının hafif bakım ve onarım işlerini yürüten görevlidir.515 Cemaziye’l-ahir 1122/ Temmuz-Ağustos 1710 tarihli hurufat kaydında Nasrullah Kadı Hamamı’nın su yolu meremmemi yevmiye 4 akçe ile Abdullah’tır ve vefatından dolayı bu göreve oğlu İsmail geçmiştir516. Genellikle su yollarının bakımı ile ilgili işler için görevlendirilmişlerdir. 1582 tarihli tahrirde de bu isim adı altında bir cemaatten bahsedilmekte ve sayıları da on olarak verilmiştir.  Bunlar Kastamonu Hisarı’nın su yolunun meremmetine ve mahsellerine tayin olunmuşlar ve askerlikten muaf tutulmuşlardır[204].

SONUÇ

Kastamonu oldukça eski yerleşim birimlerinden biridir. Burası tarih öncesi çağlardan zamanımıza kadar birçok kavim ve devletin yerleşme ve istila alanı olmuştur. Bu sebeple tarih boyunca birçok devlet ve dinin etkisi altında kalmıştır.  Ancak coğrafi konumunun dağlık olması, iklimin elverişsizliği, ticaret yollarının dışında kalması gelişimini olumsuz etkilemiştir. Fakat egemenliği altına girdiği toplumlar için her zaman önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.

Kastamonu tarihini Paleolitik (Yontma Taş) devrine kadar indirmek mümkündür. Türk-İslam Dönemi’nden önce Kastamonu’da Gagsa, Hitit, Frig, Lidya, İran, Yunan, Pontus, Roma, Bizans, Kommenler hüküm sürmüş, 11. yüzyılın sonlarından itibaren Türk-İslam hâkimiyeti dönemi başlamıştır.

Kastamonu Türk hâkimiyetine girmesinden sonra kentin fiziksel açıdan gelişimini iki kısma ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki, Kastamonu’nun Türk hâkimiyetine girişinden Fatih Sultan Mehmed’in burayı Osmanlı topraklarına kattığı 1461 tarihine kadar olan dönem ve bu tarihten sonra 16. yüzyılda Nasrullah Kadı Camii ile başlayan ikinci anıtsal inşaatlar dönemidir.

16. yüzyılda yapılan Nasrullah Kadı Camii, Osmanlı Hâkimiyeti’nin şehirdeki ilk dini binasıdır. Aynı zamanda şehrin Ulu Camisi olarak, fonksiyon gören ve bu özelliğini günümüzde de devam ettiren bu bina, 18. yüzyılda onarılmış, genişletilmiş, 19. yüzyılda son cemaat yeri eklenmiştir.

Nasrullah Kadı tarafından inşa ettirilen doğudaki şehir kapısının önünde bulunan köprü ise bu yapı türünün şehirdeki tek örneğidir. Bunun yanında Nasrullah Kadı Hamamı (Arabapazarı Çifte Hamamı) ise şehirdeki hamamların en anıtsal örneğini teşkil eder. Nasrullah Kadı Camii’nin önünde bulunan ve 18. yüzyılda tamir edilip kubbelerinin inşa edilmesi ile anıtsal bir şadırvan görünümü kazanan Nasrullah Kadı şadırvanı Kastamonu’nun çarşı merkezinde sembol haline gelmiştir. Günümüze ulaşamamış Nasrullah Kadı Medresesi, ilim ve kültür merkezi olan Kastamonu’ya bu bağlamda büyük katkı sağlamış olduğunu düşünmek çok doğrudur. 

Nasrullah Kadı’nın yapmış olduğu imar faaliyetleri ile başlayan kentin anıtsal manada ikinci dönemi kentin fiziksel çehresini geliştirmiş ve kent merkezini Nasrullah Kadı Camii etrafında devam ettirmiştir.

16. yüzyılın başlarında kent tarihinin fiziksel açıdan gelişimine, yaptığı imar faaliyetleri ile büyük katkı sağlayan Nasrullah Kadı 16. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın sonlarına ve hatta günümüze kadar Nasrullah Kadı Camii merkezli şehrin kültürel, iktisadi, bilimsel ve dini merkezi olmuştur.

Kentin fiziksel gelişim ve değişiminde Kadı Nasrullah’ın hayır ve imar faaliyetlerinin büyük rolü olmuştur. Ayrıca burada daha sonra yapılan ilmî ve dini faaliyetler ve bunları ayakta tutan vakıfların kurulmuş olması Kastamonu’nun gelişimine büyük katkı sağlamıştır.

Bunların yanında Nasrullah Kadı Camii merkezli çarşı merkezinin oluşması ve cami etrafında hanların, dükkânların, medreselerin yapılması burayı Kastamonu’nun eğitim ve ticaret merkezi durumuna getirmiştir. Nasrullah Kadı Camii’nin adı Türk Tarihi’nde sadece Kastamonu ile sınırlı kalmamış, Milli Mücadele yıllarında Milli şairimiz Mehmet Akif’in buranın kürsüsünden yaptığı vaazlarla da adını tüm Türkiye’ye duyurmuştur. Nasrullah Kadı ve onun hayrâtı günümüzde de Kastamonu kenti için hala önemini korumakta ve yaşamaktadır. 

 Dipnotlar

[1] TD 554, vr. 35b, TD 438, s. 603.

[2] VAD, 1962 no.lu Defter, s. 218–219, kayıt no. 215, (Vakfiye Sureti).

[3] VAD, 1962 no.lu Defter, s.218–19, s.215 (Vakfiye Sureti), Tablolarda yer alan görevli ve ücretler Nasrullah Kadı’nın Vakfiyesi’nden alınmıştır.

[4] İbn Batuta Seyahatnâmesi, (Çev.Mü’min Çevik), Üçdal Yayınevi, İstanbul 1983, s. 218-220. 257 Yaşar Yücel,  XII.- XV. Yüzyılllar Kuzey-Batı Anadolu Tarihi ,  Çoban-oğulları Candar-oğulları Beylikleri, Ankara 1980, s. 57–58.

[5] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 13. 259 Gökoğlu, aynı eser, s. 368.

[6] Kankal, aynı eser, s. 46. 329.

[7] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 13.

[8] KşS, 37/447, H. 1155/ M. 1742 tarihli kayıt, s. 25, kayıt no. 91.

[9] KşS, 47/457, H. 1 Rebîü’l-evvel 1169/ M. 5 Aralık1755 tarihli kayıt, s. 89, kayıt 318. 264 BOA, T.K. MVL, Dosya No. 319. 265 Kankal, aynı eser, s.45-46.

[10] İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadı’sının Taşra Yönetimi’ndeki Rolü Üzerine”, Amme İdaresi Dergisi, IX/I,

Ankara 1976, s.96; İlber Ortaylı “Kadı”, DİA XXVI, İstanbul 2001, s.72

[11] Yusuf Küçükdağ, Lale Devri’nde Konya, SÜSBE. Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2005, s. 139.

[12] VAD, Defter no. 1962, s. 218- 219. , kayıt 215, (Vakfiye Sureti) 269 Pakalın, aynı eser, II, s. 640.

[13] Pakalın, aynı eserII, s. 640.

[14] Kuruca, aynı tez, s. 110.

[15] Ferit Devalioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügât, s. 141.

[16] VAD, Defter no. 1962, s. 218- 219, kayıt no 215.(Vakfiye Sureti). 274 KşS, 5/415, 15 şevval 1103/30 Haziran 1692 tarihli kayıt,  (s. 58- k. 105.) 275 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 59b, kayıt 23.

[17] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 29. 277 VGM, Hurûfat Defteri no. 1107, vr. 62a, kayıt 1. 278 VGM, Hurûfat Defteri no. 1107, vr. 62b, kayıt 22.

[18] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92a, kayıt 7.

[19] KşS 29/439, 1 Safer 1139/ 28 Eylül 1726 tarihli kayıt, (s. 120- k. 118–119).

[20] KşS 46/456, H. 1Rebiülevvel 1169/ M. 5 Aralık 1755 tarihli kayıt, (s. 89- k. 318).

[21] VGM, Hurûfat Defteri. no. 1106. vr. 48a, kayıt 6

[22] VGM, Hurûfat Defteri. no. 1108. vr. 31b, kayıt 4

[23] VGM, Hurûfat Defteri. no. 1106. vr. 44b, kayıt 16.

[24] KşS. 63/473, 28 Muharrem 1179/17 Temmuz 1765 tarihli kayıt, (s. 47- 48, k. 59).

[25] VGM, Hurûfat Defteri. no. 553, vr. 44a, kayıt 1.

[26] VGM, Hurûfat Defteri. no. 553, vr. 45a, kayıt 7.

[27] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 1. 289 KşS. 47/457,H. Rebiü’l-evvel 1169/ M. Aralık 1755 tarihli kayıt, s. 89, kayıt 318.

[28] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 31b, kayıt 4.

[29] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 48a, kayıt 6. 292 VGM, Hurûfat Defteri, no. 553, vr. 44a, kayıt 1.

[30] Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, I, 12. baskı, İstanbul 1999, s. 175; Pakalın, aynı eserII, s. 598.

[31] Yusuf Küçükdağ, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Etkin Rol Oynayan Konyalı İlim, Fikir ve Devlet Adamları”, Konya şehrinin Fiziki ve Sosyo-Ekonomik Yapısı Makaleler I, Konya 2004, s. 123. ; Caner Arabacı, Osmanlı Dönemi Konya Medreseleri (1900- 1924), Konya Ticaret Odası Kültür Yay. Konya 1998, s. 116.

[32] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, TTK, Ankara 1988, s. 185, (Bundan Sonra İlmiye olarak verilecektir); Cahit Baltacı, XV.-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul 1976, s. 26. 296 Fahri Unan, “Osmanlılarda Medrese Eğitimi”, OsmanlıVI, Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002, s.

[33] ; BOA, Cevdet Maarif, Tasnif no. 5283. 

[34] Arabacı, aynı eser, s. 116; Baltacı, aynı eser, s. 30.

[35] Cahit Baltacı, “Osmanlılarda Mektep”, DİA, XXIX, İstanbul 2005, s. 5.

[36] Mehmet İpşirli, “Dersiâm”, DİA, XI, İstanbul 1994, s. 185.

[37] Mithat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lügâtı, İstanbul 1986, s. 83.

[38] Hüseyin Hatemi, 19. Yüzyıl’da Medreseler, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, II, İstanbul 1985, s. 505.

[39] Pakalın, I , s. 427; İpşirli, aynı makales. 185. 303 BOA, Cevdet Evkâf, no. 16204.

[40] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, Kayıt 12.

[41] KşS. no. 33/ 443, H. 1146/ M. 1734 tarihli kayıt, Kayıt 215.

[42] KşS. no. 41/451, H. 1160/ M. 1747 tarihli kayıt, Kayıt 65.

[43] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 36a, Kayıt 1. 308 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44b, Kayıt 14.

[44] Pakalın, aynı eserI, s. 212.

[45] Yusuf Küçükdağ, Karapınar Sultan Selim Külliyesi, Karapınar Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 1997, s. 132. (Bundan sonra Karapınar olarak verilecektir.) 311 VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 29a, kayıt 12.

[46] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 49b, Kayıt 2.

[47] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 31a, Kayıt 9.

[48] KşS. no. 53/463, H. 1179/ M. 1765 tarihli kayıt, Kayıt 59.

[49] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 38a, Kayıt 7.

[50] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 38a, Kayıt 8. 317 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1114, vr. 8b, Kayıt 9.

[51] Maden, aynı tez, s. 650, (s. 233- hüküm.303). 319 Maden, aynı tez, s. 427. (s. 141- h.143).

[52] BOA. Cevdet Evkaf, no. 16204.

[53] VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 29a, Kayıt 12. 322 VGM, Hurûfat Defteri, no. 553, vr. 44a, Kayıt 10.

[54] Mustafa Gezici Arşivi, Nakibzade Es-Seyyid Mehmed Said Efendi ibn el-merhum Es-Seyyid Mustafa Ağa’nın Dükkân Vakfiyesi, H. 5 Cemaziye’l -evvel 1240/ M. 26 Aralık 1824 tarihli belge.

[55] Mustafa Gezici Arşivi, H. 1Receb 1260/ M. 17 Temmuz 1844 tarihli belge.

[56] H. 1286/ M. 1870 tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi, Kastamonu Vilayet Matbaası, H. 1286/ M. 1870, s. 74.

[57] H. 1293/ M. 1877 tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi, Kastamonu Vilayet Matbaası, H. 1293/ M. 1877, s. 133. 327

Uğur İnan, H. 1311/ M. 1893 Tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi’nin Transkripsiyon ve

Değerlendirmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2005, s. 118–121.

[58] Küçükdağ, aynı tez, s. 138–139. 329 Kemal Beydilli, “Osmanlı Devleti’nde İmamlık”, DİA, XXII, İstanbul 2000, s. 183.

[59] VGM Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 37b, kayıt 3. 331 VGM Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 33a, kayıt 15.

[60] Özer Ergenç, “Osmanlı şehri’ndeki Mahallenin İşlev ve Nitelikeri Üzerine”, Osmanlı Araştırmaları, S.4, İstanbul 1994, s. 73–74.

[61] Musa Çadırcı, Tanzimat Dönemi’nde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ankara 1997,  s. 40.

[62] Suraiya Faraghı, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, ( Çev. Elif Kılıç ), İstanbul 2005, s. 166; Ali Murat Yel, Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Mahalle”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s. 323.

[63] VAD, no.1962 nolu defter, s.218–219, kayıt no 215.

[64] Güzey, aynı tez, Rebiü’l-evvel 1101/Aralık 1689 tarihli kayıt, s. 254.

[65] VGM, Hurûfat Defteri, no.1106, vr. 46a, kayıt 8.

[66] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 33a, kayıt 15.

[67] Jons Pedersen, “Mescit”, İA, VIII, İstanbul 1979, s. 81–86; Ahmet Önkal- Nebi Bozkurt, “Cami”, DİA, VII, İstanbul 1993, s. 54.

[68] Uzunçarşılı, İlmiye, s. 185.

[69] Uzunçarşılı, İlmiye, s. 185.

[70] VAD. Defter no. 1962, s. 218–219, kayıt no. 215, (Vakfiye Sureti) 343 VGM Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 33a, kayıt 15. 344 BOA, AMKT, MHM, Dosya No. 31–93.

[71] Develioğlu, aynı eser, s. 711.

[72] VGM Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 64b, kayıt 28.

[73] VGM Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 17.

[74] VAD, no.1962 nolu defter, s. 218–219, kayıt no 215.

[75] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 59a, kayıt 19.

[76] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 64b, kayıt 28.

[77] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 67a, kayıt 10.

[78] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 35b, kayıt 7. 353 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 38a, kayıt 5.

[79] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 38a, kayıt 2.

[80] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 40a, kayıt 14.

[81] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 43a, kayıt 7.

[82] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44b, kayıt 6- 7. 358 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 17.

[83] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 31a, kayıt 19

[84] Mustafa Gezici Arşivi, El-Hac Mustafa Ağa ibn şaban Çelebi’nin 10 Cemaziye’l-ahir 1137/ 24şubat 1724 tarihli 3000 guruşluk nukûd vakfiyesi.

[85] Develioğlu, aynı eser, s.1113.

[86] VGM Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 35. 363 Pakalın, aynı eser, .II, s.324.

[87] şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul 2004, s. 792.

[88] Küçükdağ, Karapınar, s. 121. 366 VGM Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 35. 367 Kankal,  aynı eser, s. 329.

[89] KşS. 20/ 430, H. 1127/ M. 1715 tarihli kayıt, kayıt no. 96.

[90] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 32.

[91] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107,  vr. 66b, kayıt 27.

[92] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107,  vr. 68a, kayıt 24.

[93] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107,  vr. 59b, kayıt 28.

[94] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 35. 374 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 4.

[95] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66a, kayıt 24. 376 Kşş. 37/447,H. 1154/ M. 1741 tarihli kayıt no. 91.

[96] KşS. 32/442, H. Cemaziye’l-ahir 1144/ M. Aralık 1731 tarihli kayıt, s. 239, kayıt 306. 378 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 36a, kayıt 1

[97] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 37b, kayıt 4.

[98] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 46b, kayıt 5.

[99] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1114, vr. 7a, kayıt 7–9. 382 Maden, aynı tez, s. 272, s. 63, hüküm 60. 383 VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 24b, kayıt 14. 384 BOA, AMKT, MHM. Dosya No. 31–93.

[100] Pakalın, aynı eser, .I, s.318.

[101] Gazi Özdemir, Hurûfat Kaynakları Işığında Konya-Ilgın, SÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2005, s. 28.

[102] KşS. 29/439,H. 1Receb 1139/ M. 22 şubat 1727 tarihli kayıt, s. 145,kayıt no. 115.

[103] KşS. 29/439,H. 1 Safer 1139/ M. 28 Eylül 1726 tarihli kayıt, s. 120, kayıt no. 118–119.

[104] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 17.

[105] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44b, kayıt 18.

[106] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 47b, kayıt 13.

[107] VAD VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 26b, kayıt 16. 393 Güzey, aynı tez,  H. 17 şevval 1100/ M. 4 Ağustos 1689 tarihli kayıt, s. 233.

[108] KşS. 4/414, H. 30 Haziran 1692/ M. 15 şevval 1103 tarihli kayıt, s. 58, kayıt no. 105.

[109] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 59a, kayıt 16.

[110] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 13.

[111] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 18. 398 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 2.

[112] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 61a, kayıt 14.

[113] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 61a, kayıt 25.

[114] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 42. 402 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62b, kayıt 8.

[115] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 63a, kayıt 28.

[116] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 64a, kayıt 1.

[117] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 64a, kayıt 5.

[118] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 64a, kayıt 30. 407 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 2.

[119] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 4.

[120] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 67a, kayıt 6.

[121] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92b, kayıt 11.

[122] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 91b, kayıt 14.

[123] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 33a, kayıt 19.

[124] KşS. 33/443 H. Zilkade 1147/ M. Nisan 1735 tarihli kayıt, s. 222, kayıt no. 313.

[125] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 42a, kayıt 2.

[126] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 42a, kayıt 46.

[127] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 33b, kayıt 3.

[128] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 35a, kayıt 2.

[129] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 34b, kayıt 20.

[130] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 42b, kayıt 15.

[131] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 45a, kayıt 7.

[132] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 46a, kayıt 3.

[133] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 46a, kayıt 8.

[134] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106,vr. 46a, kayıt 13. 424 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108,vr. 30a, kayıt 9.

[135] VGM, Hurûfat Defteri, no, 1108,vr. 30a, kayıt 15. 426 VGM, Hurûfat Defteri, no, 1108,vr. 32a, kayıt 1.

[136] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108,vr. 31b, kayıt 13.

[137] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108,vr. 35a, kayıt 17.

[138] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108,vr. 37b, kayıt 3.

[139] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1114,vr. 7b, kayıt 14.

[140] VAD VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 33a, kayıt 39. 432 VAD VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 46a, kayıt 6.

[141] VAD VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 46a, kayıt 13. 434 VAD VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 37b, kayıt 4.

[142] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92b, kayıt 9. 436 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92a, kayıt 3.

[143] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92b, kayıt 10.

[144] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr.  36b, kayıt 21.

[145] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1114, vr. 8b, kayıt 6.

[146] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 37. 441 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 3.

[147] , no. 1091, vr. 91a, kayıt 7.

[148] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 45b, kayıt 7.

[149] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92b, kayıt 8.

[150] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 91b, kayıt 15.

[151] KşS. 28/438,H.15 Cemaziye’l-evvel 1138/M. 19 Ocak 1726 tarihli kayıt, s. 127, kayıt no. 123.

[152] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 41b, kayıt 28.

[153] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr.33a, kayıt 16.

[154] , no. 1106, vr. 33b, kayıt 2.

[155] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 66b, kayıt 23. 451 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 36b, kayıt 23.

[156] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 63b, kayıt 33.

[157] , no. 1107, vr. 68a, kayıt 32.

[158] Küçükdağ, Karapınar, s. 121.

[159] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 60b, kayıt 19. 456 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 25.

[160] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 65b, kayıt 11. 458 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 37a, kayıt 2.

[161] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 16.

[162] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 18.

[163] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 46b, kayıt 1.

[164] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 85b, kayıt 11.

[165] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 85b, kayıt 12.

[166] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 86b, kayıt 7.

[167] VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 23b, kayıt 9.

[168] VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 25b, kayıt 7.

[169] Pakalın, aynı eserII, s. 223; İsmail Özmel, “Kayyım”,TDVİA, XXV, İstanbul 2004, s. 107 468 Özdemir, aynı tez, s. 32.

[170] VAD. 1962 nolu Defter, s. 218-219, kayıt 215. 470 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92a, kayıt 71.

[171] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 42b, kayıt 43.

[172] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 45b, kayıt 11.

[173] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 46b, kayıt 17. 474 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 47b, kayıt 2.

[174] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 32b, kayıt 20.

[175] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 81a, kayıt 7.

[176] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr. 85b, kayıt 12.

[177] Küçükdağ, Karapınar, s. 123.

[178] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1107, vr. 62a, kayıt 10.

[179] Mustafa Gezici Arşivi; El-Hac Mustafa İbn şaban Çelebi’nin H. 1137/ M. 1725 Tarihli 3000 Guruşluk Nükûd Vakfiyesi.

[180] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1108, vr. 30b, kayıt 9. 482 K.ş.S. 53/463, H. şevval 1179/ M. Mart 1766 Tarihli Kayıt, s. 169, kayıt 261.

[181] Develioğlu, aynı eser, s. 1072.

[182] Mustafa Gezici Arşivi; El-Hâc Mustafa İbn şaban Çelebi’nin H. 1137/ M. 1725 Tarihli 3000 Guruşluk Nükûd Vakfiyesi.

[183] Develioğlu, aynı eser, s. 379.

[184] VAD. 1962 No.lu Defter, s. 218- 19, kayıt no 215(vakfiye). 487 K.ş.S. 29/439, H. Safer 1139/ M. Eylül 1726 Tarihli Kayıt, s. 121, kayıt 119.

[185] www.şifa-i şerif Nedir.com.tr.

[186] BOA, TK, İ.DH, Dosya no. 306, G.S.N. , 19466.

[187] BOA, T.K., İ.DH., Dosya No: 306, G.S.N. 19466. 491 VAD. Evk.-Mkt, Cht. 351- 22. Evk.1312. 492 VAD. Evk.-Mkt, Cht. 382- 204/54.

[188] Develioğlu, aynı eser, s. 696. 494 Pakalın, aynı eser.II, s. 587.

[189] Server Dayıoğlu, “Osmanlı Muvakkithânelerinde Kullanılan Aletler”, İlgi Dergisi, yıl 1996, s. 87, s. 6.

[190] VAD. Evk.-Emh, 126–76/155. 497 Fazıl Çifçi Arşivi, Mukavelename (Minarenin yapımı ile ilgili mukavelenâme, sözleşme).

[191] VAD. Defter no. 1962, s. 218–219, kayıt no. 215.

[192] Pakalın, aynı eserIII, 187.

[193] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1091, vr. 92b, kayıt 8.

[194] Develioğlu, aynı eser, s. 659.

[195] Ozanoğlu, Reisülküttap, s. 7.

[196] VAD. Defter no. 1962, s. 218–219, kayıt no. 215. 504 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 44a, kayıt 17.

[197] Develioğlu, aynı eser, s. 1016.

[198] VAD.  1962 No.lu Defter, s. 218- 19, kayıt no 215 (vakfiye).

[199] Develioğlu, aynı eser, s. 158. 508 Pakalın, aynı eser, .I, s. 351.

[200] VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr, 47b, kayıt 10.

[201] VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr, 81a, kayıt 2; VGM, Hurûfat Defteri, no. 551, vr, 81a, kayıt 3.

[202] VGM, Hurûfat Defteri, no. 552, vr. 29b, kayıt 12. 512 VGM, Hurûfat Defteri, no. 553, vr. 42b, kayıt 4.

[203] Pakalın, aynı eser,  I, s. 6. 514 VGM, Hurûfat Defteri, no. 1106, vr. 42b, kayıt 39. 515 Küçükdağ, Karapınar, s. 134. 516 VGM Hurûfat Defteri, no. 1107. vr. 61a, kayıt 35.

[204] Tosunoğlu, aynı tez, s. 360.

BİBLİYOGRAFYA

A- ARŞİV VESİKALARI

1-Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Defterleri (VAD)

1.1. Hurûfat Defterleri: Nr. 551, 552, 553,1091, 1106, 1107, 1108, 1114

1.2. Vakfiye Defteri: Nr. 1962

2-Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA)

2.1. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Bulunan Tapu Tahrir Defterleri (TT.D): Nr. TD 438, TD 456.

2.2. Cevdet Evkaf (C. EV.): Nr. 11262, 16204, 30269.

2.3. Cevdet Maarif (C. MF.): Nr. 5283.

2.4. İrade Dâhiliye (İ. DH.): Nr. 19466, 49234.

2.5. İrade Meclis-i Valâ (İ. MVL.): Nr. 13544.

2.6. Sadâret Mektûbî Mühime Kalemi Evrakı (A.MKT. MHM.): Nr. 93, 50.

2.7. Ali Emirî Tasnifi: Nr. 1438.

3-Tapu- Kadastra Genel Müdürlüğü Arşivi (Kuyûd-ı Kadîme Bölümü)

Nr. TD 143, TD 554.

4-Şer’iyye Sicilleri

Kastamonu şer’iyye Sicilleri  (KşS): 4/414, 5/415, 12/422, 28/438, 29/439, 32/442, 33/443, 37/447, 41/451, 47/457, 53/463, 63/473.

5-Salnâmeler

Kastamonu Vilayet Salnâmesi: H.1286/M.1869 ve H.1293/M.1876 tarihli

6-Özel Arşiv

6.1. Mustafa Gezici Arşivi: Mustafa Gezici Arşivi, Nakibzâde Es-seyyid Mehmed Said Efendi ibn El-merhum Es-seyyid Mustafa Ağa’nın Dükkân Vakfiyesi, H. 5 Cemaziye’l-evvel 1240/ M. 26 Aralık 1824 tarihli belge.

1 Receb 1260/ 17 Temmuz 1844 tarihli belge.

El-Hâc Mustafa İbn şaban Çelebi’nin 1137/ 1725 Tarihli 3000 Guruşluk Nükûd Vakfiyesi.

6.2. Fazıl Çifçi Arşivi:  24 Temmuz 1331–24 Temmuz 1332 tarihli keşif özeti ve sarf makbuzu ve 1331 tarihli mukavelename. 24 Eylül 1332/ 7 Ekim 1916 tarihli Ocakçı ve Amele ücretlerinin alındığını gösterir makbuz.

6.3. Tuncay Sakallıoğlu Arşivi: Tuncay Sakallıoğlu Arşivi, 25 Zilhicce 1262/14 Aralık 1846 tarihli belge.

6.4. İsmet Yılmaz Üskan: Reisülküttap Mustafa Efendi’nin Vakfiyesi

 

B- DİĞER KAYNAKLAR

1-Kronik ve Seyehatnâmeler

Hoca Saadettin Efendi, Tacü-t’ Tevarih, (Hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu), Kültür Bak. Yayınları, Ankara 1999.

İbn-i Kemal, Tevarih-i A-li Osman, 7. Defter, (Nşr: şerafettin Turan), Ankara 1954.

Evliya Çelebi b. Dervîş Mehemmed Zıllî, Evliyâ Çelebi Seyehatnamesi, 1, 2, 3, 4, 5. Kitaplar, Haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, İbrahim Sezgin, Robert Dankof, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999- 2000-  2001- 2006 (1- 10. Kitap)

İbni Batuta Seyehatnâmesi, Çev. Mü’min Çevik, 1983.

Mehmed Süreyya,  Sicilli Osmanî, İstanbul 1996, I-VI.

2-Kitaplar

AÇIKSÖZCÜ, Hüsnü, İstiklal Harbinde Kastamonu, Kastamonu Vilayet Matbaası 1933.

ARABACI, Caner, Osmanlı Dönemi Konya Medreseleri (1900- 1924), Konya Ticaret Odası Kültür Yay. Konya 1998.

BAYKARA, Tuncer, Osmanlı Taşra Teşkilatı’nda XVIII. Yüzyılda Görev ve Görevliler (Anadolu), Ankara 1990. 

BALTACI, Cahit, XV.-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul 1976

BEHÇET, Mehmet, Kastamonu Eski Eserleri, (Kastamonu Asar-ı Kadimesi), 1925, (Hazırlayan: Musa S.Cihangir), Kastamonu 1998.

CAN, Yılmaz, İslam şehirleri’nin Fizikî Yapısı, Ankara 1995.

ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Dönemi’nde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ankara 1997.

ÇİFÇİ, Fazıl, Kastamonu Camileri-Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler, Ankara 2006

ÇİFÇİ, Fazıl, Mahallî Basın Işığında Milli Mücadelede Kastamonu ve Çevresi, Kastamonu 2006.

 

FARAGHI, Suraiya, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, ( Çev. Elif Kılıç ), İstanbul 2005.

GÖKOĞLU, Ahmet, Paphlagonia, (Gayri Menkul Eski Eserleri ve Arkeolojisi), Cilt 1, Doğrusöz Matbaası, Kastamonu 1952.

KANKAL, Ahmet, Türkmen’in Kaidesi, “KASTAMONU”, (XV.-XVIII. Yüzyıllar Arası şehir Hayatı), Ankara 2004.

KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, Karapınar Sultan Selim Külliyesi, Karapınar Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 1997.

OZANOĞLU, İhsan, Turistik Kastamonu, Kastamonu Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Yayınları, Kastamonu 1958.

OZANOĞLU, İhsan, Kur’an-ı Kerim’in Edebî Nitelikleri, (Basılmamış Eseri)

OZANOĞLU, İhsan, Reisülküttap Hacı Hafız Mustafa Efendi,  Kastamonu Kültür ve Folkloru Biyografi Serisi, Kastamonu 1950.

OZANOĞLU, İhsan, Ammarzadeler, Kastamonu Kültür ve Folkloru, Biyografi, Kastamonu 1950.                       

OZANOĞLU, İhsan, Kastamonu Kültür ve Folkloru, HİMMETOĞULLARI, Biyografi, Kastamonu 1972.

OZANOĞLU, İhsan, Kastamonu’nun Yetiştirdiği Meşhur Adamlar, “BEDİİ”, Doğrusöz Matbaası, Kastamonu 1960.

SHAW, Stanford, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Gaziler İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü 1280- 1808, İstanbul 2004

TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yayınları, 5.Baskı, İstanbul 1998.

TURAN, Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, I, İstanbul 1999.

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri, TTK Yayınları, 2. Baskı, Ankara 1968.

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı , TTK, Ankara 1988.

YAKUBOĞLU, Cevdet, Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi,(Kastamonu, Sinop, Çankırı, Bolu 13.- 15. Yüzyıllar), Ankara 2009

YAMAN, Talat Mümtaz, Kastamonu Tarihi, (16. Asrın Sonlarına Kadar), Ahmet İhsan Matbaası Limited şirketi, Ankara 1935.

YINANÇ, Mükremin Halil, Anadolu’nun Fethi, TTK Yayınları, Ankara 1947.

YÜCEL, Yaşar, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, 13.-15.Yüzyıllarda, Kuzey-batı Anadolu Tarihi, (Çobanoğulları-Candaroğulları Beylikleri), TTK. Yayınları, İkinci Baskı, Ankara1998.

3-Tezler

BİLİCİ, Z. Kenan, Kastamonu’da Türk Devri Mimarisi ve şehir Dokusu’nun Gelişimi, (18. Yüzyıl Sonuna Kadar), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1991.

GÜZEY, Ahmet Rıfat, Kastamonu’nun 411/1 Numaralı şer’iyye Sicili, H. 1099-1100–1101/ M. 1678–1688–1689 Transkripsiyon ve Değerlendirme, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1994,

İNAN, Uğur, H. 1311/ M. 1893 Tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesi’nin Transkripsiyon ve Değerlendirmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2005

KURUCA, Nazım, 16. Yüzyılda Kastamonu Sancağı Vakıf Tahrir Defteri,(Tanıtım Tahlil ve Metin), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Türk İktisat Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1995.

KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, Lale Devri’nde Konya, SÜSBE. Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2005.

MADEN, Fahri,  18. Yüzyılın Sonlarında Kastamonu (şer’iyye Sicillerine Göre), Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2004.

ÖZDEMİR, Gazi, “Hurufat Kaynakları Işığında Konya-Ilgın” SÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2005.

ŞAHİN, Burhan, Cumhuriyet Öncesi Kastamonu’nun İdari-Nüfus ve Etnik Yapısı (1839–1903), Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 1991.

TOSUNOĞLU, Ayşe, Tapu Tahrir Defterine Göre 16. Yüzyılda Kastamonu Sancağı, İ.Ü. SBE., Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1993

4- Makaleler

BALTACI, Cahit, “Osmanlılarda Mektep”, DİA, XXIX, İstanbul 2005, s.5-7.

BEYDİLLİ, Kemal, “Osmanlı Devleti’nde İmamlık”, DİA, XXII, İstanbul 2000, s.183.                     

CZICHON, Rainer Maria, KLINGER, Jörg, “Karadenizde’deki Hititler”Aktüel Arkeoloji Dergisi, Karadeniz Arkeolojisi, Kasım 2010/18, 60-65.

ÇİÇEK, Rahmi, “Milli Mücadele’de Batı Karadeniz”, Türkler, XV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.681, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prf. Dr. Kemal Çiçek, Prf. Dr. Salim Koca, s.679698.

DARKOT, Besim, “Kastamonu”, M.E.B., İA., VI, İstanbul 1977, 399-403

ERGENÇ, Özer, “Osmanlı şehri’ndeki Mahallenin İşlev ve Nitelikeri Üzerine”, Osmanlı Araştırmaları, S.4, İstanbul 1994, s. 73–74.

HATEMİ, Hüseyin, “19. Yüzyıl’da Medreseler”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, II, İstanbul 1985, s. 505-509

İPŞİRLİ, Mehmet, “Dersiâm”, DİA, XI, İstanbul 1994, s.185.

KANKAL, Ahmet, “Fetihten 16. Yüzyılın Sonuna Kadar Kastamonu şehrinde İskân ve Nüfusa Dair Genel Gözlemler”Birinci

Kastamonu Kültür Sempozyumu, 21–23 Mayıs 2000Bildiriler, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Dekanlığı, Kastamonu 2001, s. 89–120.

KOPRAMAN, Kazım Yaşar, “Memlük Kaynaklarına Göre 15.Yüzyılda Kastamonu ve Çevresi”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Kastamonu, Tebliğler, Kastamonu 1988, s. 26.

KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Etkin Rol Oynayan Konyalı İlim, Fikir ve Devlet Adamları”, Konya şehrinin Fiziki ve Sosyo-Ekonomik Yapısı Makaleler I, Konya 2004, s. 105-134. 

MATTHEWS, Roger, “Paphlagonia Halkları ve Yerleşimler”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, Karadeniz Arkeolojisi, Kasım 2010/18, s.91-97.

ORTAYLI, İlber, “Osmanlı Kadısı’nın Taşra Yönetimindeki Rolü Üzerine”, Amme İdaresi Dergisi, IX/I, Ankara 1976, s. 93-96.

ORTAYLI, İlber, “Kadı”, DİA, XXVI, İstanbul 2001, s.70-75.

ÖNKAL, Ahmet- BOZKURT, Nebi, “Cami”, DİA, VII, İstanbul 1993, 46-56.

ÖZMEL, İsmail, “Kayyım”, DİA, XXV, İstanbul 2004, s.107.

PEDERSEN, Jons, “Mescit”, İA, VIII, İstanbul 1979, s. 81–86.

SÜMMERER, Latife, “Pompeus’un Kenti Pompeiopolıs” Aktüel Arkeoloji Dergisi, Karadeniz Arkeolojisi, s.112-121.

ŞAHİN, İlhan, “Kastamonu”, T.D.V.İ.A, XXVI, 585-588.

ŞAHİN, Kamil, “Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde Kastamonu’da Tıp

Çalışmaları Üzerine Bazı Gözlemler”, Birinci Kastamonu

Kültür Sempozyumu, 21–23 Mayıs 2000, Bildiriler, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Dekanlığı, Kastamonu 2001, s. 41- 48.

TURAN, Refik, “Selçuklular Dönemi’nde Kastamonu”, Türk Tarihinde ve Kültürü’nde Kastamonu, Tebliğler, Kastamonu 1998., s. 2-10.

TURAN, Refik, “Kastamonu’nun Türkler Tarafından Fethi ve İskânı”, Birinci Kastamonu Kültür Sempozyumu;21–23 Mayıs 2000, Bildiriler, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Dekanlığı, Kastamonu 2001, s. 1–2.

UNAN, Fahri, “Osmanlılarda Medrese Eğitimi”, Osmanlı, VI, (Editör: Güler

Eren, Kemal Çiçek), Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002, s.148-155.

YEL, Ali Murat, KÜÇÜKAşÇI, Mustafa Sabri, “Mahalle”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s. 323.

5-Yıllıklar

Kastamonu İl Yıllığı 1968.

6-Gazeteler

Açıkzöz Gazetesi, 1335–1337 (1919–1921) cilt 1, İsmail Hakkı Uzunçarşılı,

“Mevlana Nasrullah ve  Nasrullah Camii”, s. 2

Doğrusöz Gazetesi, 23 Ekim 1961 tarihli yazısı, yıl: 25, sayı: 4548, İhsan Ozanoğlu Kastamonu’nun Yetiştirdiği Meşhur Adamlar Serisi, “Nasrullah il Kaadî”.

7-Sözlükler

PAKALIN, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993.

SERTOĞLU, Mithat, Osmanlı Tarih Lügâtı, İstanbul 1986.

DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 1999

SAMİ, şemseddin, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul 2004.

8-Web sayfaları

www.şifa-i şerif Nedir.com.tr. www.bayramgazi.blogspot.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonu Yöresi Geleneksel Maşrapa Konuşturma ve Keloğlanın Evlenmesi Oyunu

Maşrapa Konuşturma Oyunu: Köy dışından yabancı misafir geldiğinde kadınlar arasında oynanan bir oyundur. Oyunbaşı, öncelikle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mu’cizat-ı Ahmediyeye (asm) dairdir – VII / Mektubat; 19. Mektub; 10. İşaret

On Dokuzuncu Mektup Onuncu İşaret Şu mu’cize-i şeceriyeyi daha ziyade takviye eden, mütevatir bir surette …

Kapat