Ana Sayfa / Yazarlar / Nikaragualı Bit

Nikaragualı Bit

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nikaragua’lı Bit

Ormanda, hayvanlar arasında hararetli tartışmalar ve seçim konuşmaları bir hafta boyunca devam etti. Yaşlı Arslanın karşısına rakip olarak kim çıkabilir. Öyle bir aday olmalı ki seçimde Arslan ile başabaş mücadele etsin.

Heyecan zirve yaptı. Birkaç gün içinde Yaşlı Arslanın rakibi açıklanacak. Hayvanlar bu ikisi arasında seçim yapacaklar.

Yaşlı Arslan, yılların verdiği yorgunlukla halsiz düşmüştü. Artık eskisi gibi çevik ve zinde hallerinden uzaktı. Hantallaşmış vücudu ile ormanda asayişi ve düzeni sağlamaya gayret ediyordu.

Hayvanlar yeni dönemde yeni bir lidere ihtiyaç olduğunu açıktan açığa konuşmaya başladılar.

Bir gün sonra heyecanlı bekleyiş sona erecek ve aday belli olacaktı.

Ve o gün geldi.

Yaşlı Arslanın rakibi açıklandı.

Herkes çok güçlü bir rakip beklerken dağ fare doğurdu. Daha doğrusu dağ bit doğurdu.

Evet bu seçimde Arslan ile yarışacak hayvan herkesi hayrete düşürdü.

Arslan’ın rakibi Nikaragua’lı Bit.

Özel olarak getirildi ve Arslana rakip yapıldı.

Nikaragua’lı Bit, çok küçük olsa da arkasında çok büyük güçler onu destekiyordu.

Kurt dedi ki: “Ey ormanların sakinleri olan hayvanlar! Arslan’ın karşısına nasıl bir rakip çıkardınız. Hiç olmazsa Arslan ile boy ölçüşebilecek bir hayvan çıkarsaydınız.

Bu küçücük bit nereden çıktı.

Bu hayvan Arslan’a rakip olur mu?”

Hayvanların bir kısmı kurda cevap verdi:

“Sen bunun küçük olduğuna aldanma. Onun arkasında büyük güçler var.

Nikaragua’lı bit kereste fabrikası ile anlaştı.

Seçilirse ormandaki hayvanlara çok büyük imkanlar sunacak. Para konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayacak. Fabrika sahibi ihtiyacı olan maddi desteği ondan eksik etmeyecek.”

Vaadleri inanılmaz şeylerdi.

Seçilirse orman bambaşka bir şekle bürünecek. Greyderler, dozerler, iş makinaları hazır bekliyor.

Ormanı kaldırıp buraya sosyal tesisler ve mesire alanları kuracak.

Kurt onlara hitaben: “Yazık size! Kendi sonunuzu hazırladığınızın farkında değilsiniz.”

Orman diye birşey bırakmayacak olan rakip  her geçen gün kendine daha çok taraftar buluyor, Arslan’ın taraftarları sürekli azalıyordu.

Seçim sabahı Arslan hayvanlara hitaben son konuşmasını yaptı: “Bu orman sizin vatanınız, özgürlüğünüz, birlikte güvenle yaşadığınız mekanınız. Çok ucuz sebeblerle bu zenginliği harcamayın.”

Sonra Nikaragua’lı Bit sözü aldı. O da var gücüyle seslenerek hayvanlara hitap etti: “Ben sizin için varım. Herşey çok güzel olacak. Ey genç hayvanlar! Size büyük bankalardan ve en meşhur tefecilerden bol miktarda para getirdim. Bana oy verin bu paralar sizin olacak.”

Sonra biraz durup hayvanların heyecanına ve gözlerinin parlamasına baktı.

Sözlerine şöyle devam etti: “Adalet getireceğim. Zenginlik getireceğim. Bu ormanı cennete çevireceğim. Arkamda sizin için herşeyi yapacak çok fedakar işadamları ve zengin yatırımcılar var. Fedakarlık yapmak için sizin kararınızı bekliyorlar. Bu ormanı mesire alanına ve sosyal tesislere dönüştürecekler. Size hayal dahi edemeyeceğiniz bir manzara sunacaklar.”

Konuşma bitti. Oylama yapıldı.

Az bir farkla Nikaragua’lı Bit başkan seçildi.

Ağaçlar kesilip kereste fabrikasına götürüldü. İş makinaları, dozerler orman alanını dümdüz ettiler.

Altı ay içinde ormandan eser kalmadı.

Domuzlar muhafız oldu. Başkaldıran hayvanların başı ezildi.

Bütün hayvanlar yurtsuz ve sefil bir vaziyete düştüler.

Bütün bu olanları çaresizce izleyen yaşlı Arslan kahrından öldü.

Nikaragua’lı Bit tehditler alıyorum. Canım güvende değil diyerek memleketine döndü.

Orman yok oldu. Hayvanlar dağıldı. Zaten Bite gerek kalmadı.

Kereste fabrikasının sahibi O’na Nikaragua’da etrafı güvenlik tedbirleriyle korunmuş bir köşk yaptırdı.

Nikaragua’lı Bit ülkesinde mutlu ve refah içinde konforlu bir hayat sürdü.

Lüks eşyalar ile keyiflendi. Lezzetli yemekler ile minicik midesini doldurdu.

Birgün deniz manzaralı köşkünden yürüyüşe çıktığı esnada, büyük bir gürültü ile dev bir cismin kendisine doğru yaklaştığını farketti. Ormandan dağılan hayvanlardan biri olan Fil koşarak ona doğru geliyordu.

Nikaragua’lı Bit: “Fil kardeş ben ormanın başkanı Bit’im. Aman beni ezme. Beni tanımadın mı?” dedi.

Fil onu görmedi veya görmemezlikten geldi.

Nikaragua’lı Bit, kalın bacaklı Fil’in ayakları altında ezilerek can verdi.

Masalcı amca Abdullah

Fil Mezarlığı

Zengin iş adamı, hamal bulmak için çevresini araştırırken  ona fil mezarlığını tavsiye ettiler. Çok özel eşyalarını ancak bu filler özenle kırmadan ve kolay taşıyabilirler. Bu civarda onlardan güçlüsünü bulamazsın, dediler.

Zengin adam filleri görmek ve taşıyacakları eşyaların ne denli önemli olduğunu söylemek için fil mezarlığına gitti. Onlarla bizzat tanıştı.

Filler onun isteğine şöyle cevap verdiler:

“Ey zengin adam. Biz burada mutluyuz. Üstümüzde yük kalmadı. Hepsini bırakıp buraya geldik. Burada matem yok, sevinç yok, huzur var. Sende olmayan şey.”

Zengin adam: “Tamam sizi anladım benim özel eşyalarımı taşırsanız ücretinizi fazlasıyla veririm.”

Filler bu teklifi geri çevirdiler.

Ona başka teklif sundular:

“İstersen ve yapabilirsen malını, paranı bırak, bizim gibi yaşa.”

“Gündüz bulutları gece yıldızları seyret.”

“Dünyada ne güzellikler var. Bunları göremiyorsun. Hayatın, ömrün beton evler ile teneke arabalar arasında geçiyor.”

Zengin adam fillerin bir gününün nasıl geçtiğini sordu.

Fillerden biri cevap verdi:

“Sabah kalkınca keyifli bir kahvaltı yaparız. Sonra güne sabah sporu ile başlarız. Yaşlı olduğumuz için koşmayız. Ama bu çevrede uzun bir yürüyüş yaparız. Böylece yediklerimizi eritiriz. Sonra dönüp buluşma yerinde toplanırız. Sohbet başlar. Herkes geçmiş hayatından ilginç hatıralarını anlatır. Bütün arkadaşlarımız bu hikayeleri keyifle dinler. Akşama kadar bu sohbet, bu muhabbet böyle devam eder gider.”

Bir başka fil de şunları söyledi:

“Bir seferinde masalcı amca diye biri geldi. Bizim bu hikayeleri dinledi. Cebinden kağıt kalem çıkarıp hepsini yazdı. Çocuklar bunları çok beğenir dedi ve gitti.”

Zengin adam sordu: “Akşam olunca ne yapıyorsunuz?”

Aynı fil cevap verdi:

“Akşam olunca önce açlığımızı gidermek için birşeyler yeriz. Sonra bahçedeki salıncaklar ile sallanarak gökyüzüne bakar, yıldızların ve ayın muhteşem görüntüsünü seyre dalarız. Bu arada uykusu gelenler uyur. Uyumayanlar bir sonraki gün için program yaparlar. Evin ihtiyaçlarını, bakım, tamir ve mutfak masraflarını gözden geçirirler.”

Hepsi huzurlu, hepsi sakin bir hayat yaşıyorlardı. Onlar şehirden, köyden, tarladan, dükkandan, fabrikadan uzak yaşadıkları için huzur bozacak şeylerle karşılaşmıyorlardı.

Zengin adam fillerin sözlerini dinleyince içi huzur ve mutlulukla doldu.

Kendi kendine mırıldandı: “Ben şehirde boş yere koşturup duruyorum. Burada sakin ve huzurlu bir hayat varken ömrümü heba etmişim.”

Sonra fillere seslendi:

“Beni aranıza alır mısınız? Herşeyimi bırakıp sizin yanınıza gelmek ve sizinle yaşamak istiyorum.”

Filler memnun oldular.

“Tabi ki kabul ederiz.” dediler.

Zengin adam heyecanla şehrin yolunu tuttu.

Yol boyunca kararlı adımlarla ilerliyordu.

Gitmeden önce kısa zamanda döneceğini söylemişti.

Filler zengin adamı beklediler.

Fakat ondan hiçbir haber alamadılar.

“Acaba vaz mı geçti yoksa başına bir iş mi geldi? Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.” dediler

Altı ay sonra;

Filler yine sakin ve sessiz otururlarken heyecanla bağıran birinin sesini işittiler.

Fillerden biri gezinti yaparken bir adamla karşılaşmış ve ondan zengin adamın akıbetini öğrenmiş. Bağırarak arkadaşlarına zengin adamın haberini verdi. Şöyle seslendi: “Arkadaşlar sandığınız gibi değil. Ne vazgeçti ne de kayboldu. Asla vazgeçmemiş fakat hastalanmış. Altı aydır hastanede yatıyor. Hemen gidip ziyaret edelim.”

Koca filler dev gövdelerini hızla kaldırıp acele acele hastanenin yolunu tuttular.

Filler hastaneye gittiler fakat çok büyük oldukları için hastaneye girmelerine doktorlar izin vermedi.

Zengin adam percereden baktı. Filler hastanenin bahçesinden el sallayıp geçmiş olsun, dediler.

Morali düzelen zengin adam tez zamanda iyileşip hastaneden çıktı.

İlk iş olarak şehirde olan servetini ailesine bıraktı ve fillerin arasında katıldı.

Zengin adam gerçek hayatı bulduğunu düşünüyor ve fillerle keyifli sohbetler ve keyifli kahvaltılar yapıyordu.

Fillerden bilge olanı ona dedi ki:

“Her zengin iş adamını bekleyen bir hastalık mutlaka vardır. Sen bundan ucuz kurtuldun. Artık huzur ve sağlığın devam eder. Bizimle birlikte kaldığın müddetçe.”

Masalcı amca Abdullah

Yazar : Abdullah ÖZTÜRK

1963 miladi ve 1383 hicri senesinde, Ankara’da dünyaya geldi.
Gazi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu.
Memleketi Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin yaşadığı ve medfun olduğu Şeyhler beldesidir.
Huccet, Hulasa, Fıkhul Kebir, Fıkhul Evsat, Fıkhul Asgar, Hıristiyanlara Mektuplar, Yol, Bir Şahıs Bir Olay, Cevher İnci Altın, Suristan, Kalbimin Aydınlığı 40 Hadis, isimli eserlerin yazarı, halen ilmi araştırmalarını devam ettirmektedir.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Allah razı olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ashâb-ı Meş’eme – Ashâb-ı Şimal

ASHÂBU'L-MEŞ'EME Şeamet ve uğursuzluk getiren değersiz, meymenetsiz, kendilerine ve başkalarına uğursuzluğu dokunan kimseler. Kur'anî anlamına …

Kapat