‘NÛR ÜSTÜNE NÛR’
“Mahall-i taallûk-u kudret olan her şeydeki melekûtiyet ciheti, şeffaftır, nezihdir.”
(Hakikat Çekirdekleri)
Halîk-ı Kainat’ın varlık üzerinde görülen iki çeşit yaratması vardır!..
Birincisi İbda; sebebsiz, defaten, yoktan var etmektir,
İkincisi İnşa; sebebler silsilesiyle, zamanla tedricidir.
Yani derece derecedir, hayatta biz buna, ömür veya yaş deriz.
Demek ki; inşa eşyanın mülk yönüne bakıyorsa, ibda; melekût yönüne bakar!..
Bu itibarla, Şehadet âlemi de inşa ile yaratılmaya tâbi olduğundan,
koca kâinat Âlemlerin Rabbi’nin bir mülküdür!..
Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın sıfatlarına mazhardır!..
Yani herşeyin; bir evveli, bir neticesi, bir görüneni birde görünmeyeni vardır!..
Bu dört sıfat hikmete tabi olduğundan, ilim ve iman gerektirir!..
Eşya üzerinde öncesini sonrasını iç ve dış yapısını bilmek fenni ilimleri,
Meselâ; Maddenin diş yapısı ve mahiyeti, fizikle,
Maddenin iç yapısı ve mahiyeti kimyayla,
Canlının iç yapısı ve vazifesi, biyolojiyle….v.s.. bilinir.
Ama,
Bir de Evvelin evvelini, ahirin ahirini,
zahirin zahir, batının batın hikmet ve hakikatini bilmek İman nurunu gerektirir!..
“Nûr üstüne nûr. Allah nûruna dilediğini kavuşturur.” (Nur, 35)
Bu ayet bize;
Akıl ile Naklin (yani kitap ve peygamberle gelen, imanın) birleşmesi,
İşte bu da ‘NÛR üstüne NÛR’dur!..
Lamba zekâ ve akıl gibiyse, ışığı iman gibidir,
Hem lambaya hem de ışığına sahip olmak;
“Nûr üstüne nûr. Allah nûruna dilediğini kavuşturur.” (Nur, 35)
“O, sizi karanlıklardan nûra çıkarmak için üzerinize rahmet edendir.” (Âhzab, 43)
Kudretin tecelli ettiği yer denilen Melekût,
varlığın hak hakikatin den, mana ve hikmetinden,
Ezel ve ebede dair haber verir.
İşte bu “ciheti, şeffaftır, nezihdir.”
Zira fanilik arkasında bakiyetten haber verir!..
Hastalık arkasında ebedi sağlıktan,
Yaşlılık ardında ebedi gençlikten, ölüm ardında ebedi hayattan,
Dökülüp, eriyen bedenin içinde ölümsüz ruh dan v.s..
Varlığın bir hikmet ve nimet,
ahiretin bir adalet ve rahmet,
rızkın bir nasip, dileğin bir kısmet,
Sabrın selamet, şükrün ve şekvanın bir ecri olduğunu,
bu sebeple dünya da bir imtihan yerinde bulunulduğunu,
ancak iman nuru ile görebiliriz.
Hâsılı,
‘her şeydeki melekûtiyet cihetinin, şeffaf ve nezihiyeti”,
‘Maden-i hayat’ denilen kalp’teki iman ve basireti,
ve vahyin nurun da nurlanan Aklın,
(hakikatlerin ilham edildiği) ‘mülhim-i hakikat’ denilen hikmet ve feraseti ile,
ilme’l, ayne’l ve hakke’l yakîn makamlarında, az veya çok vukuf olabiliriz!..
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024