Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Ramazanlık / “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki…”

“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki…”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: Soner DUMAN

Kur’an’da çok çarpıcı bir âyet var. Bu âyet, bizlere yeni nesiller ve gençlere ilişkin çok önemli bir bilgi veriyor. Bu âyet karşısında her ana-baba, her eğitimci, her din görevlisi, yeni nesilleri önemseyen her bir mümin durmalı, düşünmeli. 

Bu âyet bize gençlere ilişkin iki büyük tehlikeyi haber veriyor. Yeni nesilleri yoldan saptıran şeyin ne olduğunu, onları dünyada hüsran ve yıkıma, âhirette azaba götüren şeyin ne olduğunu veciz bir şekilde anlatıyor. Bu âyet düzgün bir şekilde anlaşılır ve tedbir alınırsa, âyette belirtilen korkunç sondan kurtulmak da –takdiri ilahînin de yardımıyla- mümkün. 

Konu ile ilgili âyeti iyi anlayabilmek için bir âyet öncesi ve sonrası ile ele alalım:

“İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in (Yakub’un) soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah’ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.

Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; şehvetlere (nefislerinin arzularına) uydular. Bu yüzden ileride hüsran / helak / yıkım ile karşılaşacaklar.

Ancak tövbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.” (Meryem, 58-60)

Bu âyetleri nasıl anlamak gerekiyor?

Yüce Rabbimiz bu sûrede önce tarih boyunca insanlığa örnek ve önder olarak gönderdiği peygamberlerini anlatıyor. Onların ne büyük zorluklarla karşılaştıklarını, nasıl imtihanlardan yüz akıyla çıktıklarını anlatıyor. Onların bütün bu imtihanlar karşısında Allah’ın davasından asla vazgeçmediklerini, kulluklarından geri durmadıklarını belirtiyor. Sonrasında –mealen- diyor ki: 

“Bu büyük peygamberlerin ve onlara uyan takva sahibi üstün şahsiyetlerin ardından öyle bir nesil geldi ki bu nesil iki büyük hataya imza attı: 

1. İlk olarak Allah’ın bütün peygamberlere emrettiği bir ibadet olan namazı zayi ettiler. 

Bu, öyle bir hata, öyle bir cinayet ki… Peygamberimiz “namaz dinin direğidir” buyurmadı mı? Dini bir bina gibi düşünürseniz namaz o din binasını ayakta tutan direk, sütun. Direk olmadan bina ayakta durur mu?

Allah Resûlü, “insanın vücudunda baş ne ise dinde namazın yeri odur” buyuruyor. Başı kopuk insan yaşar mı? 

Allah Resûlü “namaz nurdur” buyuruyor. Karanlık gecede ışık olmadan etrafını görebilir misin? Yürüyebilir misin? Şu kapkaranlık hayat yolunda namaz kılıyorsan nura sahipsin demektir. 

Namaz insana yaratılış sebebini her an anlatan bir ibadet. Namaz insana her daim “sen bu dünyada yolcusun, senin bir Rabbin var. Bu dünyada O’nun emanetçisi ve halifesisin. Kendi adına davranamazsın, O’nun izin ve müsaadesi ile hareket etmelisin” düşüncesini hatırlatıyor. Çünkü namaz kılan insan günde beş defa (hem de kendi istediği zamanlarda değil, Rabbinin tayin ettiği vakitlerde) Rabbinin karşısına çıkıyor. Onun karşısında el bağlıyor. “Ben kulum, efendi değilim” demiş oluyor. Sonra O’nun kelamını okuyor. O’nun huzurunda iki büklüm olup rükû ediyor, sonra vücudunun en değerli yeri olan başını, ayağının altındaki yere koyuyor ve Rabbi karşısında tevazusunu, hiçliğini sergiliyor. 

Bir kimse namaza bu şekilde devam etse, bunun şuurunda olsa o kişi kulluğunu asla unutmaz. Hayatındaki kırmızıçizgileri asla aşmaz. İşte bunun için Rabbimiz “namaz kıl; çünkü [hakkıyla kılınan] namaz insanı fuhşiyattan ve kötülükten alıkoyar” (Ankebut, 45) buyuruyor. 

Âyette geçen “namazı zayi etmek” ifadesi sadece namazı terk etmek anlamına gelmez. Namaz kıldığı halde namaza gereken önemi ve özeni göstermemeyi de kapsar. Buna göre sonraki nesillerden namazın rükünlerine, şartlarına, vakitlerine riayet etmeyenler de bu âyetin kapsamına dahildir. Namazı kendi nefsimize, aklımıza göre değil Allah’ın talebine, Resûlünün sünnetine göre kılmamız gerek. Nitekim Allah Resûlü “beni nasıl namaz kılarken görüyorsanız siz de öyle kılın” buyurdu. 

2. Yeni nesilleri yoldan çıkaran ikinci şey şehvetlerine yani kendi arzularına tabi olmalarıydı. 

Bunun sonucunda helal-haram anlayışını yitirdiler. Allah’ın koyduğu sınırlar, kırmızıçizgiler onlar için anlamını yitirdi. Onlar artık kafalarına estiği, canlarının istediği gibi yaşamaya başladılar. Onlar için hayatın en önemli şeyi “nefsani mutluluk” oldu. Haz duygusu ile hareket eder hale geldiler. Allah’ın emirleri zorlarına gidince onları askıya aldılar, Allah’ın yasakları onların işlerine gelmeyince yok saydılar. İçki, kumar, zina, faiz gibi kötülüklere daldıkça daldılar. Artık iç dünyalarında onları engelleyecek herhangi bir fren mekanizması kalmamıştı. Freni patlamış araba gibi sağa sola gidiyorlar, dümdüz yolda doğru dürüst gidemiyorlardı. 

İşte bu nesiller dünyada büyük bir helak, felaket, hüsran ve yıkımla karşılaşacak. Âhirette de bu yoldan çıkmışlığın cezasını cehennem azabı ile görecekler. 

Ancak bu nesiller içinden gittiği yolun yol olmadığını, bu yolun sonunun cehenneme vardığını görüp de pişman olan, tövbe eden, kendine çeki düzen verenleri Allah affedecek ve cenneti ile mükâfatlandıracak. 

Bu âyetlerden herkes bir takım sonuçlar çıkarmalı ama ana-babalar, eğitimciler ne anlamalı?

1. Eğer çoluk-çocuğunuzun, öğrencilerinizin, arkadaşlarınızın Allah’ın yolunda dümdüz yürümesini istiyorsanız bunun için mutlaka ama mutlaka namaz meselesini önemseyeceksiniz. Namaza alıştırılmamış bir neslin Allah’ın yolunda kalması mümkün değildir. Namaz imanı koruyan bir kalkan, hastalığa karşı bir aşıdır. Çocuğunuz dışarı çıkarken üşümesin diye montunu giymesini önemsiyorsanız, karlı-buzlu havada yolda kaymasın, bir yerine bir şey olmasın diye endişe ediyorsanız onların hayat yolunda yürürken de düşmemeleri, ayaklarının kaymamasını önemseyeceksiniz. Bunun temeli de namaz. Namazı hem kılacaksınız, hem öğreteceksiniz, çoluk-çocuğunuzun kılmasını isteyeceksiniz. Rabbimiz ne diyor? “Ailene namazı kılmalarını emret, kendin de namaz konusunda sabırlı/sebatkâr ol!” (Taha, 132)

Çocuğunuzu alıp camiye götüreceksiniz, namaz kılınan ortamlara alıştıracaksınız. Bu işi küçük yaştan itibaren yapacaksınız, sorumluluk ve görevinizi aksatmayacaksınız. Çünkü kurumuş ağacı eğmek mümkün değildir, ağaç yaşken eğilir. Kırmadan, dökmeden yapacaksınız. 

2. Çocuklarınızın günahlara, nefsinin arzularına kaymaması için gereken tedbirleri alacaksınız. Mesela her istediğini yapmayacaksınız. “Daha o çocuk” demeyeceksiniz. Çünkü insanın arzularına uyması, nefsinin esiri olması çocuk yaşta kırmızıçizgi kavramını delmesiyle başlıyor. Bir takım kırmızıçizgilerin olduğunu belirteceksiniz. Her aklına eseni, her canının çektiğini yapmanın doğru olmadığını kavratacaksınız. 

Bunları yapmanın kolay olmadığını elbette biliyorum. Ama acı reçete bu! Bundan başka yol yok! Hiç değilse bu uğurda gayret göstereceğiz!

Rabbimiz, nefislerimizi ve nesillerimizi şeytanın yolunda gitmekten muhafaza eylesin. Kendi yolunun yolcusu eylesin.

(Soner Duman /18.Cemâziyelâhir.1440 / 23.Şubat.2019/C.tesi)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan’dan Sonra

Ramazan’dan Sonra Fatma Bayram Bazı anları sonsuza kadar durdurmak istesek de zaman -iyi ki- bizi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman Fobisi

Fobi bir nesne veya olaya, bir insana karşı mantıksızca geliştirilmiş korkudur. Bu korkuyu yaşayan insanlar …

Kapat