Ana Sayfa / Yazarlar / Necip Fazıl’ın Kitabı Toplatıldı

Necip Fazıl’ın Kitabı Toplatıldı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Acaba dünyanın hiçbir yerinde 15 yıl bir siyasi partinin başkanlığını yapmış ve devleti yönetmiş birisinin; eleştirilmesini engelleyen bir yasa var mıdır?

Diyelim ki; faşist yönetimler altında yaşayan ülkelerde bir dönem 5816 sayılı yasa benzeri eleştiriyi suç sayan kanunlar vardır. Peki, hâlâ böyle bir yasanın yürürlükte olduğu ve çok önemli kişilerin böyle bir kanun nedeniyle yargılanıp hüküm giydiği bir ülke var mıdır?

21. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna gelindiği bir tarihte Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli şair, tarihçi ve edebiyat üstadı Necip Fazıl Kısakürek gibi bir zatın kitabının toplatılmasına ne denir?

Çok şey söylenir elbette. Fakat terbiyemizi bozmayacağız. Sadece bu baskıcı yönleri ile ne derece çirkin olduklarını ve hiç utanmadan özgürlük adına yalan söylediklerini yüzlerine vuracağız.

T.C. İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 22 Ağustos 2019 tarihinde vermiş olduğu  Necip Fazıl Kısakürek’e ait olan “Put Adam” kitabına “el konulması, dağıtım ve satışının yapılmasının yasaklanması” kararından bahsetmek istiyorum. Bu karardan dolayı vicdanı olan her Türk Vatandaşı derin acılar hissettiğinde şüphe yoktur.

Bundan 12 gün önce bu kitaptan bahsederek “Eski Bir Türk Subayı” başlığı ile bir makale yazmıştım. Yazının başında “Dünyada örneği var mıdır, bilinmez fakat ilginç bir kitaptan söz etmek istiyorum. Aslı Türkçe olup Arapçaya çevrilen ve daha sonra tekrar Türkçeye çevrilmiş bir eserden bahsedeceğim. Bu kitabın orijinal ismi “er-Raculü’s Sanem” Türkçe tercümesi ise “Put Adam” ismini taşıyor” diyerek; okuyucularımın dikkatini çekmeye çalışmıştım.

Lakin Türkiye’de özgür düşüncenin konuşulmasını ve tartışılmasını istemeyen mihrakların daha fazla dikkatini çekmiş olmalı ki derhal savcı ve hakimleri harekete geçirerek kitabın toplatılmasına dair karar çıkarttılar. Hukuk sürecinin bu kadar çabuk işlemesi, yıllarca süren mahkeme kararlarından mağdur halkımızın dikkatini çekmiş olabilir. Zira basit bir karar için dahi en az 2 yıl mahkeme kapılarında sürünürken bir iki hafta içinde bahse konu kitabı toplatma kararı çıkarılması mümkün olabiliyor. İnsan sormadan edemiyor tabii…

Kitabı okuduğumda öylesine çok yeni bilgi ile karşılaştım ki; Türkiye’nin yakın tarihini bilmek isteyenlerin muhakkak okuması gereken bir kaynak olduğu kanaati perçinleşti. Resmi tarih yalanlarının aksine; çeşitli kaynakları referans göstererek bir çok tarihi olayın içyüzünü okurlarla paylaşılıyor. Cevabını bulmakta zorlandığımız sorulara karşı ikna edici gerçeklerle ortaya çıkıyor.

Elbette Necip Fazıl gibi bir edebiyat dahihinin elinden çıkmış olması kitabın değerini ve içeriğini de zenginleştiriyor. İki defa tercüme edilmiş olması yani Türkçeden Arapçaya ve Arapçadan tekrar Türkçeye çevrilmiş olması dahi üslubunu bozmuyor. Fakat asıl önemi; yakın tarihimizde cereyan eden olayların içyüzünü açıklamış olmasıdır.

Yıllarca 1924-1946 yılları arasındaki tek parti yönetimini özgürlük ve hürriyet olarak yutturmaya çalışanların suratına çarpan bir tokat olarak bu kitabı takdim etmekte yarar vardır. Hala hiç utanmayan yüzünde kızarma dahi belirmeyen manda derili tarihçi ve yazarlara verilmiş bir derstir.

Kitapta geçen ve insanı hayret içinde bırakan bahisler var. Örnek olması bakımından sadece bir tanesine; medeni kanunun çıkış macerasına yer vereceğim. Yazar Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” isimli kitabından alıntı yaparak şöyle bir eleştiri getiriyor:

“Kanun Mecliste düşünmeksizin ve münakaşa etmeksizin kabul edildi. Boyacı küpüne girer gibi çıktı. Bu medeni kanun Hıristiyan geleneğine haizdir. Biz Türkler ise hemen on asırdır Müslümanız. Kanun demek örf demektir. Zavallı Türkün ne talihsiz başı varmış. Bütün zıddına olan örfler tepesine biniyor… Sonra bunun esası Roma Hukukudur. Bunlarda biraz rötuş lazımdı. Aynen almak hata idi. Aldılar hatta bunda pek ileri gittiler. Sonunda gülünç şeyler oldu. Mesela Hıristiyanlarda da bizdeki gibi sütkardeş vardır. Sütkardeşlerin evlenmesine Fransa’daki kiliseler müsaade etmez. İsviçre kanunundada böyledir. Aynısını aldı diye kanun metninin yazarı Mahmut Esat’la alay edilmiş… Mahmut Esat da değişikliği yaparak hile ve sahtekarlığa başvurmuş. “Matbaa hatasının tashihi” diye bir hata sevap cetveli yapıp bunu da Meclisten geçirdi. Bu suretle cetvel de mercii oldu… Bu suretle sütkardeşlerin evlenmesini men eden kaydı da kaldırmıştı. Artık Türkler sütkardeşleriyle de evlenebilirler. Hıristiyanları bile geçtik”  

İşte yakın tarihimizden çok küçük bir kesit olarak sunduğumuz medeni kanun ile ilgili küçücük bir kesit. Put Adam kitabında bunun gibi yüzlerce bilgi ve belge var. Bunları tartışmak; şurası doğru burası yanlış diyerek itiraz etmek yerine ne yapılıyor? Tiz toplatın ve kaldırın…

Sonra Sabetay Yahudilerinin elindeki medya kurumları aracılığı ile özgürlük, hukuk devleti vs. diyerek şaklabanlık yapan zavallılara şahit oluyoruz. Ulan bir parça utanın be!

Kitap toplatıp yasaklayarak bir yere varılamayacağını bu gafil insanlara nasıl anlatacağız. Yahu artık internet var. En aykırı bilgilere dahi bir tuşa basarak erişim imkanı buluyorsunuz. Bu girdiğiniz yol çıkmaz sokak! Daha nasıl söyleyeyim.

Faşist yazar ve konuşmacıları karşılıklı dizerek açık oturum yapıp bir de basit konularda kavgaya tutuşturuyorlar. Gören de “abov! ne biçim tartışıyorlar” desin diye. Halbuki konuşanların neredeyse hepsi aynı türden insanlar. Tek parti yönetimine; demokrasi ve cumhuriyet diyerek beyni yıkanmış koyun sürüsünden pek de farkı olmayan insanlar.

Bunun yerine resmi tarih yalanlarını çürüten eserleri gündeme getirip tartışsalar ya! İşin kötüsü bunları dile getiren birisine hemen çıkıp ağza alınmayacak derecede galiz küfürlerle hakaret ederler. Yetmedi hain! Yaftası ile hücum ederler. Bu faşistler hakaret ederken nedense savcıların aklına suç gelmez. Fakat resmi tarihin aleyhinde küçük bir eleştiri yapanı gördükleri andan itibaren derhal kodese tıkmaya çalışırlar. Ana adı, baba adı diyerek mahkemelerde süründürürler. Daha sonra kalkıp kanun devleti, hukuk devleti diyerek konuşmaya başlarlar. Yuh olsun!

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
15 Maddede Gözleri Haramdan Sakındırmanın Faydaları

1. Harama nazar etmemek, kalbi hasret eleminden kurtarır. Harama nazar eden ona ulaşmak için yol …

Kapat