Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Müdafaalar & Cevaplar / Nedir Bu Üstadın Talebelerine Olan Husumet! !

Nedir Bu Üstadın Talebelerine Olan Husumet!

Nurdan Haber Genel Yayın YönetmeniAbdurrahmanIraz, köşe yazısındaüzerinde hayli düşünülecek ilginç tespitlerde bulunmuş. İşte sayın İraz'ın o yazısı...

Şu aralar internette herhangi bir şekilde ağabeylerden, özellikle de Hüsnü ağabeyden bahsedemiyoruz. Sözümüz ağzımıza tıkılıyor. Hemen bir cerbeze, bir saldırı başlıyor.

Nedir Bu Üstadın Talebelerine Olan Husumet! !

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nedir Bu Üstadın Talebelerine Olan Husumet!

Nurdan Haber Genel Yayın YönetmeniAbdurrahmanIraz, köşe yazısındaüzerinde hayli düşünülecek ilginç tespitlerde bulunmuş. İşte sayın İraz’ın o yazısı…

Şu aralar internette herhangi bir şekilde ağabeylerden, özellikle de Hüsnü ağabeyden bahsedemiyoruz. Sözümüz ağzımıza tıkılıyor. Hemen bir cerbeze, bir saldırı başlıyor. Ağabeylerden, hele Hüsnü Bayram ağabeyden bir söz, bir kelime, bir hatıra nakletmek isteyenlerin vay hallerine, başlarına gelmeyen kalmıyor.

 
Halbuki Bediüzzaman’ın talebeleri, bize üstadımızIn yaşantısının detaylarından başka bir şey anlatmıyorlar ki.. Ayrıca bize risalelerden başka bir kitaba bakmayı tavsiye etmiyorlar ki, tam aksine ancak Risale-i Nur’a yönlendirip aradığımız şeylerin orada olduğunu tavsiye ediyorlar. Tabi bir de üstadımız ile birlikte yaşadıkları için okuduğumuzu hayatımıza nasıl yansıtabileceğimizi, pratik olarak nasıl yaşamamız gerektiğinin ip uçlarını üstad örneği üzerinden bize ikram ediyorlar.
 
Fakat bazı dostlar, bazı arkadaşlar, bazı kardeşlerimiz bundan rahatsız oluyorlar. Neden rahatsız olduklarını tam olarak bilmesem de bir fikrim var tabi. Bizim eski mahallede üstadın talebelerine pek itibar edilmezdi, şöyle derlerdi: “Üstadımızın talebeleri başımızın üstünde, elerinden öperiz, ama biz kitaba bakarız” Baktığınız zaman çok masum gibi görünen bu ifade aslında bir inkarı bir isyanı bir başkaldırıyı yansıtmaktadır. 3-4 gün önce bir arkadaşımızın bir whatsapp gurubundaki paylaşımını size aktarayım:
 
“Mutlak Vekilliği ve Hüsnü ağabeyi de bu kadar öne çıkarıp her konuda fikir beyan etmesi için mikrofon tutmamalıyız, Risale-i Nur kendini müdafaadan aciz değildir elbet ve bu konularda danışılacak Üstadımızın Talebeleri hâlen hayatta. Velev ki gitseler bile, Nur Talebeleri hayatta hamdolsun. Bu mutlak vekillik lahikaları da son günlerde pek ortaya atılmaya başlandı, bir tehlike mi var? Dün Rahmetli Sungur ağabey ve diğer vekil ağabeyler hayatta iken böyle bir söyleme ihtiyaç olmadı ve o mektup kimsenin gözüne sokulmadı. Biraz teenni lütfen. Bu zamanda çok ihtiyacımız var. Cuma-i Mübarek. ..”
 
Şimdi bu “iyi niyetli” kardeşimizin söylediklerine bir bakalım. Muklak vekillik ve Hüsnü Ağabeyi bu kadar öne çıkarmayalım, her konuda fikir beyan etmesin.
 
-Peki ne olsun?
 
-Onun yerine konuşacak bir sürü insan var. Düzünelerle kitap yazan arkadaşlarımız var, onlar konuşsun.
 
-Yani Bediüzzaman’ın kendi eliyle vekil tayin ettiği, hem de meslek ve meşrebi onlara emanet ettiği ağabeyler sussun, onların yerine kendi kitaplarını Risale-i Nura perde yapan insanlara avuç dolusu paralar vererek konuşturulsun..
 
-Yani Bediüzzaman bu ağabeyler için: “Şimdi bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim en yakınımda, hizmetimde olup bir derece tam  tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört beş adamı mutlak vekil yapıyorum.

Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. Şimdilik Tahiri,Sungur, Ceylan, Hüsnü ve bir iki adam daha mutlak vekilim olarak vasiyet ediyorum.” diyerek aslında yanlış yaptı bu meslek ve meşrebi bunlar bilmiyor, bunlara neden teslim etti? Öyle mi?

 
Değerli dostlar! Üstadımız bu vasiyeti yazdığında, hatta Emirdağ Lâhikasına eklediğine bile saff-ı evvel ağabeyler, mesela nurun ilk talebesi Hulusi ağabey, “böyle bir talebem olduğu için selefi salihin bana gıpta ediyorlar” dediği Kastamonu’da Mehmet Fevzi ağabey, Nurun avukatı dediği Ahmet Fevzi Kul ağabey, Nur fabrikası dediği Hüsrev ağabey, Nurun muallimi dediği Mehmet Kayalar ağabey gibi her biri cihan-baha allame ağabeylerin hepsi sağ ve sağlıklı idiler.

Fakat üstadımız yine de vekaleti o saff-ı evvel aziz ağabeylere değil de, en yaşlısı Tahiri Mutlu ağabey olarak, diğerleri yaşları 19 ila 22 arasında değişen bu dört delikanlıya veriyor.

Neden acaba?

Öyle tahmin ediyor ve inanıyorum ki; diğer saff-ı evvel ağabeylerin her biri bir âlim, alleme olduğu için meslek ve meşrebin aktarılmasında kendilerinde bulunan başka malumatları da bilmeden, sehven içine karıştırma ihtimali var; yanlış anlaşılmasın bu malumatlar elbette İslami ve meşru malumatlar olacaktır.

Fakat Risale-i Nur süt gibidir, yanında başka hiçbir şey kabul etmez. Dolayısıyla bu ağabeyler işte o günün ve geldiğimiz noktada bugünün istenilen ve aranılan en isabetli vekilleri olacaklardı çünkü her biri genç ve temiz berrak bir hafızaya sahiptirler, pırıl pırıl bir hafıza neyle dolarsa onu aktaracaktır.

 
Daha önce Sungur ağabeyde, şimdi Hüsnü ağabeyde görüp müşahade ettiğimiz bir hakikat var ki, bu ağabeylerimiz Risale-i Nur’dan başka bir şey konuşmazlar, konuşturmazlar. Asla ve hiçbir zaman kendilerini nazara vermez, sadece risaleleri nazara verirler.

Hüsnü Bayram ağabeyden iki gün önce işittiğim son ifade “Kardeşim Risale-i Nur’u okuyup hakkıyla yaşayan her Nur talebesi üstadımızın vekilidi.r” Hâl böyle iken bazı arkadaşlarımızın eski alışkanlıklarını umuma açık yerlerde bir fikir kahramanlığı gibi serdetmeleri doğrusu çok tuhaf oluyor.

 
Teşbihte inşallah hata yapmayız, hepimizin tanıdığı meşhur bir ilahiyatçı profesör var; malum önce sahabeleri reddetti, sonra hadisleri tenkit etti, şimdi Peygamber Efendimizi(asm) red ediyor. Yüzüne baktığınız zaman da sanki bir yılana bakmış gibi oluyorsunuz. Allah nurunu onun sıfatından çekmiş adeta. Kendisi hafız olduğu hâlde belki yakında Kur’an’ı da inkar eder. Zaten deist olma noktasına da gelmiş.
 
Son sözüm, daha önceleri bir cemaatte bulunup, sonraları –benim gibi- gidilen yolun yanlışlığını görüp bırakan insanlar orayı terk edince bütün İsrailiyatıyla terk etmek lazım. Yani İsrailiyatını başka bir cemaate taşıyıp oranın ahengini ve düzenini bozmamak lazım
Saaadet ve muhabbetle kalın…
Kaynak : Nurdanhaber, risaleajans

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hüsnü Bayramoğlu Ağabey’den Cumhuriyet Gazetesine Cevap

Cumhuriyet Gazetesinin 30.07.2020 tarihli yazısında neşretmiş oldukları tezvirat, yalan ve iftiralara kısaca cevabımızdır: 1. Türkiye …

Önceki yazıyı okuyun:
19 Bin Altın Meselesi / Eyüp EKMEKÇİ

19 bin Altın Meselesi (Hz. Bediüzzaman'ın Sultan Abdülhamid'le münasebeti ve şark üniversitesi için 19,000 altın tahsis edilip l.cihan harbi sebebiyle tahakkuk etmeyen proje mes'elesinin aslını...

Kapat