Ana Sayfa / Yazarlar / Neyse ki bunlar Yahudi!

Neyse ki bunlar Yahudi!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Neyse ki bunlar Yahudi! 

Allah teâlâ Kur’an’da yahudilerin inanç sistemine çok az değinir. Ayetlerin tamamına yakını onların ahlakıyla ilgilidir.

Yani yahudi, inancıyla değil ahlaksızlığıyla ön plandadır. Hangi toplum bu ahlaksızlıklara bulaşmışsa inanç olarak yahudi değilse de ahlak olarak yahudi olmuştur.

Allah teâlâ muhafaza etsin.

Onların bazı özellikleri

1- Allah’ın ayetlerini değersiz dünya malı karşılığında tahrif ederler, satarlar.

Bakara Sûresi 41, 75, 79

2- İnsanlara iyi olmalarını tavsiye ederler ama kendileri bunu yapmazlar.

Bakara Sûresi 44

3- Kendi din kardeşlerini düşmana teslim eder. Sonra da onlara yardım ediyor gibi davranırlar.

Bakara Sûresi 85

4- Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışırlar.

Bakara Sûresi 96

5- Sihirle, büyüyle uğraşırlar.

Bakara Sûresi 102

6- Kelimeleri tahrif eder, dili bozarlar.

Bakara Sûresi 104

7- Müminlerin başına bir iyilik gelmesinden hoşlanmazlar.

Bakara Sûresi 105

8- Müminleri dinden çıkarmak için çabalarlar.

Bakara Sûresi 106

9- Hakkı bilmelerine rağmen hakkı bilerek gizlerler.

Bakara Sûresi 146

10- Allah’a verdikleri sözü bozarlar.

Nisa Sûresi 155

11- Faiz alırlar, verirler. İnsanların mallarını ve paralarını haksız yere alırlar.

Nisa Sûresi 161

12- Fitne çıkarırlar, yalan haber üretirler, dini kelimelerle tahrif ederler.

Maide Sûresi 41

13- Din adamları hakkı gizler, kimseye karışmaz, insanların mallarını yer ve sürekli para toplar ve biriktirirler.

Maide Sûresi 63, Tevbe 34

14- Din kitapları ile amel etmezler.

Maide Sûresi 68

15- Toplumda gördükleri yozlaşmada sessiz kalırlar. Kimse kimseyi uyarmaz.

Maide Sûresi 79

16- Kafirlerle iş birliği içinde olurlar.

Maide Sûresi 80

17- Büyük bir güce sahip oldukları zannedilir. Halbuki kalpleri darmadağınıktır.

Haşr Sûresi 14

Neyse ki bunlar yahudi!

***

Belki küçük bir iyilik seni kurtaracak.
Belki de küçük bir kötülük seni batıracak.

“İki taraf arasında bir perde ve A‘râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki bunlar, henüz cennete girmedikleri halde (girmeyi) uman cennet ehline, “Selâm size!” diye seslenirler.”

A’raf Sûresi 46. ayetle ilgili birçok görüş vardır.

Bazı müfesssirler Araf denilen yerde İyilerin olduğunu, bazıları da kötülerin olduğunu söylemiştir.

Bazı müfesssirler bunların melek olduğunu, bazıları da insan olduğunu söylemiştir.

Bazı müfesssirler bunların peygamber olduğunu ve yüksek makamı temsil ettiğini söylemiş, bazı müfesssirler ise günâhkârların yeri olduğunu söylemiştir.

Bazı müfesssirlere göre cennete en son girenler olduğunu ve Allah’ın, kendileri hakkındaki kararını bekleyenler olduğunu söylemiştir.

Bazı müfesssirler ise sevapları ve günahları eşit olan kimselerin tutulacağı yer olduğunu söylemiştir. Ki, bu görüş tefsirlerin tamamında geçen bir görüştür. Benim de benimsediğim görüş budur. (Bakınız: Taberi, Zemahşeri, Maverdi, Semerkandi, Celaleyn ve diğer Tefsirler)

Buna göre iyilikleri ve kötülükleri eşit olanlar cennet ile cehennem arasında yüksek tepelerde bekletilecek ve Allah’ın onlar hakkındaki kararını bekleyeceklerdir.

Şimdi kendini Arafta hissetmeni istiyorum. O gün diyeceksin ki, keşke küçük de olsa bir iyiliğim daha olsaydı. Mesela ne gibi bir iyilik? Bir tespih, bir tebessüm, bir yardım, bir samimiyet, bir dürüstlük, bir ikram, bir sevgi, bir köpeğe su, bir ağaç dikme, bir dua…

Belki de keşke şu kötülüklerimden, küçük de olsa biri eksik olsa diyeceksin. Mesela? Küçük gördüğün her kötülük, birini incitme, birinin kalbini kırma, birine surat asma, bir yalan, bir iftira, bir dedikodu, bir yudum içki, bir aldatma…

Evet, o gün küçük de olsa bir iyiliğe daha ihtiyacımız olabir. Ve yine o gün, küçük de olsa bir kötülüğü keşke yapmamış olsaydım diyeceğiz.

O gün bugündür. Hiçbir iyiliği küçümseme! Hiçbir kötülüğü de küçümseme! Belki o önemsemediğin şey Arafta kalmana neden olabilir…

***

Hiçbir iyilik küçük değildir.

İş yerine gelen müşteriye hoş geldiniz demeyi de küçümsemeyin!

Resmi kuruma gelen vatandaşa hoş geldiniz, buyrun demeyi de küçümsemeyin!
Misafire, uğurlar olsun, yine bekleriz demeyi de küçümsemeyin!

Komşuya hayırlı sabahlar demeyi de küçümsemeyin!
İşçilerinize nasılsınız, iyi misiniz demeyi de küçümsemeyin!
Öğrencilerinize haydi kolay gelsin, hepinize başarılar demeyi de küçümsemeyin!
Eşinize güler yüzle “hayır” demeyi de
küçümsemeyin!

Her gün bindiğiniz servisin ya da otobüsün şoförüne hal hatır sormayı da küçümsemeyin!
Hergün yemek servisi yapan aşçı, servisçi ve komiye elinize sağlık, teşekkürler demeyi de küçümsemeyin!

Alış veriş yaptığınız fırın, bakkal ve benzeri yerlere selam vermeyi, tebessüm etmeyi de küçümsemeyin!

Hiçbir bir iyilik küçük değildir.
Hiçbir kötülük de küçük değildir.
Tohum da bir zamanlar küçücüktü…büyüdü ve koca çınar oldu. Küçük gördüğümüz iyilik ve kötülükler de büyür..

***

Armut piş ağzıma düş! Sapı da yukarıda olsun!

Evet, zahmetsiz bir hayat istiyoruz. Sıkıntısız, meşakkatsiz, işlerin kendiliğinden yürüdüğü bir hayat istiyoruz.

﴿وَتَوَدُّونَ أنَّ غَيْرَ ذاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ﴾

Sizler dikensiz (zahmetsiz, savaşsız) olanı istiyordunuz.

Enfal Sûresi 7

Savaş olmadan zafer gelmez. Yorgunluk olmadan rahatlık gelmez. Uykusuz kalmadan ilim gelmez. Paraya kıyıp kitap almadan ilim öğrenilmez. Hergün gidip gelmeden bilgi elde edilmez. Yükselmek istiyorsan zahmet edeceksin.. Zaman vereceksin. Şeker kız kendi oyunları oynayarak fıkıh, tefsir öğrenemezsin. Balon patlatma oyunlarına, sanal savaşlara dalarak ilimden nokta kadar bir şey elde edemezsin.

Temenni ilim getirmez. Çok arzulayan değil, çok çalışan öğrenir. Zengin olmayı çok seviyorum, diyerek zengin olmadığın gibi; ilim öğrenmeyi çok seviyorum, diyerek de ilim öğrenemezsin. Ekmek diyerek karın doymaz, su diyerek susuzluk giderilmez. Armut pişip ağzına düşmez. Sapı da yukarıda kalmaz.

İşlerini raya koymak istiyorsan işine bak. Her müşteri velinimettir. Memnun edilen her müşteri, yeni müşteridir. Dolandırılan her müşteri de maddi ve manevi kayıptır. Bazen bir kazandığını zannedersin ama sana bin kazandırır. Bazen bin kazanırsın. Ama bir daha bir bile kazanamazsın. Kazanmak istiyorsan kolayı değil, zoru seç. Faizle değil, kanaat ile kazanırsın. Faiz, belki zahmetsiz gözükür, belki dikensiz gözükür ama sonu hüsrandır. Faiz uçurur. Uyuşturucu gibi, kendine geldiğin zaman bir daha uçmak istersin, bir daha bir daha derken bir de bakmışsın ki bataklıktasın…

Evet, hayatın her alanında kolayı değil, zoru iste… Zor olan emeğindir. Kolay ise nasibindir. Nasibini emeğin ile çoğalt…

Kolay olanı değil, zor olanı iste! Kolayı güçsüzlere bırak…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mustafa Kemal, Said Nursi’yi ziyaret etti mi?

Mustafa Kemal, Said Nursi’yi ziyaret etti mi? Araştırmacı - Yazar Ömer ÖZCAN, daha önce, Av. …

Kapat