Nedir Bu Risâle-i Nur?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

-Risale-i Nur için tefsir deniyor, fakat bilinen tefsirlerden farklı bir tarzı vardır. Bunu nasıl izah edersiniz?

Tefsir lügatte, “beyan etmek, keşf etmek, izhar etmek ve üzeri kapalı bir şeyi açmak” anlamlarında kullanılır. Dinî literatürde ise, Kur’ân âyetlerini açıklamak, yorumlamak ve izah etmek demektir. Bu şekilde klasik tefsirler pek çoktur. Ancak çağın asıl problemi olan iman zaafına Kur’an’dan reçeteler sunan tefsirlere şiddetli ihtiyaç vardır. İşte Risale-i Nur, Kur’ân’ın imânî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah ederek imansızlığın panzehiri olan bir tefsirdir.

-Risale-i Nur Kur’an’ı diğer tefsirler gibi sure sure, ayet ayet tefsir etmeyip imana dair meseleleri ele alırken kâinattan örnekler getirmektedir. Bu yöntemin hikmetini açıklar mısınız?

İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre yaratıcısını tanımakla sorumlu olan insanoğlunun birinci görevi, akıl etme yetisini kullanarak varlıklar üzerinde nazar ve istidlalde bulunmaktır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Ramazan Altıntaş, “Ebu Hanife’nin (ö. 150/767) Akıl-Vahiy Anlayışı”, Kelam Araştırmaları Dergisi, 2/1, (2004): 12.)

Kur’an, imanla ilgili açıklamaları, bazen telkin, bazen de ispat tarzında sunmuştur. Telkin tarzındaki açıklamalar vahiy ile gönderilmiştir, vahiy ile gönderilen bilgileri destekleyen deliller ise hem bizzat vahyin içinde, hem de kâinatta yer almışlardır. Bu sebeple, Kurʹân kendisinin en küçük birimine ʺâyetʺ dediği gibi, kâinatta bulunan varlıklardan her birisi için de ʺâyetʺ ifadesini kullanmaktadır. Öyleyse, Kur’ân ile kâinat arasında bir bağlantı vardır. Kâinattaki mânâların anlaşılması için Kur’ân’ın rehberliğine ihtiyaç vardır. Kur’ân-ı Hakîm, kâinatı, tevhidin en büyük, en küllî bir delili olarak sunarken, daha çok her insanın kolayca anlayabileceği delilleri dikkatimize sunar. Yer, gök, yıldızlar, ay, yağmur, su, bulut, arı, karınca, rüzgâr gibi ilahi kanunların nazara verilmesi bunun en güzel örnekleridir.

Risale-i Nur, bu usulü ve bu yolu kendine rehber yapar. “Vâhidiyet içindeki Ehadiyeti göstermek” diye tarif ettiği ilahi bakışla, zerrelerden yıldızlara kadar bütün mevcudatın her birinin, mutlak kudret sahibi Vâcibü’l-Vücud’un varlığının parlak bir delili olduğunu anlatır. Risale-i Nur’un doğrudan doğruya Kur’ân-ı Hakîm’den aldığı bu meslek, insanı marifetullaha ulaştıran en kısa yoldur. İnsan bu yolla, ne sebeplere takılarak boğulur, ne de kâinatı yok sayar. “Huzur-u daimi”yi kazanmak için “hâzırâne bir ubudiyet”in yollarını bulur, kurtuluşa erer.

-Kur’an-ı Kerim kâinata atıf yaparken hangi amaçla yapar? Kur’an’ın bir talebesi olan Risale-i Nur’da aynı anlatım tarzına sahip midir?

Kur’ân’da kâinat kitabına yapılan atıflar başlıca üç maksatla gündeme getirilir. Bunlardan birincisi, Allah’ın varlığına ve birliğine, ilminin ve kudretinin sonsuzluğuna işaret, ikincisi, yeniden dirilişin mümkün olduğuna birer işaret, üçüncüsü de kâinattaki bu nimetlere şükredilmesinin gerekliliğine işarettir. Baktığı halde görmemek, gördükleri üzerinde düşünüp onlardan ibret almamak müminlere yakışmayan ve hatta cehennem ehli kişiler için kullanılan bir sıfattır. Bakara Suresi: 2:18, A’raf Suresi: 7:179, Furkan Suresi: 25:73, Mülk Suresi: 67:10.  

Risale-i Nur okuyan herkes bilir ki Bediüzzaman Hz. Kurân ayetlerinin perspektifinde kâinatı, varlığın ahengini müteala etmiştir. Risale-i Nur, kâinatı büyük bir kitap veya büyük bir insan olarak tarif eder. Bu kitabın her kelimesi, hatta her harfi öyle mucizeli bir şekilde yaratılmaktadır ki, en küçük bir zerresini dahi tam yerinde icad edebilmek için, bütün kâinatı icad edecek sonsuz bir kudret lâzımdır. Aşağıda Bediüzzaman Hazretlerinin teşri ayetler ile tekvini ayetleri birlikte ele aldığına dair örnekler vardır.

 “Bu âyet-i muazzama (İsra 44) gibi pek çok âyât-ı Kur’âniye, bu kâinat Hâlıkını bildirmek cihetinde, her vakit ve herkesin en çok hayretle bakıp zevkle mütalâa ettiği en parlak bir sahife-i tevhid olan semâvâtı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.” (7. Şua)

“Yeryüzü bir sahifedir; ne kadar kitap içinde var. Bir ağaç bir kelimedir; ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve bir harf, bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. İşte, böyle bir kitap, evsâf-ı celâl ve cemâle, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir.” (10. Söz)

“Hem o nur (Kur’an) ile kâinattaki harekât, tenevvüat, tebeddülât, tagayyürat, mânâsızlıktan ve abesiyetten ve tesadüf oyuncaklığından çıkıp, birer mektubat-ı Rabbâniye, birer sahife-i âyât-ı tekvîniye, birer merâyâ-yı esmâ-i İlâhiye ve âlem dahi bir kitab-ı hikmet-i Samedâniye mertebesine çıktılar.” (19. Söz)

-Risale-i Nur’un ele aldığı konuları işlerken, delile dayanmak suretiyle iman hakikatlerini ispat ettiğini söylüyorsunuz. Risale-i Nur’dan paragraflar ile örnek vererek gösterir misiniz?

Örnek olarak tevhid bahsinin ele alındığı yedinci şua ve risaletin işlendiği Mesnevi Nuriye’den ikinci reşhadan birer paragrafa bakalım.

“Madem kâinatta en kıymettar şey hayattır ve kâinatın mevcudâtı hayata musahhardır… ve madem zîhayatın en kıymettarı zîruhtur ve zîruhun en kıymettarı zîşuurdur… ve madem bu kıymettarlık için küre-i zemin, zîhayatı mütemâdiyençoğaltmak için her asır, her sene dolar, boşalır; elbette ve her hâlde, bu muhteşem ve müzeyyenolan semâvâtın dahi kendisine münasip ahalisi ve sekenesi, zîhayat ve zîruh ve zîşuurlardan vardır (1) ki; huzur-u Muhammedî’de (aleyhissalâtü vesselâm) sahabelere görünen Hazreti Cebrail (aleyhisselâm)’ın temessülü (2) gibi melâikeleri görmek ve onlarla konuşmak hâdiseleri tevâtür suretinde eskiden beri nakil ve rivâyet ediliyor.(3)” (7. Şua)

Bu pasajı oluşturan kaynaklara bakalım:

1-Sâffât sûresi, 37/164-166; Nahl sûresi, 16/49-50 ; Tirmizî, zühd 9; İbni Mâce, zühd 19; Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 5/173. 

2-Buhârî, îmân 37, menâkıb 25; Müslim, îmân 1, 10, fezâilü’s-sahâbe 100. 

3 – Hz. İbrahim (as), Hz Lut (as), Sahabeden Irbâd İbni Sâriye, İmrân İbni Husayn ve Hz. Selman melek görenler arasındadır. Ayrıca Allah, Benî İsrâil’den 3 kişiye, onları imtihan etmek üzere bir melek göndermiştir. (Buhârî, enbiyâ 51; Müslim, zühd 10.) Aşağıda kaynakları verilmiştir.

Hz. İbrahim (as): Hûd sûresi, 11/70; Ankebût sûresi, 29/31; Zâriyât sûresi, 51/28.  

Hz. Lût (as): Hûd sûresi, 11/77; Ankebût sûresi, 29/33.

Sahabeden Irbâd İbni Sâriye (ra): et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 18/245.  

İmrân İbni Husayn (ra): el-Hâkim, el-Müstedrek 3/536; el-Bezzâr, el-Müsned 9/19; et-Tahâvî, Şerhu meâ ni’lâsâr 4/324

Hz. Selman (ra): Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ 1/204; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve 1/551.

“Ve keza o burhan-ı nuranîden zuhur eden inşikak-ı kamer, parmaklarından fışkıran sular, ağaçların O’nun davetine icabetleri, duasının akabinde yağmurun nüzûlü, pek az bir yemekten çokların yiyip doymaları ve kurt, ceylân, deve, taş ve sâirenin konuşmaları gibi mu’cizelerinin delâlet ve şehâdetiyle tasdik edilmiş bir Zât’tır (aleyhissalâtü vesselâm).” Mesnevi Nuriye, İkinci Reşha

İnşikak-ı kamer: Buhârî, menâkıb 27, menâkıbü’l-ensâr 36, tefsîru sûre (54) 1; Müslim, münâfikîn 43-48. 

Parmaklarından fışkıran sular: Buhârî, menâkıb 25, meğâzî 35; Müslim, fezâil 6, 7, imâre 72, 73. 

Ağaçların O’nun davetine icabetleri: el-Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve 2/228; el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân 16/216. Ayrıca bkz.: Buhârî, menâkıbü’l-ensâr 32; Müslim, salât 153. 

Duasının akabinde yağmurun nüzûlü: Buhârî, cum’a 34, 35, istiskâ 6-15, menâkıb 25, edeb 68, deavât 24; Müslim, istiskâ 8-12. 

Pek az bir yemekten çokların yiyip doymaları: Buhârî, şerike 1, cihâd 123; Müslim, lukata 19. 

Kurdun konuşması: Kadı Iyâz, eş-Şifâ 1/311; İbni Kesîr, el-Bidâye 6/146; el-Kurtubî, el-i’lâm bimâ fî dîni’n-nasârâ s.361.

Ceylânın konuşması: et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 23/331; es-Suyûtî, el-Hasâisu’l-kübrâ 2/101. 

Devenin konuşması: İbni Abbas: el-Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve 6/30; Enes İbni Mâlik: Dârimî, mukaddime 4; Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 3/158; Hz. Âişe: Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 6/76; Ebû Nuaym, Delâilü’n-nübüvve s.380; Ya’lâ İbni Mürre: Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 4/173; Ebû Nuaym, Delâilü’n-nübüvve s.382-383; Ya’lâ İbni Siyâbe: Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 4/172; İbni Mes’ud: et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 9/81. 

Taşın konuşması: el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân 10/268; el-Münâvî, Feyzu’l-kadîr 1/19; el-Halebî, es-Sîratü’l-Halebiyye 1/361

Bu iki örnek Risale-i Nur’da geçen her cümlenin arka planının ne kadar dolu olduğuna birer işarettir. 

Sonuç:

Kur’ân’ın kâinat kitabının “ayat-ı tekviniye”si hakkındaki ayetleri, kâinattaki düzenli değişimlerdeki “şuunat-ı İlâhîye”nin delalet ettiği hakikatlere, O’nun fiillerine, esmasına, sıfatlarına, haşre ve diğer iman hakikatlerine şuurlu mahlûkların dikkatlerini çeker. Kur’ân tekrar tekrar insana bu “ayetler” üzerinde durmayı emreder ve onu tefekküre ve ibret almaya teşvik ederek aklını kullanmayı ister.

Bu sebeple, nasıl ki, kâinatın bu şekilde olmasındaki gaye “okunma”sıdır, anlaşılmasıdır; insanın da “vazife-i asliyesi …küllî nazarıyla mevcudatın tesbihatını müşâhede ederek şehadet etmek …ve masnuatta kudret-i Rabbaniyenin mu’cizâtını temaşa ederek, nazar-ı ibretle tefekkür etmektir.” Kur’an’ın bu asra bakan bir dersi olan Risale-i Nur ile bu tefekkürü kazanan kişi iman ve ibadeti elde eder, ebedi kurtuluşa erer.

Zafer KARLI

Yazar : Zafer KARLI

Zafer Karlı Özgeçmiş

1965 Trabzon OF doğumludur. İlk ve ortaokulu OF’ta okumuş olup imam hatip mezunudur. Risale-i Nurlar ile iştigal ediyor ve şerh mahiyetinde yazılar yazmaktadır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Parmak İzi

Evrimciler, doğada bir evrim başlatarak canlıya ihtiyaç duyduğu yeni özellikler ilave eden bir mekanizma olduğunu …

Kapat