Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Niçin ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?

Niçin ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Rabb’imizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var.

Birisi: Şu kitab-ı kâinattır ki bir nebze şehadetini on üç Lem’a ile Arabî Nur risalesinden On Üçüncü Ders’ten işittik.

Birisi: Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrası olan Hâtemü’l-Enbiya aleyhissalâtü vesselâmdır.

Birisi de Kur’an-ı Azîmüşşan’dır.

Şimdi şu ikinci bürhan-ı nâtıkî olan Hâtemü’l-Enbiya aleyhissalâtü vesselâmı tanımalıyız, dinlemeliyiz.

Evet, o bürhanın şahs-ı manevîsine bak: Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber… O bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri… Bütün supertotobet enbiya hayattar kökleri, bütün evliya taravettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki her bir davasını, mu’cizatlarına istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.

Zira o لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ der, dava eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek icma ile manen ‌صَدَقْتَ وَ بِالْحَقِّ نَطَقْتَ‌ derler. Hangi vehmin haddi var ki böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın…”

Risâlet-i Ahmediyeye Dâir 19. Söz’ü okumak için tıklayınız.

 

Neden ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?

 

SİYER السير

Sözlükte “hal, durum, davranış, idare, yol, hareket, yürüme” gibi anlamlara gelen siyer sîret kelimesinin çoğuludur. Hem klasik fıkıh literatürü içinde özel bir türün hem fıkıh sistematiği içinde özel bir bölümün ismi olarak siyer, günümüzde devletler genel ve devletler özel hukuku diye adlandırılan alanlara dair doktriner görüşlerin bütününü ifade eden bir terim anlamı kazanmıştır. Sîret kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de bir yerde “durum” mânasında (Tâhâ 20/21) ve hadis kaynaklarındaki bazı rivayetlerde “tutum, davranış biçimi” anlamında (Dârimî, “Muḳaddime”, 18; Müsned, I, 75, 128) geçer. Ayrıca siyer ve tarih kaynaklarında aktarılan Resûl-i Ekrem’e ait bazı ifadelerde sîret kelimesinin siyer terimine temel teşkil edecek kullanımlarına rastlanır (aş.bk.). İslâm hukukçuları, müslüman bir toplumun gayri müslim toplum ya da bireylerle ilişkilerde izleyeceği tutum, siyaset ve hukuk rejimini özellikle Hz. Muhammed’in ve onu takiben Hulefâ-yi Râşidîn’in bu konuda benimsedikleri davranış ve gittikleri yoldan (sîret) çıkardıkları için ilgili hükümleri de siyer terimi altında bir araya getirmişlerdir (kelimenin sözlük anlamlarıyla siyer konularının karakteristik özellikleri arasında bağ kuran bazı izahlar için bk. İbnü’l-Hümâm, V, 435; Şehhâte, s. 12-13). Bu yaklaşım, İslâm kültüründe devletler hukuku uygulamalarının Hz. Peygamber gibi ideal bir örneğe dayandığı, dolayısıyla bu alanda günlük siyasetin ve keyfîliğin değil hukukîliğin hâkim olması gerektiği mesajını içermektedir.

Kaynakların verdiği bilgiye göre sîret kelimesi siyer teriminin bu anlamına temel teşkil edecek biçimde bizzat Hz. Peygamber tarafından kullanılmıştır. Meselâ sıcak çatışmayı gerektiren bir devletler arası sorunu çözmek üzere Abdurrahman b. Avf kumandasındaki orduyu sevki sırasında şöyle buyurmuştur: “Ey Avf oğlu, sancağı tut! Topluca Allah yolunda gazâ edin ve Allah’ı inkâr edenlerle savaşın. Fakat hıyanet etmeyin, anlaşmayı bozmayın, insan bedenine saygısızlıkla işkence yapmayın ve çocuklarla kadınlara dokunmayın. İşte bu Allah’ın emridir ve elçisinin sizin aranızdaki sîretidir” (İbn Hişâm, III-IV, 632). Yine Resûl-i Ekrem’in Abdülkays kabilesi lideri Ekber b. Abdülkays’a yazdığı, savaş ve barış hukukuna dair hükümler içeren mektubundaki şu cümlesi siyer teriminin arka planına ışık tutmaktadır: “… (kabile mensuplarının) feyden paylarını almaları, yargılamada adaletin sağlanması ve ilişkilerde hakkaniyete göre davranılmasından (el-kasdü fi’s-sîreti) her iki toplum hakkında bağlayıcı olmak üzere müslümanların ordusu sorumludur. Allah ve resulü onlara şahitlik yapar” (İbn Sa‘d, I, 283). Kelimenin benzer kullanımlarına Hz. Ömer ve Osman’ın yazışmalarında da rastlanmaktadır (Taberî, III, 585; IV, 245).

DİA

 

SİYER-İ NEBÎ’NİN ÖNEMİ

Siyer-i Nebi, sevgili Peygamberimizin hayatına ve O’nun hayatını anlatan eserlere verilen isimdir. Siyer kitapları, bize O’nun hayatının tüm inceliklerini sunar. Bu eserleri okumak, bizim fikriyatımızı belirler. Samimi ısrarlarımızla devamlı okumak suretiyle de fikirlerimiz, kalplerimizden sökülüp atılamayacak inançlara dönüşür. Yüce Kur’ân’ın bize en güzel örnek[1] olarak takdim ettiği Peygamberimizin hayatını öğrenmenin bizlere daha birçok faydası olacaktır:

1) Resûlullah’ın hayatını ne kadar güzel öğrenirsek, Allah’ı da o kadar güzel tanırız. Rabbimizi anlatmak isteyen bir kimsenin, her şeyden önce O’nu çok iyi tanıması, bilmesi ve sevmesi gerekir. İnsan, ancak bildiğini ve tanıdığını en güzel şekilde anlatabilir. Sevgili Peygamberimiz, “Rabbin kim?” diye soran müşriklere, vahiyle cevap veriyor: “De ki: O (yeni bir tanrı değil, sizin de bildiğiniz) Allah’tır ve tektir. Hiçbir şeye muhtaç olmayan, fakat herkesin kendisine muhtaç olduğudur. Doğmamış ve doğurtulmamıştır. (Baba da, oğul da değildir.) Hiçbir şey O’nun dengi olamaz.”[2] Rabbimiz, kendisini bize, elçisine indirdiği vahiyle anlatmıştır. Yine Allah’ı sevmek için önce Peygamber’ini sevmek; Allah’a itaat edebilmek için önce Peygamber’ine itaat etmek gerekir.[3] Bu sebeple O’nun hayatını, büyük bir ciddiyetle öğrenmeliyiz.

2) Siyer-i Nebi’yi öğrenmek, Kur’ân-ı Kerim’i anlamak ve aynı şekilde anlatabilmek demektir. Sevgili Peygamberimiz “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.”[4]buyuruyor. Allah’ın Kitabı’nı anlamanın en iyi yolu da Hz. Âişe (r.anha) annemizin “Yaşayan Kur’ân”[5] olarak tavsif ettiği Peygamberimizin hayatını öğrenmekle mümkündür. Ayrıca Kur’ân-ı Kerim, Peygamberimizi (sas), Kitab’ı okuyan ve açıklayan bir“Beyyine” olarak takdim etmektedir.[6]

3) İmanın altı esasından biri olan “Peygamberlere İman” konusunu da Kur’ân-ı Kerim’den sonra Resûlullah’tan öğrenebiliriz. Çünkü Peygamberler hakkında, bize en sağlıklı bilgiyi O aktarmaktadır.

4) Siyer-i Nebi’yi öğrenmek, İslâm’ı iyi öğrenmek demektir. Allah’ın bize olan emirlerini, bu emirlerin uygulama şekillerini, neleri kapsadığını ve nasıl yapılacağını tümüyle Sevgili Peygamberimizin hayatından öğrenebiliriz. Çünkü Rabbimiz, bize emirlerini vahiy yoluyla bildirmiş; bu esasların pratiğini de Peygamberimiz göstermiştir. Böylece insanlar arasında anlaşmazlıklara neden olan konular, Peygamberimizin güzel uygulamalarıyla ortadan kalkmıştır. Örnek olarak Kur’ân-ı Kerim’de geçen “salât” kelimesini verebiliriz.  “Salât” kelimesi, dua anlamına da gelir.  Bu manayı esas alarak bazı insanlar, “Namaz, duadan ibarettir. Biz de her gün dua ediyoruz.” diyerek namazı duaya indirgemekte ve Allah Resulü’nün nasıl namaz kıldığını kulak ardı etmektedirler. Hâlbuki bu dinin pratiğini, Allah Resulü’nün hayatında görebiliriz. Resûlullah “Namazı benim kıldığım gibi kılın.” buyurduğu halde namaza “dua” anlamını verip Siyer-i Nebi’de geçen şekliyle namaz kılmayanlar, iyi niyet yoksunu insanlardır. Bunun için Siyer-i Nebi, ne kadar doğru okunursa, İslâm’ın anlaşılması ve yaşanması da o kadar kolay ve sağlıklı olacaktır.

5) Kâmil insan olabilmek için doğru örneği bulmak çok önemlidir. Yaşadığı hayat, Allah tarafından vahiyle kontrol altına alınmış bir kimsenin, model olarak benimsenmesi, insanlık için ortaya atılan bin teoriden daha hayırlıdır. “Beni Rabbim en güzel şekilde terbiye etti.” buyuran bu kusursuz örnek, insanlık için ne kadar değerlidir. O’nun hayatının görmezden gelinmesi ise ne büyük bir kayıp… Kişilikli, ahlaklı ve Allah’ın râzı olduğu bir insan olmak isteyenler, bu kusursuz örneğin Sire’sini mutlaka öğrenmek zorundadırlar.

6) Siyer-i Nebi, ibret alınması gereken bir zaman dilimidir. Bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu önemli tecrübelerin yanı sıra, inanç ve mücadele hikâyeleri de O ve O’nun arkadaşlarının hayatında mevcuttur. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz, arkadaşlarını birer yıldıza benzeterek onlara tâbi olanların doğru yolu bulacaklarını bildirmiştir.

7) Toplumların ilerleyebilmesi için ahlaki ilkelerin esas alınması gerekir. Bütün insanlığa ölçü olacak prensipleri, Peygamberimizin hayatında bulabiliriz. Bir kısmını sıralayacak olursak:

a) O, bir araya gelmesi mümkün olmayan kişilikleri, etrafında toplayabilmiştir. Örnek olarak: Ebû Bekir, Hâlid b. Velid,  Ebû Zer, Bilâl (ra)… İnsanlığın güneşi olan Sevgili Peygamberimiz, yıldızlar konumunda olan hiçbir sahabesinin ışığını kesmemiş; onları toplumların öncüleri ve önderleri olarak yetiştirmiştir.

b) Devletin ve hukukun temelini atmıştır. İnsanlık bu konuda henüz O’nun ulaştığı seviyeye varamamıştır. Müslümanlar, hâlâ O’nun Medine’sine ulaşabilmek için gayret göstermektedir. Mesela Resûlullah, savaşlarda ekili alanların tahrip edilmesine; çocuk, kadın, yaşlı ve din adamlarının öldürülmesine müsaade etmemiştir.“Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz.” buyruğuyla insanları kardeşliğe çağırmıştır.

c) O, aile hukukunun esaslarını göstermiş, ailenin önemine vurgu yapmış, evlenmeyi teşvik etmiş, ana babaya hürmeti öğütlemiştir. O’nun hayatını okursak şunu çok iyi görürüz ki, sütanneye bile büyük bir sevgiyle bağlanmış; ona iyilikte kusur etmemiştir. Altmış yaşlarında bile, annesinin mezarı başında ağlamıştır.

d) Evrensel İslâm kardeşliğinin temellerini atarak ırk ayrımını ortadan kaldırmış, sevgiyi ön plana çıkarmıştır. Cennete gitmenin bu sevgiden geçtiğini buyurmuştur: “Siz iman etmeden cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmeden iman edemezsiniz. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi: Selamı aranızda yayınız.”[7] Yani birbirinizi cennete taşıyınız. Böylece O, gerçek hayatın yaşanacağı yerin, cennet olduğunu bildirdi. Bu dünyada bir yolcu gibi yaşamayı gösterdi. ‘’Ölürken Rabbime mal ile gitmek istemiyorum.’’ diyerek dünyaya dalmayı değil; ahirete bakmayı öğretti.

8) Ümitleri tükenmiş, ataları uyarılmamış[8] insanları, tarih sahnesine çıkaran Sevgili Peygamberimizin Sîre’si ne kadar önemlidir. Böylesi bir toplumu ortaya çıkaran Allah Resûlü, çağımız insanları için çok değerlidir. Bizler, O’nun ortaya koyduğu metot ve ilkeleri tespit ederek, günümüz insanlarına bu metot ile çağrıda bulunmalı ve bu ilkelerle insanlarımızı yetiştirmeliyiz.

Özetle şunları söyleyebiliriz ki, Siyer-i Nebi, daha iyi bir kul olmak, Kur’ân-ı Kerim’i anlamak, Rabbini tanımak, iman esaslarını kavramak, İslâm’ın uygulamalarını tam olarak yerine getirmek ve toplumsal yapıların en iyisini modellemek için mutlaka öğrenilmelidir. Bunun için de Siyer öğrenimini derslere dönüştürmek gerekir. Hiç olmazsa her sene, bu alanda yazılmış üç eser bitirilmelidir. Çünkü kim olursak olalım ne işle meşgul bulunursak bulunalım, bizler için Resûlullah’ın hayatında hidayet, hayatımızın sıkıntılarını gideren ve umutsuzluklarımızı umuda dönüştüren, karanlıkları aydınlatan bir rahmet vardır. Böylece işlerimiz düzelir; sıkıntılarımız sona erer.

Unutmayalım ki, doğru bir yolda yürümek istediğimiz sürece Peygamber Efendimiz, bizim aramızdadır. Ve tek rehberimizdir.

[1] Ahzab sûresi, 21.

[2] İhlâs sûresi, 21.

[3] Âl-i İmran sûresi, 31.

[4] Buhari, Fezailü’l-Kur’an, 21.

[5] Müslim, Müsafirin: 139.

[6] Beyyine sûresi, 1.

[7] Müslim; İman 93-94.

[8] Yasin sûresi, 6.

Osman SÜNGÜ (siyerinebi.com)

 


KISACA, NEDEN SİYER ÖĞRENMELİYİZ?

  1. Rabbimiz emrettiği için.
  2. Rabbimizi daha iyi, daha doğru ve daha kapsamlı anlamak ve tanımak için.
  3. Kur’an’ın ne dediğini ve ne demek istediğini daha iyi anlamak için.
  4. Siyerin sahibinin değer ve kıymetini doğru bir şekilde öğrenmek için.
  5. İslam’ın, imanının, ihsanın, ihlâsın ve din binasının diğer anahtar kavramlarının tam anlamı ile değer ve kıymetini öğrenmek için.
  6. Hadisi, sünneti ve tarihi doğru bir şekilde anlamak için.
  7. İdeal bir insan olmanın ve ideal bir mümin olmanın yollarını öğrenmek için.
  8. Her zamanın, her mekânın ve her olayın karşısında en olgun ve en vakarlı duruşun ne olduğunu öğrenmek için.
  9. Siyerin sahibini hakkı ile sevebilmek ve hakkı ile O’nu (sav) takip edebilmek için.
  10. O’nun (sav) gibi terbiye olmak ve O’nun (sav) gibi terbiye etmek için.
  11. Rabbanî yolun ve Nebevi metodun gerekliliğini ve yöntemini öğrenmek için.
  12. Nebevi yolda ahlâkın ne kadar önemli ve zorunlu olduğunu öğrenmek için.
  13. İnsanın en büyük problemlerinden biri olan değerler sıralamasının en ideal halinin ne olduğunu öğrenmek için.
  14. Büyük hedefler büyük emellerle, büyük emeller büyük fedakârlıklarla kazanıldığını ve bu uğurda nasıl bir yol izlenileceğini öğrenmek için.
  15. Risaletin mesajının nasıl büyük bir potansiyel ihtiva ettiğinin farkına varmak ve bu sermayeye rağmen başka şeylere tenezzül etmemenin bilincine ermek için.
  16. Ümitlerin bir kez daha yeşermesini sağlamak, umudu imanın çocuğu olarak bilip, buna göre gayret etmek için.
  17. Geçmişten ilham alarak, bugünü ihya, yarını inşa etmenin yollarını öğrenmek için.
  18. Dünyayı inşa edecek imkânların ilkelerini öğrendiğimiz gibi, ahiretin mamur edilmesinin de yollarını öğrenmek için.
  19. Siyerin sahibi ile aramızdaki zaman ve mekân farklarına aldırmadan beraber yaşamanın yollarını bulabilmek için.
  20. Siyerin sahibi olan Efendimiz’e (sav) yüzlerce vefa borcumuzdan hiç değilse birkaçını ödeyebilmek için.

Ve daha neler neler… İşte siyeri öğrenme yükümlülüğümüzün farkına varmak için bu kadar önemli sebepler önümüzde durmaktadır. Burada saydığımız bu noktaların hepsi bir tarafa, siyeri öğrenmeyi bizzat Rabbimizin bize emretmesi bile, onu öğrenme zorunluluğunun önemini ve gerekliliğini anlamak adına tek başına yetmez mi? Kur’an bize siyerin sahibini Üsve-i Hasene olarak takdim ederken, aslında bir taraftan da; “O (sav) nasıl ki, hayatın her alanın ve her anın tartışılmaz modeliyse, size düşen o kutlu Nebi’nin hayatını iyice öğrenmektir” demiş olmaz mı?

Öyleyse siyeri öğrenmenin artık boynumuzun bir borcu ve imanımızın bize yüklediği bir yükümlülük olduğu hususunda herhalde herhangi bir şüphemiz kalmamıştır. O halde burada ikinci ve önemli bir soruyu sormamız gerekmektedir. Bu da; Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz? sorusudur. Elbette “Neden Siyer Öğrenmeliyiz?” sorusu kadar, “Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?” sorusu da çok önemli ve hayati bir sorudur. İster misiniz bu işin nasıl olacağına da bir daha ki yazımızda değinelim.

 

NASIL SİYER ÖĞRENMELİYİZ?

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا

“Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle davet eden bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak gönderdik.”

(Ahzâb Sûresi, 33/45-46)

HİRA

  • “Vusulsüzlüğümüz usûlsüzlüğümüzdendir” Neden?
    • Siyer Felsefesi, Siyer Fıkhı (Fıkhu’s-Sîre), Siyer Hikemi veya Siyer İlkeleri ifadelerinden neler anlaşılmalıdır?
    • Kur’an’ın anlattığı Hz. Peygamber’i ne kadar tanıyoruz?
    • Kur’an’a göre Peygamberimizin şahsiyetinin anahtar kavramları üzerinde neler söylenebilir?
    • Kur’an, Hz. Peygamber’i nasıl yetiştirmiştir?

Neden Siyer Öğrenmeliyiz? sorusu işin amaç ve mahiyeti ile Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz? sorusu ise işin usûl ve üslubu ile alakalıdır. Mesele usûl oldu mu iş daha da önem kazanıyor; çünkü vusulsüzlüğümüz usûlsüzlüğümüzdendir. Bugün bizim önümüzde duran İslam’ın o muazzam ilim mirasından hakkı ile istifade edemememizin temelinde yatan en önemli sebep, tüm ilmî disiplinlerde bu çağın insanın aklını ikna, kalbini ise tatmin edecek ve eldeki mevcut birikimden hakkıyla istifade etmenin yollarını gösterecek usûl kitaplarından mahrum olmamızdır. Elbette bu konuda çok ciddi çalışmalar olduğu muhakkaktır; ama yeterli olmadığı da işin şöyle ya da böyle içerisinde olanların malumudur. Usûl kitaplarımızdaki bu mahrumiyet, Efendimiz’in (sas) bereketli hayatını bizlere anlatan Siyer ilmi söz konusu olduğunda daha da kendini belli etmektedir. Ne yazık ki, şu an elimizde Siyer’in usûlüne dair yazılmış özgün eserler yok denecek kadar azdır. Bunun en temel sebebi Siyer’in, İslam tarihi boyunca bağımsız bir ilmi disiplin olarak değerlendirilmeyip; kısmen hadisin, kısmen ise tarihin içerisinde yer almasından dolayıdır. Ama bugün gelinen noktada Siyer ile aramıza giren mesafeler, ortaya çıkan iç ve dış etkenler bu büyük müktesebattan istifademizi oldukça azaltmış durumdadır. Öyleyse yapılması gereken, tez elden ister buna Siyer Usûlü diyelim, ister buna Siyer Felsefesi diyelim, ister buna Siyer Fıkhı/Fıkhu’s-Sîre diyelim, ister buna Siyer Hikemi veya Siyer İlkeleri diyelim fark etmez; yeniden bir usûl oluşturmamız şarttır.
Bu konuda ortaya konacak çabalara bir ön ayak olması temennisi ile oluşturduğumuz on bir temel ilkeyi sizlerle paylaşacağız. Her biri için sayfalarca açıklama yapmamız gereken bu ilkelerin detaylı açılımlarını başka bir çalışmaya havale ederek, özet bir halde Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz? sorusuna cevap vermeye çalışacağız.

On bir temel ilke şunlardan oluşmaktadır:

1. SİYER’İ KUR’AN’IN HAKEMLİĞİNDE VE KUR’AN’IN REHBERLİĞİNDE ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ.

2.SİYER ÜZERİNDEN KUR’AN’I, KUR’AN ÜZERİNDEN DE SİYERİ OKUMALIYIZ.

3. SİYER-İ NEBİ’Yİ, SİYERÜ’L-ENBİYA’DAN AYIRMADAN ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ.

4. SİYER’İ SADECE BİR TARİH OLARAK DEĞİL, BUGÜNÜ VE YARINI ANLATAN ÖNEMLİ BİR KAYNAK OLARAK OKUMALIYIZ.

5. PARÇACI OKUYUŞTAN BÜTÜNCÜL OKUYUŞA GEÇEREK, BÜTÜNÜ PARÇAYA KURBAN ETMEMEK ZORUNDAYIZ.

6. SİYER’İ SADECE SATIRLARDAN DEĞİL, OLAYLARIN İÇERİSİNE DÂHİL OLARAK OKUMALIYIZ.

7. SİYER’İ KESİNLİKLE SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA OKUMALI; SEBEBİ SONUCA, SONUCU SEBEBE KURBAN ETMEMELİYİZ.

8. SİYER’İN CEREYAN ETTİĞİ ZAMANI, MEKÂNI, KÜLTÜRÜ, SOSYAL YAPIYI VE O GÜNÜN ŞARTLARININ OLUŞTURDUĞU SOS-PSİKOLOJİK ALT YAPI DİKKATE ALARAK OKUMALI, BUGÜNDEN HAREKET EDEREK O GÜNÜ DEĞİL, O GÜNE GİDEREK O GÜNÜ OKUMALIYIZ.

9. SİYER’İ SADECE EFENDİMİZ’İN YAŞADIĞI HAYATI VE ORTAMI ANLAMA ADINA BİR BİLGİ DERLEMESİ ŞEKLİNDE OKUMAMALI, HER GÜN YENİDEN VE BİR KEZ DAHA KEŞFETMEK İÇİN OKUMALIYIZ.

10. SİYER’İN SAHİBİ OLAN EFENDİMİZ’İN BU BEREKETLİ MİRASINI İNSANÜSTÜLÜĞÜ ESASINA DAYANARAK DEĞİL, MODEL İNSAN İLKESİNİ ÖNE ÇIKARARAK OKUMALIYIZ.

11. SİYER’İ TEK BAŞINA EFENDİMİZ’İN HAYATINDAN ZİYADE, O NÜBÜVVET MEDRESESİNİN YETİŞTİRDİĞİ TALEBELER OLAN SAHABÎ EFENDİLERİMİZLE İRTİBATLANDIRARAK OKUMALIYIZ.

Bu ilkelerin birincisi ile başlayalım.

KUR’AN’DA HZ. PEYGAMBER (SAS)

SİYERİ KUR’AN’IN HAKEMLİĞİNDE VE KUR’AN’IN REHBERLİĞİNDE ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ.

Bu alanda en temel ilkemiz bu olmalıdır. Eğer Siyer, Kur’an’ın hakemliğinde ve onun mutlak manada rehberliğinde okunmaz ve öğrenilmezse her an yanlış yerlere kapılar açılabilir, ifrad ve tefride düşülebilir, gereksiz yere zihinler farklı noktalara kayabilir. Bu tarz yanlışlara düşmemek için en başta Siyerin aslî ve temel kaynağı olan Kur’an’ı Kerim üzerinden Efendimiz (sas) tanınmalıdır. O’nu âlemlere rahmet olarak gönderen Rabbimiz, elbette O’nu en iyi tanıyan otorite olarak, ihtiyaç duyulan tüm alanlarda, en doğru, en sade ve en kâmil şekilde peygamberini Kur’an’ında bize anlatmıştır.
Kur’an’ın bu manada anlattıklarını biz şöyle tasnif edebiliriz:

A- PEYGAMBERİMİZİN ALLAH (CC) KATINDAKİ DEĞER VE KIYMETİ

Allah ile birlikte Resulûllah’a itaatin istenmesi, O’nun herkesten ama herkesten daha çok sevilmesinin istenmesi, varlık âlemine ilahî bir lütuf olarak gönderilmesi, Allah’ın ona inanıp kendisine yardım etmeleri için diğer peygamberlerden misâk almış olması, Allah’ın ve meleklerin kendisine salât eyledikleri ve müminlerinde O’nun her adını anışlarında salât ve selam getirmelerini istenmesi, hayatının üzerine yemin edilmiş olması, (le amruke/hayatının hakkı için) Makâm-ı Mahmûd’un/Övgüye layık bir makamın sahibi olması, okuma, yazma bilmemesine rağmen vahye muhatap olması, kesintisiz bir mükâfata nail olması, şanının yüceltilmesi ve daha neler, neler…

B- PEYGAMBERİMİZİN ŞAHSİYETİNİN ANAHTAR KAVRAMLARI

Abd/Kul ve Beşer/Ölümlü olması, Üsve-i Hasene/En güzel [mutlak manada] örnek olması, Rahmeten li’l-âlemin/Âlemlere rahmet olması, Huluki’n-Azim/Muhteşem ve muazzam bir ahlak üzere olması, Hateme’n-Nebiyyîn/Peygamberlik silsilesinin sonuncusu, son mührü olması, hem Nebî, hem Resul olması, Kerim/Cömert ve şerefli bir elçi olması, Şahid/ Hayata ve ahirete şahitlik edecek olması, Mübeşşir/Müjdeleyen olması, Nezîr/ Uyaran, korkutan olması, Sirace’n-Münir/ aydınlatan bir kandil olması, Raûf/ Şefkatli ve Rahim/Merhametli olması ve daha niceleri…

C- PEYGAMBERİMİZİN GÖREVLERİ, YETKİLERİ, SORUMLULUKLARI VE BUNLARIN SINIRLARI

Verilen vahye ittiba/uyması ve onu alması, aldığı o vahyi açık ve net olarak muhataplarına tebliğ etmesi, insanları Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğüt ile davet etmesi, insanlara, inen vahyi tebyin etmesi/açıklaması, onu ta’lim etmesi/hem fikri ve hem de fiili olarak öğretmesi, dile getirdiği mesajlarla insanları tezkiye etmesi/arındırması, temizlemesi O’nun görevlerindendir.

Peygamberimize verilen bu görev ve yetkilerle beraber bazı sınırlarda çizilmiştir. Bunlardan bazıları ise şunlardır: Allah’ın bildirmesi dışında gaybı bilemeyeceği ve mucize gösteremeyeceği, asla hevasından konuşamayacağı ve ne söylüyorsa söylediklerinin vahiy olduğu, inkârcılara azabı istediği zaman gönderemeyeceği, istediğine hidayeti ulaştıramayacağı, yapılan işe karşı hiçbir ücret istemeyeceği, kıyametin ne zaman kopacağının bilgisini bilmediğini, Allah dilemedikçe kendisine fayda ve zarar veremeyeceği, Allah’ın helal kıldığı bir şeyi kendisine haram kılamayacağını, münafıkların cenaze namazını kılmaması gerektiğini ve onların kabirlerinin başında istiğfar etmek için durmamasını, O’na en büyük mucize olarak Kur’an’ın verilmesi ve daha neler, neler…

D- VAHYİN İLK MUHATABI OLMASI SEBEBİ İLE KUR’AN’IN ONU NASIL YETİŞTİRDİĞİ VE BUNUN YÖNTEMİ

Varlığı Allah adına ve Allah namına okuması (İkra’), anlayarak okuması (rattil), tilavet etmesi (utlu), kıyama kalkması (kum), secde etmesi (vescudu), rükû etmesi (verkeu), Allah’ı yüceltmesi (sebbih), Rabbinin adını yüceltmesi (fekebbir), her türlü maddi ve manevi kirlerden temizlenmesi (tathir), her daim istikamet üzere olması (festakim), geçmiş peygamberlerin yoluna uyması (iktedi), her türlü zorluğa karşı sabretmesi (ısbır), geceleri Rabbine yönelmesi (fetehecced), sadece Allah’ı vekil olarak edinmesi (fettahizhu vekila), ve buna benzer pek çok ayet…

E- BİR BEŞER OLARAK EFENDİMİZ’İN (SAS) KUR’AN GÖLGESİNDE YETİŞİRKEN BUNA NASIL KARŞILIK VERDİĞİNİ

Ulaştırdığı vahye karşı kâfirlerin tutumlarına karşı çok üzülmesi, ciddi sıkıntılara düşmesi, iman etmiyorlar diye kendini mahvetmesi, vahyi çarçabuk almak için çaba harcaması, vahyin kesintiye uğramasına üzülmesi ve daha niceleri…

F- PEYGAMBERİMİZİN KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİ İLKELER ÇERÇEVESİNDE SAHÂBE NESLİNİ NASIL YETİŞTİRDİĞİNİ VE BU SÜREÇTE KARŞILAŞTIĞI OLUMLU-OLUMSUZ TEPKİLERİ

Onlara kitabı, hikmeti ve bilmediklerini öğretmesi, maruf olanları emretmesi, ne yaparlarsa yapsınlar bağışlaması ve neticesi ne olursa olsun onlarla istişare etmesi, onları yüreklendirmesi, cesaretlendirmesi, Sahâbe’nin, Hz. Peygamber ile nasıl iletişim kurmaları gerektiği ve benzeri onlarca ayet…

Görüldüğü gibi Kur’an’ı Kerim, Hz. Peygamber (sas) hakkında bilinmesi gereken tüm bilgileri çok detaylı bir şekilde gözler önüne sermektedir. İlahî Kelam’ın verdiği bu bilgiler ışığında eldeki mevcut tüm rivayetler değerlendirilmeli, bir yönüyle Kur’an ile sağlaması yapılmalıdır. Ancak Kur’an’ın hakemliğinde ve rehberliğinde böyle bir Siyer okuması, daha istifadeli olacak ve hatalara düşmeden bu yolda yürümenin imkanları oluşacaktır.

DÂRÜ’L-ERKÂM

• Allah’ın (cc) Peygamberimize inanıp kendisine yardım etmeleri için diğer peygamberlerden misâk almış olması (Âl-i İmrân Sûresi, 3/81) nasıl anlaşılmalıdır?
• Peygamberimize verilen Makâm-ı Mahmûd/Övgüye layık bir makam (İsrâ Sûresi, 17/19) nedir? Nasıl anlaşılmalıdır?
• Rabbimizin Kur’an’da, Efendimiz’in hayatının üzerine yemin etmiş olması, “le amruke/hayatının hakkı için” (Hicr Sûresi, 15/72) nasıl anlaşılmalıdır?
• Peygamberimizin, ulaştırdığı vahye karşı kâfirlerin tutumlarına karşı çok üzülmesini (Fatır Sûresi, 35/8; Yasin Sûresi, 36/76) nasıl anlamalıyız?.
• Peygamberimiz-Sahâbe ilişkisinde çok temel bir ayet olan Âl-i İmrân Sûresi’nin 159. ayeti [1] nasıl anlaşılmalı? Bu çağın insanları olarak bu ayet ekseninde nasıl bir iletişim dili kurmalıyız?

SUFFA

• SİYER’İ KUR’AN’IN HAKEMLİĞİNDE VE KUR’AN’IN REHBERLİĞİNDE ÖĞREN Kİ, HAKİKATİ ELDE EDİP, MESELENİN TEMELİNİ SAĞLAM ATABİLESİN.
• PEYGAMBERİMİZİN ALLAH (CC) KATINDAKİ DEĞER VE KIYMETİNİ DOĞRU BİR ŞEKİLDE ANLA Kİ, KIYMETE KANAAT EDİP, YANLIŞ YERLERE KAPI AÇMAYASIN.
• PEYGAMBERİMİZİN ŞAHSİYETİNİN ANAHTAR KAVRAMLARINI, GÖREVLERİNİ, YETKİLERİNİ, SORUMLULUKLARINI VE BUNLARIN SINIRLARINI İYİCE ÖĞREN Kİ, GERÇEK MANADA O’NU TANIYABİLESİN.
• PEYGAMBERİMİZİN KUR’AN’IN REHBERLİĞİNDE NASIL İNŞA EDİLDİĞİNİ VE O’NUN BU YETİŞTİRMEYE NASIL KARŞILIK VERDİĞİNİ DERİNLEMESİNE KAVRA Kİ, SEN DE KUR’AN’IN ÖNÜNDE DOĞRU DURABİLESİN.
• PEYGAMBERİMİZİN KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİ İLKELER ÇERÇEVESİNDE SAHÂBE NESLİNİ NASIL YETİŞTİRDİĞİNİ, HER YÖNÜ İLE TA’LİM ET Kİ, ÇAĞIN SAHABÎLERİNİ YETİŞTİREBİLESİN.

Muhammed Emin YILDIRIM

[1]Tefsir, Hadis ve Kelam dallarında, usûl kitapları çokça hem Arapça, hem Türkçe olarak mevcuttur. Tarih ilminde de kısmî olarak var olduğunu söyleyebiliriz.
[2]İmaduddin Halil, İslam’ın Tarih Yorumu, İslam Tarihi -Bir Yöntem Araştırması-, Öz, Şaban, İslam Tarihi Metedolojisi, Siyer’e Giriş.
[3]Siyer Kaynakları dediğimiz alan oldukça zengin bir alandır. İlk dönemden itibaren yazılmaya başlanan eser sayısı, binlerle ifade edilmektedir. Arapça kaynak eserler böyle olduğu gibi, Türkçe eserler konusunda da gerek telif, gerekse tercüme eseler gün geçtikçe artmaktadır. Bu konuda Siyer Kaynakları üsta başlığı altında yazdığımız makalelerden istifade edilebilir. http://www.siyervakfi.org ayrıca, aynı başlık altında yapılan görüntülü dersten de faydalanılabilir: http://www.siyertv.com/994_003-siyer-kaynaklari.htm
[4]Âl-i İmrân Sûresi, 3/32; Nisa Sûresi, 4/136
[5]Ahzab Sûresi, 33/6
[6]Âl-i İmrân Sûresi, 3/164
[7]Âl-i İmrân Sûresi, 3/81
[8]Ahzab Sûresi, 33/56
[9]Hicr Sûresi, 15/72
[10]İsra Sûresi, 17/79
[11]Ankebût Sûresi, 29/48
[12]Kalem Sûresi, 68/3
[13]İnşirah Sûresi, 94/4
[14]İsra Sûresi, 17/1
[15]Kehf Sûresi, 17/ 110; Enbiya Sûresi, 21/34
[16]Ahzab Sûresi, 33/21
[17]Enbiya Sûresi, 21/107
[18]Kalem Sûresi, 68/4
[19]Ahzab Sûresi, 33/40
[20]Ahzab Sûresi, 33/45; Tahrim Sûresi, 66/1
[21]Maide Sûresi, 5/67
[22]Hakka Sûresi, 69/40
[23]Nisa Sûresi, 4/ 41; Ahzab Sûresi, 33/45
[24]Furkan Sûresi, 25/56; Ahzab Sûresi, 33/45
[25]Furkan Sûresi, 25/56; Ahzab Sûresi, 33/45
[26]Ahzab Sûresi, 33/46
[27]Tevbe Sûresi, 9/128
[28]Kıyamet Sûresi, 75/18
[29]Nûr Sûresi, 24/54; Şûra Sûresi, 42/48;
[30]Nahl Sûresi, 16/125
[31]Nahl Sûresi, 16/44, 64
[32]Bakara Sûresi, 2/151
[33]Âl-i İmrân Sûresi, 3/164; Cuma Sûresi, 62/2
[34]En’am Sûresi, 6/109, 110; Yunus Sûresi, 10/20
[35]Necm Sûresi, 53/3, 4
[36]En’am Sûresi, 6/58
[37]Kasas Sûresi, 28/56
[38]Mü’minûn Sûresi, 23/72
[39]Nâziât Sûresi, 79/42, 43
[40]A’raf Sûresi, 7/188
[41]Tahrim Sûresi, 66/1
[42]Tevbe Sûresi, 9/84
[43]Ra’d Sûresi, 13/27, 28; Ankebût Sûresi, 29/51
[44]Alak Sûresi, 96/1, 3
[45]Müzzemmil Sûresi, 73/4
[46]Ankebût Sûresi, 29/45
[47]Müzzemmil Sûresi, 73/2; Müddessir Sûresi, 74/2
[48]Hac Sûresi, 22/77
[49]Bakara Sûresi, 2/43
[50]A’lâ Sûresi, 87/1
[51]Müddessir Sûresi, 74/3
[52]Müddessir Sûresi, 74/4
[53]Hud Sûresi, 11/ 112
[54]En’am Sûresi, 6/90
[55]Müzzemmil Sûresi, 73/10; Müddessir Sûresi, 74/7
[56]İsra Sûresi, 17/79
[57]Müzzemmil Sûresi, 73/9
[58]Fatır Sûresi, 35/8; Yasin Sûresi, 36/76
[59]Taha Sûresi, 20/2
[60]Şuâra Sûresi, 26/3
[61]Kıyamet Sûresi, 75/16
[62]Duhâ Sûresi, 93/3
[63]Bakara Sûresi, 2/151
[64]Araf Sûresi, 7/199
[65]Âl-i İmrân Sûresi, 3/159
[66]En’am Sûresi, 8/65
[67]Hucurât Sûresi, 49/1-5

 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ne Okuyalım?

  بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ .     Ne Okuyalım? . Mağfur Mehmed Akay 25 yıl parkinson …

Kapat