Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / Ne ibretlik hikayeler var Kastamonu’da

Ne ibretlik hikayeler var Kastamonu’da

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Anadolu’nun şirin vilayeti Kastamonu, baştan sona tarih kokuyor. Daday Vaizi Hasan Demirci, bu güzel ilimizin tarihini, edindiği izlenimleri sizlerle paylaşıyor.

TARİHİMİZLE YÜZLEŞMEK, MANEVİYATIMIZLA ÖLÜMSÜZLEŞMEK

Hafta sonlarını tarihi dokusu, manevi atmosferi yoğun olan Kastamonu’nun değişik yerlerini gezip görmeye ayırıp, önemli tarihi mekânlara ziyaret yapmayı çok önemserim.

Bu hafta sonunda nereye gitmeliyim diye düşünürken Daday Merkezden Ağlı ilçesine ayrılan yol kavşağında “Muhammed Tunusi” Türbesi tabelasını gördüm. “Tunusi” Arapça Tunuslu demek olup, acaba bir Tunuslunun burada ne işi var diye düşünmeye başladım. Kendi kendime işte sana gidecek bir yer diye içimden geçirdim, yola koyuldum.

Daday merkezden yaklaşık 30 km mesafede şirin bir köye geldim. Tipik bir Anadolu köyü. Bağı bahçesiyle, Tarlalarda çalışan köylüleriyle, Bacalardan tüten ocaklarıyla, ara sıra havlayan köpekleri, ortalıklarda dolaşan kümes hayvanlarıyla. Köyün girişinde ilk dikkatimi çeken şey “Türkiye – Tunus Dostluk Çeşmesi” oldu.

Tunus Büyükelçisi ve Kastamonu Valiliği, Kastamonu Belediyesinin katılımlarıyla Köy girişinde yapılan “Türk-Tunus Dostluk Çeşmesi” 2003 yılında açılmış, kurulan bir dernek vasıtasıyla da değişik zamanlarda etkinlikler düzenleniyormuş

Çeşme, Etrafı Türkiye ve Tunus Bayraklarının asılı bulunduğu duvarla çevrilmiş, doğrusu merakım daha da arttı. Dostlukların en hasının güzel Anadolu’muzun en ücra yerlerinde en saf haliyle olduğunu bilen birisiyim. Ancak Anadolu’nun bu ücra ve şirin bir köyünde Tunus dostluk çeşmesinin ne işi olabilir düşünürken Traktörle geçen bir köylüye sordum. Burada ki Dostluk çeşmesi nedir? Tunuslular mı yaşıyor burada? diye sordum. Bana Köyün en üst tepesinde medfun Muhammed Tunusi isimli bir zattan bahsetti ve yolunu da tarif etti.

Kıvrım kıvrım yollardan tepeye çıktım. Zirvede üstü kapalı mermerden yapılmış bir mezar ve bu mezarın taşında da Arapça ve Türkçe olarak aynen şu ifadeler yer alıyor.

“Muhammed adında bir Tunuslu asker buraya defnedilmiştir. Kırım savaşında (1853-1856) Osmanlı devletiyle birlikte savaşmak için gelen Tunus Askeri gücünde yer alan bir asker olduğu rivayet edilmektedir

Kabrin başında “Muhammed Tunusi”ye ve diğer bütün şehitlerimize bir Yasin okudum ve tekrar köyün içine döndüm. İlk karşılaştığım Köylülerden birisiyle köy hakkında, “Muhammmed Tunusî” hakkında, dostluk çeşmesi hakkında epey bir malumat aldık

Köyün girişindeki tabelada yazdığı gibi köyün adı “TUNUSLAR” köyü. Köyde hâlihazırda 10 hanede yaklaşık 50-60 kişi yaşıyormuş. Köyün tarihine gelince Kırım savaşı  (1853 – 1856) sırasında Ruslara karşı Osmanlı Ordusuna Mısır – Şam – Arabistan, Fas ve Tunus’tan asker ve komutanlar iştirak etmişler. Bilahare Kırım Savaşı sonrası Fas ve Tunus’tan gelen askerler bu bölgeye yerleştirilmişler. “Muhammed Tunusî”nin de Kırım seferine Katılan Tunus’lu bir komutan olduğu sanılıyor. Köyde halen yaşamakta olan 70 – 80 yaşlarındaki kişilerin  dedeleri Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerinde Trablusgarp’ta askerliklerini yaparak köye dönmüşler.

Tunus Tepesinde mezarı bulunan “Muhammet Tunusi”nin aynı zamanda tarikat şeyhi olduğu ve kendisi tarafından burada tekke açıldığı şeklinde bir bilgi edindik. Burası zamanında Tekke ve imaret olarak ta kullanılmış.

Buraya kadar tarihi bir mekânın ve tarihi bir kişiliğin hayat hikâyesini köylülerimizden öğrenebildiğimiz kadarıyla aktarmaya çalıştık. Esasen Anadolu’nun hemen her tarafından buna benzer hayat hikâyeleri, Tarihi şahsiyetler, tarihi mekânlar karşımıza çıkabilir elbette. Benim esas dikkati nazarımı celbeden hadise şudur. Son yıllarda ülkemiz adeta bir cendereden geçmektedir. İçerden ve dışardan her tarafımızın çepeçevre kuşatılmaya çalışıldığına ve ayakları üzerinde duramaz bir Türkiye’nin hayaliyle yanıp tutuşanların olduğuna şahit oluyoruz. Kullanmış oldukları argümanlarda tamamen ithal. Diyorlar ki “Bize ne Mısırdan, Filistin’den, Suriye’den, Bosna’dan, Afrika’dan…” Argümanları ithal diyorum, çünkü onlara öyle söyleniyor. “Size ne buralardan” “Siz kendi işinize baksanıza” deniliyor. Oysa biz kendi işimize bakıyoruz zaten. Anadolu’nun her köşesinde nice “Muhammed Tunusi”ler varsa, Yemenden, Arabistan’dan, Mısırdan, Fas’tan, Cezayir’den, Tunus’tan, Afrika’dan insanlar Allah’ın dinini hâkim kılmak için Çanakkale’ye, Anadolu’nun her köşesine gelip şehadet şerbeti içmişse bizimde buralarla olan tarihi bağımızı güçlendirmek, kardeşliklerimizi yeniden tesis etmek görevimizdir, “Bütün Müslümanlar Kardeştir” inancımızın gereğidir, ayrıca ecdadımıza olan tarihi bir borçtur.

Saydığımız ülkelerin halklarının umududur güçlü bir “TÜRKİYE”. Bu ülke insanın, İnanların da “Allah’ın ipi”ne sımsıkı sarılıp, “İnanıyorsanız en üstün sizsiniz” müjdesine de kulak vererek, Güçlü Türkiye’nin oluşmasına çaba sarf etmeliyiz.  İçerden ve dışardan oluşturulan, her türlü tehlikelerin farkına varıp “Filistin’den Mısırdan, Tunus’tan Fas’tan Suriye’den Bosna’dan size ne” diyenlere en güzel cevabı vermeliyiz.

Yaşadığımız asır fitne asrıdır. İslam ve insanlık düşmanları bizleri bir birimize düşürmek için top yekûn saldırıya geçmişlerdir. Tefrika yoluyla bizleri önce ayrıştırmaya, kardeşi kardeşe düşman etmeye; böylelikle de çirkin emellerine ulaşmaya çalışmaktadırlar.

Maalesef ki insanlarımız da Hak din anlayışından uzaklaştığı ve Hak ölçüleri kaybettiği için kolaylıkla İslam ve insanlık düşmanlarının oyununa gelmekte, onların işlerini daha da kolaylaştırmaktadır. 

Birlik ve Beraberliğimiz için gayret gösterenlere, Millî ve manevî değerlerimizi ayakta tutmaya çalışanlara, Kardeşlik hukukumuzu bizlere yeniden hatırlatanlara elimizden gelen her türlü desteği vermeliyiz. Her zamankinden daha sağduyulu olmaya, ayrıştırmaya sebep olabilecek bir nedeni bahane etmektense, bizleri birleştirebilecek 99 sebebe sımsıkı sarılmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.  İstiklal Şairimiz Ne güzel söylüyor;

 “TEFRİKA GİRMEDİKÇE BİR MİLLETE DÜŞMAN GİREMEZ

TOPLU VURDUKÇA SİNELER ONU TOP SİNDİREMEZ.”

Selam ve Dualarımızla

Kaynak: duyurugazetesi.com.tr

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni

SEYYİD KURTŞEYH DEDE VE DEVREKÂNİ Ülkemizin her köşesi tarih, kültür ve medeniyet barındırmakta. Tarihte önemli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mezarın/Kabrin üzerine su dökülmesi doğru mudur?

Bütün işlemler bittikten sonra kabrin üstüne su dökülmesi sünnettir. Hz. Peygamber (asm) Efendimiz Sa‘d b. …

Kapat