Nikâh ve Evlilik

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

NİKÂH

Evlenme, kocaya gitme, cinsî temasta bulunma, sarhoş etme, evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan ve müşterek hayat ve nesli sürdürmek için bir bağ meydana getiren akit.

Evliliğin geçerli olması için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:

1. Eşler arasında sürekli veya geçici bir evlenme engeli bulunmamalıdır. Bain talâkla boşanıp iddet beklemekte olan kadını nikâhlamak, biri kadın diğeri erkek olduğu takdirde birbirine haram olacak derecedeki iki hısımı bir nikâh altında toplamak gibi. Bu durumlarda nikâh fasit olur. Eğer kadın erkeğe ebedî olarak haram olan hısımlardan ise, akit ittifakla batıl olur. Artık bu bir meydana gelme şartı sayılır. Kız, kız kardeş, hala veya teyze ile evlenmek gibi. Buna göre, haramlık kesin ise; bu, butlan sebebi olur. Eğer zannî olursa fesat sebebi olur.

2. İcap ve kabul siygası geçici değil, süreklilik bildiren bir uslûbla ifade edilmelidir. Evlilik belli bir süre için yapılmışsa akit batıl olur. Erkeğin kadına “Bir ay süreyle senin cinsel yönlerinden yararlanayım” veya seni bir ay veya bir yıl yahut bu beldede oturduğu sürece kendime nikâhladım” dese, kadın bu teklifi kabul edince birincisi “mut’a”, ikincisi “muvakkat nikâh” adını alır (bk. “Mut’a” nikâhı).

3. Evlilik akdi sırasında iki şahidin bulunması sıhhat şartıdır. Veli dışında iki şahit bulunmadıkça akit geçerli olmaz.

Delil şu hadislerdir: Hz. Âişe (r.anhâ), Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Bir veli ve iki adaletli şahit olmadıkça nikâh olmaz” (Ebû Dâvud, Nikâh, 19; Dârimî, Nikâh, 11); “Şahitler bulunmadıkça nikâh olmaz” (Buhârî, Şehâdât, 8); Dört kimsenin hazır bulunmadığı evlilik ancak fuhuştur. Bunlar; evlenecek olan erkek, kızın velisi ve iki şahittir” (eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 42). Akit sırasında şahit bulundurulmasını bildiren ayet evlilik akdini de kapsamına alır (el-Bakara, 2/282).

Akitlerde şahit, genellikle anlaşmazlık halinde tarafların haklarını korumada ispat kolaylığı sağar. Evlenme akdi de eşlerin lehine ve aleyhine hukuki sonuçlar meydana getiren bir akittir. Mehir, nafaka yükümlülüğü, nesebin sabit olması, sihrî hısımlığın meydana gelmesi bunlar arasındadır. Diğer yandan evlilik akdinin alenen yapılması ve akit sırasında şahitlerin bulunması, eşleri zina töhmetinden korur.

Evlenme Şahidinde Aranan Nitelikler:

Evlenmede şahidin fonksiyonu, evlenmeye ilişkin icap ve kabulü işitmek ve anlamaktan ibarettir. Bunun için şahitlerin aynı yerde ve birlikte bulunmaları gerekir. Ayrı ayrı yerlerde veya aynı yerde olmakla birlikte, birbiri ardından evlenme iradelerine şahit olan kimselerin şahitlikleri geçerli sayılmaz.

Şahitte aranan nitelikler şunlardır:

a. Şahit akıllı ve ergin olmalıdır. Akıl hastası veya küçük çocukların şahitliği yeterli değildir.

b. Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Tek şahitle nikâh geçerli olmaz. Çünkü hadiste “Bir velî ve iki adaletli şahit olmadıkça nikâh olmaz” buyurulmuştur (Ebû Dâvud Nikâh, 19). Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, bu takdirde razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın yeter” (el-Bakara, 2/282).

İmam Şâfiî’ye göre bu ayet nikâh akdini kapsamaz. Kısasta ve diğer şer’î cezalarda olduğu gibi, nikâhta her iki şahidin erkek olması şarttır. Hanbelî ve Mâlikîler de ayni görüştedir.

Hanefîlere göre, kadınlar nikâhta taraf oldukları gibi, bir erkek için iki kadın olmak üzere şahitlik yapabilirler. Bunların şahitlikleri yalnız had ve kısas davalarında unutma ve gaflet sebebiyle kabul edilmez. Çünkü hadler şüphe ile düşer (bk. es-Serahsî el-Mebsût, Mısır 1324-1331/1906-1912, V, 32, 33; ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 74, 75; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 208, 209).

c. Şahit hür olmalıdır.

Hanbeliler dışındaki çoğunluk, şahitlerin hür olması gerektiğini söylerler. Hanbelîlere göre ise, köle diğer haklar konusunda şahitlik yapabildiği gibi nikâhta da şahit olabilir. Çünkü bunu yasaklayan bir ayet, hadis veya icma yoktur (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 75).

d. Müslüman olmalıdır.

İki tarafın müslüman olduğu bir evlenmede her iki şahidin de müslüman olması gerektiğinde görüş birliği vardır. Çünkü gayri müslimin müslüman üzerinde velayet hakkı yoktur (bk. en-Nisâ, 4/141; el-Kâsânî, a.g.e., II, 253). Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’a göre, iki taraf veya yalnız kadın ehl-i kitaptan olursa şahitler de ehl-i kitaptan olabilir.

e. Çoğunluk fakihlere göre, görme yeteneği şart olmayıp, işitme ve anlama yeteneğinin bulunması şarttır. Bu nedenle şahidin nikâh akdinde konuşulan sözleri anlaması gerekir. Çünkü şahitliğin amacı budur. Aksi halde şahit, bir söz kesme veya nişan merasimini nikâh akdi sanabilir. Bu da toplumda yanlış anlamalara neden olur.

f. Şahitler evlenecek kimselerin usûl, fürû veya diğer hısımlarından olabilir. Buna göre, ana, baba, dede ve nine ile, eşlerin oğul veya kızları nikâhta-yukarıda belirtilen niteliklere sahip iseler-şahit olabilirler. Çoğunluğa göre bu hısımlardan birisi veli olarak akde katılıyorsa şahit sayılmaz (el-Kâsânî, a.g.e., II, 253, 254; el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 267, 268).

g. Hanefîlere göre, şahitlerin adaletli olması şart değildir. İki fasık şahidin şahitliği de yeterlidir. Çünkü fasık veli olmaya ehildir (bk. “Fasık” maddesi). İmâmiyye Şîası da bu görüştedir. Hatta İmâmiyye mezhebine göre, nikâhta şahit bulundurma, akdin sıhhat şartı değil, menduptur. Onlar sürekli nikâhta şahit bulundurma, ilân ve açığa vurmayı müstehap sayarlar. En sağlam görüşe göre, kadın reşid, ergin olunca iki şahit ve velinin hazır bulunması şart değildir (bk. el-Muhtasaru’n-Nâfi’ fî Fıkhıl-İmamiyye, Dârul-Kitabil-Arabî, Mısır (t.y), s. 194).

☆☆☆

Küçüklerin zorla evlendirilmesi caiz mi?

Bulûğ (ergenlik) çağına gelmiş bir erkeğin kendi irade beyanı ile evlenebileceği, velîsinin onu rızası dışında birisiyle evlendirme hakkına sahip bulunmadığı hususu, ittifakla kabul edilmiştir.

Fukahânın çoğuna göre dul kadın da rızası alınmadan veya istemediği halde velîsi tarafından evlendirilemez. İmam Şafiî’ye göre dul kadın bulûğ çağına gelmemiş olsa da hüküm aynıdır.

“Dulun velî ile bir alâkası yoktur.”

“Dul kendine velîsinden daha ziyade mâliktir, bekârın ise rızası alınır.”[Buhârî, Nikâh, 41; Ebû Dâvûd, (Avnu’l-Ma’bûd, II, 197)]

gibi hadisler yukarıdaki hükümlerin kaynaklarıdır.

İmam Mâlik ve İmam Şafiî, ergenlik çağındaki kızın babasına cebren evlendirme salâhiyeti tanımışlardır.

Ebû Hanîfe’ye göre bülûğ çağına gelmiş bir kızı hiçbir kimse zorla evlendiremez. Kızın rızası alınmadan yapılan evlendirmeler hükümsüzdür; çünkü Rasûlullah (s.a.):

“Açıkça izin alınmadan dul kadın, rızası anlaşılmadan bekâr kız evlendirilemez.” buyurmuş, “Onun rızası nasıl anlaşılır?” sorusuna da “sükûtu ile” cevabını vermiştir. (Buhârî, Nikâh, 40).

Kızın evlenmeye razı olduğunu gösteren davranışı, çevre şartlarına ve örfe dayanılarak tespit edilmektedir.

Velinin izni ve kendisi olmadan evlenmek

Bulûğ çağına gelmiş normal erkeklerin velîsiz (kendi başlarına) evlenebilecekleri konusunda ittifak vardır. Bulûğ çağındaki kız üzerinde velînin cebir hakkı ile ilgili tartışmayı yukarıdaki paragrafta gördük. Burada bahis konusu olan, bulûğ çağındaki kızların kendi başlarına evlenmeleridir.

İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf a göre bulûğ çağındaki bir kız, velîsinden izin almadan ve bizzat irâde beyanı ile evlenebilir. Bunu engelleyen bir delil bulunmadığı gibi, ehliyet mefhumu da bunu gerektirmektedir; malı üzerinde serbestçe tasarruf hakkı bulunan şahsın, kendisi üzerinde de tasarruf hakkı olacaktır.

İmam Mâlik ve İmam Şafiî’ye göre bulûğ çağına gelmiş de olsa kız ve kadınlar, velîlerinin izni olmadan ve bizzat irade beyanlarıyla evlenemezler; gerek velîlerinin izni bulunmadan yaptıkları evlilik ve gerekse, velî izni bulunsa dahi, bizzat irade beyanlarıyla yaptıkları evlilik muteber değildir. Bu içtihat bir yandan “Kocasız olanları evlendirin.” mealindeki âyetlerde geçen “evlendirin” ifadesine, diğer yandan kadınların tabiatları icabı bu konuda tedbirsiz davranabilecekleri, kendilerine ve ailelerine zarar getirebilecekleri düşüncesine dayanmaktadır.

Osmanlı Aile Kanunu (md. 8) Hanefî içtihadını kanunlaştırmıştır.

Bu iki yazıda ortaya çıkan gerçek şudur:

1. İslam’a göre küçüklerin evlendirilmesini emreden bir buyruk yoktur, evlendirmenin caiz olup olmadığı ise tartışmaya açıktır.

2. Evlenme çağı gelmiş kızların ve erkeklerin, evlenme akdinde taraf olmaları, akdi kendi irade beyanlarıyla gerçekleştirmeleri tartışılmış ve Hanefî mezhebi bu hakkın bulunduğu ictihadını benimsemiştir.

3. Şeriatla idare edilen Osmanlı devleti, yaklaşık yüz yıl önce, hem küçüklerin evlendirilmesini yasaklamış, hem de evlenme yaşına gelmiş gençlerin velileri istemese de evlenebileceklerini ve akdi bizzat yapabileceklerini kabul etmiştir.


Sorularla İslamiyet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hisbe, İhtisab – Hisbe Teşkilâtı ve Muhtesib

Hisbe ( الحسبة ) Arapça’da “hesap etmek, saymak; yeterli olmak” anlamlarındaki hasb (hisâb) kökünden türeyen ihtisâb …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Meşhur Kârîler ve Tilâvetleri (VİDEO)

https://youtu.be/L38Xcn1I8oc *** https://youtu.be/x2werDnY6sU *** https://youtu.be/DQtNL3TDCR4 *** https://youtu.be/RdoqDRtsIfw *** https://youtu.be/S8l2seZgGvs

Kapat