Ana Sayfa / Yazarlar / Niyetin ve Amacın Nedir?

Niyetin ve Amacın Nedir?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

NİYETİN ve AMACIN NEDİR?

 

Herkese ancak niyetinin karşılığı vardır. O halde niyetimiz nedir gözden geçirmeliyiz.

Hz. Peygamber (asv): “Ameller, niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti, Allah’a ve Rasûlüne hicret etmekse eline geçecek sevap da Allah ve Rasûlüne hicret sevabıdır. Kimde elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlendirilir.”[1]

Bu hadis-i şerifin bakmış olduğu muhtelif mevzuların olduğu muhakkaktır. Okuyan da kendi âleminin rengine göre de mana verecektir. Çünkü insan “ayinesinin müşahedatına tabi”[2] ve bildiklerinin kölesidir.

Tenkit niyetiyle Risalelere bakmak, göz gezdirmek, okumak, üzerine çalışmalar yapanlar için Zübeyir Ağabey:

“Tenkit için okuyan, istifade edemez.

Başkası için okuyan, istifade edemez.

Kendi nefsi için okuyan, istifade eder.”[3]

Risale-i Nurlar’ı okurken de bu geçerlidir. Ne niyetle okursak ona göre cevap alacağız demektir.  İstifâde ve ibâdet niyetiyle Risalelerle yönelenlerin ıslâh-ı hâl ettiklerini, ifsat niyetiyle okuyanların da mânen ve madden daha da bozulduğunu görüyoruz.

İlmî bir bakış açısıyla okuyarak kimselerin mâlumatı arttığı; ama bu mâlumatı kendisine katkı sağlamadığı bir gerçektir. Çünkü istifade niyetiyle değil mâlumatını, bilgisini arttırmak için okumakta ve kendini bu sayede daha da parlatmak peşindedir.

Dairemiz içine bir şekilde girmiş bu tiplere baktığımızda safiyâne ve sofiyane hizmete girmiş insanları da aldatıp etrafına toplamaktadırlar. Bir nevi ilmi kullanarak insanları enesine hizmetkâr edip makam ve mansıp peşinde koşarak ikbâllerinin peşinde koşmaktadırlar.

“Hem fenâ, hem fâni, hem ademe düşer. Hem mânen kendini i’dam eder.[4] Sırrına yanaşır “ihlâsı kırar, o ibâdeti kısmen iptal eder.”[5]

Risale-i Nur Külliyatı iman ve İslam’ın cihanşümul olan hakikatlerini kâinata haykırmaktadır. Ve bu nurlu ses kâinatın en kuytu köşelerinde bile çınlamaktadır. Bu yankılanma, Risalelerin zatından değil temsil etmiş olduğu iman ve İslam’ın tesiridir. Tabi zaman ahirzaman olunca tesiri de buna göre olacaktır.

Bizler de risaleleri hangi niyetle okuduğumuzu gözden geçirerek olması gereken yerde olmaya çalışmalı ve yanlış konumdaysak doğru konuma dönmek için elimizden geleni yapmalıyız. Elbetteki bu kadar kıymettar hazineye ağız suyunu akıtan çok olacaktır.

Okumalarda Hakkın rızası mı, makam mansıp mı, bir menfaat-i maddiye elde etmek mi veya başka doğru olmayan bir niyet ve okuma peşindemiyiz buna bakmalıyız. “Niyet, nazar, mana-yı ismi ve mana-yı harfi”[6] burada da karşımıza çıkıyor, her zaman olduğu gibi.

İnsan bu şekilde kendini doğru konumda tanımlarsa ubudiyet, zühd ve takvada da bir istisna teşkil eden tarihî bir İslâm fedaisi ve Kur’an-ı Hakîm’in muhlis bir hâdimi payesine yükselmiş..”[7] olacaktır.

Bu da

Tevfik isterseniz, kavanin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz. Yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız.”[8]

 

Rıza-yı İlahî kâfidir. Eğer o yâr ise, her şey yârdır. Eğer o yâr değilse, bütün dünya alkışlasa beş para değmez. İnsanların takdiri, istihsânı, eğer böyle işte, böyle amel-i uhrevîde illet ise, o ameli iptal eder.

Eğer müreccih ise, o ameldeki ihlası kırar.

Eğer müşevvik ise safvetini izale eder.

Eğer sırf alâmet-i makbuliyet olarak, istemeyerek Cenab-ı Hak ihsan etse, o amelin ve ilmin insanlarda hüsn-ü tesiri namına kabul etmek güzeldir ki,

 وَ اجْعَلْ لِى لِسَانَ صِدْقٍ فِى اْلآخِرِينَ buna işarettir.”[9]

 “İnsan, eğer kesrete dalıp kâinat içinde boğulup dünyanın muhabbetiyle sersem olarak fânilerin tebessümlerine aldansa, onların kucaklarına atılsa, elbette nihayetsiz bir hasârete düşer. Hem fena, hem fâni, hem ademe düşer. Hem manen kendini i’dam eder. Eğer lisân-ı Kur’andan kalb kulağıyla iman derslerini işitip başını kaldırsa, vahdete müteveccih olsa, ubudiyetin mi’racıyla arş-ı kemâlâta çıkabilir. Bâki bir insan olur.”[10]

İnsan her bir adımında, amelinde, fiilinde, müyulunda şu iki niyet olmalıdır.

“Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.”[11]

“Amelinizde rıza-i İlahî olacak, maddî menfaat fikri olmayacak.”[12]

 

Selam ve dua ile..

 

Muhammed Numan ÖZEL


[1] Buhârî, Muslim, Ebû Dâvûd, et-Tirmizî, İbn Mâce, en-Nesâî, İbn Mâce

[2] Tarihçe-i Hayat (84)

[3] Bir Dava Adamından Notlar (41)

[4] Sözler (364)

[5] Tarihçe-i Hayat (315)

[6] Mesnevi-i Nuriye (51)

[7] Sözler (758)

[8] Tarihçe-i Hayat (58)

[9] Barla Lahikası (78)

[10] Sözler (364)

[11] Lem’alar (160)

[12] Emirdağ Lahikası-1 (15)

Yazar : Muhammed Numan ÖZEL

Muhammed Numan özel, 1987 Yozgat Doğumlu olup mesaisini Risale-i Nur''un tahkiki gayesiyle, Külliyattan derlemeler, tashihler ve makaleler yazarak geçirmektedir. Bu gayesinde ise Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin meslek ve meşrebinden sapmadan ve vâris-i Bediüzzaman (r.a.) ile sıkı irtibat içerisinde yapmaktadır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Allah, Îmân Edenlerin Dostudur, Onları Zulümâttan  Nûra Çıkarır”

“ALLAH,  ÎMÂN EDENLERİN  DOSTUDUR,  ONLARI  ZULÜMÂTTAN  NÛRA ÇIKARIR.” -Sırat’ellezine-   طَرِيقْ : -Yol.- veya  سَبِيلْ  : -Geniş yol.- kelimelerine  صِرَاطْ  : …

Kapat