Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Nazar Gerçeği ve Nazardan Korunmak / Nurşen Şentürk

Nazar Gerçeği ve Nazardan Korunmak / Nurşen Şentürk

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nazar Gerçeği ve Nazardan Korunmak

Nazar en çok kimlere değer? Nazarın bilimsel açıklaması var mıdır? Nazardan nasıl korunabiliriz? Bunlar nazar denilince akıllara gelen soruların ilkleri. Nazar bilinmezliğinin yanında çok da hayatımızda olan bir kavram. Bu kadar çekindiğimiz nazar aslında nedir öğrenmek istedik ve bilgilerin en doğrusu Kur’an-ı Kerim ve sünnet izinde nazarı anlamaya koyulduk.

Nazar, insanlık tarihi boyunca varlığına inanılan, merak edilen, korunmak için çareler aranan bir kavram. Günümüzde, modern çağ diye adlandırılan zamanlarda dahi gizemini koruyan nazar neredeyse herkes için varlığı kabul edilen bir metafizik olayı.

Her toplumun tecrübelerine, alışkanlıklarına göre korunmak için yöntemler aradığı nazar inancının en büyük gerçeği Peygamber Efendimizin “Nazar haktır” hadisiyle netleşiyor. Haktır ve gerçektir denilen nazar ise farklı yorumlar ve inanışlarla tehlikeli bir yola da sevk edebiliyor. Nazara inanmak ne kadar doğruysa ondan uzak kalmanın yöntemlerini de yine aynı doğrularda aramak gerekiyor.

Nazar, Arapça bir kelime olsa da Türkçe’de “göz değmesi” diyerek hepimizin kabulü olmuş durumda. Kötü niyetli bir düşüncenin beyinde veya aşırı sevgiden de oluşan duygu yoğunluğunun gözler aracılığıyla insanlara canlı ve cansız varlıklara olumsuz etkisi olarak tanımlanıyor nazar.

Nazar, bakmak anlamında kullanılıyor. Göz değmesi diye de adlandırılan bu duruma sadece kötü niyetli bakışlar sebep oluyor diye bir gerçek de yok. Nazar haset bir bakışla ortaya çıkabildiği gibi irade dışı, kasıt olmaksızın ortaya çıkan bakışlar da kişinin nazarın tesirinde kalmasına neden olabiliyor. Kimi zaman çok sevdiğimiz birine ya da bir nesneye de nazar değebiliyor. Hatta Efendimiz (a.s.m.) kişinin kendi kendine de nazar edebileceğine dair işaretler veriyor. Bundan uzak durmak için de yine dua etmeye teşvik ediyor.

Nazar elbette kelimenin anılmasıyla bile hatıra ilk gelen haset düşüncesiyle daha da etkili oluyor. Cahiliye döneminde yaşayan Beni Esed kabilesinin nazar konusunda meşhur oldukları o dönemlere dair örneklerle anlatılıyor. Esed kabilesinden kimi şahısların üç gün aç kalıp nazar etmek istedikleri hayvanlara bakıp onların ölmelerine yol açabildiği kaynaklarda yer buluyor. Kıskançlık düşüncesi kişide negatif bir enerji oluşmasını sağlıyor, bu oluşan enerji de bakışlarla canlı ya da cansız varlıklara temas ettiğinde onlara zarar veriyor. Haset eden kişinin bakışları karşısındaki kişi savunmasızsa daha da tesirli oluyor. Buradaki savunma mekanizması ise sadece manevî bir zırha bürünmek ile kazanılabiliyor. Mavi renkli boncuklar, at nalları, tütsüler gibi semboller ise nazar duygusunu çağrıştırmaktan öteye gitmiyor.

İnsanlık tarihi kadar eski olan nazar toplumların ayrılmasıyla inançlara göre, yaşandıkları yıllara göre bin bir farklılık görmüştür. İlahi tüm dinlerde inanılan nazar cahiliye döneminde, eski Türk medeniyetlerinde de yer bulmuştur. İnsanın olduğu her yerde kıskançlık olacaksa nazar da olacak diyebiliriz. Geçmişten günümüze her zihinde yeri olan dillerin alıştığı ve neredeyse sorgusuz inanılan ender konulardan biri nazar. İnanç konusunda şüpheleri ve vesveseleri olanlar bile nazar değmesin diyerek bitirebiliyor cümlelerini. Nazarı doğru şekilde anlamak ve ona göre yaşamak gerekir.

Kur’an-ı Kerim’de doğrudan nazar değmesinden bahseden ayet yoktur ancak sahabeler ve onların görüşlerine dayanan müfessirler nazar üzerine olan iki ayeti Kalem Suresi’nin 51. ayeti ve Yusuf Suresi’nin 67. ayeti olarak işaret etmişlerdir. Hadis-i şeriflerde nazar bahsi daha sık anılmıştır. Efendimiz (a.s.m.) nazar konusundaki batıl inançları reddetmiştir ancak İslam ruhuna zarar vermeyen inançlara da karışmamıştır. Nazara inanmakla ilgili hadis-i şerifler olduğu gibi, nazar için okunacak duaların belirtildiği hadisler ve nazar için yapılan uygulamalar hakkında hadis-i şerifler bulunmaktadır.

Nazar ve nazardan korunma hakkında bilinmesi gerekenler ana başlıklar halinde şöyle:

Kimlerin nazarı değer?

Nazar herkesin uzak durmak istediği bir hal. Ama kimi zaman bundan uzak durmak her iki taraf için de zor olabiliyor. Nazardan dualarla korunmaktan başka yol olmadığını unutmamamız gerekiyor. Peki nazar en çok kimlerde tesirli oluyor? Bunun üzerine yapılan net bir izah yok ancak bir genelleme yapılabiliyor. Özellikle toplumda yaygın olan görüşler ve yaşanmışlıklar sonucu renkli gözlü insanların, köse erkeklerin, yaşlı kadınların, akrabaların, kaşları bitişik olan kişilerin, kambur ve tek gözlü kişilerin nazar konusunda daha hassas olduklarına inanılıyor. Ama elbette ki tüm bu tanımlamalar toplumda yaygın olan ve belki de ezberlenmiş ifadeler. Oysaki nazar konusunda tesirli olan ve hiçbir şekilde bu sıralamaya girmeyen kişiler olduğu gibi yaygın olan görüşlerdeki tanımlara uymayan pek çok kişinin de gözü etkili olabilir.

En çok kimlere nazar değer?

Nazar hayvanları, eşyaları bile etkileyebilir ancak yine de insana daha fazla nazar değdiği bilinen bir gerçek. Evlilik yaşına gelmiş kızlara, düğünü yaklaşmış çiftlere, loğusa kadına, güzel yüzlü kişilere ve özellikle de küçük çocuklara daha fazla nazar değdiğine inanılır. Çünkü bu özellikteki insanlar içinde bulundukları durum itibariyle kıskanılmaya müsaittirler.

Özellikle çocukların nazara maruz kalmasında kendilerini koruyamamanın verdiği durum yatar. Dua okuyamayan çocuk için görev anne-babasına düşer. Anne ve babalar çocuklarını dualarla korumaya çalışacağı gibi çok fazla övgü dolu sözlerle konuşmamalı ve dikkat çekici şekilde giydirmemelidir. Çocuklara nazarı en çok anne ve babasının değdirdiğine dair oluşan kanaat yaygındır, özellikle de çocukları uyurken izlemekten uzak durmak gerektiği de söylenir.

Göz rengi nazara etki eder mi?

Nazar üzerine yazılmış şarkılar, şiirler, zamanında yaşanmışlıklarla dilimize girmiş atasözleri saymakla bitmez. Nazar göz değmesi desek de nazarla ilgili oluşan duruma sadece gözün etkisi olduğunu söylemek eksik olur. Göz, nazarın bir aracı aslında. Asıl tesir eden ruh ve nefistir. İnsanın dışa açılan penceresi olan gözün görevi çevredeki varlıkları olayları beyne iletmektir. Bu süreçte oluşan kötü düşünce ya da kötü hisler gözler aracılığıyla yayılır. Aslında kem olan bir şey varsa bu göz değil kem nefistir.

Göz renkleri içinde mavi gözün daha çok nazar değdirdiğine inanılır. Bu aslında bilimsel olarak da doğrulanmıştır. Çünkü parlak olan nesneler kendine çarpan ışığı çok iyi yansıtır. Yapılan deneylerde de mavi gözlülerin nazar konusunda etkili oldukları kabul görmüştür. Göz renginin farklılığı nazar üzerinde tek başına etkili değildir ancak yine de bağlantılıdır.

Mavi boncuk nazardan korur mu?

Nazar konusunu günlerce konuşsak ve okusak da gözümüzün önüne nazar denildiğinde gelen semboller değişmez. Nazara inanmak hak olsa da mavi boncuğa inanmak ve medet beklemek de o denli yanlıştır. Manevî hastalık olan nazara yine manevî çözüm yolları gerekir. Yıllar boyu mavi boncuklarla korunmaya çalışılan nazar sadece dua ile önlenebilir. Nazar boncukları kullanmanın tek faydalı yönü gören kişiye nazar kavramını hatırlatması olabilir ve maşaallah diyerek hatırlatıcı bir unsur olarak değer görebilir. Yine de hassas olan bu durumda dikkatli yol almak gerekebilir. Efendimizin (a.s.m.) boncuklara karşı “Kişi takındığı şeye havale edilir” hadisini de akıldan çıkarmamak lazım.

Öte yandan nazardan korunmak için kullanılan tasvirler toplumlara, kültürlere göre de çoğu zaman farklılık gösterir. Bir tane olan nazar inancı için farklı sembollerle çare aramak yine bunun doğru olmadığının göstergesidir.

Nazarın önlenmesi için neler yapılabilir?

Nazar hasıl olmadan ondan korunmak mümkün müdür?” sorusu akıllara geldiğinde yine sünnet ışığında doğru cevaplara ulaşabiliyoruz. Muavvizeteyn (Nas-Felak) Surelerini okumak, bereketle dua etmek, güzellikleri gizlemek, nazar edene iyilikte bulunmak bu önlemler arasında sıralanabilir. Nazarın tesirinden kurtulmak içinse, abdestli olmaya çalışmak, dualarla manevî korunmaya sığınmak öncelikli önlemler olabilir.

İnsanların büyük bir ortak noktası olan nazar inancı toplumu etkisi altına almıştır. Nazar vardır ve haktır; ancak nazar çeşitli inançlarla ve kimi zaman da eksik bilgi ve cahillikle farklı yorumlanır. Nazara inanırken, onun etkisinden uzak kalmak isterken kullara değil gerçek söz sahibine itibar etmeli, şifayı da ondan beklemeliyiz. Tahtalara vurmak yerine Kur’an-ı Kerim ve sünnet doğrularıyla bu hayatın bir parçası olan enerji olayını en aza indirmeye çalışmalı ve belki de öncelikle işe kendimizden başlayarak “maşaallah” demeyi ihmal etmemeliyiz.


Moral Dünyası

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kur’ân ve Sünnet Perspektifinde Nur Talebelerinin Namaz Tesbihatı

KUR’AN VE SÜNNET PERSPEKTİFİNDE NUR TALEBELERİNİN NAMAZ TESBİHATI   Tesbihat, Allah ile kul arasındaki irtibatı …

Önceki yazıyı okuyun:
Geleceğin Yıldızları / İsmail AKSOY

İsmail AKSOY Geleceğin Yıldızları O, yerdeki yıldızlarla meşguldü. Göktekiler yüksekte olsalar da, önemli olan yerdekileri …

Kapat