-HÂŞÂ, Neden Kur’an mahluk değildir?..
Mutezile mezhebinin “Kur’an-ı Kerim mahluktur, yani yaratılmıştır” demeleri,
Allah’ın hak ve sabit olan kelam sıfatını inkardır!..
Bu da Ehl-i Sünnet akidesine aykırıdır!…
Tarihin meşhur mihnet olayında Ahmed bin Hanbel (ra) bu bâtıl düşünceye muhalefet etmek için
“KUR’AN MAHLUK DEĞİLDİR, ALLAH’IN KELÂM SIFATI’NDANDIR”
diyerek, Kur’an-ı Kerim Âlemlerin Rabbi’nin Kudret sıfatından değil;
sabit ve daimi olan ‘KELÂM’ sıfatından gelen bir tecelli demek istemiştir.
Asrın Müceddidi, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri (r.a);
“Kur’ân-ı Hakîm’de İmam-ı Mübin ve Kitab-ı Mübin mükerrer yerlerde zikredilmiştir.
İMAM-I MÜBİN KADER DEFTERİ İSE,
KİTAB-I MÜBİN KUDRET KİTABI’DIR” (Mektubat)
diyerek konuyu fesahatle beyan etmiştir!..
İşte bu kudret kitabı’ndan vücuda gelmiş mushafın kâğıdı bir mahluktur!..
Bunda ihtilaf yok!..
Harflerin yazıldığı mürekkep aynı!.. Ağzımız ve dilimizle okuduğumuz
cümle,
lafız,
harf,
mahreç keza yine aynı…
Amma, Lakin Kur’an’ın mana ve İlâhî kelâm sıfatından gelen yönü de Ezelî’dir.!..
O, kelimelerin ve cümlelerin
ruhu ve şahsi manevisi olan derin ve geniş manalar,
yüksek ve alî hakikatler, sınırsız ve muhteşem hikmetler
Kavi ve Sabit Hükümler, MAHLUK DEĞİLDİR!..
“Zevk-i i’caz bilinir, tabirine lisanımız yetişmez.
Fikir dahi kàsırdır, görünür de tutulmaz o nücum-u âsumanî.” (Lemeat)
Yani;
Herkes bu tür mucizeliği göremez, zevk edemez, tabir etmeye lisan yetmez,
Kur’an’ın icaz’ını anlamaya fikir yetişmez,
Zira Allah’ın ezelî ilminden süzülüp gelen bir rehber olmasından dolayı, değil kainatı, Allah’ın bütün mülkünü kuşatacak ve ihata edecek bir mahiyettedir.
Demek varlık olgusunu bütünü ile tarif ve tasvir etmek; ancak vahye mahsus bir özelliktir.
İşte bu nokta ezelî ve ebedî tercüme şeklinde ifade ediliyor.
Kur’an’ın bir ucu maddi alemde iken, diğer ucu Vâcibü’l-Vücud olan Allah’ın Zat-ı Akdesi ve sıfatlarındadır.
KUR’AN-I AZİMÜŞŞAN Ezel ve Ebed Sultanı HÂLİK-I KAİNAT’ın;
“.Bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla “اَللهُ Lâfza-i celâl’i”nin bir kelâmıdır!..
• Hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla “اَللهُ Lâfza-i Kemâl’inin” bir fermanıdır!..
• Hem bütün semâvât ve arzın Hâlıkı namına “اَللهُ Lâfza-i cemâl’nin” bir hitabıdır!.. (Sözler)
HAŞA!.. Eğer Kur’an Mahluk olsaydı;
Mahlukatın üzerinde görünen faniyet O’nda da olup,
Sınırsız fûyüzatlarla kılınan
namazlar hiçbir zaman MİRAC olmayacaktı!..
HAŞA!.. Eğer Kur’an Mahluk olsaydı; Mahlukatın üzerinde görünen kayıt ve sınır, ölçü, mesafe ve zaman, hiçbir şekilde âlemler arası seyrüsülûklere,
yani velayetlere kapı açmayacaktı!..
“Bu seyr ü sülûk-i kalbînin ve hareket-i ruhaniyenin miftahları ve vesileleri,
zikr-i İlâhî ve tefekkürdür.
Bu zikir ve fikrin mehâsini tâdâd ile bitmez.” (Mektubat)
HAŞA!.. Eğer Kur’an Mahluk olsaydı;
Kalbin ve ruhun hareket ve yükselişini sağlayan ibadetler, zikir ve tefekkürler v.s. insan istidad ve kabiliyetlerinin inkişafına yol veremeyecek,
O hükmü ayetler;
kalplerde haşyet ve muhabbet,
akıllarda hayranlık ve teslimiyet,
vicdanlarda takdir ve tasdik,
ruhlarda heyecan ve şevk yaratmayacaktı!..
HAŞA!.. Eğer Kur’an Mahluk olsaydı; Yere göğe sığmayan Âlemlerin Rabbi’nin, Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle;
“insanın kalbi binler âlemin harita-i mâneviyesi hükmünde” (Mektubat)
olduğu beyan edilen kulun kalbine müşerrefiyet tecellileri mümkün olmayacaktı!..
HAŞA!.. Eğer Kur’an Mahluk olsaydı;
İmtihan sırrı olan ESMALAR’ı tanıması,
O’ tecellilerde yol alma, yani marifetullah’a,
oradan Muhabbettullah’a vâsıl olması düşünülemezdi!..
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024