Ana Sayfa / Yazarlar / Nazar ve Adâlet

Nazar ve Adâlet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

SORU;

-Allah bizi hak etmediğimiz bir nedenden dolayı cezalandırır mı?..

-Nazara inanmak demek; Allah’ın bizi hak etmediğimiz nedenler yüzünden sırf biri imrendi, kıskandı, iç geçirerek baktı “nazar etti” diye başkaları yüzünden cezalandıracağına inanmak demektir.

-Peki ya bu, adaletlilerin en adaletlisi olduğuna inandığımız Yüce Allah’ın adalet anlayışıyle ters düşmez mi?..

-Nazara inandığını iddia edenler kafalarında ki Allaah tasavvurunun âdil bir Allah olduğunu, âdil bir Allah’a inandıklarını söyleyebilirler mi?..

İslam itikadında nazar vardır!..
Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan şeylere nazar değer. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.

Peygamber Efendimiz’in (ﷺ) zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi.
Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp,
“Bunun gibi bir deve hiç görmedim” der demez, deve yere düşer hastalanırdı.
Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber Efendimizi nazarla öldürmesini istediler.
Cenab-ı Hak da Resulullah’ı (ﷺ), bunun nazarından korumuştur.
Bu hususta Kalem suresinin;
“Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı” mealindeki 51. Âyet-i Celile’si nazil olmuştur!..
Birkaç hadis-i şerif( ﷺ) meali şöyledir:
“Nazar haktır.” (Müslim) 

“Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.” (İbni Adiy) 

“İnsanların yarısı nazardan ölür.” (Taberani) 

“Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah” denirse o şeye nazar değemez.” (Beyheki, İbni Sünni) 

“Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.” (Deylemi) 

“Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi.” (Müslim) 

Görülmeyen şeylere yok demek, bugünkü bilime de aykırıdır.
Günümüzde, aletlerden çıkan şuaların iş yaptığı tespit edilmiştir.
Mesela, TV’yi çalıştıran, kanallarını değiştiren veya arabaları açan kumandalar vardır.
Onlardan çıkan şualar, iş yapmaktadır.
Lazer denilen şualarla ameliyatlar yapılmaktadır.
Bunlar gibi, gözden çıkan ve mahiyeti tam açıklanmayan şualardan da nazar değerek, bakılan şey zarar görebilir.
Göremediğimiz şeylere yok demek ise, çok cahilce bir sözdür.

Şimdi cevaplarımıza geçelim;
• Enbiya Suresi, 35. ayet: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz!..”
• Bakara Suresi, 155. ayet: “Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele!..”
• Araf Suresi, 168. ayet: “Onları yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. Kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor, kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır. Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik, ki dönsünler!..”

Muhakkak ki, şu fani bir İMTİHAN meydanı olan bütün kainatın düzen ve nizam sistemine bakıp, bu kainatın Yaratıcısının hikmetli adaletine şehadet etmemek mümkün değildir!..
Bu kadar âdil ve Hakîm bir Zat-ı Zülcelâl, hikmet ve adaletinin bir gereği olarak, mükakafat ve cezaya netice verecek
CÜZ-İ İHTİYARİ DENİLEN TERCİH/SEÇME HAKKINI
takdir etmekle kullarını Ebedi Saadetli bir hayat için İMTİHAN’a sokmuştur!..

Şuur sahibi herkes kendinde var olun bu tercih gücünü hisseder.
Ve ona göre davranır. Akıl, vicdan, ruh gibi bunun da ilmen mahiyetini bilmese de, varlığını hisseder.
Şunun kesinlikle bilinmesi lazımdır ki;
Cüz-ü ihtiyarî’nin kaderle bir çelişen bir durumu yoktur!..
Bilakis kader, İlah-i takdirle Cüz’i ihtiyarî’nin varlığını ispat eder.
“Kader ilm-i İlahi’nin bir nev’idir.” (26. Söz) derken,
Ezel sıfatına hâiz olan Zat-ı Zülkemâl, geçmiş, gelecek ve hazır ana,
her an nazarın da vukuftur!.. Görür!.. Bilir!..
O yüzden olmuş olacak her şey ilminde mevcut ve bilinin bir şeydir!..
Ezeli ilim sıfatına hâiz olduğundan, bilmediği bir durum olamaz!..
Bir şeyin vücuda gelmesinde üç sıfat önceliklidir, İlim, irade, Kudret!..
Kişi tercihini yaparken, İlm-i Ezeli sahibi onun ne tercih edeceğini ezeli ilmiyle biliyordu.

Ama tercih etmekle cüz’ü iradesini kullanan kuldur.
Bu noktada kul sorumludur. İradenin çalışma düzeneğinde, yani seçme anında, harici ve cismi, hiçbir sebep müdahil olamaz.
Haricî ve cismî şeyleri yaratan İlâhî Kudret de kulun cüz’î iradesine müdahele etmez!.
Rabbimiz bize ihsan ettiği aklımızdan, kalbimizden taa elimize dilimize kadar, malımızdan evladımıza kadar, sevgimizden öfkemize kadar maddi manevi uzuv ve kuvvelerimizi İMTİHAN vesilesi kılmıştır!..
Bu uzuv ve kuvveleri hayra ve şerre kullanmak, insanın CÜZ-İ İHTİYARİ denilen TERCİH/SEÇME HAKKI’na bağlıdır!..
“… Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa mârifet-i İlâhiyedir.” (Mesnevi-i Nuriye-Katre)

Bu cümleden anlaşılıyor ki, varlığa iki şekilde bakılabilir ve bakılıyor. Birincisi esbab namına olan bakış, yani nazardır. İkincisi ise Allah hesabına olan bakıştır. Bu ifadeyi biraz daha açmak gerekirse, şunları söyleyebiliriz:

Bir çiçeği ya Allah yaratmıştır veya tabiat ve sebepler yaratmıştır, diye bakarız. Tabiri diğerle, varlığı ya Allah yaratmıştır ve onun dışındaki her şey diye bakarız. Birinci nazar İBADET iken ikinci nazar, ya GÜNAH VE KÜFÜRdür!..

Bu açıdan baktığımız zaman nazarın ne olduğu biraz daha netleşmiş oluyor.
Allah namına nazar eden adam; “Ne güzel yaratılmıştır. -yani “MAAŞALLAH” der. İkinci nazarla bakan ise, “Ne güzeldir.” der, güzelliği çiçeğe verir.

Maaşallah diyen, o nimetin dünya ve ahiret bereket ve hayrına kavuşur, Kem gözle bakan o nimetin hebasına sebep olmakla, ebeden mahrumiyetine düçar olur!..

İşte bize fayda veren bütün hayırlar, zarar veren bütün şerler bir imtihan sebebidir!..
“İşte, ey sabırsız nefsim!.. Sen üç sabırla mükellefsin.
Birisi, TAAT ÜSTÜNDE (Allah’ın emirlerine) SABIR’dır.
Birisi, MÂSİYETTEN (Yasaklarına) SABIR’dır.
Diğeri, MUSİBETE (zorluk ve meşakkate) SABIR’dır. 

Aklın varsa, şu Üçüncü İkazdaki temsilde görünen hakikati rehber tut, merdâne –”YÂ SABÛR” de, üç sabrı omuzuna al!..
Cenâb-ı Hakkın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; ve o kuvvetle dayan!..” (21. Söz)

HULÂSA; Nazar da, İmtihan vesileleri olan elin, dilin, makam, mevki veya malın sui-istimal edilerek kötüye kullanılması, imtihanın kaybedilmesi neticesini verir!..
NAZAR; Bazı insanların çok muztar oldukları, bazılarının az, bazılarının da belki hayatta hiç karşılaşmadıkları İMTİHAN sebebi olan musibetlerin az veya çok bir parçasıdır!..
“Mülkün mâliki, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.” (2. Lem’a) 
“Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.” (2. Lem’a) 
“Evet, ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. (Emredilmiş ibadetlerdir.) Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar.” (2. Lem’a) 
“Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer.” (2. Lem’a) 
İşin hakikati de, Hastalıklarla ŞÂFÎ’yi tanıtan, açlıkla REZZAK’ı bildiren, varlığa verdiği çeşitli tesir ve kuvvetle de MÜESSİR-İ HAKİKİ’yi idrak ettirmektedir!..
Bu durum da adaletsizlik değil, bilakis “Hüsn’ü-zan’la” bakıldığı zaman ALLAH’IN ADALETİ’nin muhteşem bir lütufla tecelli etmekte olduğu iman nuruyle açıkça görülebilir!..

İşte bu noktada Efendimizin ( ﷺ);
“Nazardan Allahü teâlâya sığının.(Deylemi)
“Hoşa giden bir şeyi görünce,
-Mâşâallah lâ kuvvete illâ billah-
denirse o şeye nazar değemez.” (Beyheki, İbni Sünni) 
fermanı bu işin dermanıdır!..

İmani boyutun da ise;
KADER’e, HAYRIN ve ŞERRİN Allah’tan geldiğine iman eden birisi için, Ayet ve Hadislerle teyit edilmiş hakikat inkar edilemez!..
Maazallah!..
ALLAH’a İMANın Cüzi bir hakikatine ait küçük bir itiraz İmanın kaybedilmesine yol açabilir!..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İlk Taş Yuvaya…

"Artık gidecek yerimiz kalmadı. Bu son sığınağı savunmak zorundayız. Savunmak ve oradan kendimize bir gökyüzü …

Kapat