Mehmet Nuri BİNGÖL |
NE “TASARIYMIŞ” AMA…
“Tasarıyla, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yapılan düzenlemeye göre, Bakanlar Kurulu kararıyla memleket kültürü için önemi haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, eser, sahibinin ölümünden sonra koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilecek. Bu husustu karar verilebilmesi için eserin Türkiye’de veya ülke dışında Türk vatandaşları tarafından üretilmiş olması gerekecek. Eserin topluma ulaşmasını sağlayacak şekilde yayımlanması zorunlu olacak.”
“Mümkün” ve meşru hükumete muhalefet olsun diye ve kendi tabanlarını muhalefet tavrında tutabilmek için üç aydan beri bandrol da bandrol diye tutturdukları ve Ekmelettin’i destekleme kararına “gerekçe” gösterdikleri kanunun “direkt” olarak Nurlarla bir alakası yok; umumi ve müellifi vefat etmiş bütün “sanat eserleri”nin rastgele basılmaması için ve ” – ebil” ihtimali kaydıyla kanunlar silsilesine eklenmiş bir madde.
Efendim kimileri sadece “edip”miş de, en iyi bu işleri kendileri anlarlarmış. Anladıkları ne kadar da belli… Üstad’ın içtimai izahlarını dahi ancak kendi “zu’m”ları istikametinde yorumlamayı dava edinmiş bir güruhun dediklerine neden ittiba edelim ki? Dedikleriniz nass mı, Ayet ya da Hadis mi??? Hani Üstad’ın ” Ey hayali arkadaşım!” şeklinde bir ifadesi var ya, sanki bunlara söylenmiş gibidir.
Korsan baskılarla Risalelerden haksız rant elde edip de bir de onun kelamı ile manasını bozanlara karşı Üstad’ın resmi varislerince teklif edilen madde, acaba neyin tokadıdır? Risaleden elde edilen karın beşte birinin vakıflara hasredilme şeklindeki emr-i Üstadanelerini dinlememin mi?
***
“Göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapatan ancak kendine gece yapar” hakikatı ile “alem senin keyfine göre mi şekillenmiştir” itabı bazı “anut” ve garazlı insanlara ne çok yakışıyor.
“Hayali” bir hat çizince, sanki bazılarının keyfine göre dünya dönecek? Rahmetlik Birinci Ağabey’in sık sık tekrar ettiği “ Ey hayali arkadaşım” ikazı böyle bir anlayışı mı muhatap almıştır, hemen bilemeyiz.
Adamlar beddua edince birilerine inme inecek. Allah -haşa- senin ağzına mı bakıyor- haşa, zerrelerim adedince haşa…
Hani bir “hoca” kılıklı vardı ya… Kalbi kırılırsa tufanlar kopar, boralar azar, kuraklık başlar, hükumetler devrilir, hiç umulmadık insanlar içeri alınır(!) [ Cübbeli Ahmed Hoca’nın kadın ticareti suçlamasıyla içeri alınması gibi…], hasılı kıyamet kopar GİBİ olurdu ya! Alem Resulullah’ın yüzü suyu için halkedilmiş –amenna-, haşa ve haşa kendi yüzü suyuna da devam ettiriliyordu ya… Zerrelerim adedince haşa. ( Cibali Baba’yı bile tenzih ederiz bu martavaldan)
O zaman yapın da kıymet-i harbiyenizi bir görelim. Mealen Hadis bilinir elbet. “ Beddua eğer haksız ise tamamı yapana döner, haklı ise de yarısı…)
Haydi yiğitseniz bu tedbiri aldığını söylediğiniz – ki Sungur Ağabey’in vasiyeti- Tayyib Bey’i seçtirmeyin bakalım!!! Ya da…
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024